Suriye’de Rusya-İran ve Türkiye arasında yapılan anlaşmanın ikinci adımı olarak ateşkes ilan edildi. Ateşkes nasıl sağlandı? Moskova’daki anlaşmadan sonra yapılan açıklamalar ne anlama geliyor? Ateşkese ABD ve batılı güçler nasıl yaklaşacak?
MOSKOVA ZİRVESİ
Türkiye, Suriye’deki Kürt ve Rojava karşıtı politikası çökünce, 2015 yılında savaş durumuna geldiği Rusya’ya teslim olduktan sonra, yeni adımlar atmaya başladı. Bu adımlar kapsamında Türkiye, yıllardır Halep’te her türlü desteği vererek sözde rejime karşı savaştırdığı gruplardan desteğini çekti. Halep rejimin eline geçmek üzereyken Türkiye, Rusya ve İran ile birlikte Moskova’da üçlü zirvede toplandı. Bu toplantıda Suriye sorununa çözüm adıyla bazı adımlar atıldı. Moskova’da, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla 8 maddelik bir anlaşma sağlandı. Ancak anlaşma maddelerinden çok zirveden sonra yapılan açıklamalar dikkat çekti. Türkiye ve Rus dışişleri bakanları Suriye sorununda uzlaşma sağladıklarını açıklarken, İran Dış İşleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ‘siyasi bir uzlaşma sağladık’ dedi. Zarif’in bu açıklaması, pratiğin nasıl olacağının ülkelerin yaklaşımına bağlı olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu ifade, İran’ın bazı şeylere sessiz kalmayacağının da vurgusuydu. Daha sonraki günlerde Zarif’ten sonra İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan, Türkiye savaş uçaklarının Suriye’de bulunmasının, DAİŞ diye bazı hedefleri bombalamasının bir suç olduğu açıklamasını yaptı. Bütün bunlar yapılan zirvede çıkan sonuçların hâlâ Türkiye’nin lehine değil, aleyhine olduğunu gösteriyor. Ayrıca Türkiye’nin her türlü saldırı girişimine göz yumulmayacağının da bir ifadesidir.
GRUPLAR ANKARA'YA ÇAĞRILDI
Türkiye'nin şimdiye kadar destek verdiği grupların Halep’te yüzüstü bırakılmasından sonra, İdlip’e çekilen gruplara yönelik kapalı kapılar ardından alınan kararlar doğrultusunda yapılacaklara sıra geldi. Müslüman Kardeşler, Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın direktifleriyle bir bildiri yayımladı. Bildiride Halep yenilgisinden sonra grupların yeniden bir araya gelmesi, tek bir çatı altında toplanması, yeni bir isim ve örgütleme ile siyasi ve askeri birliğin sağlanması vurgulanıyordu. Müslüman Kardeşler'den sonra Türkiye’de üslenen Suriye Ulusal Koalisyonu da aynı paralelde bir bildiri yayımladı. Bu bildiri ve açıklamalardan sonra gruplar Ankara’ya çağrıldı. Ankara’ya çağrılan gruplara Ahrar Şam öncülük etti. Ankara’da Ahrar Şam ve diğer gruplarla yapılan görüşmelerden sonra Moskova zirvesinin ikinci adımı olan ateşkes ilan edildi. Rusya ile İran ilan edilen ateşkesin denetleyicileri olarak görev yapıyor. Türkiye ise Ankara’ya çağırarak görüşme yaptığı grupları kapsayan ateşkese bu grupların uymalarının garantörlüğünü yapıyor.
İlan edilen ateşkes kapsamına giren grup isimleri de veriliyor. İlk etapta Nusra ateşkes kapsamına alınan gruplar arasında yer aldı. Ancak daha sonra DAİŞ ve Nusra bu ateşkes kapsamının dışında gösterildi. Hatta yok edilmesi gereken gruplar olarak da adlandırıldı.
CUNDUL AKSA HAREKETE GEÇTİ
Ateşkesin ilan edilmesinden hemen sonra, DAİŞ’in İdlip taraflarında bir kolu olarak bilinen Cundul Aksa harekete geçti. Cundul Aksa, Ahrar Şam ve diğer Sultan Murad gruplarının elinde olan İdlip’e bağlı Han Shehon kasabasını Ahrar Şam’dan aldı. Kasabadaki Ahar Şam üyelerinin bazılarını tutukladı. Cundul Aksa’nın başlattığı bu hareketliliğe Nusra da ya katılacak ya da Türkiye’nin Rusya ve İran ile anlaşması sonucu aldıkları karar gereği, yok edilecekler. Nusra cephesinde de bu durum değerlendiriliyor.
DAİŞ BAB ÇEVRESİNDE SALDIRILARINI ARTIRDI
Cundul Aksa İdlip çevresinde harekete geçerken, DAİŞ de Bab çevresinde dün yeniden hareketlendi. Soran gibi daha birçok yerde Türk ordusu ve ona bağlı çetelerine yönelik saldırılarda bulundu. Türk ordusu ve ona bağlı çete grupları yaklaşık bir ay önce işgal ettikleri alanlardaki sınırlarına çekildiler. Bu arada Türk ordusu Bab ve çevresine yönelik büyük bir saldırıda bulunmak için güç yığınağı yaptı. İdlip’ten Kilis, Antep ve Elbeyli’ye çete gruplarını aktarmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bölgede şiddetli çatışmaların yaşanması bekleniyor.
MISIR'IN DAVET EDİLMESİ
Moskova zirvesi sonrasında ateşkes ilanı derken, önümüzdeki dönemde toplanması planlanan ve ev sahipliğini Kazakistan’ın yapacağı toplantıya yeni bir aktör daha eklendi. Mısır, Suriye ile ilgili sözde çözüm sürecine dahil edilmesi için Rusya tarafından davet edildi. M. Mursi’nin darbe ile görevden uzaklaştırılmasından sonra Türkiye ve Mısır arasında çok ciddi sorunlar yaşanmaya başladı. Bu sorunlar devam ediyor. Türkiye, özellikle de Erdoğan, görev başında olan Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’ye ilişkin ağır sözler sarf etmişti. Buna rağmen yeniden aynı toplantıda bir araya getirilmeye çalışılmasının bir Rusya planı olduğu anlaşılıyor. Bu da Rusya’nın her iki ülke arasındaki sorunu da çözerek, onların ortaklığıyla bölgeye dönük sadece Suriye değil, bölgesel hedeflerine ulaşmaya çalışması demektir.
ABD VE BATI NE YAPAR?
Yaşanan bu gelişmelerin, başta ABD olmak üzere Almanya, Fransa, İngiltere ve diğer batı ülkelerinin bölgedeki çıkarlarına karşılık oluşturulmaya çalışılan bir ittifak olduğu aşikar. Haliyle ABD ve batılı ülkelerin ne yapacakları merak konusu. ABD dün gece bir adım atarak ülkelerindeki Rus diplomatları sınır dışı etti. Bu da Rusya ile ABD’nin başını çektiği blok ve oluşturulmaya çalışılan dengenin tarafları arasında yeni bir soğuk savaş döneminin başladığını gösteriyor. Burada önemli olan, Türkiye’nin pozisyonudur. Zira Türkiye halen NATO üyesidir. NATO üyesi olan bir ülke; üye olmayan bir ülkeyle, NATO üyesi ülkelere karşı bir blok içinde yer alamayacağına göre, Türkiye’yi çok ciddi, zorlu günlerin beklediğini söyleyebiliriz.
KÜRTLERDEN VAZGEÇİLEMEYECEK
ABD ile Rusya arasında yaşanan bu gerilim daha şimdiden Suriye ve bölgede 2017 yılının nasıl geçeceğini gösteriyor. Rusya’nın oluşturmak istediği yeni denge ve bu denge unsurlarından Türkiye’ye bağlı olan gruplarla, yeni alan ve güçlere yönelimler planlanırken, ABD de ilişki içinde olduğu güçlerle yeni bazı adımlar atmaya çalışacak. Bu da Suriye’de önümüzdeki dönemde çatışmaların bitme yerine daha da artacağını işaret ediyor. Türkiye, bağlı olduğu çete gruplarıyla Şehba, Efrîn, Rojava’ya dönük planlarını Rusya ile uygulamaya çalışacak. Bu durum, Kürtler ve ittifak halindeki halkların hedef halini alması anlamına geliyor. ABD ilişki içinde olduğu ve desteklediği Kürt güçleri ile QSD güçlerine desteklerini sürdürecek gibi görünüyor.
Bölgenin yeni yükselen gücü ve stratejik konumda olan Kürtler üzerine yeniden hesap yapılmaya başlanacak. Rusya da, ABD de bu güçten vazgeçmeyecek. Her iki güç de önümüzdeki yıl içinde de Kürtler ve ittifak halinde oldukları hakları daha fazla kendilerine çekmeye çalışacak. Ancak her iki gücün yaklaşımını da Türkiye olumsuz yönde etkilemeye çalışacaktır.