1990’lı yıllardan bu yana açlık grevlerini takip eden Dr. Zeki Gül, açlık grevlerinde herkes için kritik eşiğin farklı zamanlar olduğunu ve 50’nci günden sonra son derece ciddi sağlık sorunlarının başladığını vurguladı. 60 ve 80’li günler arasında çok daha sıkıntılı durumların yaşanabileceğini belirtti.
İzmir Tabip Odası eski Başkanı Zeki Gül, Türk Tabipler Birliği (TTB) bünyesinde 1995’ten bu yana insan hakları alanında çalışma yürütüyor. 1990’lı yıllardan bu yana da açlık grevlerini takip eden Gül, 9 cezaevinde 87 tutuklunun süresiz dönüşümsüz açlık grevlerini değerlendirdi.
‘KRİTİK DÖNEME GİRİLDİ, CİDDİ SORUNLAR BAŞLAR’
Zeki Gül, açlık grevine giren her kişinin ayrı ele alınması gerektiğini ve özellikle 40’ıncı günden sonra vücutta ciddi komplikasyonlar ve geri dönüşümsüz hasarlar tespit edildiğine dikkat çekti.
Açlık grevine girilmeden önce kişilerin mevcut hastalıklarından kaynaklı bedensel anlamda eşit başlamadıkları için herkes için kritik eşiğin farklı zamanlar olduğunu belirtti. Açlık grevinde 50’nci günün son derece ciddi sağlık sorunlarının başladığına vurgu yapan Gül, kişiden kişiye değişerek her an karşımıza çıkabileceğini aktararak şöyle devam etti:
“Bir tür bu sorunun çözümüne dönük çabaların artması gerekiyor. 50’inci günlerden sonra geri dönüşümsüz nörolojik sistemde sorunlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle 1990’lar, 2000’ler ve daha sonrasında çok sayıda ve ölüm orucu deneyimi oldu bu ülkede. Belki de dünyada bu kadar açlık grevi yapılan bir ülke yok. Buradan baktığımızdan önemli sorunlardan bir tanesinin nöroloji; yani beyin sisteminin olduğunu söyleyebiliriz. Açlık grevlerinde bütün sistemler sorun yaratabiliyor; görmede azalma, baş dönmeleri, sindirim sistemi yakılmaları. Bunların her biri aslında geçmiş deneyimler ışığından biliyoruz. Sağlıklı olmak sadece bedensel ve ruhsal halin iyiliği değil. Sosyal iyilik hali de gerekli. Bu açıdan yapılması gereken açlık grevinde olanların hayata tutunmaları için gerekli çözümde çaba göstermek. Sadece işin tıbbi boyutu sürece zarar verir. Bizim, Türk Tabipler Birliği (TTB) olarak amacımız tıbbileştirmek değil, etik çerçevede aydınlatmak. Aynı zamanda da sosyal iyilik hali için ne yapılması gerekiyorsa kamuoyuyla paylaşmak.”
‘ŞEKER VE GLİKOZ HAKKINDA BİLGİLENDİRMEK GEREKLİ’
Açlık grevinde olanlara gerekli vitaminlerin verilmediği ve aksatıldı duyumunu aldıklarını ifade eden Gül, bu duyumun yanlış olduğunu umduklarını belirterek, “Açlık grevinde belli oranda şeker ve glikoz alınıyor. Bunun ne kadar alınması gerektiğine dair veriler önemli. TTB olarak bu oranları cezaevlerine gönderdik: ama açlık grevinde olanların avukatları ve aileleri de bu konudaki dokümanları aktarmasının yararlı olacaktır” diye konuştu.
Gül, dünyanın her yerinde hekimlerin, bu taraz sorunların çözümünde hep merkezde olduklarını belirterek, bağımsız incelme heyetleri içerisinde hekimlerin rolünün büyük olduğuna işaret etti.
‘BU DÖNEM DİĞER DÖNEMLERDEN ÇOK FARKLI’
Gül, “Türkiye deneyimlerine de baktığımızda TTB, Adalet Bakanlığı’nın da durumu görmesiyle, heyetlerde yer almıştı. Yine bunun benzerinin hayata geçmesinin, çok elzem olduğunu düşünüyorum. Bu dönem geçmiş yıllardan çok farklı. Her şeyin görünmez kılınmaz istenmesi. OHAL sonrasında; kamudaki yetkili ve sorumlu kişilerin bireysel kaygılarıyla etik çerçeve konusunda çelişmeleri ve bireysel kaygılarıyla etik durma durumu ortadan kaldırılıyor. Ana akım medyanın farklı nedenlerle ülkenin temel sorunlarına dair tek taraflı bir yayın politikalarını tercih etmeleri bu ülkenin en büyük sorunlarından biri” şeklinde konuştu.
‘ECZANE VE HASTANELER HAZIRLIKLI OLMALI’
1990’lı yıllarda hekimlerin eksik deneyimlerinden kaynaklı olumsuz tıbbi yaklaşımlarından kaynaklı zarar gören açlık grevi eylemcisinin olduğunu aktaran Gül şunları söyledi: “Müdahale edilsin anlamında söylemiyorum. Eylemciler çalık grevlerini kendi rızalarıyla sonlandırdıklarında ne yapılmasına ilişkin hataların önüne geçilmesi gerekiyor. Bağımsız izleme gruplarının araya girmesi önemli. Adalet Bakanlığı’nın, TTB’ye geçmişte olduğu gibi şimdi de açlık grevinde olanların eylemlerini bırakmasalar bile ziyaretlerine olur vermeleri gerekiyor. Tedavi geçişi sırasında TTB’nin dokümanlarına ulaşılması gerekiyor. Toplu olarak açlık grevleri bırakıldığında o kentteki eczane ve hastanelerinde yeteri d vitamini ampullerinin olmaması. Bu noktada şekerli serumlar verildiğinde kişilerde nörolojik hasar oluşuyor. TTB bu konuda uyarılarını yaptı.”
‘SAĞLIKLI OLABİLMEMİZ İÇİN DUYARLI OLUNMALI’
Açlık grevinde 50’nci günden sonra hastalık yaratıcı evreye girildiğini ifade eden Gül, 60 ve 80’li günler arasında çok daha sıkıntılı durumların yaşanabileceğini belirterek, “Ülkece sağlıklı olabilmek için daha çok devreye girmemiz gerekiyor. Her hangi birinin zarar görmesi, herhangi birinin yaşamını yitirmesi sonuçları itibariyle yıkıcı ve yakıcı olabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık; bedensel, ruhsal ve sosyal birlikteliktir tanımı önemli. Biz bu tanıma dikkat etmezsek, kendimize istediğimiz kadar sağlıklı diyelim olamayız. Bu bir yıkımla sonuçlanırsa; yüzlerce insanın bedensel hasarıyla sonuçlanırsa bu ülkede sosyal iyilik halinden bahsedemeyiz. Aslında hiç birimiz sağlıklı olamayız.”
‘KAN ÖRNEKLERİ ALINMASI ÇOK DEĞERLİ’
1996 yılında Buca Cezaevi’nde yapılan açlık grevlerinde ölümün olmadığını hatırlatan Gül, eylemcilerden kendi rızalarıyla kan örnekleri alınarak, tahliller yapıldığını söyleyerek, “Açlık grevlerini kendi rızalarıyla bıraktıklarında ara değerler son derece değerli. Kişilerin kan tahlili vermeleri açlık grevine bir müdahale anlamına gelmiyor. Eğer kendi izinleri olursa bunu organize etmemek sağlık kurumları ve Adalet Bakanlığı’nın bir eksikliğidir. Geçmişte TTB’nin çabasıyla bu olmuştu. İzmir’de çok sayıda açlık grevcisinde ölüme rastlamamıştık. Yine bu konuyu gündeme getirmek yararlı olur. TTB’nin gözetiminde alınmış kan tahlillerinin ister açlık grevi sürsün ya da sürmesin, bittiği anda çok kritik bir önemi var. Bazen çok uzun sürüyor açlık grevleri ve risk oluşuyor. Açlık grevi bittiğinde kişiden kan alınması ve sonuçlanması çok uzun sürüyor. Önceki veriler hangi olgunun kritik olduğuna dair bize bilgi sunar. Yine de grevde olanların onayları ve organizasyon kapasitesi gerektiriyor” dedi.