Ey insanlık bunun hiçbir kitapta yeri yok…

Ey insanlık bunun hiçbir kitapta yeri yok…

Bu kutsal dağdan aşağıda bir deniz gibi uzanan ovaya bakıyoruz. Şafak kızıllığına rağmen ovada kesif bir mavilik hakim, girdiği her yeri siyaha boyayan DAİŞ çetelerinin soluk grisi sinmiş sanki. Bu dağ bunca tarihi kucaklayıp o kirli griden çıkarmış yukarı, her rengi koruyor. Şengal dediğimiz bu tarih parçası boylu boyunca uzanıyor Kürdistan’ın koynunda. Dünyanın en eski inanışlarından olan Êzîdîliğin kutsal mekânı bu dağın etrafı Êzîdî köyleri ile çepeçevre kuşatılmış. Kadim kent Şengal güney yamaca kurulmuş. Tüm kutsal mekânlar ya dağın zirvelerinde ya da dağın yamacına kurulmuş. Êzîdîler için kutsal olan Çilmêra, Şebil Qasim, Silavgeha Şêx Hadî, Quba Serêkaniyê bu 60 kilometrelik silsilenin üzerinde yer alıyor. Êzîdîliğin kabesi Şerefedîn Türbesi de Şengal Dağı’nın en zirvesi olan Çilmêra Qubesi’nin kuşbakışı altında Şengal Dağı’nın yamacında yer bulmuş.

Baas rejimi Êzîdîleri kutsal yerlerinden aşağılara Şengal ovasına indirince, kadim kent Şengal’den sonra Êzîdîler, Şiiler ve diğer topluluklar, yeni Şengal şehrini kuruyor. Bu kentin tarihini yaşananlardan ve anlatılanlardan biliyorum. Böyle rengârenk ve zengin bir kültürel karışımda yazılı tarih neleri yanlış öğrettiyse silip atmak gerek. 74. Ferman günlerinde yaşlı bir Êzîdî şex, dağın ve şehrin etrafında irili ufaklı 77 tane Êzîdî köyü vardı, demişti. Tarihleri ferman dedikleri soykırım ve katliamlarla dolu olan Êzîdîler, kendilerini korumak için birbirlerine kenetlenmişler, bu köylerin çoğunda nüfus on bini buluyormuş. Kızılca kıyametin yaşandığı 74. Ferman döneminde Şengal Dağı’na yüzbinlerce insanın sığındığı dönemde ağzını açan her Êzîdî ağıtla karışık anlatırdı bunları...

Günün ilk kızıllığı ile yine o uzun lofları dönüyoruz ve Şengal kent merkezine doğru ilerliyoruz. Direnişçiler kentte çatışmaların dün geceden beri hız kesmediğini söylüyor. Çatışma yerine gitmek istesek de Çekdar ismindeki gerilla komutanı çatışma alanının tehlikeli olduğunu, şimdilik bizi o bölgeye gönderemeyeceğini söylüyor. Mecburen bekliyoruz. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra direniş güçleri telsiz cihazdan tekmil veriyorlar; “Şengal kent merkezindeki Kasaplar Çarşısı da DAİŞ çetelerinden kurtartıldı.”

Bu haberle eski Şengal denen, kadim Şengal kenti tamamıyla günümüz Derwêş ve Êdulelerin, Şengal Direniş Güçleri’nin eline geçiyor. Kutlu olsun diyoruz savaşçılara.

Öğlene doğru komutan Çekdar Şengal’e gidebileceğimizi söylüyor. Bir soluklanma sonrası MLKP militanı Yılmaz’a yol arkadaşı oluyoruz. Şengal Direniş Güçleri’nin olduğu yere birlikte gideceğiz. Anadolu halklarının yiğit temsilcileri de savaşıyor bu dağlarda, Köroğlu duyar mı sesimizi…

Şengal şehrinin üst tarafında yeni yapılmış beton evlerin içinden, çamurlu bir araba yolunu takip ederek, kadim kentin üst tarafında kalan tepedeki su depolarının altında bulunan evlere doğru yol alıyoruz. Yılmaz çamurlu araba yolunun sonunda bizi bir patikadan götürüyor. Yol boyu şehirden gelen yoğun silah seslerine kulak kabartıyoruz. Bir soluk daha harabeye dönmüş, kerpiç bir evin önünde bekliyoruz. Öncümüz Yılmaz; “Buradan koşarak tepeye çıkın, çünkü bu bölümde DAİŞ çeteleri suikast yapıyorlar” diyor ve Yılmaz sırtındaki B-7 silahı ve roketleri ile hızlı bir şekilde koşarak tepeye çıkıyor. Ardından bizler de koşarak kadim kent Şengal’in zirvesine ulaşıyoruz.

Tepeye ulaştıktan sonra evlerin içinden balyozlarla açılan koridorlardan kerpiç ve taşla örülmüş yaklaşık 7-8 evin içerisinden geçerek Şengal Direniş Güçleri’nin bulunduğu güvenli bir eve ulaşıyoruz. Acelemiz var daha kadim Şengal şehrini göreceğiz. Fakat yol bilen öncü lazım MLKP’li savaşçı burada bizden ayrılıyor onun cephesi daha ilerde. Öncüyü beklerken YBŞ savaşçısı Berxwedan tepenin üstünde bulunan su depolarını göstererek; “Oranın alt tarafında Sit Zeynep Mezarlığı ve türbesi vardı. DAİŞ çeteleri Şengal’i işgal ettikleri ilk gün orayı patlattı” diyor. “Orası bir tarihti, Şengal’in sembolü” diyerek DAİŞ çetelerinin Ortadoğu tarihini ve Kürt tarihini yok etmek ve köksüzleştirmek için bunları yaptığını anlıyoruz. Adı ne olursa olsun kudurmuşçasına tarihe, kültüre saldırılmasını beynim anlıyor ama yüreğim kabul etmiyor. Kötü haber bunlar, içimiz sızlıyor. Kaç Şii o kubbenin altına seccadesini serip dua etti, kaç Hıristiyan çalan kilise çanlarına yönelip kardeşlik için el açtı, kaç Êzîdî şafak sökerken kimselere göstermeden gizlice ve en kalbi duygularla elini hepimize hayat veren güneşe açtı. Ey insanlık bunun hiçbir kitapta yeri yok…  

Şahin ismindeki HPG gerillası tanıdığı yakın yerleri gösteriyor. Bazı yerlerde peşmergeler var. Kadim kentin yakın bölümlerini dolaşıyoruz. Taş ve kerpiçlerle örülü evlerin arasından, dar sokaklardan aşağılara iniyoruz. Evlerin içine bakıyoruz, evlerin tavanının kubbeler biçiminde yapıldığını ve yapıların kapılarının kadim bir tarihin izlerini taşıdığını görüyoruz. Burası bir başka kadim Kürt kenti Mardin’i hatırlatıyor bize, demek tüm kadim kentler birbirine benziyormuş diyorum kendi kendime. Yine bu tarih kokan yerlerin harabeye dönmesi bizi hüzünlendiriyor. Ve gezdiğimiz her yeri içindeki direnişçilerle beraber tarihe not düşüyorum, fotoğraflıyorum. Tarihin yeniden yazıldığının bilinciyle bu anları fotoğraflıyorum.

Geri dönüyoruz, gerillalar kara çaydanlıkta çay yapmışlar, bir çay bize de nasip oluyor ve çayımızı gerilla Şahin’in elinden içiyoruz. Başarmanın verdiği o mutluluk ve sevincin yüzüne yansıdığı gerilla Şahin’in güzel tebessümünü de fotoğraflıyorum.

Daha sonra Doğu Kürdistanlı Kawa ismindeki bir gerillanın Şengal’in hepsini tanıdığını söylüyorlar bize. Öncümüz olan gerilla Kawa ve başka bir Şengal direnişçisi ile beraber Şengal sokaklarını dolaşıyoruz. Berberoj mahallesinden Suka Jor tarafına, oradan da Suka Jêr’e kadar Şengal’in tüm çarşısını geziyoruz. Bu alanları gerillasıyla fotoğraflıyoruz. DAİŞ çetelerinden yeni kurtarılan Kasaplar Çarşısı, kilise ve okul binasına geliyoruz. Okul binasında Qamişlolu Ciger ismindeki YPG komutanının bulunduğu grupla sohbet ediyoruz biraz. Öncümüz olan Kawa görev yerine gidiyor, buradan sonra Ciger bize öncülük edecek. Ciger tüm grubunun Qamişlolu olduğunu ve Şengal Direniş Birlikleri ile dayanışmak amacıyla bir YPG birliği olarak Şengal’e geldiklerini anlatıyor. “Biz Batı Kürdistan’ın Apocularıyız” diyor Ciger ve ekliyor: “Bizsiz olmaz.”

Ciger bizi kadim kent Şengal’in Êzîdî ve Şii Müslümanları dışında diğer ibadet yeri olan ve DAİŞ çetelerinden yeni kurtarılan kiliseye, ondan da Kasaplar Çarşısına götürüyor. Kasaplar Çarşısından dikkatlice geçiyoruz çetelerin suikastçıları uzak da olsalar faal. Kasaplar Çarşısı Şengal Direniş Güçleri’nin kurtardığı son mahalle ve burası da bizim son ikametgah noktamız. Burada da YBŞ’li savaşçıların da en ön cephede savaştıklarını görüyoruz. Onlarla da biraz sohbet ediyor, öncümüz Ciger’le kentin ovaya üstten bakan kartal yuvası gibi olan bölümüne çıkıyoruz.

Gezdiğimiz yerlerde savaşçılarla sohbet ediyoruz. Kobanêli Delîla, Hakkarili Şahin, Doğu Kürdistanlı Kawa, Güney Kürdistanlı Merwan ve daha birçoğu… Kürdistan’ın dört parçasından yiğit insanları şu kadim kent Şengal kendine çekiyor, günümüz Derwêş ve Edulêlerini etrafına topluyor. Gündüz bir nebze ısınan hava akşam üzeri soğuyor. Güneş kızıla çalıyor, artık veda zamanı gelmiştir. Yönümüzü Şengal Dağı’na çeviriyoruz.

Ve unutmayın bu zor günlerde Êzîdî halkının sizden gelecek dayanışmaya ve yardımlara ihtiyacı var.