Elçi: Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmaları siyasi baskıdır

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla açılan soruşturmaların siyasi bir baskı aracı olduğunu ve hakimlerin de baskı altında kaldığını belirtti.

Son zamanlar da gazetecilerinde sıklıkla karşılaştığı Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmalarında 2015 yılına kadar 280 kişi yargılandı. 2014 yılında 440 bin dolar tazminat kazanılan bu davaları, ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale ve siyasi bir baskı olarak değerlendiren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, “Bir ifadenin, bir sözün, yazının ve şiirin silahlı faaliyet diye değerlendirilmesi ne yazık ki dünyada benzeri olmayan ve hukukta dayanağı da bulunamayan bir durumdur” dedi.

Gazetecilerin sıklıkla karşı karşıya kaldığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret davaları asker ailelerine varana dek yaygınlaştı.

Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesinde düzenlenen ve alenen işlenmesi halinde 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası öngören Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi. Şimdiye kadar bütün başvurulara ise bakanlık yargılama izni vermiş durumda. Hakaret suçlaması genelde “terör suçu” muamelesi gördüğünden, ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale olduğu düşünülüyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırı olduğu kaydedilen Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması davalarında, 2014 yılında 440 bin dolar tazminat cezaları verilirken araların da eski AKP Milletvekili ve 16 yaşında lise öğrencisinin de olduğu birçok kişiye de hapis cezası verildi.

‘ELEŞTİRİYE DAHA FAZLA AÇIK OLMALILAR’

Konuyu ANF’ye değerlendiren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Cumhurbaşkanına hakaret davalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHİM) kararlarına bakmak gerektiğini belirterek, “İfade özgürlüğüne ilişkin verilen bütün kararlarda devleti yönetenler, politikacılar, hükümet yetkilileri kararları ve yaşayışlarıyla halkın hayatını etkileyen şahsiyetlerdir. Dolayısıyla bu tür kişilerin eleştiriye daha açık olmaları gerekir. Bu kişiler üstlendikleri bu görevle eleştiriye daha fazla muhatap olacaklarını daha fazla eleştiriye maruz kalacaklarını ön görmelidirler” diye konuştu.

‘HAKİMLER ETKİ ALTINDA KALIYOR’

AHİM’in, siyasetçilere yönelik söz ve davranışlar da “ifade özgürlüğünün sınırı daha geniştir” dediğini aktaran Elçi şunları dile getirdi: “Olayın bu yönüyle insan haklarına aykırı olduğunu Cumhurbaşkanı’nın da eleştirilere daha fazla muhatap olacağı ve normal insanlara hakaret sayılabilecek söz ve davranışlarının kendisi tarafından maruz görülmesi gerektiğini AHİM söylüyor.  Bu çerçevede Cumhurbaşkanı gibi güçlü bir makamın açtığı davlarda hakimler de etki altında kalıyor. Cumhurbaşkanın açtığı davayı kabul etmeyen hakimin güvencesinin kalmayacağını herkes biliyor ve takdir ediyor. Cumhurbaşkanın ifadeler nedeniyle bazı sözlerin hakaret oluşturduğu gerekçesiyle dava açması olağan bir durum değil, doğrudan yargıyı etkileme niteliğindeki davalardır. Hem insan haklarına aykırıdır hem de adil davalar da değildir.”

‘HUKUKTA DAYANAĞI YOK’

Elçi, bu soruşturma ve davaların kişilere yönelik baskı, ifade özgürlüğüne yönelik de bir müdahale olduğuna dikkat çekerek, “Aynı zamanda siyasi bir baskıdır da. Toplumun farklı düşünen, farklı dünya görüşleri olan, farklı siyasi eğilimlere sahip, muhalif kişilere bir baskı ve sindirme politikasıdır. Bu kişilere aynı zaman da ‘terör suçu’ muamelesi yapılması da akıl dışıdır. Bir ifadenin, bir sözün, yazının ve şiirin silahlı faaliyet diye değerlendirilmesi ne yazık ki dünya da olmayan ve hukukta dayanağı da bulunamayan bir durumdur. Türkiye’de ifade özgürlüğünün olmadığının önemli bir boyutu da budur” dedi.