ANALİZ

Dün Fethullahçılara, bugün MHP’ye

AKP iktidarı MHP ve tüm Kürt düşmanlarına dayanarak Türkiye’de kendi hegemonyacı soykırımcı sömürgeci sistemini kurmak istemektedir. Bu konudaki en temel destekçileri Türkiye’de CHP, dışarıda ise KDP’dir.

AKP iktidarı içeride Fethullahçılar ve PKK karşıtlığı, dışarıda ise Suriye ve Irak’a yönelik işgal girişimi üzerinden toplumu ve siyasi partileri kuyruğuna takarak iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. Aslında AKP iktidarı kendini yansıttığı gibi güçlü değil. Ancak Türkiye’nin tüm imkanlarını, potansiyellerini, siyasi, askeri ve diplomatik gücünü bir macera içine sokup Nasrettin Hoca gibi “ya tutarsa” diyerek Türkiye’yi istediği gibi şekillendirmeyi hedefliyor. Bunun için her yol ve yöntemi deniyor. Herhalde şu anki AKP iktidarı kadar amaca ulaşmak için her şey mubahtır yaklaşımı gösteren başka bir siyasi iktidar bulunmamıştır. 

AKP iktidarının ileri sürdüğü yalanlar, hem bu iktidarın ne kadar zayıf olduğunu, hem de karakterini ortaya koymaktadır. Birkaç gün önce AKP iktidarının düşük profilli ve her gün mikrofon karşısına geçip bayram törenlerindeki ilkokul çocukları gibi “vatan millet Sakarya” diyen Başbakanı Binali Yıldırım, 15 Temmuz darbesini Fethullahçılarla PKK birlikte planladı demiştir. İşte AKP iktidarının yalancılığı buraya kadar varmıştır. 10 Ekim 2015 Ankara katliamı için de “bu kokteyl terördür” diyerek PKK’yi de IŞİD’le birlikte göstermeye çalışmıştır. Peki bu kadar yalanı neden söylüyor? Tabii ki kendi suçlarının üstünü örtmek, dikkatleri başka tarafa toplamak için!

Dünya alem de biliyor ki Fethullahçıları bu kadar büyüten, iktidar çatışmasının içine çekecek kadar güç haline getiren AKP iktidarıdır. Nitekim Tayyip Erdoğan “ne istediniz de vermedik” diyerek Fethullahçıları bu düzeye kavuşturanın kendileri olduğunu itiraf etmiştir. Aslında böyle bir darbe girişimine yardım ve yataklık yapan bir iktidarın bir gün bile yerinde durmaması gerekirken, şimdi hem suçlu, hem güçlü misali herkesi Fethullahçılarla işbirliği kurmak ile suçluyor. AKP’nin iktidarda kalmaması gerekirken, bırakalım iktidarı bırakması, herkesi suçlaması tamamen CHP’nin marifetidir. CHP AKP’ye içeride ve dışarıda bu meşruiyeti kazandırmış ve kendini de AKP’ye ipotek etmiştir. 

Her gün bir biçimde PKK’yi Fethullahçılarla ilişkilendirerek kendilerinin Fethullahçılarla yaptığı suç ortaklığının üstünü örtmeyi ve bu suç ortaklığını unutturmayı hedefliyor. Fethullahçıların işledikleri tüm suçlardan kendileri de sorumlu olduğu için şimdi Fethullahçıları PKK ile yan yana gösterip toplumdaki algıyı tersine çevirmeye çalışıyor. Halbuki yıllarca PKK’yi nasıl tasfiye edebiliriz diye ortak planlama yapmışlardır. Hatta daha beceriklidirler, daha iyi yaparlar diyerek Kürdistan’da PKK’yi etkisizleştirme görevini Fethullahçılara vermişlerdir. Bizzat Tayyip Erdoğan ve AKP Kürdistan’ı Fethullahçılara teslim etmiştir. Dikkat edilirse Kürdistan’daki tüm vali, kaymakam ve emniyet müdürlüklerine Fethullahçılara yakın isimler getirmişlerdir. İdris Naim Şahin Erdoğan’ın eskiden beri yakın çalışma arkadaşı olduğu için İçişleri Bakanlığına getirilmiştir. Kürtlerin hakkından en iyi İdris Naim Şahin gelir denilerek İçişleri Bakanı yapılmıştır. 

7 Haziran öncesi iç güvenlik paketi yasalaştırılarak askere ve polise tam yetki veren Tayyip Erdoğan’dır. Öyle ki CHP, hatta MHP’nin muhalefetine rağmen bu yasa çıkarılmıştır. Böylece 7 Haziran seçim sonrası başlatılacak kirli savaşı yasaya, hukuka dayandırma yetkileri asker ve polise verilmiştir. Daha sonra kendini hiçbir yasaya ve mevzuata bağlamayan zihniyet ve pratik bu yasayla ortaya konulmuştur. Mevzuata uymayın denilerek bu iç güvenlik yasasının da el vermediği her yetkiyi kullanın ve uygulamayı yapın demiştir. Bu yetkiyi kullananların çoğunluğu daha sonra Fethullahçı diye tutuklanmadı mı? 

Şimdi ne istediniz de vermedik pratiğini MHP ve Hüdaparlılar için yapıyor. Türkiye’de Fethullahçılardan boşalan tüm yerleri MHP’lilere tahsis ediyorlar. Kürdistan’da ise Fethullahçılar ve HDP’lilerden boşalan yerlere Hüdaparlıları yerleştiriyorlar. Bunun anlamı, Türkiye’de demokrasi güçleri ve Kürtlere karşı savaşı MHP’lilere dayanarak, Kürdistan’da Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi’ne karşı savaşta Hüdapar’ı, yani halkın Hizbulkontra dediği güçlere dayanarak yürütmek istiyor. 6-7-8 Ekim olaylarında 40’tan fazla HDP’li ya da yurtsever Kürt katledilmesine rağmen Tayyip Erdoğan’ın sürekli bu olaylar sırasında ölen 3 Hüdapar sempatizanından söz etmesi de tamamen bu politikayla bağlantılıdır. Kürdistan’da sıkışan, daralan AKP, Hizbulkontra Hüdapar’a dayanmak istemektedir. Önceleri Kürdistan’da Fethullahçılarla kirli savaş ortaklığı yaparken, şimdi bu ortaklığı Hüdaparla yapmak istemektedir. 

Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşan iktidarlar her zaman Kürdistan’da bazı işbirlikçilere dayanmışlardır. Zaten Kürdistan’daki soykırımcı sömürgecilik şimdiye kadar kendini böyle ayakta tutmuştur. Osmanlı döneminde de bu politika yürütülmekteydi, şimdi de bu politika yürütülmektedir. Öyle ki AKP iktidarı Hizbulkontra olarak tanımlanan kesime bir televizyon açtırmış, ancak çok az bir muhalefet yapan ya da AKP’nin borazanlığını yapmayan televizyon ve radyolar kapatılmıştır. Tüm bu gerçekler AKP’nin dün Fethullahçılarla, bugün MHP ve Hüdapar’la yaptığı suç ortaklığının üstünü örtmek istediğini ortaya koymaktadır. 

AKP iktidarı MHP ve tüm Kürt düşmanlarına dayanarak Türkiye’de kendi hegemonyacı soykırımcı sömürgeci sistemini kurmak istemektedir. Bu konudaki en temel destekçileri Türkiye’de CHP, dışarıda ise KDP’dir. CHP, AKP’nin dünden daha fazla yanlış dış politikalarına destek vermekte, KDP de dış politikada tamamen AKP ile hareket etmektedir. CHP Türkiye’de demokrasi güçlerinin birliğini, KDP ise Kürtlerin birliğine önleyerek AKP iktidarına karşı mücadeleyi zayıf kılmakta ve AKP’nin soykırımcı faşist sömürgeci sistemine en büyük hizmeti yapmaktadırlar. En trajik olanı ise demokrasi güçleri ve Kürtleri yok etmek isteyen bu politikalara bazı demokrasi güçlerinin ve Kürtlerin de alet olmasıdır. 

 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA