Fransa suçluluk sessizliğinde -Ferda Çetin
Fransa suçluluk sessizliğinde -Ferda Çetin
Fransa suçluluk sessizliğinde -Ferda Çetin
Paris Katliamı üzerinden dört ay geçmesine rağmen Ömer Güney’in ‘zanlı’ olarak tutuklanması dışında bir gelişme yok. Bu konuda ciddi bir soruşturma yürütmeyen Fransız istihbaratı, polisi ve yargısı, katliamı örtbas etme gayreti içinde.
Paris Katliamı olarak Kürtlerin trajik tarihindeki yerini alan PKK kurucularından Sakine Cansız ile Kürt diplomat Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmelerinin üzerinden dört ay geçmesine rağmen Ömer Güney adında birinin ‘zanlı’ olarak tutuklanmasından başka bir gelişme yok.
Ömer Güney’in kimliği, görevi, angajmanı, bağlantıları; katliamdaki rolü ve gerekçeleri; yönlendirici ve planlayıcı gücün niteliği ve zamanlaması konusunda ne kovuşturma ve delil toplama ne de soruşturma ve belirsiz dava aşamalarında katedilmiş bir mesafe var.
Güney’in ifadeye gönderilmesi, ifadesinin alınması, gözaltına alınıp tutuklanması, evinin aranması, evinde bulunan verilerin kayda alınması bile Kürtlerin zorlamasıyla oldu. Fransız istihbaratı ve polisi ile yargısı, kendileri gibi Türk muadillerini de dışında bırakarak, katliamı meczup bir cinnetle örtbas etme gayretinde.
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Paris’te katledilmelerinin üzerinden dört ay geçti. Fransız savcılar, polis ve istihbarat bu süreçte dişe dokunur ciddi bir çalışma yürütmedi. Aksine, olayı zamana bırakarak basit, bireysel bir cinayete dönüştürmek gibi bir eğilim hakim. Olayın başlangıcından itibaren, istihbaratın ve polisin lakayt tavrı çok açık. Savcıların ise döne dolaşa, daha önce ifadelerini aldıkları Kürtlerin ifadelerini yeniden almaları, sadece “soruşturmayı sürdürüyoruz” izlenimi yaratmaktan ibaret. Soruşturmanın bu aşamasına kadar olan gelişmeler, Fransa Hükümeti’nin ve savcıların soruşturmayı derinleştirme niyetinde olmadığını gösteriyor. Soruşturmanın ilerlememesi, Ömer Güney’in Türkiye ilişkileri konusunda, Türk ve Fransız istihbaratı arasında zımni bir mutabakat oluşturulduğu kanısını güçlendiriyor.
DERNEĞİN ZORLAMASI İLE GİDİYOR
Bazı hatırlatmalar için yeniden cinayetin işlendiği günlere dönelim.
9 Ocak’ta cinayet işlendikten sonra ve polis henüz hiçbir girişim başlatmadan, Kürt dernekleri olayı aydınlatmak adına bir çaba içine giriyor. Cinayetten iki gün önce Sakine Cansız’ın yanında bulunan Ömer Güney, dernek yöneticilerinin zorlaması ile, 11 Ocak Cuma günü ifade vermeye gönderiliyor. Ömer Güney, yanında bir Kürt ile birlikte, polis merkezine gidiyor. Polis, “şimdi gerek yok, pazartesi günü gel” diyor.
POLİSİN HİÇ ACELESİ YOK
Olağan ve normal olan, Paris’in göbeğinde işlenen bir cinayetle ilgili olarak, birileri bilgi vermek istiyorsa, polisin hiç vakit geçirmeden bu başvuruyu değerlendirmesi, önce bir ön ifade, ardından geniş ifade almasıdır. Ama polisin acelesi de delil toplama gayreti de görünmüyor. Bu nedenle Ömer Güney’e “git pazartesi günü gel” deniliyor.
GÜNEY SERBEST BIRAKILIYOR
Ömer Güney 14 Ocak Pazartesi günü, yanında, dernek çevresinden bir Kürt ile aynı merkeze yeniden gittiğinde, polis bu kez beş saat süren bir ifade alıyor. Bu ifadeden sonra, 15 Ocak Salı günü polis, Ömer Güney’i alarak “keşif” yaptırıyor. Aynı gün Güney serbest bırakılıyor.
EV ÖYLESİNE ARANIYOR
16 Ocak Çarşamba günü Ömer Güney’in evi aranıyor. Evde 4 adet telefon, bir tabanca, bir adet kar maskesi, muhtelif CD’ler ve 40 adet takım elbise bulunuyor. Ancak bu eşyalara dokunulmuyor, “bir şey bulunmuyor”, görüntü alınmıyor, tutanak tutulmuyor. Ev araması bir cinayet soruşturmasının titizliği içinde değil, sıradan ve geçiştirmeci bir yaklaşımla yapılıyor.
İKİNCİ ARAMADA TUTANAK
Ömer Güney’le birlikte aynı evde kalan Kürt vatandaş, aramanın ciddi yapılmadığını farkediyor. Polisin ev aramasından sonra, arama esnasında ortaya çıkan bazı eşyaları derneğe götürüyor. Bu eşyalar basına yansıyınca polis evde ikinci kez arama yapmak zorunda kalıyor. İkinci aramada Güney’e ait el yazıları, tabanca, kar maskesi ve 4 adet telefon bulunuyor. Bu eşyalar ve elbiseler fotoğraflanarak tutanaklara geçiriliyor.
KÜRT UĞRAŞMAZSA OLMAYACAK
Özet olarak Ömer Güney’in ifadeye zorlanması da ev araması ile bazı bilgi ve belgelere ulaşılması da Fransız savcısı ve polisinin girişimleri ile değil, Kürt derneklerinin zorlaması ile gerçekleşiyor.
DELİL TOPLAMA VE SORUŞTURMA
Polisin delil toplama ve savcıların soruşturmayı yürütme tarzına ilişkin o kadar çok soru işareti var ki…
Ömer Güney’in dört ayrı telefon kullandığı tespit ediliyor. Güney’in, dinlenme ihtimalini düşünerek, kendi “grup” arkadaşlarının deşifre olmasını engellemek için düşündüğü profesyonelce bir tedbir.
TELEFON GÖRÜŞMELERİNİN ÇÖZÜMÜ
Savcılık bu dört telefonla konuşulan kişi veya merkezleri biliyor. Özellikle bu telefonlarla yapılan Türkiye aramaları, cinayetleri çözme yolunda önemli bir aşama olacaktı. Bu nedenle “Ömer Güney dört telefon kullanıyordu” bilgisi, savcılığın ciddi bir soruşturma yürüttüğünün emaresi sayılamaz. Şimdiye kadar Ömer Güney’le telefon görüşmeleri yapan hiçbir şahsın veya kurumun tespit edilememiş olması da olağan bir durum değil.
MERMİ VE SİLAH SAYISI
Paris’teki cinayetlerin 7.65 mm’lik tabanca ile işlendiği ve 10 mermi kullanıldığı belirtildi. 7.65 mm’lik tabancalar 7 mermi alıyor. Bir merminin de namlu ağzında olduğu varsayılsa 8 mermi ediyor. Diğer 2 mermi nasıl izah edilecek? Büroda birden fazla silah kullanılıp kullanılmadığı konusu, cesetler üzerindeki incelemelerden anlaşılmış olmalıydı. Polis bu konuyu neden şüpheli hale getiriyor? Bu cinayette iki silah mı yoksa tek silah mı kullanıldığı bilgisi soruşturmanın gizliliğini çok mu etkileyici bir bilgidir?
DNA İNCELEMESİNİN SONUCU
Cinayet günü bürodaki mutfakta 4 bardak bulunduğu ortaya çıkmıştı. DNA incelemeleri sonucunda, bu 4 bardak üzerindeki izlerden bir tanesinin, üç Kürt kadınına ait olmadığı açığa çıkmıştı. Peki dördüncü bardak üzerindeki izler Ömer Güney’e mi yoksa başka bir kişiye mi ait?
DERNEK DEĞİLDİ, PEKİ NEREDEYDİ ?
Ömer Güney polise, 9 Ocak Çarşamba günü saat 9.00’dan itibaren dernekte olduğunu söylüyor. Ama aynı gün dernekte bulunanlar, kesin ifadelerle, Güney’in o gün derneğe gelmediğini belirtiyorlar. Ömer Güney, 8 Ocak ve 9 Ocak günleri, polisin de bildiği “özel” görüşmeler yaptı mı?
Fransız polisinin, cinayetten bir gün önce ve cinayet günü Ömer Güney’in kimlerle görüştüğünü, nerelere gittiğini bilmesi gerekir. Çünkü Fransa istihbaratı ve polisi, cinayetten önce Ömer Güney’e ilişkin özel bilgilere sahipti. Fransa’da yaşayan Kürtleri adım adım izleyen, bu izlemesini de fotoğraf ve görüntülerle mahkemelere sunan Fransız istihbaratının, Ömer Güney’i izlememesi için çok özel nedenler olmalı.
FRANSIZ İSTİHBARATI VE GÜNEY
Eğer Fransa istihbaratı, Fransa sınırları içinde bir izleme faaliyeti yürütüyor ve bunun için bir listesi var idiyse, bu listenin içinde Ömer Güney’in de yer alması gerekirdi. Fransız istihbaratının elindeki somut bilgiler, Ömer Güney’in son bir yıl içinde izlendiğinin kesin kanıtı olacak nitelikte.
Çünkü Ömer Güney, bu olaydan önce bir çok mitinge, protesto yürüyüşüne katıldı. Gözaltına alındı, ifadeleri ve kimlik bilgileri polis kayıtlarına geçti. Çoğu Paris’te yapılan bu eylemleri, polis ve istihbarat da izledi ve görüntüledi.
ELİNDE BAYRAK EN ÖNDE
Kürt gençlerinin 28 Temmuz 2012 tarihinde yaptığı Eyfel Kulesi işgal eyleminde Ömer Güney, elinde bayrak en öndeydi. Bu eylemi yapan gençlerle birlikte Ömer Güney de gözaltına alındı. Gençler sorgulamaları yapıldıktan ve görüntüleri alındıktan sonra serbest bırakıldılar. Ömer Güney’in de kimlik sorgusu yapıldı, görüntüleri alındı ve polis kayıtlarına geçirildi.
MANNHEİM'DAKİ PROVOKATÖR
Ömer Güney, 8 Eylül 2012 tarihinde Almanya’nın Mannheim kentinde yapılan Kürt Kültür Festivali’ne katıldı. Festival alanına girerken, festival görevlilerinin yaptığı aramada, çantasında biber gazı, 1 kilogramlık bir gaz tüpü ve bir adet sustalı bıçak yakalandı ve festival alanına sokulmadı. Ömer Güney giriş kapısının bulunduğu alanda bekledi ve gelen gençleri etrafında toplayarak onlarla konuştu. Bir süre sonra bazı gençler, provokatif bir şekilde polise saldırdı. Polis, saldırıyı gerçekleştirenlerin bir kısmını gözaltına aldı. Paris cinayetinden sonra dernek yöneticilerine başvuran bazı tanıklar, Ömer Güney’in bu provokasyonda aktif bir rol oynadığını belirttiler. Büyük olasılıkla, festival alanına giriş kapısında, polislere yönelik bu provokatif eylemin görüntüleri Alman polisinin kayıtlarına geçmiştir.
HOLLANDA'DAKİ İMTİYAZLI GÖZALTI
Avrupa’daki Kürt derneklerinin gençlik komisyonları, Hollanda’nın Zeeland bölgesinde bir kamp düzenlediler. Ömer Güney, Fransa’dan gelen gençlerle birlikte bu kampa katıldı. Fransa, Almanya, İtalya, Belçika ve Hollanda polisinin bilgisi dahilinde, gençlik kampı 3 Aralık 2012 günü özel timlerce basıldı. Kamptaki Kürt gençlerinin tümü gözaltına alınarak ifadeleri alındı. Ömer Güney de gözaltına alındı.
Her gence yirmi civarında soru soruldu ve her biri için sayfalar dolusu ifadeler alındı. Ömer Güney, polise sadece kimliğine ilişkin bilgiler verdi. Polis ona hiçbir soru sormadı. Bu baskına ilişkin dosyada, diğer gençlerin tümünün sayfalar dolusu ifadesi yer alırken, Ömer Güney’in bir paragraflık bir ifadesi var. Hollanda polisinin, diğer gençlere sorduğu yirmi civarındaki sorunun bir tanesini dahi Güney’e sormaması garip bir durum.
Büyük olasılık Ömer Güney, polislere ifade verirken, kendisine ait “ikna edici” bilgiler verdi. Hollanda polisi, 2 saat içinde Fransız polisinden bilgi alarak bu referansları teyit etti. Hollanda polisi de ona farklı bir muamele yaptı, diğer gençlere sordukları soruların hiçbirini Güney’e sormadı, ifadesini alma gereği duymadı.
Hollanda polisi bu baskında gözaltına aldığı tüm gençlerin kimlik bilgilerini, anında oturumlu oldukları ülkelerin polisine bildirdi. Ömer Güney’e ilişkin bilgiler de aynı gün Paris istihbaratına bildirildi. Böylece Ömer Güney, Paris’teki Eyfel Kulesi işgal eyleminden sonra ikinci kez gözaltına alındı. Bir kez daha istihbarat ve polis kayıtlarına geçti.
BUNLARA RAĞMEN İZLENMİYORSA...
Ömer Güney ikinci kez ciddi bir gözaltı yaşadığı için artık Fransız istihbaratının ve polisin yakın takibi altındaydı. Sakine Cansız’ın bürokratik işleri için yakınında bulunması ve tercümanlık yapması takibi daha da “kaçınılmaz” kılıyordu.
Dolayısıyla katliamın yapıldığı 9 Ocak’tan önce Ömer Güney Fransız istihbaratının gözetiminde olması bu işlerin doğası gereği böyle. Biri Paris’te, diğeri Fransa dışında iki ciddi gözaltı yaşamış, Kürt derneği ile yakın ilişkileri olan, PKK kurucusu Sakine Cansız’ın tercümanlığını yapan bir şahsın izlenmiyor, telefonlarının dinlenmiyor olması imkansız bir durum.
Ulaştığımız bilgilere göre Fransa polisi, savcılığa Ömer Güney’in içinde yer aldığı 3600 saatlik kamera kayıtları teslim etmiş. Ömer Güney’in “montaj” diye itiraz ettiği bu görüntüler esnaf ve sokak kameralarından alınmış. Fakat bu konuda önemli olan Fransız istihbaratının Ömer Güney’i izleyerek yaptığı “özel” çekimler olmalı.
Esas soru: Fransa istihbaratı ve polisinin elinde, Ömer Güney’in kayıtları ve görüntüleri yoksa eğer neden yok? Fransa istihbaratı, yargıya saygının gereği(!), mahkeme kararı olmaksızın hiç kimseyi izlememe prensibini Ömer Güney üzerinde mi uygulamaya koydu?
BİREYSEL EYLEMLE ÖRTBAS
Fransa istihbaratı ve polisi Ömer Güney’e ilişkin bilmesi gereken tüm bilgileri biliyor. Güney’in Avrupa’daki yakın arkadaşlarını da, onun Türkiye bağlantılarını da çok iyi biliyor. Fakat Türkiye ile olan bağlantılarını siyasi ilişkiler, konjonktürel durum ve devlet çıkarları nedeniyle yargı konusu yapmak istemiyor.
Gidişat, cinayetin Türkiye ile olan bağlantılarının üstünü örterek, Paris cinayetini dengesiz, maceracı ve ne yaptığını bilmeyen, hasta bir meczupa mal ederek, bireysel bir eylem gibi yansıtmaya doğru gidiyor.
KÜRTLER SEYİRCİ KALMIYOR
Ama başta Kürt kadınları olmak üzere, Kürt siyaseti, Kürt kurumları ve Kürt halkı bu savsaklama işine “Fransız kalma”yacağını kesintisiz eylemleri ile açık bir biçimde gösteriyor.
KADIN HAKLARI BAKANI BİLİYORSA
27-28 Ocak’ta Paris’te yapılan uluslararası kadın konferansına katılan Fransa Kadın Hakları Bakanı Najad Vallaud- Belkacem, oturum arası sohbetlerinde Ömer Güney’in Paris cinayetinin odağında yer aldığını belirtti.
Önemli olan, Ömer Güney’in oynadığı rol ve derin bağlantılarıdır. Anlaşılıyor ki Fransa Kadın Hakları Bakanı Belkacem, Ömer Güney’in Paris cinayetlerindeki aktif rolüne ilişkin bilgilere sahip. Bakanın, Güney’in illegal ilişkilerinden ve Türkiye bağlantılarından da haberdar olması gerekir. Asıl bilinmesi ve açıklanması gerekenler de bu ilişkiler.
Kaynak: Yeni Özgür Politika