Uluslararası alanda tanınmış bir çok şahsiyetin destelediði Kürdistanda Barış Kampanyası, Türk Başbakan Erdoðana gönderdiði bir açık mektupla, açlık grevindeki Kürt siyasi tutsakların taleplerine yanıt vermesini istedi.
Aralarında Noam Chomsky, Lord Avebury, prof. Robert Philipson, Hans Branscheidt ile Prof. Michale M. Gunterin de bulunduðu çok sayıda tanınmış şahsiyetin destek verdiði Kürdistanda Barış Kampanyası, Kürt siyasi tutsakların açlık grevlerine ilişkin Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoðana açık mektup gönderdi.
Mektupta 12 Eylülden bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde bulunan tutsakların taleplerine dikkat çekilerek, açlık grevindekilerin taleplerini karşılama konusunda her hangi bir şey yapılmamasının ölümlerin artmasına ve ülkenin tekrardan hızla kaosun eşiðine sürüklenmesinden duyulan endişe dile getirildi. Eylemin ölümlerle sonuçlanması durumunda yeniden çatışmanın kaçınılmaz olacaðı belirtilen mektupta, Bunun için bizler Türk hükümetine açlık grevcilerinin meşru taleplerine olumlu yanıt vermeye çaðırıyoruz dendi.
Açlık grevindeki eylemcilerinin çoðunun toplumları için en iyisini yapmaya çalışırken, büyük ölçüde sahte iddialarla kendilerini cezaevlerinde bulan BDPli seçilmiş siyasetçi ve yetkililerden oluşan sorumlu yurttaşlar oldukları kaydedilen mektupta şöyle dendi:
Kürt vatandaşlarının büyük bir kesiminin Öcalanı siyasi liderleri olarak gördüðü ve adlarına muhatap olarak seçtikleri açıktır. Öcalanın kendisi de sürekli olarak anlaşmaya hazır olduðunu göstermiştir; müzakereler için birçok yapıcı önerilerde bulunmuştur. Öcalanı barışsever bir halkın sorumlu lideri olarak görme doðru bir yaklaşımdır. Türk devletinin Kürtlere yönelik yaklaşımını, Kürt halkı, örgütleri ve de liderlerini öcü gösterme girişimlerine son vermenin zamanı gelmiştir; Kürtler savaştaki düşman olarak deðil, barış peşinde bir ortak olarak görülmelidir. Onlar modern, gerçek anlamda demokratik bir Türkiyenin inşasında yardımcı olmak istiyorlar.
Son yıllarda terörle mücadele adı altında Kürtlere yönelik gerçekleştirilen baskılar dikkate alındıðında, Türk cezaevlerindeki Kürt siyasi tutsakların eyleminin bir sürpriz olmadıðı belirtilen mektupta, Türkiyenin Kürt sorununu militarize etmesini eleştirme cesaretini gösteren, Kürt kimliðinin tanınmasını, kendi anadilinde ifade ve eðitim hakkı talep den herkes kriminalize edilerek tutuklandıðına dikkat çekildi.
Açlık grevindeki kadın ve erkeklerin, seçilmiş politikacılarının kriminalize edilmesi, liderlerinin taciz edilerek tutuklanması, gösteriden ibaret mahkemelerle karşı karşıya kalması karşısında başka bir yol bulamadıkları belirtilen mektupta, Türk hükümetinin bu olaðanüstü çatışmayı, adalet, demokratik kapsayıcı ve tüm vatandaşların haklarına saygı temelinde çözme sorumluluðunun olduðu kaydedildi.
Türkiye için utanç verici olan baskıcı önlemlerin ülkeyi tehdit eden, felakete götürecek tehlikeli bir siyasi rotayı temsil ettiði ifade edilen mektupta, çatışma ve düşmanlıklar üzerinde oyalama ve tırmandırmaya izin verilmesinden ülkenin tüm vatandaşlarının, Türkler ve Kürtlerin ve de gelecek nesiller zarar göreceði belirtildi.
Mektubun sonunda tutsakların taleplerine destek verilerek, anadilde eðitim ve mahkemede Kürtçe savunma hakkı, Kürt halkının demokratik haklarına saygı ve Kürt lider Abdullah Öcalana özgürlük istendi.