Faşizme ve diktatörlüğe karşı haydi saf tutmaya…-Cihan Özgür

Faşizm herkesi ve bütün halkları etkilediğine göre, faşizme ve diktatörlüğe, emperyalist politikalara karşı mücadele etmek herkesin görevi olmaktadır.

PKK’nin de aralarında olduğu 10 sosyalist örgüt, Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni ilan etti. Tarihi adım, örgüt temsilcilerinin Kürdistan dağlarında yaptıkları ortak basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuruldu.

Emperyalizme karşı ortak mücadele vurgusunun yapıldığı duyuruda, AKP faşizminin yenilgiye uğratılması hedefine değinilirken; halkların özgürlüğü, kardeşliği ve ortak mücadelesine vurgu yapıldı. İlanın 12 Mart’ta yapılması da özenle seçilmiş bir tarih çünkü 12 Mart, hem Türkiye devrimci güçleri hem Kürtler hem de Aleviler açısından önemli bir tarih.

Yani ilan, Türkiye ve Kürdistan’daki devrim dinamiklerini ve ezilen toplumların temsilcisi olma iddiasını taşıyor.

AKP faşizmine ve emperyalizme karşı ortak direniş cephesinin ilan edilmesi, elbette ki sadece askeri birlikle sınırlı değil. Bu birlik kararının askeri olduğu kadar siyasi ve toplumsal sonuçları da olacaktır.

20. yy’ın ilk çeyreğinde küresel hegemonik güçlerin oluşturduğu Ortadoğu düzeni, halkları katliam ve soykırımla yüz yüze bıraktı. Osmanlı döneminde 1915 Ermeni soykırımıyla başlayan halkların kıyımı harekatı Asuri-Süryani soykırımıyla, ardından Kürtlerle, Rumlarla, Alevilerle devam edecekti.

Osmanlı bakiyesi Türk devletinin bu soykırımcı siyasetine Osmanlının dağılmasından sonra kurulan devletler de, BAAS rejimleri de aynı soykırımcı zihniyeti devralarak sürdürdü.

Kürdistan ve Kürtler adeta fethedilmesi gereken bir coğrafya ve topluluk olarak ele alındı. Soykırımcıların isimleri değişse de katliamcı zihniyet hep aynı kaldı, hiç değişmedi...

20. yy boyunca dört taraf Kürdistan’da onlarca katliam gerçekleştirildi. Şêx Said, Ağrı, Geliyê Zilan, Dersim, Mahabad, Helebce, Qamışlo... Dört parça Kürdistan’da katliam siyasetiyle anılır yerler ve isimler oldu.

20. yy’dan devralanın soykırım politikaları, günümüzde de hızından ve vahşetinden hiçbir şey kaybetmeden devam ediyor. Sur, Cizre, Silopi, İdil, Kobanê, Til Ebyad, Şengal günümüzde bu soykrıımcı politikalara maruz kalan alanların başında geliyor.

Özcesi ismi ister Türk faşizmi, ister BAAS ırkçığı veya Fars milliyetçiliği ya da DAİŞ çeteciliği olsun, katliam siyaseti hiç değişmedi.

Emperyalist oyunlar ve faşist politikalar sadece Kürtleri etkilememiş, bütün halklara zarar vermiştir. Günümüzde de AKP faşizmi ve uzantıları Kürdistan’da soykırım uygularken, Türkiye halklarına da faşizmi, hukuksuzluğu, diktatörlüğü dayatmaktadır.

Geçen yüz yıl boyunca Kürtler başta olmak üzere ilerici, devrimci, demokrat güçler bu faşizme karşı büyük bir mücadele verdiler. İçerisinde bulunduğumuz Mart ayı, bir yandan katliam ve soykırımla anılır ama aynı zamanda direniş ve kahramanlık ayıdır da. 

İşte böylesi bir mirası devralan Halkların Birleşik Devrim Hareketi, güncel anlamda da hayati değerde olan bir ihtiyaçtan doğdu.

Faşizm herkesi ve bütün halkları etkilediğine göre, faşizme ve diktatörlüğe, emperyalist politikalara karşı mücadele etmek herkesin görevi olmaktadır.

Bu bakımdan Halkların Birleşik Devrim Hareketi, hem PKK’nin kuruluş felsefesine hem de Türkiye devrim önderlerinin amaçlarına tam oturan bir projedir. Faşizmden herkes zarar gördüğüne göre, faşist AKP rejimi, “ya bendensindir ya düşman” dayatmasında bulunduğuna göre, devrimcilere, ezilenlere, özgürlük-eşitlik isteyenlere düşen de birleşmek, bir araya gelerek ortak mücadele etmektir.

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın deyimiyle soykırım kıskacında katliam ve yok edilme tehdidi ve tehlikesi altında olan halkların, kültürlerin savunma sorunu hayati değerde bir sorun olmaktadır. Kurtuluş tek başına olamayacağına göre, hep birlikte taşın altına eline koyma zamanıdır.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi elbette ki faşizme ve emperyalizme karşı sadece askeri bir direnç oluşturmayacak, bu oluşumun yaratacağı sinerjinin demokratik siyasete ve toplumsal alana birebir önemli yansımaları olacaktır.

Bu adımla birlikte demokratik siyasetin daha geniş bir yelpazede yeniden yapılanmasını bekleyebiliriz. 

Ayrıca AKP faşizminin toplumu kamplaştıran, kutuplaştıran, duygusal olarak kopuşa yol açan siyasetine karşı halkların ortak mücadele birliğini ve kardeşliğini yeniden tesis etme potansiyeli taşımaktadır.

Faşizmin inim inim inlettiği halkların böylesi bir özlemi ve beklentisi eskiden beri vardı. Bu adım bir yandan halk güçlerinin birleşmesine, ortak mücadelesine ön ayak olurken; faşizme karşı mücadelenin turnusol kağıdı rolü de görecektir.

Faşizme karşı mücadele etmek isteyen herkese kapılarının açık olduğunu deklare eden Devrim Hareketi, bu yönlü bir eğilim taşımayanların, ayrıksı duruşlarıyla halkların ortak mücadelesine zarar veren tutumların da teşhir edilmesine, halk nezdinde daha görünür kılınmasına yol açacaktır.