1 Haziran 2009 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris'te Ahmet Kaya Kürt kültür merkezine yapılan baskınla başlayan soruşturma ve dava süreci, 9 yılın ardından sonuçlandı. Buna göre; Kürt siyasetçileri Abdullah Öcalan’a 2 yıl kapalı 1 yıl ertelemeli, İdris Güzel’e 1 yıl kapalı 1 yıl ertelemeli, Bülent Atmaca’ya 2 yıl ertelemeli, İsmail Akgül’e 18 ay ertelemeli hapis cezası verildi. Kürt siyasetçileri, daha önce yatılan hapis süresinden dolayı cezaevine konulmayacak ancak FIJAIT fişleme sistemine tabi tutulacak.
FIJAIT fişleme sistemi, 2015 yılında “terör” suçlamasıyla yargılanan ya da adli işlem gören kişilerin ulusal sınırlar içerisinde kontrol altında tutulması için yürürlüğe koyuldu. Fransız mahkemesinin aldığı karara tepki gösteren Kürt siyasetçi Abdullah Öcalan, Gazeteci Selma Akkaya ve Fransa Demokratik Kürt Konseyi (CDK-F)Eşbaşkanı Vedat Bingöl, yaşananları Türkiye’nin talepleri doğrultusunda alındığını belirterek, tepki gösterdiler.
‘BU MAHKEME BİR KONSEPT DAHİLİNDE YAPILIYOR’
Dava sonucunda ceza alan Kürt siyasetçi Abdullah Öcalan, davanın 10 yıldır sürdüğünü ve bu süre zarfında ciddi mağduriyetlerinin olduğunu belirterek, “Bu davanın kendisi politik bir dava. Zaten Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanı olduğu dönemde açıldı. Bu bir konsept dahilindeydi. Bu zaman içerisinde cezaevi, ev hapsi, polis kontrolü gibi ağır uygulamalarla karşı karşıya kaldık. Ve bu süreç hala da devam etmektedir. Davanın içeriğine baktığımızda hiçbir şey yok. Sudan gerekçelerle bizlere ceza verdiler. 9 yıl süreci içerisinde, mahkeme davamı iki dosyaya ayırdı. Bir Marsilya sorumluluğu, diğeri de Fransa sorumluluğu. Marsilya davası daha geç olmasına rağmen daha önce sonuçlandı. 3 yıl ile cezalandırıldım, 2 yıl kapalı, 1 yılda ertelemeli. O cezayı çektim, bitti. Şimdi de grup olarak Fransa sorumluluğu davası gerçekleşti” diye konuştu.
‘SAVCI CEZAYI AZ BULUYOR’
Kürt siyasetçi Abdullah Öcalan, devamla şunları söyledi:”Dünyada ve Ortadoğu’daki gelişmeler PKK’nin DAİŞ gibi terör örgütlerine karşı verdiği mücadele göz önünde olduğu bir dönemde biz Türkiye ortaklığıyla açılan davanın düşmesini bekliyorduk. Beklentilerimiz bu yönlüydü. Diğer taraftan da yine Paris katliamı, AKP ve Erdoğan’ın DAİŞ’e verdiği desteğin açık ortada olmasına rağmen bize verilen cezanın konsept dahilinde olduğunu gösteriyor. Bizce bu mahkeme Türkiye ile birlikte çalışıyor. Zaten karar bize bunu gösteriyor. Çünkü 10 yıldır bize işkence çektirdiler. Savunmayı da bu yönlü yaptık. Ama buna rağmen mahkeme bize ceza verdi. Dosyada sadece bu hareketin sempatisi olan insanlara bile ceza verdiler. Sadece Kürt olduğu için. Davanın olduğu hafta da ise bir Türk heyetinin Paris’te olduğu kapalı kapılar arkasında görüşeler yapıldı. Bu cezalar hangi anlaşmalar sonucunda olduğu bizce şüpheli. Cezaya rağmen Savcı bu cezayı az görerek, tekrar itiraz da bulundu. Nedeni de cezanın az olduğu ve bizim mahkemede savunma yapmamız. Tamamen keyfi ve politik bir yaklaşımdır. Bunun hukuksa bir dayanağı yok.”
‘KÜRTLER TİCARİ İLİŞKİLER KURBAN EDİLDİ’
Davayı takip eden gazeteci Selma Akkaya ise Fransa yargısının Kürtler hakkında aldığı kararın şaşırtıcı olmadığını belirterek,” Mahkeme sonucu aslında şaşırtıcı değil. Bu Fransa’nın son 11 yıllık siyasetinin bir sonucudur. Şu ana kadar 10 dosya Fransa mahkemelerinde sonuçlanırken, sanıklar FİJAİT fişleme yöntemiyle, 10 yıl boyunca kontrole tabi tutuldu. Halen çok sayıda dosyanın ise 4 ila 10 yıl arasında değişen süreler kapsamında süren soruşturmanın sonucu hakim karşısına çıkması bekleniyor. Sonuçlanan davada bu sürecin bir parçasıydı” dedi. Akkaya, davanın sonucunu Fransa ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilere bağlayarak,” Bu süreç zarfında küm bunlar yaşanırken, Türkiye ve Fransa arasındaki ticaret hacmi 20 milyar doları buldu. Çok sayıda enerji ve askeri anlaşma imzalandı. Her anlaşmanın tarihine bakıldığında Kürtlere yapılan operasyonlarla aynı tarihe denk geliyor. Kürtler Fransa’nın ticaret ilişkilerine kurban edilirken, Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez katledildi, 3 dernek kapatıldı. Onlarca Kürt politikacısı yıllarca cezaevlerinde tutuldu. Çok sayıda Kürt esnaf fişlenerek, ticari ilişkileri alt-üst edildi. 10 binin üzerinde Kürt fişlendi. Bu nedenle geçtiğimiz günlerde sonuçlanan dava tamamen siyası ve Fransa’nın Kürt politikasının bir göstergesi, iki yüzlü siyasetin örneğidir” diye konuştu.
‘FRANSA HER ANLAŞMA ÖNCESİ KÜRTLERE SALDIRIYOR’
Fransa Demokratik Kürt Konseyi (CDK-F) Eşbaşkanı Vedat Bingöl de Fransa mahkemesinin verdiği karara tepki göstererek, siyasi bir karar olduğunu söyledi. Bingöl, Fransa’nın kendi çıkarları için Kürtleri kurban ettiğini belirterek,” Fransa, burada yaşayan Kürtlerin siyasi ve kültürel, haklarını kendi ülkesinin ekonomik çıkarları için kullandığını görüyoruz. Biz bunu 2006, 2009 davalarında, 2013 yılında katledilen üç Kürt kadının davasında ve en sonda Kürt televizyonlarının kapatılması davasında gördük. Fransa, Türkiye ile yapacağı her anlaşma öncesi Kürtlerin haklarını hiçe sayarak, darbe vurmaya kalkışmıştır” dedi.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin Ortadoğu’da DAİŞ’e karşı ciddi zafer elde ettiğini hatırlatan Bingöl, devamla şunları söyledi:” Ortadoğu’da Kürtlerin elde ettikleri kazanımları hiçe sayan Avrupa ülkeleri adeta Türkiye ile işbirliği yaparcasına Kürtlere saldırmama furyası başlattı. Almanya’dan sonra Fransa’nın da bu kervana katılması bizce düşündürücüdür. Bu karar, Türk devletini memnun etme çabasından başka hiçbir şey değildir. Kürt siyasetçilere verilen bu cezanın hiçbir hukuksal bir dayanağı yok. Sadece gizli bir tanık var, birde Türk i istihbaratın verdiği bilgiler doğrultusunda bu dava oluyor. Bu tablo aslında ne kadar hukuksuz olduğunu gösteriyor. Bir mahkemenin Türk istihbaratın bilgileri doğrultusunda yargılama yapıyorsa burada artık ne söylenebilinir ki? Kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. Bu kararı anti demokratik ve hukuki olarak görüyoruz. Kürt halkı bunu kabul etmiyor. Çünkü daha önceki davalarda da olduğu gibi tamamen hukuksuzluk var.”