Genç: İmralı'daki tecrit, yeni yaşam paradigmasına saldırıdır

Gazeteci Yüksel Genç, İmralı tecridiyle Ortadoğu’daki yeni yaşam paradigmasının öncüsüz bırakılmak istendiğine dikkat çekti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecridi ANF’ye değerlendiren gazeteci Yüksel Genç, tecridin boyut değiştirdiğine dikkat çekti. Genç, İmralı’daki tecridin daha önce ağırlıklı olarak Türkiye’deki Kürt sorununun çözümsüzlüğüne dayanırken, yeni tecrit uygulamasının dış politikaya dönük olduğunu belirtti. Öcalan’ın Ortadoğu halkları için öngördüğü alternatif yaşam tahayyüllerinin hayat bulmasının sadece Türkiye’nin değil, küresel güçlerin de işine gelmediğine işaret eden Genç, “Ortadoğu’da yeni bir yaşam bulma olasılığı yüksek olan bu alternatif öncüsüz bırakılmak isteniyor, o yüzden tecrit uygulanıyor” dedi.

‘SON TECRİT DIŞ POLİTİKAYA DÖNÜK’

Gazeteci Yüksel Genç, Abdullah Öcalan’a uygulanan son tecridin diğer tecrit süreçlerinden farklı olduğuna dikkat çekti. Genç, İmralı’daki tecridin daha önceleri ağırlıklı olarak Kürt sorununda çözümsüzlüğü ve Türkiye’deki demokratikleşme sürecinin de askıya alınmasını ifade ederken, bugün uygulanan tecridin iç meseleden çok dış politikadaki kapışma, hesaplaşma, paylaşımları da belirleyen bir nedensellik taşıdığına işaret etti. Uygulanan son tecrit sonrası hükümetin ilk yaptığı hamlenin Suriye politikasını değiştirmek olduğuna dikkat çeken Genç, “İmralı tecridi sonrası hükümet Suriye’deki denkleme dahil olmak için şiddet politikalarını daha da güncelleştirerek Ortadoğu’ya ve küresel dünyaya giriş yaptı” dedi. Suriye’nin neredeyse dünyanın bütün güçlerinin paylaşım kavgasının alanına dönüştüğünü belirten Genç, Türkiye’nin de bu güç dengesi ve paylaşımdan pay sahibi olmak için Kürt karşıtı politikalara ihtiyaç duyduğuna işaret etti. Genç, şu noktalara dikkat çekti: “Kürt sorununu çözümsüzlüğe mahkum eden tecrit süreçleri daha önce Türkiye’nin içini etkilerken, şimdi aynı süreçler Irak, İran ve Suriye’deki Kürtlerle siyasal ilişki ve bu küresel paylaşımdaki rolü konusunda Türkiye’nin taleplerine denk geliyor. Eğer Türkiye tecridi kaldırıp, Kürt sorununun çözümü ile ilgili süreci yürütmüş olsaydı ilgili ülkelerdeki Kürtlerle kuracağı ilişki demokrasi ve barışı daha önceleyen bir pozisyonda olurdu. Ne yazık ki tecritle Ortadoğu’da pay sahibi olma girişimi şiddeti ve Kürt sorunu üzerindeki hassasiyetleri kaşıyan bir pozisyon olarak ortaya çıktı.”

‘NEWROZ MESAJININ HAYAT BULMASI TÜRKİYE TARAFINDAN ENGELLENDİ’

Yüksel Genç, tecridin nedeninin sadece pay sahibi olmakla sınırlı olmadığına, küresel bir boyut da taşıdığına işaret ederek, dengelerin değişmesi sonucu Ortadoğu halklarının yeni bir alternatif yaşam kurma olanağının bir tehlike olarak görüldüğünü belirtti. Büyük bir kriz yaşayan dünya küresel güçlerinin, bu krizi Suriye ve Ortadoğu özelinde savaşla revize ederek aşmak istediğini dile getiren Genç, bu sürecin büyük risklerin yanı sıra, Ortadoğu halklarının yeni alternatif toplumsal yapılar kurmasına ilişkin olanaklarda ortaya çıkardığını ifade etti. Alternatif yaşamın, alternatif toplum tahayyüllerinin hayat bulmaması için Öcalan’a yönelik tecridin sadece Türkiye’nin değil, küresel güçlerin de işine geldiğine işaret eden Genç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü karıştırdıkları Suriye ve Ortadoğu’da elde ettikleri kazanımlar kendi hegemonik yapılarıyla sınırlı olsun istiyorlar. Ama Öcalan’ın ortaya çıkarttığı tez, üçüncü yol olarak Rojava’da güncelleştirilmeye çalışılan toplumsal tahayyül biçimidir. Bu tez Ortadoğu halklarının kendi topraklarını sahiplendikleri ve tamamen kendi iradelerini ortaya koyabildikleri bir süreci tahayyül ediyor. Bu yeni tahayyülün yeni bir yaşam bulma ve ilgi bulma olasılığı yüksek olduğu için, bu alternatif öncüsüz bırakılmak isteniyor o yüzden tecrit uygulanıyor.”

Genç, Abdullah Öcalan’ın 2013 Newroz’unda, yeni Ortadoğu tahayyülüne ilişkin beklentilerin ve umutların değerlendirilmesi konusunda somut adımlar atılmasını içeren bir mesaj da verdiğini hatırlattı. Genç, şöyle konuştu: “Oradaki mesajın Türkiye açısından pratik hayat bulması Türkiye tarafından engellendi. Çünkü o mesajda Öcalan demokratik bir Ortadoğu’dan, oradaki toplumların örgütlü gücünden, örgütlü gücün getirdiği özgürlük meselesinden bahsediyordu. Mesajda aynı zamanda, Ortadoğu’nun küresel krizlerde hegemonik güçlerin paylaşım alanı olmaktan kurtulmasının tek yolunun Ortadoğu halklarının örgütlü olması belirtiliyordu. O mesaj dönemi itibariyle çok önemliydi ama ne var ki bu konu hegemonik güçler tarafından da, Türk devleti tarafından da doğru okunmak istenmediği için, bugün Ortadoğu küresel güçlerin yeni paylaşım savaşı alanına döndü. ”

‘BU POLİTİKADAN AKP’Lİ KÜRT SEÇMEN DE ETKİLENİYOR’

Genç, hükümetin ve devlet çevrelerinin Kürtleri gerekçe göstererek Ortadoğu’daki paylaşım savaşına katılmasına meşruiyet kazandırmaya çalıştığını kaydetti. Hükümetin bu durumu hem iç hem de dış politikayı mobilize eden bir pozisyon olarak kullandığına dikkat çeken Genç, “Duygusal olarak da düşünsel olarak da Kürtlerin bir statü sahibi olmasını istemiyorlar; diğer yandan da iç ve dış politikalarının mobilizasyonunda gayet elverişli bir araç olarak kullanmaya çalışıyorlar” dedi. Hükümetin Kürt karşıtı politikalarının bölge halkında ciddi kızgınlıkların yanı sıra endişeye de yol açtığına dikkat çeken Genç, bu Kürt karşıtı ve statüye tahammülsüz politikalardan AKP’li Kürt seçmenin de etkilendiğini belirtti. AKP’li Kürt seçmenin oy vermek istememekle birlikte alternatifsiz kalırken, genel Kürt seçmen açısından ise AKP ile mesafenin daha da açıldığına işaret eden Genç, Kürt seçmenin AKP’yi Kürt karşıtı güvenlikçi ve baskı politikalarının sahibi olarak okuduğunu aktardı. AKP’nin şu anda seçimi kazansa bile kuracağı yeni bir Türkiye olmayacağını vurgulayan Genç, “AKP tekrar seçimi kazanıp iktidar olsa bile yönetebileceği, geliştirebileceği bir Türkiye yok. Milletçiliği ülkede çok tehlikeli bir biçimde tırmandırılıyor. Bunun getirdiği kısa vadeleri AKP yaşayabilir ama uzun vadeli olarak bu durum Türkiye’yi parçalar ve çok kaotik bir geleceğe sürükler” dedi.