Eylemlerimiz AKP’nin kadın politikasına da bir yanıt

Eylemlerimiz AKP’nin kadın politikasına da bir yanıt

YJA-STAR (Özgür Kadın Birlikleri) gerillaları, HPG’nin ‘devrimci harekat’ kapsamındaki eylemlerine katılmakla birlikte, özgün eylemleriyle de son dönemde dikkat çekiyor. Karakol baskınları, yol kontrolleri, gözaltı ve tutuklama eylemleriyle adından sıkça söz ettiriyor.

YJA-STAR Anakarargah Komutanı Delal Amed, yaptıkları özgün eylemlerin devrimci hamleyi yükseltmek kadar AKP’nin kadına dönük saldırılarına da bir yanıt olduðunu söyledi. Kürdistan’da Fetullah Gülen Cemaati eliyle geliştirilen saldırılara da dikkat çeken Delal Amed, “AKP Hükümeti ve Gülen Cemaati bilsin ki Kürt kadını bu politikalara boyun eðmeyecek. AKP’yi izlediði ucuz siyaset bile kurtaramayacak” dedi. YJA-STAR Anakarargah Komutanı Delal Amed ANF’nin sorularını yanıtladı.

Kürdistan’da 23 Temmuz’dan bu yana gerillanın ‘devrimci harekat’ adını verdiði bir süreç yaşanıyor. Bu gerilla hamlesini YJA STAR nasıl deðerlendiriyor?

23 Temmuz 2011 tarihinden bu yana Kürt sorununun çözümünde yeni bir mücadele aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Bu süreci Özgürlük Hareketi olarak devrim süreci olarak ele aldık. Çünkü ‘99 Ýmralı süreci ile birlikte Önderliðimiz Kürt sorununun demokratik-barışçıl yollarla çözümü için ciddi bir çaba içerisine girdi. Ancak Türk devleti ve özelde de AKP hükümeti bırakalım demokratik yollarla çözüme karşılık vermeyi, aksine Önderliðimizin çözüm çabalarına Ýmralı işkence sistemini derinleştirerek, Önderliðimizi etkisizleştirerek tasfiye etme, halkımızı fiziki ve kültürel soykırım politikalarıyla iradesizleştirerek bitirme, yine özgürlük hareketi gerillalarımızı imha etme yönelimi ile yanıt verdi. Bir bütünen kirli savaş politikaları ve tasfiyeyi derinleştirmeyi esas aldı. Kürt halkının özgürlüðü için geliştirdiðimiz çözüm arayışlarının gereði olarak oluşturduðumuz her çatışmasızlık ortamını, kendi lehime nasıl kullanırım ve tasfiye ederim arayışı içerisinde oldu. Biz bu duruma Özgürlük Hareketi olarak sessiz kalamazdık. Zaten mücadelemizi Kürdistan özgürlüðü için sürdürüyoruz. Tercihimiz demokratik-barışçıl yollarla bu sorunu çözmekti ve kalıcı çözümün bu biçimiyle gelişeceðine inanmaktayız. Ama demokratik yollarla sorunun çözümü tıkatılıp halkımıza tasfiye politikaları dayatılırsa, varolan imha yönelimlerine karşı kendimizi savunabilecek ve tek taraflı kendi çözümümüzü geliştirebilecek durumdayız. ‘99’dan bu yana büyük bir sabırla yürüttüðümüz demokratik mücadele, ciddi siyasi kazanımlara yol açmış yanısıra Türk devleti ve AKP hükümetinin Kürt sorununa yaklaşımı konusunda tüm politikalarını açıða çıkarmıştır. AKP hükümetinin esas politikasının Kürtlerde beklenti, umut oluşturarak direniş dinamiðini marjinalleştirme ve tasfiye etme olduðu açıða çıkmıştır. Önderliðimiz bu süreci yürütürken defalarca tek taraflı ateşkes, çözüm protokolleri, çözümün önünü açmak için barış grupları vb. her türlü çabayı sonuna kadar sergiledi. Ama buna verilen cevap, tasfiye ve imha etme politikasında ısrar oldu.

ÝMRALI DÝRENÝŞÝNE PARALEL GERÝLLA DÝRENÝŞÝ BAŞLADI

Bu nedenle 23 Temmuz 2011 tarihinden itibaren Reber Apo Ýmralı’da gelişen heyet görüşmeleri, aile ve avukat görüşmelerine tavır koyarak, direniş içerisine girdi. Önderliðimizin direniş tutumu özgürlük hareketimiz açısından yeni bir mücadele sürecine girişin başlangıcı oldu. Bu tarihten bu yana kendi çözüm sürecimiz olan devrimci hamle sürecine girdik. Gerilla öncülüðünde gelişecek devrimci halk savaşı hamlesi ile Kürdistan’ın demokratik özerk statüye kavuşması için mücadele yürütmeyi esas aldık. 2011 yaz sürecinden başlayarak özelde de 2012 yılı mücadelesi çok yoðun ve çatışmalı geçmektedir. Gerillamız büyük bir direniş içerisinde olurken, yeniden yapılanmayı başarmış gerilla tarzı ile sonuç almaya çalışmaktadır. Gerilla hamlemiz Eriş ve Andok arkadaşlarımızın 25 Mayıs Kayseri eylemi ile fedai tarzda vuruş ile sonuç almaya yöneldi. Yine bu fedai tarzdaki vuruşu gerilla sahasında örgütleyerek Kürdistan’da kapsamlı ve etkili eylemler sonucunda alan hakimiyeti ve denetimini geliştirme düzeyine vardırmıştır. 19 Haziran Oramar-Şıtazın eylemleri ve ardından gelişen Çelê-Rındıke, Şemzinan, Beytüşşebap eylemsellikleriyle belli bir aşamaya ulaşan devrimci halk savaşı hamlemiz, son olarak da Bingöl ve Dersim eylemlilikleri ile daha da üst bir boyuta sıçramıştır. Gerillanın mevcut tarzı, HPG ve YJA-Star güçlerimizin ortak geliştirdiði bir direniş tarzı olup, gerillanın devrimci hamlesi ile kendi çözümünü geliştirme ve özgürlüðünü saðlama aşamasıdır. Hedefimize ulaşıncaya kadar da gerilla hamlesi yükseltilerek sürecektir.

‘KADIN DEVRÝMCÝ HAREKAT HAMLESÝNÝN DE ÖNCÜSܒ

YJA Star son dönemde sadece kırsal bölgelerde deðil, ilçe ve kent merkezlerindeki eylemlerle, karakol baskınları, yol kontrolleri, gözaltılar ile adından sıkça söz ettirmeye başladı. Bu, gerilla hamlesine YJA STAR’ın yanıtı mı?

YJA Star olarak, PKK özgürlük hareketi içerisinde yer alan kadın militanların, Kürt halkının ve kadınlarının savunmasını yapmak üzere örgütlenmiş kadın ordusu olmaktayız. Kürt halkının savunma gücü olan HPG içerisinde özgün olarak örgütlenen bir gücüz. Önderliðimizin ve özgürlük hareketimizin Kürt halkını savunmak ve özgürlüðünü saðlamak için geliştirdiði mücadele stratejisi ve taktiklerini hayata geçirmede öncülük yapan bir güç konumundayız. Özgürlük hareketimizin mücadele gerekçeleri ve içinden geçtiðimiz bu dönemde temel mücadele stratejisi YJA Star olarak en fazla bizi baðlamaktadır. 2011 Temmuz ayından itibaren geliştirdiðimiz devrimci mücadele sürecine HPG ve YJA STAR gerilla güçleri olarak nasıl katılmamız gerektiðini ve gerilla hamlesini yükselterek sonuç almayı kararlaştırdık. 2011 Şubat ayı YJA STAR 5. Konferansımız ve ardından gelişen HPG 6. Konferansımız süreci deðerlendirerek, devrimci halk savaşını başlatma kararını aldı. Bu nedenle geliştirmekte olduðumuz gerilla hamlesine, YJA STAR gerilla güçleri olarak aktif ve öncü düzeyde katılmayı esas alıyoruz. Genel gerilla güçlerimiz içerisinde YJA STAR gerillaları olarak hamle sürecine katılımın yanı sıra, özgün eylemselliklerimizle de gerilla hamlesini yükseltmeyi öngördük. Zaten HPG güçleri içerisinde özgün olarak örgütlenen bir gücüz. Tüm HPG eylemsellikleri kadın gerilla güçlerimizin de katılımıyla gerçekleşmektedir. Genel güçlerimizle hamlesel eylemlere katılımın yanısıra uzun bir dönemdir geliştirmekte olduðumuz özgün kadın ordulaşması, örgütlülüðü, karar gücü ve yıllarca oluşmuş gerilla tecrübesi ve birikimiyle eylem gücünü de açıða çıkaracak düzeye ulaşmıştır. Mevcut bu düzeyin yansıması olarak HPG eylemselliklerinde öncülük ve aktif rol alma durumumuz söz konusudur. Yine devrim mücadelesinin yoðunlaştıðı böylesi bir dönemde kendi özgün eylem gücümüzle de sürece katılmak devrim mücadelesinin başarılmasında gereklidir. Böylesi bir gereklilikten yola çıkarak bu süreçte sürece damgasını vuran özgün gerilla eylemliliklerimiz oluyor. Bu hamlemiz çok yönlü olmayı gerektirmekte. Gerillanın alan hakimiyeti ve arazi denetimini saðlamasından tutalım, yol kontrolleri ile ulaşımın denetlenmesi, operasyon güçlerini vurma, şehir merkezlerindeki eylemler, karakol baskınları, tutuklamalar vb. eylemde çeşitlilik ve tarz zenginliðini esas almaktayız. Bu tarzda gelişen özgün eylemlerimizin devrimci hamleyi yükseltmek kadar kadının da devrim mücadelesi olan kadın devrimi sürecinde kadın kitle gücümüzü mücadeleye sevk etme rolü de olmaktadır.

Yine bilindiði üzere Türk devleti ve AKP hükümeti özgün örgütlenen birliklerimize saldırmakta ve hedef yapmaktadır. Bu saldırılara karşılık vermek ve kendimizi savunmak için özgün eylemlerimiz bu süreçte daha fazla artış gösterdi. Devrim mücadelesi başarılıncaya kadar da gerek HPG güçleri içerisinde gerekse de özgün eylemselliklerimizle bu sürece katılacaðız. Özgürlüðe herkesten daha fazla ihtiyacı olan kadınlar olarak bu devrim mücadelesini kadın devrimi olarak görüyor ve başarılması için sonuna kadar mücadele edeceðiz.

AKP’NÝN YANLIŞ HESABI KÜRDÝSTAN’DAN DÖNDÜ

Peki savaşın bu denli şiddetlendiði bir ortamda yeni bir Oslo süreci mümkün mü, AKP hükümeti, Türkiye Başbakanı Erdoðan’ın açıklamalarını nasıl deðerlendiriyorsunuz?

AKP hükümetinin son dönemde bazı açıklamaları oldu, biz de takip ettik. Aslında daha önceden de bazı süreçlerde Erdoðan hükümetinin buna benzer söylemleri olmuştu. Tabii ki bu süreçteki söylemleri, gelişen mücadele sürecinden baðımsız deðildir. Erdoðan hükümeti, biz özgürlük hareketi olarak devrimci halk savaşı ile kendi çözümümüzü geliştireceðimizi ilan ettiðimizde, bizim savaşı geliştirebileceðimize inanmıyordu. PKK’yi güçten düşmüş, savaşacak gücü ve iradesi kalmamış bir güç olarak görüyor, bu yönlü yanlış hesap ve yorumlar içerisindeydi. Ama yanlış hesapları Kürdistan’dan geri döndü. Bir yılı aşkın yürüttüðümüz gerilla direniş hamlesi ile Türk devleti ve AKP hükümeti ciddi anlamda zorlandı ve zorlanıyor. Her gün Türkiye toplumu asker ve polis cenazesi kaldırıyor. Bunlar açıklamak zorunda kaldıklarıdır, bir de gizledikleri kayıpları var ki, o da gerçeðin diðer bir yanı olmaktadır. AKP hükümeti bu halkın evlatlarını çatışmalarda öne sürüp vurdurarak, Türkiye toplumunun tepkisini kazanmaktadır. Son dönemlerde bize karşı savaştırmak için paralı asker gücünü ve polis teşkilatını yoðunca devreye koymuştur. Bu çok güvendiði paralı asker gücü ve polis teşkilatı bırakalım gerilla güçlerimiz karşısında başarı kazanmayı, nasıl savaşılacaðını dahi bilmediklerinden iflas etmiş durumdadır. Bize karşı yıllarca savaşmış ordu gücünün generalleri bugün zindanlarda yargılanıyor. Şimdi mevcut durum buyken, savaşla bizi bitirebileceði hesapları ve topluma bu kadar bitirebileceði güvencesini vermesine raðmen gerçeðin ne olduðunu artık herkes gördü. PKK’nin öyle savaşla bitirilebilecek bir güç olmadıðı zaten defalarca kanıtlanmıştı. Bugün de gerilla gücümüz büyük bir direniş içerisinde ve bu hamleyle sonuç almaktadır. Bu defalarca denenmiş ve başarısızlıða uðramış çürümüş savaş siyaseti ile PKK karşısında ancak yenilebileceðini son dönem gerilla hamlemizle net olarak gördü. Gerilla güçlerimiz karşısında teslim olma dışında farklı bir seçeneklerinin olmadıðı açıktır. Ancak iktidar hırsı ile yüklü AKP hükümetinin gerilla güçlerimiz karşısında teslimiyeti kabul etmeyeceði, bu nedenle de yaptıðı açıklamalarla siyasi manevralar yaparak bizi boşluða düşürmek istemektedir. Kendisini çözüm isteyen taraf olarak gösterip, bizi de savaşı tırmandıran güç olarak gösterme çabasındadır. Ýşte Ýmralı’da Önderliðimizi ve Kandil’i de muhatap alırım, görüşürüm ama Kürt legal siyaseti olan demokratik güçleri gerilla ile yanak yanaða olduðu biçiminde deðerlendirerek muhatap bile almayacaðı tarzında bir çıkış yaptı. Önderliði ve gerillayı direkt muhatap alırım ama demokratik güçleri kaile almam demek aslında çözüm arayışının olmadıðını ve ne denli sahte bir yaklaşım içerisinde olduðunu zaten kanıtlamaktadır. Ýşin esası, ‘99’dan bu yana zaten Önderliðimiz ve özgürlük hareketi olarak demokratik çözümün önünü açmak için defalarca tek taraflı ateşkes, çözüm önerilerimiz, yine Önderliðimizin çözüm protokolleri kendisine sunulmasına raðmen neden deðerlendirmedi yada ne tür tasfiye politikalarıyla karşılık verdiði bilinmektedir. Bunu sadece biz deðil, tüm kamuoyu ve demokratik çevreler -ki eðer gerçeði açıklayacak kadar biraz vicdanlıysalar- çok iyi bilmekteler.

AKP’YÝ UCUZ SÝYASETÝ BÝLE KURTARAMAYACAK

AKP hükümetinin hiçbir samimiyeti yoktur. Yürütülen savaşla ciddi anlamda zorlanmakta ve bu zorlanmayı aşmak için ya askeri bir hamle yapacaktı, -ki bunu yapacak gücü yok, çünkü zaten savaşa tüm gücü ile yüklenmiş ve başarısız kalmıştır- yada bu tarzdaki siyasi bir çıkışla inisiyatifi eline almaya çalışmaktadır. Geçenlerde sözde şeref konuðu olarak kendi kongresine davet ettiði Güney Kürdistan federe hükümet başkanı Barzani’ye bile, Kürt-Kürdistan kimliðini aðzına dahi almadan hitap etmesi, bu soruna ne kadar samimi yaklaşacaðını yeterince göstermektedir. AKP hükümeti ve politikalarına yakın bir güç olan Barzani ve partisini bile kendi öz kimliði olan Kürtlüðü ve Kürdistaniliði ile tanımayacak, ama özgür Kürt iradesini ve temsil gücünü muhatap olarak görüp görüşmeler yapacak ve Kürt sorununu çözecek! Bu mümkün deðildir. AKP’nin bu konuda hiçbir inandırıcılıðı ve samimiyeti kalmamıştır, yoktur. Eðer gerçekten samimi ise geçen dönemlerdeki çözüm fırsatlarını fazlasıyla deðerlendirebilirdi. Hadi diyelim o zaman yapmadı, şimdi aklı başına geldi, o zaman pratik adımlarını görelim! Ýçinde bulunduðumuz süreç sözlerle yürütülecek bir süreç deðil, sözlerin zamanı çoktan geçmiş, artık pratik zamanıdır. AKP kendi kongresini de yaptı, Kürt halkına dair hiçbir projesinin olmadıðını da gördük. Söylediklerinin içeriðini dolduracak tek bir pratik adım gözükmemektedir. Ýşte “Oslo süreci yeniden başlayabilir” diyor, Oslo ile sonuç alınsaydı zaten sürüyordu, Önderliðimizin sunduðu protokoller vardı. Hani nerede? Kendileri engelleyip bu süreci noktaladılar. Şimdi geçmişte denenmiş ve sonuç almamış politikalarla bu dönemde yol alınamayacaðını AKP hükümeti ve herkes bilmelidir. Eðer gerçekten samimi ise, geçmişteki gibi Ýmralı’da Önderliðimizle görüşmeyi sürdürme deðil, çünkü Önderliðimiz zaten bu duruma tavır koyarak direniş içerisine girdi ve direnişini sürdürüyor. Önderliðimiz 3 temel şart koymuştu. Demokratik çözüme açık olduðunu ama bu sürece dahil olması için güvenliði, saðlıðı ve serbest hareket etmesi gerektiðini belirtmişti. Demokratik-barışçıl ve diyalog yöntemi ile sorun çözülecekse bunun muhatabı elbette ki Önderliðimizdir. Önderliðimizin bu sürece dahil olması için de başlangıçta bu 3 şartın kesinlikle yerine getirilmesi gerekir. Aksi halde Önderliðimizin bu sürece dahil olması mümkün deðildir. Önderliðimizin dahil olmadıðı herhangi bir çözüm arayışının gerçekleşme şansı yoktur, olamaz da. AKP de bu geçeði iyi bilmektedir. Eðer sözlerinde tutarlı ve samimi ise yolu buradan geçmektedir. Yok, eðer deðilse Ortadoðu siyasetinde iflas etmiş, Kürt siyasetinde iflas etmiş AKP hükümetinin kendi varlıðı tehlikededir, varlıðını da bu tarzdaki ucuz bir siyasetle kurtaramayacaktır.

KÜRT KADINI ERÝL POLÝTÝKAYA BOYUN EÐMEYECEK

Son dönemde BDP’li vekiller başta olmak üzere Kürt kadınlarına hakaret düzeyine varan saldırılar, karalama kampanyaları yoðunlaştı. Yine Kürdistan’da Fethullah Gülen cemaati eliyle, Kürt kadınlarına, kız çocuklarına cinsel istismar olayları var. Neden bu kadar saldırı?

AKP hükümeti ve Gülen cemaatinin Ýslamcılıðı tamamen sahte olup, tüm siyaseti iktidara endeksli. Dini de siyasetin bir malzemesi yapmış durumda. Kürt toplumuna yaklaşımı, inkar ve imha zihniyeti temelindedir. 12 Eylül darbeci zihniyetten ve MHP’nin ırkçı şovenizminden daha fazla faşist bir yapılanmaya ve zihniyete sahiptir. Bu faşist zihniyetli yapılanma, Kürt toplumunu soykırımdan geçirmenin yolunun toplumda başat rol oynayan kadınlar üzerinden gelişeceðini iyi bilmektedir. Bir toplumu toplum yapan kadındır. Toplumsal deðerlerini koruyan ve temsil eden kadındır. Toplumun düzeyi kadınla belirlenir. Ýnsanlıðın varoluşuna kaynaklık eden tarihi bir toplum olan Kürt toplumunda geleneðin rolü daha fazla belirleyicidir. Bu nedenle Kürt toplumunu ayakta tutan, kültürel deðerlerinin günümüze kadar korunmasını saðlayan Kürt kadını olmuştur. Özgürlük hareketi olarak biz de Kürt toplumunun baðrından çıkmış ve toplumun özgürlüðü için mücadele eden bir güç olarak Kürt kadının bilinçlenmesi, örgütlülüðü ve iradeleşmesine önem vererek, öncülük rolüne stratejik yaklaşmaktayız. Kürt kadınları özgürlük mücadelesinde gerillalaşarak direniş savaşını yürütmekte, yine bilinçlenip örgütlenerek serhildanlarda en önde demokratik mücadeleyi yürütmektedir. Kadınların öncülüðünde gelişen PKK mücadelesiyle, Kürt halkı kendi kimliðine, toplumsal deðerlerine sahip çıkıyor ve özgürlüðe doðru yürüyor. Kürdü inkar ve imha etmek isteyen siyasal Ýslamcı bu güçler, Kürt toplumunu bitirmek için başta Kürt kadınına saldırmaktadır. Kürdistan’da kültürel soykırımı geliştirmek isterken “Haydi kızlar okula” adıyla başlattıðı kampanyalarla önce Kürt kadınını asimile edip kendi öz kimliðine ve kültürüne yabancılaştırarak Türkleştirme ve kadınlar üzerinden tüm aileyi ve toplumu kendine benzeştirmeye çalışmaktadır. Yine toplumsal deðer yargıları köklü olan Kürt toplumumuzu düşürerek, onursuzlaştırmak için fuhşa sürükleme, cinsel istismar ve günlük olarak zihni ve fiziki tecavüz olaylarıyla Kürt kadınlarına yönelmektedir. Gülen cemaat zihniyetinin pratik uygulayıcısı AKP vekilleri açıkça bunu dillendiriyorlardı; “Kürt çocukları ve kadınları sokaklarda direneceðine, bilmem taş atacaðına fuhuş yapsın daha iyidir” diyerek Kürdistan’daki sözde eðitim okullarını asimilasyon merkezinin yanısıra fuhuş merkezlerine dönüştürdüler. Yine Türk toplumu için “ikinci eşlerini Kürt kızlarından alsınlar” diyen bir zihniyet Kürt kadını ve kızları şahsında Kürt toplumunu ancak onursuzca karılaştırırım demektedir. Mevcut bu siyasete gelmeyen, karşısında direnen, bilinçlenerek örgütlenen Kürt kadınını da hedeflemektedir. Demokratik siyaset yapan kadınlarımızı fiziki saldırılardan tutalım, hakaret düzeyine varacak tarzda rencide ederek saldırması Kürt kadının ulaşmış olduðu düzeye tahammülsüzlük ve direniş dinamiðini kırma amaçlıdır. Demokratik duruş içerisinde olursanız, direnirseniz karşılıðında bunu bulursunuz demektedir. Serhıldanlarda öncülük yapan analarımızı ve kadınlarımızı sokaklarda sürükleyerek dayaktan geçirmeleri, yine temel direniş gücümüz olan kadın gerilla gücümüze 2011 kış sürecinde bariz bir biçimde görüldüðü gibi her fırsatta imha etmeye çalışması bunun ifadesidir. Direnen kadın şahsında direnen özgürlükçü Kürdü bitireceðiz, yaşam hakkı tanımayacaðız demektedirler. Ama Gülen cemaati ve AKP hükümeti şunu iyi bilmeli ki, bu politikalara boyun eðecek ve teslim olacak Kürt kadını ve halkı yoktur. Kürt kadını öncülüðünde Kürdistan halkı kendi özgürlüðünü saðlayacaktır. Kürt halkının özgürlüðünün garantisi ve özgürlüðün kalıcılıðı kadın devrimine baðlıdır. Yürüttüðümüz bu devrim mücadelesi kadın devrimi ve Kürdistan devrimi olacaktır.

BU SÜRECÝN BAŞARISINI HALKIN SERHÝLDANI GARANTÝLEYECEK

Kürt halkının özelde de kadınların bu sürece katılımını nasıl deðerlendiriyorsunuz?

Kürt halkı kendi geleceðini ve özgür yaşamını bu devrimci mücadelede görmekte ve buna inanmaktadır. Özgürlük hareketi olarak biz kendi öz dinamiðimiz olan halkımıza dayanmaktayız. Halkla bütünleşmiş bir hareketiz. Kadın öncülüðüne dayalı özgürlük mücadelemiz, halkı ve kadınları bilinçlendirdiði, örgütlediði ve mücadeleyi sahiplendiði oranda gelişti. Halkımız ve kadınlarımız da özgürlük mücadelesinin gelişimi oranında kendi kimliðini sahiplenerek, direnişini sürdürmektedir. Mücadelemizin gelişimi ve halkımız ile kadınlarımızın gelişimi kopmaz baðlarla birbirine baðlıdır. Son dönem geliştirdiðimiz devrimci direniş mücadelesini de büyük oranda halkımız ve kadınlarımız sahiplendi. Gerillamızın bu düzeyde devrimci direnişi yükseltmesi ve başarısı, halkımızın ve kadınlarımızın kendi üzerine düşen rolü oynamasıyla baðlantılıdır. Bunun canlı örneðini en son Beytüşşebap direnişinde de gördük. Halkımız direnişi sahiplenmek için sokaklara döküldü. Gerilla cenazelerini düşmana vermemek için büyük bir direniş sergiledi. Halkın direnişi karşısında çözümsüz kalan Türk askeri, kendi askeri araçlarının Kürt bayraklarıyla donatılarak cenazelerimizi taşıyan konvoy haline getirilmesine dahi ses çıkaramadı. Bu direnişe öncülük eden gücün Kürt anaları ve kadınları olduðunu tüm kamuoyu izledi. Analarımız artık Kürdistan’da düşman boyunduruðunu istemiyor, sömürgeciliðe meydan okuyor. Kızlarının evden çıkması yasaklanan Kürt toplumumuz artık kendi kızlarını elleri ile gerillaya gönderiyor. Halkımızın ve kadınlarımızın mevcut bu direnişini daha da yükselterek devrimci mücadeleyi sahiplenmesi başarıyı garantileyecektir.