Erdoğan savaş suçundan yargılanabilir

İsviçre SP Milletvekili Fehlmann Rielle, Türk devletinin Kuzey Kürdistan kentlerinde savaş suçu işlediğini; Erdoğan’ın yargılanması için İsviçre’nin rol oynayabileceğini söyledi.

İsviçre SP Milletvekili Fehlmann Rielle, Avrupa'nın kendi çıkarları için hem Kürtlere karşı yapılanlara sessiz kaldığını hem de Erdoğan'ın güçlenmesinde rol oynadığını belirterek, Kürtlerin kesinlikle birlikteliklerini pekiştirmesi gerektiğini ifade etti. Fehlmann Rielle, Öcalan'ın durumu için de bazı çalışmalara yapabileceklerini kaydetti.

İsviçre Sosyalist Parti (SP) Ulusal Parlamento (Conséil National) Milletvekili Laurence Fehlmann Rielle, ANF'nin sorularını yanıtladı.

Türkiye’nin içinde bulunduğu politik durumu nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’nin geleceğine yönelik çok karamsarım. Artık demokrasinin varlığından konuşmak çok zor. Erdoğan kendi gücünü pekiştirmek amacıyla bütün muhalif kesimleri baskı altına aldı. Siyasetçiler, gazeteciler, belediye başkanları, akademisyenler ya tutuklandı ya da baskıyla susturulmaya çalışıldı.

En önemlisi de Erdoğan kendisine karşı muhalif gördüğü Kürtlere karşı büyük bir saldırı içerisine girdi. HDP'ye yönelik tutuklamalar ve Kürt kentlerine yönelik toplu saldırılar ile Erdoğan kendi gücünü pekiştirmek istedi.

Aslında demokrasiye karşı bir darbe gerçekleştirdi.

Erdoğan’ın bu endişe verici tutumuna karşı sol partilerin bir araya gelememesi başka üzücü bir nokta. Sol partiler arasındaki birlikteliğin olmaması Erdoğan’ın elini daha da güçlendiriyor. HDP, bu noktada tutarlı bir siyaset ortaya koyuyor ama CHP yanaşmıyor.

Bugün demokratik bir seçim olsa Erdoğan’ın kaybedeceğine inanıyorum. Demokratik seçimler olmadığı için Erdoğan hala iktidarını koruyabiliyor.

Erdoğan’ın bu noktaya gelmesinde Avrupa’nın ortaya koyduğu politikanın etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Erdoğan’ın otokratik gücüne karşı Avrupa'nın net tutum almadığı kesin. AB ile Türkiye arasında yapılan mülteci anlaşması hala devam ediyor. Avrupa bu anlaşmanın bozulmasından korktuğu ve mülteci kriziyle karşılaşmamak için Erdoğan’ın politikalarına sessiz kaldı.

Avrupa’nın kısa vadede Erdoğan’a karşı net bir tavır içerisine gireceğini düşünmüyorum. Suriye’deki savaşın sona doğru gelmesiyle birlikte Avrupa’nın tutumunun değişme durumu var. Avrupa bugün mülteci krizi yüzünden elini kolunu Türkiye’ye bağlamış durumda. Şöyle olumlu bir yön var; Avrupa Erdoğan’ın güç kazanmasında ve bu noktaya gelmesinde kendi rolünün farkına vardı.

Avrupa buna karşı ne yapabilir?

Avrupa ne yapabilir noktasında geldiğimizde ise öncelikle şimdiye kadar içinde girdiği tutumdan vazgeçmeli. Ekonomik ve ticari yaptırımlarla Erdoğan zorlanabilir. Ekonomik ve ticari ambargo uygulanırken aynı zamanda içeride var olan muhalefet de desteklenmeli. Erdoğan’a bu şekilde güç kaybettirilebilir.

Sizin de yakından takip ettiğiniz gibi Türk devleti ‘terörle mücadele' adı altında Kuzey Kürdistan kentlerine yönelik katliamcı bir politika içerisine girdi. Türk devletinin bu uygulamaları BM’nin raporlarına da yansıdı, sizce olan nedir?

Kuzey Kürdistan kentlerinde savaş suçu işlendi. Kürdistan’da yaşananlar nedense buralarda çok gündem olmadı. Erdoğan darbe girişimini bahane ederek bir anlamda buralarda yaptıklarının üstünü kapatmaya çalıştı. Kürdistan’da kentler yerle bir edildi. Yüzlerce insan hayatını kaybetti.

Savaş suçu olarak nitelendirdiğiniz bu uygulamalar, Erdoğan ve orada görev yapanları uluslararası mahkemelerde yargılanmaya götürür mü?

Evet ama Kürdistan’da yaşananlar iyi toplanmalı ve raporlar haline getirilmeli. Bugün yapılacak hazırlıklar, Erdoğan’ı bir gün yargılatabilir. Bu yargılama BM ve diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla olabilir. Yine tekrarlamak istiyorum bu süreçte toplanacak veriler ve delillerin varlığı çok önemli. Halepçe Katliamı'nın ardından BM özel bir raportör göndererek orada yaşananları ortaya çıkardı. Bugün bunu Türkiye için de yapabilir. Yine tarihte savaş suçu veya soykırım yaptığı gerekçesiyle yargılanan lider örnekleri var.

En önemlisi devletler Erdoğan’ın uluslararası mahkemelerde yargılanma sürecini başlatabilir. Özellikle İsviçre, Erdoğan’ın yargılanmasında rol oynayabilir, hatta bunu yapabilir, bu konuda düşünmek gerekir.

Kürdistan’da yaşananları savaş suçu olarak değerlendiriyoruz ama diğer taraftan baktığımızda İsviçre, Türkiye’ye silah satışına devam ediyor, bu nasıl izah ediliyor?

İsviçre’nin hala Türkiye’ye silah satışına devam etmesi kabul edilemez. Şüphesiz ki Türkiye’ye silah satışı hemen durdurulmalıdır. Bir taraftan insan haklarını savunup diğer taraftan bunu yapmak büyük bir çelişkidir. Şu realiteyi de maalesef unutmamalıyız; insan hakları her zaman her yerde ekonomik çıkarlara kurban ediliyor.

Türkiye’ye silah satışının durdurulması için sizin veya diğer parlamenterlerin yapması gerekenler yok mu veya böyle bir çalışma içerisine girmeyi düşünüyor musunuz?

Evet, parti olarak bu noktada bir şeyler yapabiliriz. Erdoğan’ın anti-demokratik uygulamalarına yönelik çalışmalarımız oldu ama silah noktasında bir şey yapmadık. Bu konu tartışılabilir.  Biz vekiller olarak bu noktada Konsey'i uyarabilir ve konuyu gündeme taşıyabiliriz. Bu konuda araştırma yapacağım.

Kürtler açısından hayati önemde olan bir diğer konuyu da sormak istiyorum. Bildiğiniz gibi Kürt Halk Önderi Öcalan’a yönelik uzun bir dönemdir ağırlaştırılmış tecrit uygulanıyor ve bugün Kürt halkı, Öcalan’ın sağlık durumundan endişe duyduğu için birçok yerde eylem halinde. Bu konu hakkında ne demek istersiniz?

Öncelikle şunu söyleyeyim; Öcalan’a yapılan uygulamaların hiçbirinin mantığı yok. İlk rehin alındığı dönemde sorgulama bahane edilerek belli uygulamalar altına alındı. 19 yıl geçmesine rağmen Türk devletinin böyle bir uygulamayı hala devam ettirmesi kabul edilemez. Öcalan’ın tecrit altında tutulması insan haklarına aykırıdır. Öcalan’ı yapılanların hiçbir mantığı yok, insanın aklına farklı şeyler geliyor acaba bu uygulamalarla Öcalan’ı öldürmek mi istiyorlar?

Öcalan’ın önemini iyi biliyorum ama Türkiye’nin böyle bir insana karşı bu tutum içerisine girmesine karşı bir mantık yürütemiyorum.

Öcalan’ın tutuklanması uluslararası bir komplo sonucunda gerçekleşti. O gün gerillanın güçlenmesini istemeyen ve Türkiye’ye yardım etmek isteyen güçler, Öcalan’ı teslim edilmesinde büyük rol oynadı.

Ortadoğu’da Kürtlerin, özellikle de PKK gerillasının güçlenmesini istemeyen Irak, Suriye, İran ve Türkiye denkleminde dengeleri korumak isteyen taraflar çıkar yolu olarak bölge için karizmatik lider özelliğine sahip olan Öcalan’ın yakalanmasında rol oynadılar. Böylelikle gerillanın büyümesine ve Kürtlerin hak elde etme istediğinin önüne geçmek istediler.

Öcalan’ı yakalayarak Kürtleri Ortadoğu’da zayıflatmak istediler bu politikalarını bugün farklı bir şekilde yürütüyorlar. Gerçek olan kısa vadede ne bölgesel ne de diğer güçler, Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkını istemiyor. Son gelişmeler bunun göstergesidir. Kürtlerin uzun dönemde bunu başarabileceğine inanıyorum.

Siz ve diğer Kürt dostu vekiller, Öcalan’ın durumuna ilişkin bir şey yapmayı düşünüyor musunuz veya ne yapabilirsiniz?

En azından bu konuda vekiller olarak ortak bir çağrı yapmak iyi olurdu. Avrupa çapında vekiller ve siyasetçiler bir araya gelip bir çağrı yapabiliriz, bu düşünülebilir.

Son süreçte özellikle İsviçre’de olduğu gibi Avrupa’da DAİŞ’e karşı en büyük mücadeleyi Kürtler veya PKK veriyor gibi tartışmaları oluyor. DAİŞ’e karşı mücadele ederken alkışlanan bir yapının, bugün Avrupa’da hala 'terör listesi'nde tutulmasının mantığı nedir?

Evet, öyle bir tartışma var. Bu tartışmada zaten bir gerçeklik üzerinden yürüyor. Avrupa’nın PKK’yi hala terör listesinde tutması bana göre açıkça haksız bir karar. Bir taraftan Kürtler DAİŞ’e karşı savaşınca çok seviniyoruz, diğer taraftan bu kararı hala sürdürüyoruz; bu bir çelişkidir. Tarihsel süreçlere baktığımızda hep böyle oldu, her defasında Kürtler çıkarlar doğrultusunda kullanılmak istendi. Bugün yapılan da budur.  Bana göre PKK bugün terör listesinden çıkarılmalıdır.

Neden?

Çünkü PKK, terörist bir yapı değil. PKK’nin Avrupa’da silahlı bir eylemi yok. PKK sivil halka yönelik savaşan bir örgüt değil, hedefine aldığı güçler askeridir. Mandela’nın partisi de Güney Afrika için terörist örgüt olarak görüldü ama sonuçta gerçek farklı oldu.

Avrupa’da Türkiye’nin DAİŞ’i beslediği tartışmaları çokça yapıldı. Niçin bu duruma karşı da çok farklı bir tutum içerisine girilmedi?

Türkiye, Suriye’de birçok cihatçı terör örgütlerini destekledi ve bu ortaya da çıktı. Türkiye bir taraftan DAİŞ’e karşı savaşıyorum derken diğer taraftan bu gruplara yardım ederek iki yüzlü bir tutum sergiledi. Türkiye’nin stratejik konumu ve AB’nin Türkiye ile yaptığı mülteci anlaşmasının varlığı, bazı güçleri buna karşı sessiz kalmaya itti. Yani karşılıklı çıkarlar en büyük etken.

Şunu söylemek isterim; Kürtler kendi ulusal birlikteliğini sağlamalı. Kürtleri bu kaos sürecinden çıkarak tek anahtar, ulusal birlikteliktir. Son yaşananlar bunun iyi göstergesidir. Bütün partiler ve örgütler, stratejileri ve ideolojileri farklı olsa da bu süreçte bir araya gelmeli. Kürt halkının geleceği için. Birliktelik Kürtlerin geleceği için zaruridir.