Geçmişten günümüze Alevi mizahı: Bahçe biziz gül bizdedir

Miyase İlknur’un, Alevi mizahını ve fıkralarını bir araya getirdiği ‘Bahçe biziz, gül bizdedir’ kitabı yayımlandı. Kitabında, Anadolu’da sözlü bir şekilde bulunan Alevi fıkralarını toplayan İlknur, Alevilerin mizahla iç içe olan yaşamını da işledi.

Miyase İlknur’un, Alevi mizahını ve fıkralarını bir araya getirdiği ‘Bahçe biziz, gül bizdedir’ kitabı yayımlandı. Kitabında, Anadolu’da sözlü bir şekilde bulunan Alevi fıkralarını toplayan İlknur, Alevilerin mizahla iç içe olan yaşamını da işledi. Gazeteci İlhan Selçuk’un teşvikiyle yazmaya başladığı kitabında, Alevileri; ‘hüzünlü, gözü yaşlı ve dünyevi zevklere kapalı’ olarak göstermeye çalışanlara da cevap verdi.

Dersimli, gazeteci ve yazar Miyase İlknur ile Alevi mizahı üzerine ilk çalışma olan ‘Bahçe biziz gül bizdedir’ kitabını konuştuk.

‘MUHABBET SOFRALARINDA ANLATIRDIM’

Alevi'nin mizah yeteneği, Kerbela Tragedyası'nın gözyaşlarından süzülüp, Anadolu'da çiğ tanelerine dönüşmüştür diyen İlknur, böyle bir kitap hazırlama konusunda fikrin kendisinden çıkmadığını ifade ederek şunları söyledi: “Kitapta yer alan fıkraları yeri geldiğinde muhabbet sofralarında anlatırdım. Alevi mizahını ve fıkraları çok seven İlhan Selçuk, ‘Bunları kitap haline getirsene’ diye sürekli beni teşvik ediyordu. Onun dışında bir gün Aktüel Dergisi'nde sonradan AKP Milletvekili olan Reha Çamuroğlu'nun Alevileri ‘hüzünlü, gözü yaşlı ve dünyevi zevklere kapalı’ bir topluluk olarak tanımlamasına itiraz etmek için bu kitabı yazdım. “

‘ALEVİLERİN ÖZGÜN BİR MİZAHI VAR’

Alevilerin mazisinde pek çok travma ve acının var olduğunu hatırlatan İlknur, “Ama onlar, bu acıları unutmamakla beraber yaşama sevincini, gülmeyi, güldürmeyi unutan bir topluluk değildir. Doğu toplumlarına özgü acıdan zevk alma gibi bir iç dünyaya Alevilikte yer yoktur. Mizah Aleviler için yaşamın ta kendisidir. Gidin Alevi köylerine birbirlerine yaptıkları şakalar, espriler başka bir topluluk için kan sebebi olabilir. Mizah hoşgörüdür, mizah sorgulamadır, mizah zekadır, mizah yaşama arzusu ve sevincidir. Alevi için mizahsız bir dünya cehennemle eşdeğerdir. Toplum Alevilerin sadece acılı tarihini biliyor ama onların bu yönü fazla bilinmez. Bektaşilerin bilinir ama Alevilerin özgün bir mizahı olduğunu sadece Aleviler bilir. Bu kitap işte bu ihtiyaçtan yazıldı” diye konuştu.

‘FIKRALARI KENDİ İÇİNDE İKİYE AYIRDIM’

Kitabı hazırlarken iki yöntem belirlediğini aktaran İlknur şunları söyledi: “Birincisi sadece Alevi fıkralarını ve fıkra gibi yaşanmış olayları aldım. İkincisi de Bektaşi fıkralarını bu kitabın dışında tutum. Yalnızca Alevi fıkralarını aldım. Dediğim gibi Bektaşi fıkraları hem çok bilindik hem de bu konuda pek çok kitap yazıldı. Bilinmeyen Alevi fıkralarıydı. Bunları ayıkladım. Bir de Alevi fıkralarını kendi içinde ikiye ayırdım. Anonim fıkraları ayrı çağdaş ve güncel olanlarını, özneleri bilinen kişilere ait olanları ayrı bir başlık altında topladım.”

‘YASAK VE TABU YOK’

Alevilerin ruh hallerini, duygu ve düşünce dünyalarını, neye çok güldüklerini, neye kızdıklarını, en kutsallarını bile sorgulama, eleştirme ve dalga geçme yetkinliğine sahip olmalarını, zeka kıvılcımlarını, hazırcevap olmalarını, okuyucu da bırakmak istediği etki olarak dile getiren İlknur, “Yeryüzünde hangi inanç topluluğu en kutsadıkları üzerine ant içtikleri ya da saygıyla eğildiği kutsallarını sakaya alma olgunluğuna sahiptir ki? Alevilerden başka. Bu onların inanç zafiyetlerine ya da kutsallarına bir saygısızlığın emaresi değil evrendeki herkes ve her şeyin bir bütünün eşit parçalarına olan inançlarının gereğidir. Enel-Hak inancı Alevi öğretisinin temeli, belkemiğidir. O nedenle yasak ve tabu değil aynı atomun zerresi olarak görürler” dedi.

‘YAZILI BİR KAYNAK YOK’

Kitabını yazarken herhangi bir yazılı kaynak kullanamadığını, çünkü böyle bir kaynağın bulunmadığını belirten İlknur şunları ifade etti: “Bektaşi fıkraları kitaplarının içine tek tük yerleştirilmiş Alevi fıkraları olmakla birlikte özgün bir çalışma olmadığından daha çok sözel kaynaklara başvurdum. Birçoğu kendi dağarcığımda zaten olan fıkralardı. Birçoğu da muhabbet ortamlarında başka Alevilerden duyduklarımdı. Bazıları da bizzat ailede, köyde yaşadığımız olaylardı.”