Efrin'de kim neyi planlıyor?

Sonuç olarak şunu çok rahatlıklar söyleyebiliriz ki, Efrîn direnişi Kürtleri üzerinde oyun oynanan halk olmaktan çıkarıp oyun kuruculuğa taşımıştır. Kürd'e rağmen yapılan hiçbir planın tutmayacağı bir kez daha görülmüş oluyor.

İşgalci Türk devleti Efrîn'i işgal etmek için uzun zamandır yaptığı planlarını bir ayını tamamladı. Efrîn işgal saldırısı bir aylık saldırıları olarak görmek eksik olur. Çünkü Türk devleti bu planı hayata geçirmek için hem içeride hem de dışarıda büyük hazırlık yaptı. İç ve dış dinamiklerini devreye koyarak Efrîn'i çok kısa bir zamanda ve hızlı bir şekilde düşürmeyi hedefliyordu. Bunun için gerekli olan askeri, istihbari, diplomatik ve siyasi hesaplar yapılmıştı. Ama tüm planlar Efrîn'de direnişe çarptı. Peki neydi, o planlar? Kim neyi hedefliyordu?

TÜRK DEVLETİ'NİN PLANI

İşgalci Türk devletinin bu harekattaki birinci itekleyici gücü Kürt düşmanlığıydı. Yani Kürtleri bir şey elde etmesin, bir statü sahibi olmasın ve hep köle olarak emirleri altında kalsınlar. İşgalci Türk devleti bunu sadece kendi siyasi sınırları içinde değil, nerede bir Kürt varsa ona karşı harekete geçme ve kriminalize ederek Kürtleri hiçbir yer de hak sahibi olmasını istemiyor.

Türkiye'nin ikinci emeli ise Suriye'den toprak koparma. Suriye krizinin başında Ahmet Davutoğlu, "Emevi Camii'nde namaz kılmaktan" söz ediyordu. Bu bir işgal niyeti ve hedefiydi. Bunu biz zamanlar Özgür Suriye Ordusu üzerinden, bir zamanlar El Nusra üzerinden, daha sonra DAİŞ üzerinden denediler.

Büyük resme baktığımızda işgalci Türk devleti her ne kadar Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz etse de asıl amacı Suriye'yi işgal etmektir. Bunu kısmen de olsa Bab-Ezaz-Cerablus hattında yaptılar. Kaymakam, emniyet müdürü, memur atama, PTT şubesi açma, bölgenin demografisiyle oynama vs. bunların hepsi bu planın bir parçası. Bu planın ikinci ayağını İdlib'te yapmak istediler. Ama orada bazı gruplar sorun çıkardı ve istediklerini başaramadılar. Buna karşılık bunu başarmak için Astana sürecini kullandı, kullanıyor.

Türk devletinin bu toprak koparma planında bir aksilik vardı. O da bu iki kara parçasının -yani İdlib ile Cerablus, Bab ve Ezaz hattı- parçalı olmasıydı. Planın ikinci aşamasında bunu birleştirmek vardı. O da Efrîn'in işgaliyle olurdu. Bu hat birleştirildiğinde ise çok büyük bir toprak parçası Türk devletinin işgaline geçmiş oluyordu. Efrîn'de yürütülen savaşın amacın da bu toprakları işgal ederek hakimiyet sahasını genişletmekti. Bunun meali ise Suriye'nin bölünmesidir.

RUSYA'NIN PLANI

Rusya'da egemen olan aklın ya da stratejistlerin bir bölümü Türk devletinin NATO'dan koparabileceği gibi ham bir hayale kapıldı. Bunu da Türk devletinin kuruluş sürecinde Mustafa Kemal'in Kürtlerin hak talebini bastırmak, Çerkesleri tasfiye etmek ve iç muhalefeti bastırmak için Sovyet Rusya'ya yanaşması ve sonra çark etmeleri deneyimine rağmen yaptılar.

Rusya'nın buradaki diğer bir planı ise Türkiye üzerinden Akdeniz'e açılma ve artık masraflı olan Suriye'ye karşı alternatif ya da seçenek daha doğurma hedefi vardı. Bunun için Suriye gözden bile çıkarılabilir ve parçalanmasına bir beis görülmeyebilirdi.

ABD'NİN PLANI

ABD ise zaten başından beri bunu Fırat'ın batısındaki bir sorun olarak ele aldı ve sorunu Rusya'nın kucağına atarak işin içinden sıyrılmayı ve Rusya'ya bir yük daha çıkarmayı düşündü. ABD aynı zamanda günün sonunda Türkiye ile Rusya'nın çelişkilerinin doğacağını Türkiye'nin kendisine muhtaç olacağını hesapladı. Çünkü ABD, Türk devletinin NATO'dan ayrılmasının büyük bir sistemsel değişikliği getireceğini, silah envanterinden tutalım da siyasi dengelere kadar büyük bir değişimi gerektiğini ve Türkiye'nin bunu göze almasının zor olacağını biliyor. Bunun yanı sıra ABD, Türk sopasıyla Kürtlerin de kendisine daha çok bağlanacağını hesapladı.

İRAN'IN HESABI

İran'ın kendi bölgesel planı var. Adı üstünde: Şii hilali. Bu hilalin korunması için Suriye kilit noktada. Bunu korumak için Suriye sahasında karada yer alıyor. Ama İran, Türk devleti ile Rusya'nın dizaynından rahatsız. Şimdiye kadar fazla bir ses çıkarmamaya çalıştı ama görünen o ki İran kendisini hamle yapmak zorunda hissetti.

SURİYE REJİMİNİN HESABI

Suriye rejimi Türk devletinin emellerinin farkında. Başından beri farkında. Ama Rusya'nın müdahaleleri karşısında büyük bir hamle yapması ise zor görünüyordu. Rusya kendi küresel hesaplarını iyi hesaplıyor ve bu noktada bölgesel bir gücün buna karşı çıkmasını da kabul etmiyor. Nitekim Efrîn'e yönelik saldırılar öncesi Suriye Dışişleri Bakanlığı, hava sahasını kapatacağını ve bunu ihlal eden gücü vuracağını söyledi. Ama Rusya hava sahasını açtı. Yani söz bende, dedi.

KÜRTLERİN HESABI

Bu noktada Kürtlerin Suriye'den ne istediği sorusu gündeme geliyor. Kürtler, kendi toprakları üzerinde özgür bir şekilde yaşamak ve statü sahibi olmak istiyorlar. Bunu da federasyon veya konfederasyon olarak ifade ediyorlar. Buna Suriyelilik de denilebilir. Burada Suriye merkezi hükümetini reddetme, inkar etme, kabul etmeme gibi bir şey yok. Ama Kürtlerin Suriye'nin demokratikleşmesi gibi bir talebi var. Zaten Suriye iç savaşının başında da Kürtler kendilerini üçüncü yol olarak tarif ettiler ve öyle de hareket ettiler.

SURİYE REJİMİ NEDEN EFRÎN'E GELDİ?

Kürtler şimdi ne yapıyolar? Suriye'nin iki ucunda -güneyinde Dêra Zor'da DAİŞ, batısında da Türk devleti- gibi saldırgan bir güçle savaşıyor. Yani Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Bu savaşı büyük bir başarıyla veriyor. Suriye rejimi bunu gördü. Yani direnişi de tehditi de gördü. Bunun üzerinden de Efrîn'e geldi. Efrîn'deki büyük direniş, Suriye rejimini Efrîn'e getirdi. Çünkü Efrîn'deki direniş Suriye kördüğümünü de çözüyor.

Suriye rejiminin Efrîn'e gelmesi geleceğin Suriyesi için önemli bir adım olabilir. Çünkü rejim daha önce Qamişlo'da da Hesekê'de vardı. Hatta Hesekê'de DAİŞ rejimi kuşattığında rejim güçlerini kurtaran da YPG/YPJ güçleri olmuştu. Halep'te de YPG/YPJ güçleri kentin büyük bir bölümünü denetiminde tutuyor ve çetelere karşı da ortak hareket edilmişti. Bu çok yeni olan bir durum değil. Eğer Suriye'nin gerçekten demokratikleşme ve bu kaostan çıkma gibi bir fikri varsa Efrîn direnişi buna kapıları sonuna kadar açmıştır.

ŞİMDİ NE OLABİLİR?

Türk devlet geleneğinin girdiği yerlerden çıkmama gibi bir geçmişi var. Şimdi Türkiye, Suriye rejimi geldi ben çekileyim demez kolay kolay. Bu ancak zorun gücüyle yapılabilir. Ya da mesele uluslararasılaşabilir. Türkiye'nin işgalde diretmesi ise Suriye savaşının yeniden başlaması ve esas aktörleri karşı karşıya gelmesi olabilir ve dış müdahaleye yol açabilir.

Yani NATO üyesi bir ülke, NATO kararı olmaksızın başka bir ülkeye giriş yapmış ve o ülkenin ordusuyla savaşıyor olmuş olacak. NATO'dan çıkmamış bir Türkiye'ye Rusya'nın kolay kolay sahip çıkmasını beklemek de çok akla yatkın bir seçenek olarak durmuyor. Yani Türkiye için durum çok daha keskinleşecek ve çıkmak ile savaşmak arasında tercih yapmak zorunda kalacak.

AKTÖRLERİN YENİ TABLODAKİ ROLÜ

İran yeni tabloda kendisine daha fazla yer bulabilir. Türk devletine göre İran, Kürtleri en büyük tehdit olarak görmüyor. ABD "Fırat'ın batısına karşımıyorum" dediğinde Kürtlerin bu bölge için farklı seçenekleri değerlendirmesine ses çıkarmaması gerekiyor. Rusya da Türk devletini NATO'dan koparma gibi hayalinden vazgeçmiş ve Suriye ile yola devam edeceği görülüyor.

Sonuç olarak şunu çok rahatlıklar söyleyebiliriz ki, Efrîn direnişi Kürtleri üzerinde oyun oynanan halk olmaktan çıkarıp oyun kuruculuğa taşımıştır. Kürd'e rağmen yapılan hiçbir planın tutmayacağı bir kez daha görülmüş oluyor.