Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalanın avukatlarının yargılandıðı davayı, Hollanda Barosu Ýzleme Grubundan H. Langenberg, R. Vleugel, A. vd Streek, A. Meijer ve Dündar Gürses Avukatlar Ýçin Avukatlar ve Adil Yargılama Ýzleme kurumu adına izliyor. Gürses davada edindikleri izlenimlerini ANFye deðerlendirdi.
Avukatların iddianamesi ile neden bu kadar yakından ilgileniyorsunuz?Dünyanın hiçbir yerine bu kadar çok sayıda avukatın yargılandıðı bir dava görülmemiştir. Ýlk kez avukatlara yönelik böylesi kapsamlı bir dava açılmaktadır.
Davayı bir ilk olarak deðerlendirmenize neden olan etken nedir?Dava edilen avukatlarının tamamının Abdullah Öcalanın avukatları olması dikkat çekici bir nokta. Öcalan ile avukat-müvekkil ilişkisi içinde olmaları, hukuksal yardım sunuyor olmaları gibi ortak noktalar bizim açımızdan önemli. Bildiðiniz gibi uluslararası sözleşmelerle avukatların mesleklerini icra etmeleri garanti altına alınmıştır.
Bu dönemde böylesi bir davanın açılmasını nasıl deðerlendiriyorsunuz?Savunma avukatlarından öðrendiðimiz kadarıyla avukatlara daha önceleri benzer birçok dava açılmış. Ancak, yargılamalar sonucunda beraat etmişler. Geçen yılın Kasım ayında böylesi bir iddianamenin hazırlanışı ve avukatların gözaltına alınıp tutuklanma şekilleri, uluslararası hukuk çevrelerinin dikkatini çeken en önemli nokta oldu. Biz de meslektaşlarımıza yönelik topyekün bir tutuklama operasyonunun savunma hakkına yönelik ciddi bir müdahale olup olmadıðı konusundaki endişelerimiz nedeniyle davanın izlenmesi gerektiðine kanaat getirdik.
Mahkemenin fiziki şartlarını nasıl buldunuz?Heyetimiz mahkemenin fiziki şartlarının adil bir yargılamaya fırsat tanımayacaðı görüşünde. Geçtiðimiz Temmuz ayındaki davada fiziksel olarak çok ciddi sorunların olduðu ortaya çıktı. Örneðin savunma avukatları salonda yer bulamadı. Ýzleyiciler de sıkışık oturmak zorunda kaldı. Mahkeme heyeti de, avukatların itirazlarına raðmen duruşmayı 3 gün boyunca bu koşullarda sürdürmekte ısrar etti. Bu da yargılamaya gölge düşürdü. Mahkemenin fiziki şartlarına yönelik avukatların itirazları ve gelen tepkiler üzerine bu kez dava Silivriye alındı. Ancak, bir önceki duruşmaya göre fiziki koşulların elverişli konuma getirilmediðini gördük. Mahkeme salonunda jandarma, avukatlar ve müvekilleri arasında etten bir duvar oluşturdu. Savunma avukatları müvekileriyle herhangi bir temas saðlayamadı. Silivrideki duruşma salonunun kapasitesinin Çaðlayandakinden farklı olmadıðını da gördük. Dava 3 saat gibi kısa bir süreye sıðdırıldı. Böyle bir dava, fiziksel koşulların daha iyi olduðu bir ortamda sürdürülmelidir. Fiziki şartların eksikliklerinin giderilmemesine heyet olarak bir anlam veremedik. Örneðin duruşmanın başlangıcından bir müddet sonra mikrofonların ya çalışmadıðını ya da kapatıldıðını fark ettik. Avukatlar salonu terk ettikten sonra uluslararası heyet olarak içeride kaldık. O sırada ne yargılanan avukatları ne de hakimi duyabiliyorduk. Sanki uluslararası heyetin duymaması veya gözlemlememesine yönelik bir çaba sarf ediliyor gibi bir algı oluştu bizde.
Dava, anadilde savunma hakkının reddinden dolayı bir noktada tıkandı. Uluslararası hukukta çerçevesinde ele alındıðında bu ne anlama geliyor?Örneðin Hollandada yargılanan bir kişi Hollandacayı bilmiyorsa savcılık ve mahkeme tercüman bulunmak zorundadır. Hollandanın kuzeyindeki Frietzlandda yaşayan Frietzler yargılamanın anadillerinde yapılmasını talep ettiklerinde bu talepleri karşılanıyor. Bunun için hem yasal hem de fiziki alt yapı saðlanıyor.
Frietz halkının Hollandaca bilip bilmemesi veya Hollandacayı kullanma yetisinin az ya da çok olması bir handikap teşkil ediyor mu? Hayır, kesinlikle. Bu hakkın kullanımı müvekkilin talebi doðrultusunda veya kendisini anadilinde daha iyi ifade edebileceðiini bildirmesi; yahut, gerekçe göstermeksizin anadilini kullanmak istediðini söylemesi yeterlidir. Son haline hakim karar verir.
Kürtçe savunmanın engellenmesini nasıl deðerlendiriyorsunuz?Temmuz ayındaki duruşmalarda da savunma avukatlarının Kürtçe savunma talebini reddedilmişti. Mahkeme heyeti yine anadilde savunma talebini reddetti. Bu bizim açımızdan endişe vericidir. Heyetin daha derli toplu ve cesaret verici bir tutum içinde bulunmasını bekliyorduk. Avukatlar da mahkemeye bildirdikleri görüşlerde sık sık yaşanan bu gelişmeleri deðerlendirmesine raðmen heyet tarafından reddedilerek mahkeme bir çıkmaza sokuldu.
Davada yargılanan birçok avukat da açlık grevinde. Grevler de 60ıncı gününü çoktan geride bıraktı. Duruşmanın 2 ay sonraya ertelendi. Sizce neden mahkeme heyeti böyle yaklaşıyor?Mahkeme heyetinin bahsettiðiniz mevcut durumu göz önünde bulundurmadan bir önceki duruşmada verdiði kararda ısrar ediyor. Avukatların açlık grevinde 60ıncı günü çoktan geride bırakmış olmalarına karşın mahkemeyi 2 ay sonraya ertelemesi, heyetinin durumun vehametini anlamadıðını gösteriyor. Bu bakımdan da bizi endişelendiriyor. Tüm bunları bir arada düşündüðünde davanın bir çıkmaza girdiðini söylemek gerekiyor. Davanın 3 Ocak 2013e ertelenmesini eleştiriyoruz. Meslektaşlarımızın, Avrupa Ýnsan Hakları Sözleşmesinin (AÝHS) Adil Yargılama konusunu ele alan 6ncı maddesi doðrultusunda yargılanmaları gerektiðini hatırlatmak durumundayız. Özellikle tutukluluk sürelerinin gereksiz bir şekilde uzatılmaması, makul bir süre içinde davaların sonuçlandırılması gerekmektedir. Açlık grevinde bulunan tutukluların yargılanmalarının 2 ay sonraya ertelenmesini eleştiriyoruz ve yazacaðımız izlenimlerde buna yer vereceðiz.
Türk yargısı ve hukukunun bu gibi davalarla bir çıkmaza girdiði açıktır. Neredeyse sınırsız yetkilere sahip Özel Yetkili Mahkemelerin ve Özel Yetkili Savcıların yaratmış olduðu bu tip yargılamalar; Türkiyede hukuk sisteminin cevabını veremediði bir boşluk yaratıyor. Adil yargılama, çaðdaş ve evrensel hukuk normlarına uygun bir yargılama yürütülmediðini gözlemliyoruz. Bu yargılamalar, Avrupa ile Türkiye hukuk sistemi arasında ciddi bir uçurum olduðunu gösteriyor. Türkiye adil yargılama konusunda yüzlerce kez Avrupa Ýnsan Haklari Mahkemesi (AÝHM) tarafından uyarılmıştır. Bu tür davaları mümkün olduðunca izlemek, kamuoyumuza yansıtmak ve meslektaşlarımızın karşı karşıya kaldıðı sorunlar hakkında Hollanda ve Avrupadaki meslektaşlarımızı bilgilendirmek, onlarla paylaşmak amacıyla davayı izlememizin önemi ortaya çıkmaktadır.