HDK Ortadoðu Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı

HDK Ortadoðu Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı

HDK'nin düzenlediði Ortadoðu Konferansı'nın sonuç bildirgesinde, "Batı Kürdistan'da Kürt halkının kendi kaderini tayin ve özerk yönetimini kurma mücadelesi ile baðımsızlık mücadelesini sürdüren Filistin halkıyla dayanışma içinde olunduðu" belirtilirken, emperyalistler ile Türkiye'nin Suriye'de mezhep ayrımcılıðına dayalı politikasına karşı halkların uyanık olması istendi.

HDK'nin 20-21 Ekim 2012 tarihinde Ýstanbul'da düzenlediði Ortadoðu Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı.Sonuç bildirgesinde, Mısır, Tunus, Fas, Lübnan, Filistin, Ürdün, Ýran, Suriye, Güney Kürdistan, Batı Kürdistan, Türkiye ve Almanya'dan çeşitli milliyetler ve partilerden temsilcilerin katılımıyla toplanan "Halkların Adalet, Özgürlük Arayışları ve Müdahaleler/ Ortadoðu Konferansı"nın başarıyla tamamlandıðı belirtildi.

Ortadoðu Konferansı Sonuç Bildirgesi şöyle:

-Temelinde halkların ekmek, eşitlik, adalet ve özgürlük özlemleri bulunan Arap ayaklanmalarının ilerici ve demokratik içeriðini bir kez daha teyit eder.

-Ortadoðu ve Kuzey Afrika'da halkların bu mücadelelerinin, emperyalist güçlerin ve yerli egemen sınıfların oluşturduðu işbirlikçilerinin işsizlik, yoksulluk ve sefaletin derinleşmesi gibi sonuçlar doðuran, halkların çalışma ve yaşam koşullarını olaðanüstü kötüleştiren neoliberal politikaları ve bu politikaları halklara dayatmanın aracı olan otokratik rejimleri hedef aldıðı konusunda fikir birliði halindedir.

-Tunus ve Mısır'da Batılı büyük devletlerin çıkarları doðrultusunda ülkelerini yöneten Bin Ali ve Mübarek'in otokratik diktatörlüklerinin devrilmelerinin ardından emperyalistlerin egemenliklerini sürdürmeye yönelik yeni taktik ve politikalarına dikkat çeker. Bununla birlikte devrimi sürdürmek, özgür ve adil bir toplum yaratmak için mücadele eden halklara desteðini ifade eder.

-Batılı büyük devletlerin, yalnızca bu iki ülkede deðil, bütün bölgede yeni siyasi işbirlikçiler edinerek dayanaklarını genişletmeye giriştiklerini; bu yeni dayanaklar arasında özellikle neoliberal politikaları benimseyen Ýslamcı hareketlerin önem kazandıðını tespit eder.

-Arap halklarının ayaklanmalarını fırsat bilerek "zalimlere karşı" "demokrasi" söylemleriyle Libya'ya açık askeri müdahalede bulunan Batılı büyük devletlerin, Suriye'de de farklı seçenekleri denediðini vurgular.

-Ýran'la stratejik ittifak halindeki Esad rejimi Rusya ve Çin tarafından da desteklendiði için bu ülkeye açık müdahalede bulunamayan Batılı büyük devletlerin Suriye'ye yönelik müdahale planlarının merkezinde Türkiye'nin vurucu güç olarak bulunduðunu bir kez daha tespit eder. Türkiye'nin, derhal bu politikadan vazgeçmesini, bu kapsamda, bütün halklar için ortak bir tehdit olan Körfez'deki ve özellikle Türkiye'deki tüm NATO üslerinin kapatılmasını talep eder.

-Başlangıçta izlediði "kardeşim Esad" politikasından "zalim Esed" politikasına geçen ve Özgür Suriye Ordusu'na açık destek vermekle kalmayıp, siyasal olarak da Suriye Ulusal Konseyi'ni açıkça destekleyen Türkiye'deki AKP Hükümeti'nin, onları her türlü aracı kullanarak silahlandırdıðını, karargâh, üs, eðitim, lojistik ve yönetsel koordinasyon saðladıðını tespit eder.

-Başta ABD olmak üzere Batılı büyük devletlerle birlikte Türkiye'nin Suriye'ye ve ardından Ýran'a karşı askeri müdahale hazırlıklarını, bölgede ve dünyada yeni bir savaşın habercisi olarak görür ve şiddetle kınar. Kalıcı ve adil bir barış için yürütülen bütün mücadelelere desteðini ilan eder.

-Başta ABD olmak üzere, emperyalist büyük devletlerle el ele Türkiye'nin izlemekte olduðu mezhep ayrımcılıðına dayalı Suriye politikasının halkları birbirine düşürüp düşmanlaştırıcı karakteri karşısında halkları uyanıklıða davet eder. Suriye'de "ya Esad, ya emperyalist müdahale" biçiminde çıkmaza sokulan çözüm yolunu tümüyle reddederek, bunlardan tamamen farklı ve bunlara karşı halkçı, demokratik ve laik bir muhalefetin halkların çıkarlarına uygun olduðunu ifade eder ve destekler. Bu nitelikte bir muhalefetin gerek Suriye halklarının gerekse bölgedeki bütün halkların çıkarlarına uygun olduðunu vurgular. Özgür, bütün halkların kardeşçe kendi kaderlerini tayin etme hakkını kazandıkları, demokratik ve baðımsız bir Suriye talebini ve bu yöndeki mücadeleleri destekler.

-Dışarıdan beslenip örgütlenen, halktan kopuk ve halka raðmen yürütülen ve gerçek halk muhalefetlerinin sindirilmesinde rol oynayan eylemlere deðil, halkların kendi kaderlerini ellerine almaya yönelik kitlesel eylemlere desteðini açıklar. Bu kapsamda, Batı Kürdistan'da Kürt halkının kendi kaderini tayin ve özerk yönetimini kurma mücadelesi ile Ýsrail Siyonizmi'ni hedef alan baðımsızlık mücadelesini sürdüren Filistin halkıyla dayanışma içinde olduðunu ilan eder. Filistin'in Ýsrail tarafından işgal edilmiş topraklarının tümünün koşulsuz terk edilmesinin, baðımsız ve egemen bir devlet olarak statü kazanmasının bölgedeki bütün halkların çıkarlarına olduðunu kabul eder.

-Bütün bölgede özellikle kadınlara yönelik her türden cinsiyetçi baskı ve şiddetin, yaşanan politik ve sosyal koşullarla doðrudan ilgili olduðu tespitinden hareketle, her devrimci ve muhalif demokratik hareketin kadınların kazanımlarının korunmasına, eşitlik, özgürlük ve kurtuluş taleplerine özel bir önem vermesi gerektiðine işaret eder. Ortadoðu'daki halk mücadelesinin en önemli parçası olan kadınların özgürlük mücadelesini destekler. Ýsrail cezaevlerindeki Filistinli mahkûmları selamlar.

-Türkiye cezaevlerinde Kürt tutuklu ve hükümlülerin sürdürdükleri açlık grevlerinin, halklarımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olduðunu kabul eder, tutsakların taleplerini benimser ve destekler.

Sonuç bildirgesinde, "halkların mücadele birliði özlemi ve ortak kaderlerine sahip çıkma azminin örgütlü biçimde sürdürülmesi, çalışmaların genişletilerek tekrarlanması, kalıcı bir ilişki ve koordinasyon saðlanması" temennisi de dile getirildi.