Elazığ cezaevindeki tutsaklardan 4 aydır haber alınamıyor
Elazığ Cezaevi’ndeki tutsak aileleri ile ortaklaşa basın açıklaması düzenleyen HDP'li milletvekilleri, tutsakların dışarı ile iletişimlerinin koparıldığını belirtti.
Elazığ Cezaevi’ndeki tutsak aileleri ile ortaklaşa basın açıklaması düzenleyen HDP'li milletvekilleri, tutsakların dışarı ile iletişimlerinin koparıldığını belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Aycan İrmez, İbrahim Ayhan ve Mehmet Emin Adıyaman ile Elazığ Cezaevi'nde bulunan tutukluların aileleri, cezaevindeki hak ihlallerine ilişkin HDP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda konuşan HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez, Elazığ Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutulan 6 tutuklunun bir aydır süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olduğunu belirtti.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihalelerinde bir artış söz konusu olduğunu kaydeden İrmez, “Özelde Elazığ Cezaevi'nde son dönemlerde insan hakları ihlalleri bakımından ayyuka çıkmış birçok ihlal söz konusu. Elazığ T Tipi Cezaevi'nde kadın koğuşunda hak gaspları ve hak ihlalleri söz konusu. Ne yazık ki son dönemlerde tutsakların tüm iletişim hakları gasp edilerek, dışarı ile iletişimleri koparılmış durumda. Tutsakların durumlarına ilişkin dışarıya sağlıklı bir bilgi akışı sağlanamıyor. Son 3 aydır tutsaklarla ne yazık ki herhangi bir iletişim durumu söz konusu değil. Tutsakların 1 Kasım’dan bu yana hak gasplarını ve hukuksuz uygulamaları protesto etmek için başlattıkları açlık grevi devam ediyor. Ve bu açlık grevini şu an 6 kadın tutsak devam ettiriyor. 1 Kasım itibariyle bu sayı 10 kişiydi. Ama sağlık sorunlarından dolayı 6 kadın devam ettiriyor" dedi.
İrmez, HDP heyeti olarak 16 Kasım'da cezaevini ziyaret ederek yetkililerle görüştüklerini ifade ederek, ancak yapılan görüşmeden sonra da herhangi bir iyileştirilmenin olmadığının altını çizdi.
İrmez, şöyle dedi: “HDP Heyeti olarak savcı ve müdürle bir görüşme gerçekleştirdik. Tüm bu hak ihlallerini bizzat kendileriyle görüştük. Ne yazık ki şuana kadar tek bir adım atılmış değil. Ayrıca bu gerçekleşen hak ve hukuksuzluğa dair bizzat ben ve komisyondaki diğer arkadaşlarımız ve cezaevi komisyonundaki arkadaşlarımız Adalet Bakanlığı bizzat görüşmeler gerçekleştirdi. Ama bu saate kadar bir adım bile atılmış değil. Orada yaşayan canların onlar için bir öneminin olmadığını gördük. Bunu bir kez daha anladık. Ama ne yazık ki bu İnsan Hakları Haftası'nda insan hak ihlalleri ayyuka çıktı. Buradaki sorumluluk tamamen Adalet Bakanlığı'na aittir."
Daha sonra Elazığ Cezaevi'nde oğlu tutulan Nihat İldan, baskıların sistematik bir şekilde devam ettiğini vurguladı. Bir ara oğlunun 42 gün süngerli odada tutulduğunu belirten İldan, "Telefon yasağı falan ara ara oluyordu ama son 4 aydır hiçbir şekilde görüşemiyoruz. Ne telefon ne mektupla iletişim kurabiliyoruz. Sadece para gönderiyoruz ama o para ulaşıyor mu onu da bilmiyoruz” diye konuştu.
OK: ELAZIĞ PİLOT BÖLGE OLARAK SEÇİLMİŞ
Cezaevinde kardeşi tutulan Satiye Ok da, “AKP iktidarı sözüm ona darbe girişimiyle başlattığı baskıların bir ayağını da cezaevinde örmeye çalışıyor. Bunu da kadınlardan başlayarak hayata geçirtiyor. Elazığ pilot bölge olarak seçilmiş. 3-4 aydır iletişim yok. Tecrit içinde tecrit örmeye çalışılıyorlar. Süngerli oda da bunun örneği. Kız kardeşim cezaevinden sürgüne gelirken çıplak arama dayatmasını reddettiği için süngerli oda cezası aldı. Yaşanan her olumsuzluktan iktidar, Adalet Bakanlığı, Elazığ T Tipi Cezaevi Müdürü sorumludur” dedi.
HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ise, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde uygulanan tecrit sisteminin "tek adam" rejimi ile tüm cezaevlerine yayıldığını aktardı.
"Cezaevlerindeki durum Türkiye’nin en büyük kanayan yarası" diyen Adıyaman, şöyle devam etti: "Mevcut cezaevi rejimi, İmralı tecrit sistemini tüm siyasi tutsaklar üzerinde uyguluyor. Bu hak ihlalleri defalarca dile getirildi. Çeşitli STK’ler tarafından raporlaştırıldı. Tabi bütün bu çabalara, girişimlere rağmen dikta rejiminin temel mantalitesi siyasal mücadelenin en yumuşak karnı olan cezaevlerinde kendi dikta rejimlerini hayata geçirme çabası var. Elbette siyasi tutsaklar bu anlayışa boyun eğmiyorlar. Gerçek şu ki ceza infaz kanununda mevcut olan hakları bile fazla görüyor ve bunları kısıtlıyorlar. Bu zulme, bu faşizan uygulamalara karşı en önemli direniş noktası, en önemli destek sesimizi yükseltmek, daha çok dayanışma içinde olmak, bu faşist uygulamaları teşhir etmektir.”