MAKALE

Dipten Gelen Dalga!

İçinden geçtiğimiz günlerin tarihi önemine çoğu zaman, değişik vesile ve perspektifler gereği çokça vurgu yapılıyor...

Bu günlerin tarihi önemde ve değerde olduğuna kani olmak için, mutlaka gelişmeleri ve bu gelişmelerin ortaya çıkaracağı sonuçları öngörmek gerekir. Aksi taktirde bir söylemin ötesine geçmez. İçinden geçilen bu tarihi süreç değerlendirildiğinde; ortaya çıkaracağı gelişmeleri tarihi örnekleri üzerinden değerlendirmek gerekirse; neler söylenebilir?

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımız; içinden geçtiğimiz geçen mücadele dönemini analiz ederken, bu mücadele sürecinin 1905 Rus Devrimi ile benzer yanlarına vurgu yaptı. Bilinir 1905 Devrimi Ekim Sovyet devrimine gidişin ön aşaması olarak değerlendirilir. Tekrar hatırlamak gerekirse; halkta geniş yankı bulan kitlesel bir eylemdir. Eylemler doğrudan Çarlık rejimini hedef alır. Günümüz literatürü ile ifade etmek gerekirse; hak talepleri Çarlık rejimi tarafından tam bir devlet terörü ile karşılanır ve kitlesel katliam ve kıyımlar gerçekleştirilir. Direniş işçi, köylü ve askeri isyanlar şeklinde gelişir. İlk iki gün barışçıl talepler üzerinden gelişen eylemler, 9 Aralık günü silahlı çatışmalara dönüşür. Çarlık rejiminin devrilmesi ve bazı bölgelerde gelişen silahlı ayaklanma girişimleri başarısız olur ve halkın ayağa kalkışı ve direnişi bastırılır. Çarlık ordusunun saldırıları sonucu yüzlerce insan yaşamını yitirir.

Devrimci direniş ve mücadele sürecinde yaşanan bu durum geçicidir. Ekonomisi de ciddi kırılganlık yaşayan Çarlık Rusya’sında büyük alt üst oluşlar yaşanır. Lenin, Rusya’nın devrimci bir süreçten geçmekte olduğunu belirtilir ve öncülük edenlerin yeterince örgütlü davranmamasının yaratacağı tehlikelere işaret eder ve eleştirir. Bolşeviklerin öncülüğünde işçi ve köylülerin Çarlık imparatorluğuna karşı mücadelesi sürer, Şubat devrimi ve sonrasında da Ekim Devrimi ile mücadeleyi zafere taşırmayı başarırlar. Halklar için bir hapishane olarak ifade edilen Çarlık Rusya’sı, halklar tarafından bir daha geri dönülmez şekilde yenilgiye uğratılarak, yıkılır.

Kürtler ve Türkiye’nin devrimci, demokrat kesimleri olarak günümüz koşullarının benzerliklerini ön görerek, geçen dönemde yaşanan esas yetersizliğin örgütlü halk gerçeğini yeterince açığa çıkarmamak olduğunu tespit etmemiz gerekir. I. Dünya savaşı öncesi ve savaş süreci ile benzer bir dönemden geçmekteyiz. Bazıları bunu Osmanlı’nın son süreci olan Abdülhamit sürecine de benzetmektedirler. İster Sovyet devrim süreci ve ister Abdülhamit sürecine benzetelim, görülmesi gereken Türkiye’de devrimci bir mücadele sürecinin olduğudur. Bu devrimci mücadele süreci; halklar ve demokrasi güçleri açısından doğru tahlil edilir ve öncülüğü doğru yapılırsa; halkların, toplulukların, farklı inanç gruplarının, kadınların ve gençlerin hapishanesi olan bir Türkiye’den özgürlük ve demokrasinin zaferini yaratan bir Türkiye’ye evirtileceğidir.

Dipten gelen dalga, İlya Ehrenburg’un önemli romanlarından birinin adıdır ve çok değerli bir yapıttır. Evet Kürdistan ve Türkiye’de çok daha derinden gelen ve 1905 Devrim süreci gibi bir deneyimi de geçen iki yıllık süreçte yaşayan bir mücadele geleneğiyiz. Dipten gelen dalga çok derin ve sessiz ama devrimci süreci biriktirerek oluşmaktadır. Erdoğan faşist iktidarının Çarlık Rusya’sındaki gibi halklar, insanlık, emek ve kadın düşmanlığından geri kalır yanı yoktur. Bu faşist kırım ve katliam politikası karşısında öfke, kin ve direncini biriktiren halklarımızın, kadın ve gençliğin 8 Mart ve Newroz’da ortaya koyduğu tutum bu dip dalgasının aysbergidir. Dipten gelen dalganın biriktirdiklerinin etkisi ve sarsıntısının daha büyük olacağını, faşist Erdoğan ve AKP iktiranı bir daha dirilmemecesine yıkacağını öngörmemiz gerekir.

Bu dip dalganın önemli bir mücadele mevziisi de zindanlardır. On binlerce devrimcinin tutulduğu zindanlar bir kez daha önemli bir direniş süreci içerisindedirler. Kürdistan ve Türkiye’de zindan direnişlerinin bazı çok kritik süreçlerdeki öncülüğü, tam bir devrimci öncülük durumu ve duruşu olmuştur. Tarihi gelişmelere ve sonuçlara yol açmışlardır. 14 Temmuz büyük direnişi buna örnektir. Bir kez daha zindan direnişi kritik bir aşamaya gelmiş durumdadır. Bu direniş sürecine sıradan yaklaşmamak ve örgütlü bir tutum ve direniş ile bu mücadele sürecini güçlendirmek esastır.

Öncülük de böylesi süreçlerde öne çıkmaktadır. Eğer devrimci süreci doğru okumak ve buna öncülük etmek isteniyorsa, işte tam zamanıdır. Devrimci bir dip dalga her tarafı sarmış durumda, bunu görerek, gereğini yapmak, bu tarihi sürece doğru yanıt vermeye yol açacağı gibi, bizi de tarihi kişilikler haline getirir. Halkımız ve tüm demokrasi güçleri kazanmanın ön günleri heyecanı ile bu sürece öncülük etmeleri herkesin beklentisidir.