HDP Eşbaşkanı Temelli: En gerçekçi çözüm İmralı'dadır

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride tepki gösteren HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, tüm siyasi sorunların en gerçekçi çözümünün İmralı'da olduğunu söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 31 Mart yerel seçimler kampanyasına devam ediyor. Resmi anlamda 1 Mart itibariyle başlayan kampanya hem Kürdistan, hem de Türkiye'de hızla ilerliyor. Partinin eşbaşkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, her gün başka il ya da ilçede seçmenleriyle buluşuyorlar. Temelli, son bir haftadır Kürdistan'ın Batman, Mardin, Urfa ve Bingöl illerindeydi. Gittiği her yerelde yoğun bir ilgi ile karşılaşan Temelli, partilerinin 31 Mart'ta neden başarılı olması gerektiğini anlattı.

Yine AKP-MHP gerici ittifakının partilerine ve Kürt halkına yönelik saldırılarını da anlatan Temelli, Kürtlerin bu noktada hesap sorması gereken günün 31 Mart günü olduğuna işaret etti. Temelli, yoğun programının arasında ANF'ye konuşarak, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın partilerine dönük saldırıları, seçmenin yaklaşımı, tecrit ve açlık grevi eylemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Seçim kampanyalarını çok daha önce başlattıklarını belirten Temelli, 1 Mart itibariyle kampanyanın son etabına girdiklerini kaydetti. Miting, halk buluşmaları ve büro açılışları başta olmak üzere her yerde yoğun bir program sürdürdüklerini ifade eden Temelli, gittikleri tüm yerellerde inanılmaz bir coşku ile karşılaştıklarını söyledi.

'LEYLA GÜVEN EN ÖNDE KOŞUYOR'

Kitlelerin çok kararlı ve iradeli bir tavır içerisinde olduklarını aktaran Temelli, insanların mevcut faşist koşullara karşı şimdiye kadar sessiz bir öfke beslediklerini ama miting ve benzeri demokratik eylem ve etkinliklerde bu öfkenin açığa çıktığını vurguladı. Temelli, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Halkımızın bu coşkusu bizi mutlu ediyor. İnsanlar bu kararlılığını 31 Mart'ta sandıklarda gösterecekler. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Çok iyi sonuçlar alacağız. Çünkü halkın iradesine saldıran, onu yok sayan, kayyum atayan, her türlü baskıyı uygulayan, halen bizler seçim kampanyası yürütürken bile güvenlik güçlerinin adeta AKP'nin birer kampanya yürütücüsü olarak faaliyet gösterdiği, kaymakam ve valilerin AKP'nin il-ilçe teşkilatı başkanlarıymış gibi davrandığı bir siyasi ortam var. Biz bu koşullarda seçim kampanyası yürütüyoruz. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen, halkımızın bu olumsuzlukları aşan bir coşkusu ve heyecanı var.

Bu durum hem bize moral veriyor hem de sandıklara yansıyacak. Ama bütün bu mücadele sadece belediyeleri geri almak için değil, bu ülkede demokrasi ve barış mücadelesini yükseltmek için de olacak. Seçimler, bu ülkede tecridi kırmak ve savaş politikalarına son vermek için yapılıyor. Yani biz sadece yerel yönetimler seçimlerine girmiyoruz. Aslında uzun soluklu mücadelenin bir etabını daha koşmuş oluyoruz. Tüm halkımız ve örgütümüzle beraber, en önde de Leyla Güven ve grevdeki diğer arkadaşlarımız koşuyor. Bizlerde onlara yetişmeye çalışıyoruz."

'HEP İMRALI'YI İŞARET ETTİK'

Günümüzde topyekun bir adaletsizliğe karşı mücadele verildiğinin altını çizen Temelli, "Türkiye'nin her yerinden çok ciddi adaletsizlikler var. Adalet, mahkeme salonlarını bile terk etmiş durumda. Dolayısıyla tecride karşı mücadele de aslında bir adalet mücadelesidir. Çünkü Türkiye'deki son 4 yıla baktığımızda bütün bu adaletsizlik silsilesi nereden başlayıp geldi? Bunu 5 Nisan 2015'e giden ve ondan sonraki süreç üzerinden okumak mümkündür. O yüzden bizde Türkiye tecritleşmesin, faşist, otoriter bir rejime sürüklenmesin ve ülke demokratikleşsin derken, hep İmralı'yı işaret ettik.

Türkiye'nin önemli bir kesimi, özellikle batı kamuoyu bunu bir türlü anlayamadı. 'Neden siz her dakika tecritten bahsediyor ve İmralı'yı adres gösteriyorsunuz?' diyorlar. Türkiye'nin batısındaki sol-sosyalist kamuoyu bu yaklaşımlarla meseleye bakıyorlar. Belki de Leyla Güven bir yerde de buna itiraz ediyor. Yani bu anlamama ve duyarlılık göstermeme haline itiraz ediyor" diye konuştu.

TECRİDİN SONLANMASI İÇİN ÇAĞRI

Leyla Güven'in itiraz ettiklerine kendisinin de itiraz ettiğini dile getiren Temelli, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Bakın bugün bu ülkede bir Kürt meselesi var. Sadece bugün yoktu. Tarih boyunca vardı. Herkes bu meselenin çözümüne dair bir seçenek sunmuş. Geçmiş iktidarlar ve yönetimlerin hepsi bu meseleye güvenlik kaygısı üzerinden yaklaşmışlar, çözememişler. Mesele orta yerde duruyor. Böyle olduğu sürece de Türkiye'nin hiçbir sorunu çözülmüyor. Bu meseleye en rasyonel, gerçekçi, duygusal ve sahici çözümü İmralı üretmiş. Devlet de buna ikna olmuş ve masayı kurmuş, görüşmüş ve iki yıl boyunca herkes umuda uyanmış. Bizim elimizde böyle bir veri var. Kimsenin hafızasından o iki silinmedi, çok taze.

Bu veri koşulu varken, biz bu veriyi referans vererek insanları tecridin kaldırılmasına davet ediyoruz. Çünkü ortadaki bu sorunun çözümü için bir muhatap var. Bu muhatap ile devlet iki yıl boyunca görüştü. Biz de bu ülkenin siyasi bir partisi olarak demokratik çözüm adına, toplumun bu çözümde inisiyatif alması için bu tecridin sonlanması noktasında çağrı yapıyoruz. Bu gayet açık, haklı, meşru ve hukuki bir taleptir.

'TÜM SORUNLARIN KAVŞAĞI, KÜRT MESELESİDİR'

Bu talebi görmüyorsanız demek ki siz Kürt meselesini çözmek istemiyorsunuz ve bunun çözümsüzlüğünden besleniyorsunuz. Bu çözümsüzlük size bir iktidar kurgusu yaratıyor demek ki. Bu kurgunun bozulması lazım. Çünkü bu kurgu son 4 yılda savaş, şiddet, zulüm, adaletsizlik, hukuksuzluk ve yolsuzluğun artmasını sağlamış. Bir ülkenin başına gelebilecek bütün kötülükler bir arada gelmeye başlamış.

Krizlerden geçilemez olmuş. Suriye'de çözümsüzlük almış başını gitmiş. Bu ülkede yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci var, Kürt meselesinde olduğu gibi onlara karşı da ırkçılığın dozunun arttığını görüyoruz. Bunların hepsi toplumsal barışı zedeleyen şeyler. Suriye'deki çözümsüzlüğünde nedeni bu Kürt meselesidir. Sürekli Rojavayı, Minbic'i hedef haline getirmek ya da Efrîn'de yaşadıklarımız... Efrîn konusunda biz ses çıkardığımızda herkes bize saldırdı.

Türkiye kamuoyunda solda, sosyalist olan insanlar bile Efrîn meselesinde tavır almadılar. 'Bunun sadece Efrînlilere değil, ülkemizde de daha kötü koşulların nedeni olacaktır' dedik. İşte ekonomi ve tarımdaki durum ortada. tecrit o yüzden kritik bir yerde duruyor. Kürt meselesi de o yüzden tüm sorunların kavşağında duruyor. Bunu görmezden geldiğiniz sürece çözüm üretemezsiniz."

'AKP'NİN ELİNDE HİÇBİR ŞEY KALMAMIŞ'

AKP-MHP iktidarının geleceğini son 4 yıldır sürdürdükleri tecrit ve savaş politikalarının üzerine oturtarak devam ettirmek istediğini vurgulayan Temelli, şu değerlendirmelerde bulundu: "Toplumu ayrıştırarak ve nefret söyleminden beslenerek bir kurgu yaratıyorlar. Burada kritik olan şey, Kürt düşmanlığıdır. İktidar çıkıyor, Kürtlere olan düşmanlık üzerinden milliyetçi oyları konsolide etmeye çalışıyor. Bundan önce yaşadığımız 1 Kasım 2015, 16 Nisan 2017 referandumu, 24 Haziran 2018 ve şu anda yaşayacağımız 31 Mart seçimlerinin hepsinde aynı kurguya sarılan, elinde siyaset yapacak başka bir şey kalmamış bir iktidar izliyoruz.

İşte 'Kürtler defolsun'a kadar geldi mesele. Herkesi düşmanlaştırıyor. Bu yaklaşım, bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Biz bu tuzaklara gelmeyeceğiz. Yüzlerce yıldır bir arada yaşıyoruz. Bugün Kürtleri suçluyor ya, Kürtler sadece Hakkari'de mi yaşıyor? En büyük Kürt ili İstanbul. Ankara, Aydın, İzmir, Antalya ve Manisa'ya bakın. İnsanları birbirlerinden ayrıştıracak bir coğrafyada mı yaşıyoruz? İktidar ayrıştırmaya çalışıyor. Bunu yapmasının yegane nedeni, artık elinde iktidarda kalabilecek, yani halkın desteğini sağlayabilecek hiçbir şeyin kalmamış olmasıdır.

'HERKES ERDOĞAN'DAN BIKMIŞ ARTIK'

Bir Cumhurbaşkanı 20 milyon insana 'Defolun gidin' diyebilir mi? Bu ülke birçok Cumhurbaşkanı gördü. Hiçbiri Kürt meselesini çözemedi. Hepsi aynı hataya düştü. Yine hepsi Kürt meselesinin çözümünü güvenlikçi politikalarda aradılar. Şiddet ve baskı uyguladılar. Ama hiçbiri kalkıp da 20 milyon insana 'Defolun gidin' demedi. Bu artık akıl tutulması, akıl yitimidir. Bu iktidar siyaset yapamaz haldedir. Cumhurbaşkanı hükümet sistemiyle yürünemeyeceğini görüyor. O yüzden de biz her gün bu anlamsız, saçma sapan hakaretleri ve saldırıları dinlemek zorunda kalıyoruz.

Herkes bıkmış artık. Cumhurbaşkanı günde en az 4 defa televizyona çıkıyor. Cumhurbaşkanı olduğu için bunu dayatıyor. Her konuşması canlı yayın olarak kanalların yüzde 90'ında veriliyor. Her dakika insanların evlerinin içerisine girerek bir algı yönetmek istiyor. Ama seyreden yok. En son ölçümde 51'inci sırada çıkmış. Bugün ölçün, belki de 70-80'inci sırada çıkar. Bir hafta sonra insanlar televizyonları protesto etmeye başlayacaklar. Çünkü her gün aynı nefret ve şiddet söylemleri, insanların psikolojisini etkiliyor. Hangi siyasi görüşte olursa olsun, bunu hiç kimse hak etmiyor. Böyle bir Cumhurbaşkanını hak etmiyorlar."

'KÜRTLER, AKP'YE OY VERMEYECEKLER'

Kürt olup da hiç kimsenin gidip AKP-MHP ittifakına oy vermeyeceğini savunan Temelli, "İnsanlar bunca hakareti içlerine sindiremezler. Bize o kadar saldırıyor ama gidip bir baksın bakalım, kendi adayları hangi dilde konuşuyorlar? Kendi adayları Van'da Çince mi konuşuyor? Kürtçe konuşuyorlar. Kayyumu bile Amed'de Kürtçe konuşuyor. Çünkü buralarda Kürtçe konuşuluyor. Bir Kürt diğer bir Kürt ile neden farklı bir dil ile konuşsun.

Mesele artık Türklerin ipotek altında olan kimliğini kurtarma meselesidir. Almış eline Türklüğü ama Türklere saygısı yok. Onların düşüncesine saygısı yok. Kendi partisine oy verenlere bile saygısı yok. Türkler de bu ülkede bir halk. Onlarında özgür iradeleri var. Türklerin iradesini almış, Kürtlere savaş açmış. Türkler böyle bir şeyi kabul etmiyor ki. O yüzden de en büyük itirazı Türkler yapmalı. Kürtler zaten yapıyor. Türkler 'Sen benim kimliğime ve özgür irademe ipotek koyamazsın' demeli" şeklinde konuştu.

'BİZ DEMOKRASİ SEÇENEĞİ SUNUYORUZ'

AKP'nin 24 Haziran seçimlerinde yüzde 7 oy kaybettiğini hatırlatan HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Şimdi bir o kadar daha oy kaybedecek. Çünkü aynı hatalı yoldan gidiyorlar. Artık Türkiye'ye siyasetten verebilecekleri bir şeyleri yok. Dolayısıyla insanlarda siyasetten AKP ile buluşmayacak. İnsanlar seçeneklere bakacaklar.

Biz insanların önüne demokratik, barışçıl, laik ve çoğulcu bir cumhuriyetin nasıl inşa edilebileceğinin seçeneği koyduk. Hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı seçeneği koyduk. Basın ve ifade özgürlüğü seçeneği koyduk. Derli toplu ve insanların gelecekten umut besleyecekleri bir seçenek koyduk. Diğerleri ne koydu? Hiçbir şey. Korku, tehdit, baskı ve şiddet koyuyorlar. Eskinin tekrarından medet umuyorlar.

Biz yerel demokrasi ile güçlendirilmiş çoğulcu ve parlamenter bir rejim için eşit yurttaşlık temelinde bir seçeneğe tüm toplumu davet ediyoruz. Diğerlerinin bu anlamda halklara, emekçilere, kadınlara sunduğu bir seçeneği yok. O yüzdende sandığa gittiğinizde karşınızda aslında yegane seçenek olan HDP olacaktır. HDP umuttur, gelecektir, barıştır ve demokrasidir.”