HDP: Diyarbakır cezaevi gerçeği yüzleşmeyi bekliyor

14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direninin 37’inci yıldönümüne ilişkin açıklama yapan HDP, “Türkiye toplumu darbe mekaniğinden kurtulmak istiyorsa Kürt sorunuyla ve en başta da Diyarbakır Cezaevi gerçeği ile yüzleşmek durumundadır” dedi.

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Ayşe Acar Başaran 14 Temmuz direnişinin yıldönümüne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

“Tam 37 yıl önce, 12 Eylül darbe rejimine karşı direniş tarihinin en meşru, en insani ve sonuçları itibariyle tarihsel etkileri olan eylemlerden biri gerçekleştirildi. 12 Eylül darbe rejiminin cezaevlerinden başlayarak bütün ülkeye yaygınlaştırdığı işkence, kötü muamele, vahşet düzeyine varan uygulamalara ve bunlar üzerinden dayatılan teslimiyete karşı Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek öncülüğünde gerçekleştirilen 14 Temmuz direnişi, darbeci zihniyete ve darbe rejimine vurulmuş ilk büyük darbedir. Bu direniş bugünkü demokratik siyaset çizgisini yaratırken, gelecek adına da umut olmuştur” denilen HDP açıklamasında şunlar belirtildi: “Bu tarihi direnişin Diyarbakır’da başlaması ve sonuç alması da tesadüfi değildir. Diyarbakır Cezaevi 1980 darbe rejimi açısından toplumun tutsak alınarak teslimiyete zorlandığı bir merkez olarak tasarlanmıştır. Diyarbakır Cezaevi örneği, her türlü darbe mekaniğinin Kürt sorunu üzerinden işlediğinin, işkence rejimine dönüştürdüğünün ve kendisini daim kılmaya çalıştığının da somut göstergesi olmuştur. Dün Diyarbakır Cezaevi gerçeğinden bahsederken bugün Türkiye’yi neredeyse cezaevi haline getiren bugünkü iktidarın pratiği de darbeci zihniyetin sadece apoletli generallerin işi olmadığının kanıtıdır.

Bu anlamıyla Türkiye toplumu darbe mekaniğinden kurtulmak istiyorsa Kürt sorunuyla ve en başta da Diyarbakır Cezaevi gerçeği ile yüzleşmek durumundadır. 12 Eylül generallerinin toplumu terbiye etmek, teslim almak için üs olarak belirlediği, laboratuvar haline getirdiği Diyarbakır Cezaevi gerçeği, sadece o mezalimi yaşamış insanların, Kürt toplumunun değil bütün Türkiye’nin demokrasi isteyen, darbeye karşı çıktığını söyleyen herkesin sorunudur.

14 Temmuz direnişi, zulüm ve zorbalık ne kadar katmerli, saldırı ne kadar kapsamlı olursa direnişin de o kadar büyük ve tarihi sonuçlar yarattığı gerçeğini hatırlatmıştır. Kürt toplumu ve cezaevinde o vahşete, işkencelere maruz kalanlar bedenlerini eriterek bu saldırıya direnişle cevap vermiş ve kendi hakikatini yaratmıştır. 14 Temmuz bu anlamıyla halk ve toplumu savunmak ve insanlık değerlerini korumak için adanmışlığın hakikatidir. Bedenini toplum ve hakikat uğruna eritirken, “mezar taşıma borçlu yazın” diyenlerin var ettiği bir gerçekliktir ve demokratik siyaset yapanlara da yol göstermektedir. 14 Temmuz’u anlamlandıracak tek şey ahlaki siyaset ve toplum adına mücadeledir.

Nasıl ki 1982’de darbe rejimi kendisini cezaevleri üzerinden kalıcılaştırmaya çalışmış ve aynı netlikte yine direnişle karşılaşmışsa, bugün de her türlü faşizan ve baskıcı yöntem kendisini cezaevleri ve tutsaklık siyaseti ile kalıcılaştırmaya çalışmaktadır. Çünkü bu bir darbe mekaniği denklemidir ve kendi ezberleri üzerinden kendisini var etmektedir. Aynı darbeci mekanik aynı direniş çizgisini harekete geçirmektedir. Bugün de bu baskı rejimine karşı içeride ve dışarıda aynı direniş çizgisini kendisini var ederek bu durumu kanıtlamaktadır.
Bu vesileyle bir kez daha herkesi Diyarbakır Cezaevi gerçeği ile yüzleşmeye çağırıyoruz. Türkiye’de topluma karşı işlenen bütün suçların açığa çıkmasını sağlayacak bir Hakikatler Komisyonu kurulmalıdır. Partimiz bu konuda üzerine düşen katkıyı sunmaya hazırdır. Çünkü Diyarbakır Cezaevi gerçeği ile yüzleşilmeden bu ülke de ne demokrasi, ne toplumsal barış ve ne de bir arada yaşayacağımız ortak bir geleceği kurmamız mümkündür.”