Eren Baskın: Yargılama hakkıyla yapılmıyor
Eren Baskın: Yargılama hakkıyla yapılmıyor
Eren Baskın: Yargılama hakkıyla yapılmıyor
Eren Baskın, 25 yaşında. Hukuk öğrencisi. Eğitim aldığı bölümün özel bir anlamı var; henüz 5 yaşındayken öldürülen babasının katillerini yargılamak istiyor. Mevcut yargılamanın hakkıyla yapıldığını da düşünmüyor ve geçmişte gizli yollarla düzenlenen cinayetlerin bugün de Roboski örneğindeki gibi katliamlarla sürdüğünü hatırlatıyor.
Hakkari-Yüksekova doğumlu Abdulmecit Baskın, Altındağ Nüfus Müdürü olarak çalışıyordu. 30 Eylül 1993’te kaçırıldı. Ertesi gün saat 05.00'te arabası evinin önüne bırakıldı. Bir hafta dolmadan bir çiftçi Baskın'ın cesedini buldu. Ailenin hastanede teşhis etmesinden sonra cenaze Yüksekova'da defnedildi. Baskın, sol göz kapağından, göğsünün ortasından ve karnından üç kurşunla katledildi.
Abdulmecit Baskın cinayetinin davası olaydan 20 yıl sonra başladı ve devam ediyor. Aralarında eski Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın da bulunduğu 12 kişi dava kapsamında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor.
'ÖLÜM OLGUNLAŞTIRDI; ZULÜM ARTIK KORKUTMUYORDU'
ANF'ye konuşan, Abdulmecit Baskın'ın oğlu Eren Baskın, babası öldürüldüğünde 5 yaşındaydı. Baskın babası öldürüldükten sonraki yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: "Çevremde olup bitenleri henüz anlayamıyordum. Tabii, babamın varlığı yokluğunu ayırabiliyor; giderek anlıyordum. En büyük mağduriyetin onsuz büyümek oldu. Yaşım nedeniyle babama dair hatırlayabildiğim anılarım da yok. Yakın çevremin anlattığına göre mükemmelliyetçi olan babamı tanımak isterdim. Kötü örnek de olsa, galiba babasız büyüyen çoğu çocuk gibi ben de karne günlerinde azarlanma aşamasını tatmak isterdim. Herhangi bağımızın oluşmaması çoğu konuda özgüven duygusundan uzak büyümemi sağladı."
"Ölümün olgunluk kattığını" söyleyen Baskın, "Ailemin artık acılara alıştığını düşünüyorum. Babamın kaçırılması ve öldürülmesi , amcamın Yüksekova Çetesi tarafından kaçırılması ve bunun gibi sıkıntılı dönemden geçmeleri, olgunluk anlamında, çok şey kattı bize. Her şey 1993 yılında başladı lakin, tüm olumsuzluklar, ardı arkası kesilmez sorunlar hep bu dönemde yaşandı. Kürt olmanın en zor olduğu dönemde onurlu kalmaya çalıştık. Zulüm ise artık korkutucu gelmiyordu ve düşüncelerimizi önleyemiyordu" diyor.
'DOKUNABİLECEĞİM MESAFEDEKİ İNSANLAR BABAMIN KATİLİYDİ...'
Baskın, babasının katilleriyle duruşma salonunda karşılaştığında, "eli kolu bağlı olmanın" anlamını en çok o zaman öğrendiğini anlatıyor:"Daraldım, boğuldum, duygulandım, sinirlendim. aklıma bin türlü çılgınlık geldi; hiçbir şey yapamadım. Duruşmanın selameti açısından kendimi dizginlemek zorundaydım. Ben ve ailem orada çok sıkıntılı bir gün yaşadık. Elimi atsam dokunabileceğim uzaklıktaki insanlar babamı öldürmek suçundan yargılanıyorlardı. Bunun tarifi olmaz ki. Babasızlık sayesinde çaresizliği büyürken hissettik belki ama, hiç o kadar, o sahneyi seyrederken olduğum kadar çaresiz kalmamıştım. Sütten çıkma ak kaşık gibi durmadan 'masumuz' diye çığıran eli kanlı katiller vardı karşımızda. Ayağa kalkıp kendilerini tanıttıklarında, ailelerinden çocuklarından bahsettiklerinde, temennim; aynı acıyı yaşamalarıydı. Bizimle ortak acıyı yaşayan Pervin Buldan söylemek istediklerimize, onların birer katil olduklarını haykırarak tercüman oldu."
Mehmet Ağar ve Tansu Çiller'i babasının ölümünün baş sorumluları olarak gören Baskın, iki ismin, aynı zamanda, ülkedeki katledilen pek çok Kürdün sorumlusu olduğunu düşünüyor.
'MGK KARARINA İMZA ATANLARIN TAMAMI YARGILANMALI'
"Ağar ve Çiller insan olmanın değerini unutmuş ve 'devletin bekası' için her türlü pisliği gözlerini kırpmadan yapmışlar. Katiller! Faili meçhul her cinayetin kendileriyle ilgisi olduğuna eminiz."
Baskın, davada yargılanan, eski özel harekatçı polis Ayhan Çarkın'ın, ifadesinde siyasi cinayetlerin gerekçesini Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) kararına bağladığını hatırlatarak yargılamanın genişletilmesini istiyor:
"Ayhan Çarkın duruşmada bu cinayetlerin işlenmesinin MGK kararıyla olduğunu söyledi. Böyle bir durumda sadece Tansu Çiller, Süleyman Demirel değil; o dönemde MGK'de alınan bu kararların altına imza atan tüm bakan ve askeri yetkililerin yargılanması gerekiyor. Hükümet madem bir dönemin en kuvvetli insanlarının yaptığı tüm pis işleri gün yüzüne çıkarmak istiyor; o zaman bu, İtalya'daki Gladyo yapılanmasında uygulandığı gibi, baştan aşağı herkesin tutuklanıp yargılanmasını gerektirir. Konumları ne olursa olsun, bu yaptıkları acımasız ve insanlıktan uzak uygulamaların cezasız kalmaması gerekir."
'GEÇMİŞTE GİZLİ GİZLİ, ŞİMDİ AÇIK AÇIK'
Baskın, Kürtlere yönelik geçmiş yıllarda gizli yollarla düzenlenen cinayetlerin bugün de Roboski örneğindeki gibi katliamlarla sürdüğüne işaret ediyor"
"Dün gizlenerek yapılan bu cinayetler bugün de Türkiye ve Kürdistan coğrafyalarında Kürt, muhalif güçlere alenen yapılmaya başlandı. Hatta Roboski'de olduğu gibi toplu öldürmelere tanık oluyoruz. '90'lı yılların faili meçhul olgusuna karşılık olarak ortaya 'faili belli' cinayetler olarak aynı örnekler devam ediyor."
19 ŞUBAT'TA, ANKARA ADLİYESİNE
Abdulmecit Baskın'ın oğlu Eren Baskın, 19 Şubat'ta devam edecek davaya katılım çağrısı yaptı: "Davamızda sadece babam adına değil; tüm acı çekmiş , yakınlarını kaybetmiş , bizimle aynı acıyı paylaşan insanlarımız için orada olacağız. Bu davaya hayatını adamış bir aile olarak tüm arkadaşlarımızın, yoldaşlarımızın sesi olmak için açtığımız bu yoldaki tüm engellere rağmen hiçbir zaman vazgeçmeden yolumuzda ilerileyeceğiz. 19 Şubat 2014 tarihinde görülecek duruşma için herkesi Ankara Adliyesine bekliyoruz."