Eski esir asker Yaylalı: Devlet esirlerin hayatını tehlikeye atıyor

Eski esir asker Yaylalı: Devlet esirlerin hayatını tehlikeye atıyor

Eski bir esir asken olan Ýbrahim Yayla, geleneksel inkarcı davranış ve sömürgeci politikalar sürdüðü müddetçe devletin CHP’li vekil Hüseyin Aygün’ü kurtaramayacaðını vurgulayarak, devletin esirlerin canını tehlikeye sokacak operasyonlar yaptıðına dikkat çekti.

Komando olmak için 1994'te gönüllü olarak askere giden ve yaralı halde gerilla tarafından esir alınan Ýbrahim Yaylalı, Milletvekili Hüseyin Aygün’ün HPG tarafından gözaltına alınması ardından ANF’ye konuştu. Samsun'un Bafra ilçesinde yaşayan Yaylalı, “Bir esir alınma ile daha karşı karşıya bulunuyoruz. Bu defa deðişen bir şey oldu. Fakat mevcut boyalı medyanın söylediði gibi bir şey olduðunu düşünmüyorum. Bu zamana kadar PKK'nin bir çok esir alma olayı mevcut, kaymakamından tutunda, turistine ve askerine kadar çok çeşitli esir alma durumu yaşandı” diye hatırlattı.

DEVLET ÖLÜME TERK EDÝYOR

Devletin ilk tavrının hep olayı görmeme ve hatta ölüme terk etme olduðunu söyleyen Yaylalı şöyle konuştu: Devletin ilk tavrı hep görmeme, umursamama olarak gelişmiş adeta yaşarken insanlarını ölüme terk etme yönünde olmuştur. Yakın zamanda bir esir yakını ise yakını olan esiri sayıklaya sayıklaya ölüme gitmiştir. Devlet’in bir gün adım atacaðı düşüncesiyle, çocuklarının kurtarılacaðı günleri bekleyen şimdi Hüseyin Aygün ile birlikte sekiz esir asker ailesi var. Fakat aile ne yapsa devlet seslerini duymak istemiyor.

Hüseyin Aygün ile deðişen tek şey vardır, nasıl ki devlet aygıtı maaş meselesi olunca halk ile vekili arasına nasıl bir fark koyarsa,esir düşen milletin kendisi deðil de vekili olunca aynı işgüzarlıðı yapmışlardır. Fark ise tamamen burada yatmaktadır.”

ÝNÝSÝYATÝF ALANLARIN DA BAŞLARINA GELMEYEN KALMAZ

“Ben iyi kötü kendi dönemimden sonra PKK'nin tüm esir alma olaylarını takip ediyorum” diyen Yaylalı, şöyle devam etti: “Elimden geldiðince de bu durumu, esir alınanların durumlarının gündemleştirilmesi içinde elimden geleni yapmışımdır. Dün gece esir alınan Milletvekili Hüseyin Aygün ile yorum ve tepkilere baktıðımda, bu ülkede gerçekten halk olma yerine Vekil olunmalıymış diye hayıflanmadım deðil doðrusu, Ýçişleri bakanından alında AKP genel başkan yardımcılarına, bürokrasiden tutun boyalı medyaya kadar her yerde durumu esir alınma durumu konuşuluyor.

Esir alma durumunda geçmişten günümüze devlet tavrı bellidir. Bu tavır önce görmeme, duymama, konuşmama şeklinde gelişir: oldu ya birileri kendisini dinlemeyip inisiyatif alır, PKK kamplarına gidip esirleri almaya kalkarsa onların başına gelmeyen de bırakılmaz. En son Daðlıca esirlerini almaya giden heyet için hala yargılama süreci devam etmektedir.”

DEVLET TAVRININ ESASI KÜRT ÝNKARINA DAYANIR

Yaylalı, “Devlet tavrının esası Kürt halkının varlıðını inkara dayanır, bu böyle olunca bu durumu aşan ve tavır geliştiremeyen ger hükümet bu tavrın sürdürücüsü olmaktan da kurtulamıyor” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu hükümet de aynı tavrı özellikle son genel seçimlerle başlayan ve sonrasında devam eden tavrı ile geçmiş devlet tavrının sürdürücüsü olma yanlışından kendini kurtaramamış ve adeta bazı tutumlarıyla kraldan kralcı olmuştur.

Devlet ve muhalif partiler yeni dönem deyip, deðişen bir şeyler arama yerine düştükleri geleneksel hatayı sorgulamalıdırlar. Devletin sömürgeci-inkarcı, imhacı ve asimilasyoncu yönünü aşmak için çaba harcamak zorundalar. Bu sömürgeci yaklaşım onları günden güne körleştiriyor. Sen yanı başında Suriye'ye özgürlük götüreceðim diyerek silah lojistik hatta kurmaylarına ülkende yer açacak adeta karargah haline dönüştürürken bu coðrafyayı, bugün hala nasıl hangi anlayış ile Kürt halkına zülüm ve sömürge politikalarını devam ettirebileceðini ve terör ile müzakere etmeyeceðini söyleyebilir buna inanmamızı bekleyeceksin deðil mi.”

Bu coðrafya halklarının bu şekilde yol alınamayacaðını bildiðini ve böylesi çifte standardı kabul etmekte güçlük çektiklerini belirten Yaylalı, “Bir de daha önce bu anlamda PKK ile devlet arasında bir çok görüşme gerçekleştiðini ve Oslo sürecini biliyoruz. Hükümet sözcüleri kalkıp "terörist" ile biz asla görüşmeyiz diyeceksiniz. Ve içişlerinden tutunda Hükümetin diðer sözcülerine kadar, kaçırılan milletvekilini ‘güvenlik güçlerimiz arıyor’ diye açıklama yapıyorlar” dedi.

OPERASYONLAR ESÝRLERÝN HAYATINI TEHLÝKEYE ATIYOR

Yaylalı şunları ekledi: “Bu zihniyet ile bir arama yapacaksanız bu yeni bir Silvan'a gebe bir provokasyon sürecidir, hem de devlet eli ile geliştirilen bir provokasyon sürecidir. Devlet şunu çok iyi bildiði için şunu söyleyebilmektedir. Bir süre gündemde olabilmek ve propaganda için Aygün'ü kaçırmışlar ve bir süre sonra bırakırlar demektedir. Devletin birçok kez ihlal ettiði Cenevre Sözleşmesine PKK'nin kabul ettiðini ve bu sözleşme dışı hareket etmediði için geniş davranabilmektedir.

Devlet tavrı olan Silvan'ın yeni bir tavır olmadıðını söylemekte de yarar var. PKK elimizde esir askerler var, operasyon gerçekleştirmeyin dediði halde daha sonra mahkeme konusu olacak esirlerin canını tehlikeye sokacak operasyonu devreye sokmuştur.

Bu arama tavrı umarım bir Silvan ve bizim bulunduðumuz kamplar biline biline gün aşırı vurulduðumuz aramaya benzemez. Hüseyin Aygün'ün ailesine öncelikle geçmiş olsun diyorum fakat geleneksel inkarcı davranışın ve sömürgeci politikaların ne Aygün'ü kurtarabileceðini ne de bu sorunu çözmede bir yararı olmayacaðını düşünüyorum.

Hüseyin Aygün ailesinin hem CHP hem de AKP savaş rantçılarının söylemlerinin arkalarında savrulmamalarını isterim. Bunu bir daha yaşanmayacak şekilde barışa hizmet edecek bir fırsata çevirmek gerekiyor. Sizden Bugünlerde hep bir yüreðiz savaşta diyenlerin kampında yer almamanızı rica ediyorum.”

DÝÐER ESÝRLER DE GÜNDEMLEŞMELÝ

Diðer esirlerin durumuna da dikkat çeken Yaylalı şöyle dedi: “PKK'nin Diyarbakır ÝHD'nin hazırladıðı raporda da olduðu gibi gözüktüðü gibi Kürt halkına büyük yönelimin olduðu dönemlerde yada yönelimin olduðu dönemlerde duyarlılık artırılması için bu şekilde eylemler yaptıðını biliyoruz. Yoksa baðır baðıran savaş rantçılarının dediði gibi deðildir. Belki de Hüseyin Aygün'ün yakınları bu güne kadar esir düşen ve arayıp sorulmayan diðer esirleri de gündemleştirir.

Bu savaş söylemlerini aşıp da halklarımıza yani kamuoyuna barışın sesini de bu bahane ile bir kere ulaştırabiliriz. Savaş rantçıların peşine takılıp giderseniz bu durumlar yani esir alma durumları kan ve göz yaşı asla bitmeyecek ve her gün tekrar edecektir bu gün bu durumu vesile edip bir kere daha şapkamızı önümüze koyup neyi tercih ettiðimizi düşünmenin zamanıdır.”

ÝBRHÝM YAYLALI

Samsun'un Bafra ilçesinde yaşayan Ýbrahim Yaylalı, 1994'te gönüllü olarak askere gitti. "Komando" olmak isteyen Yayla, acemi birliðini Isparta'da tamamladıktan sonra Mardin'in yolunu tuttu. Operasyonlara katıldı. Ýlk dað deneyimini 25 günlük askerken Gabar'da yaşadı ve o gün yaralı halde PKK tarafından esir alındı. Ýki yıl esirliðin ardından, içinde eski milletvekili Fetullah Erbaş'ın da içinde olduðu bir heyet aracılıðıyla serbest bırakıldı. Daha sonra hakkında "örgüt üyeliði" suçlamasıyla dava açılan Yaylalı, askeri cezaevinde aylarca işkence gördü. "Komando" olma hayaliyle gittiði ordudan "antimilitarist ve savaş karşıtı" biri olarak geri dönen Yaylalı, bugünlerde "esir politikaları" üzerine bir kitap hazırlıðında.