Dini bir liderden çok daha ötesi: Papa Francis

Hayatını kaybeden Katolik dünyasının lideri Papa Francis, ardında yaptığı önemli reformlarla büyük bir miras bıraktı. Peki, Papa Francis kimdi ve onu diğerlerinden ayrı kılan neydi?

PAPA FRANCIS

Katolik dünyasının 88 yaşındaki lideri Papa Francis, 21 Nisan Pazartesi günü Vatikan’da hayatını kaybetti. Katolik Kilisesi, tarihi boyunca birçok güçlü lider tanıdı ancak 21. yüzyılın ruhunu yakalayabilen, reformcu ve evrensel değerlere seslenen Papa Francis, bu zincirde özel bir yer edindi. Arjantinli bir rahip olarak yolculuğuna başlayan Papa Francis, milyonlarca insanın sevgisini kazanan bir ruhani lidere dönüştü. Peki, ölümüyle milyarlarca insanı yasa boğan Papa Francis kimdi ve onu diğerlerinden ayrı kılan neydi? 

ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK VE MERHAMETİN SİMGESİ OLDU

Gerçek ismi Jorge Mario Bergoglio olan Papa Francis, 1936 yılında Buenos Aires’te İtalyan kökenli işçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Cizvit tarikatına katılarak ruhbanlık yoluna girdi. 13 Mart 2013’te papa seçilerek dünya tarihine geçti, çünkü o gün ilk defa 8. yüzyıldan bu yana Avrupa’nın dışından gelen biri papa olarak seçiliyordu.

Papa seçildikten sonra Aziz Francis d’Assise’nin ismini aldı. Bu ismi alarak aslında görevi boyunca farklı olacağını ortaya koyan Papa Francis, bir anlamda doğaya, yoksullara ve barışa olan bağlılığını açıkça ilan etmişti. Çünkü bu değerlere bağlılık, Aziz Francis d’Assise’nin en temel ilkeleriydi. İsim tercihi aslında Papa Francis’in liderlik anlayışını da özetliyordu: Alçakgönüllülük ve merhamet. 

GÜNCEL SORUNLARA DEĞİNMEKTEN KAÇINMADI

Papa seçildikten sonra geleneksel Katolik yapıya cesur dokunuşlar yapmaya başlayan Papa Francis, açıklık, kapsayıcılık ve şeffaflığı kendisine rehber edindi. Bu kapsamdaki ilk pratiği, Vatikan’ın finansal şeffaflığını artırmak için giriştiği reformla oldu. Kadınların kilisedeki rollerini tartışmaya açan Papa Francois, aynı zamanda cinsel tercihleri konusunda ayrımcılığa uğrayan bireylerle ilgili olarak, "Tanrı onları seviyor" diyerek daha kapsayıcı bir dil benimsedi. Bu yaklaşımlarıyla muhafazakâr çevrelerin ciddi eleştiriyle karşılaşan Papa Francis, kilisenin evrensel ve güncel sorunlara cevap verme çabasının bir parçası olarak geniş destek de gördü.

CİNSEL İSTİSMARA KARŞI TAVRI

Papa Françis’in en büyük sınavlarından biri, kilise içinde onlarca yıl boyunca süregelen cinsel istismar vakalarıyla yüzleşmek oldu. İlk yıllarında bazı vakalarda tereddütlü bir tutum sergilese de zamanla bu krize karşı daha kararlı ve kapsamlı adımlar atmaya çalıştı. 

2018 yılında Şili’de ortaya çıkan istismar skandalı, Papa’nın bu konudaki yaklaşımını değiştiren bir dönüm noktası oldu. Başlangıçta sanıkları savunduğu düşünülen Papa, mağdurların ifadeleri ve kamuoyu baskısı sonucunda hatasını kabul ederek özür diledi. Bu olay, Papa Francis’in istismar krizine karşı daha net ve samimi bir yüzleşme sürecinin başlangıcı olarak nitelendirildi. 

2019’da düzenlediği “Çocukların Korunması” temalı zirveyle dünya çapındaki piskoposları bir araya getiren Papa Francis, istismarla mücadelede sistematik bir yaklaşımın şart olduğunu vurguladı. Papa, bu zirvede yayımladığı "Vos Estis Lux Mundi" adlı belgeyle istismar vakalarının bildirilmesini zorunlu hale getirdi, istismarı örtbas eden yetkililerin soruşturulmasının önünü açtı ve her piskoposlukta bağımsız ihbar sistemlerinin kurulmasını zorunlu kıldı.

Papa, kilise arşivlerinin bir kısmını açarak geçmişteki vakaların incelenmesine izin verdi. Ayrıca mağdurlarla bizzat görüşerek özür diledi ve kilisenin bu konuda "sessizlik ve utanma yerine, adalet ve merhamet" ilkelerini benimsemesi gerektiğini vurguladı.

Papa Francis döneminde, cinsel istismar suçlarıyla bağlantılı birçok üst düzey din adamı görevden alındı veya ihraç edildi. ABD’deki Kardinal Theodore McCarrick, istismar suçlarından ötürü Kardinallik unvanı elinden alınan ilk isim oldu. Papa, "Hiçbir istismar affedilemez, hiçbir örtbas kabul edilemez" diyerek, bu konudaki kararlılığını defalarca vurguladı.

Papa Francis’in özellikle son yıllarda kiliselerde ortaya çıkan birçok cinsel istismar vakası karşısındaki tutumu, onu bu konuda eleştirilmekten kurtarmadı. Bazı mağdurlar hâlâ yeterince destek görmediklerini ifade ediyor. Yerel düzeyde reformların yavaş uygulanması, özellikle Afrika ve Asya’daki piskoposluklarda eksikliklerin devam etmesi, sorunun kökten çözümü için daha fazla çaba gerektiğini gösteriyor. Papa Francis bu krizi, "Kilisenin yaralı ruhunu iyileştirme" süreci olarak tanımlıyor. Zorlu ve sancılı bir süreç olsa da ilk defa bir papa, bu kadar açık şekilde cinsel istismar krizine karşı sistematik ve samimi bir mücadele başlattı.

ORTADOĞU ZİYARETLERİ 

Ortadoğu’da barış ve dinler arası diyalog için önemli adımlar da atan Papa Francis, 2014 yılında Filistin ile İsrail’i ziyaret ederek üç semavi dinin kutsal mekanlarını gezdi ve barış çağrısı yaptı.

Papa François’in en dikkat çekici ziyaretlerinden biri de 2021 yılında Irak’a gerçekleştirdiği yolculuktu. Bu ziyaretiyle, Irak’ı ziyaret eden ilk papa unvanına sahip olan Papa Francis’in DAİŞ’in bölgedeki yıkımının ardından bölgeye gitmesi, ziyarete daha büyük bir önem katıyordu. Burada Şii lider Ayetullah Ali el-Sistani ile yaptığı tarihi görüşme, Müslüman-Hristiyan ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu. Musul, Hewler ve Ninova Ovası gibi savaşın yaraladığı bölgelere giderek hem Hristiyan topluluklara destek verdi hem de ortak insanlık vurgusu yaptı.

 ‘LAUDATO Sİ’

Papa Francis’in, Katolik dünyasının aksine dokunmaktan çekinmediği diğer önemli güncel konulardan biri de iklim krizi oldu. 2015 yılında yayımladığı “Laudato Si’” adlı çevre manifestosu, Papa Francis’i sadece dini değil, çevresel bir lider haline de getirdi. Bu belgede, iklim krizinin ahlaki bir sorumluluk olduğunu savundu. Yoksul ülkelerin iklim değişikliği karşısında savunmasız bırakılmasına dikkat çekti. Sürdürülebilir ekonomi, doğayla uyumlu yaşam ve tüketim kültürünün sorgulanması gibi konularda güçlü mesajlar verdi. 

‘MÜLTECİLER YÜK DEĞİL KARDEŞİMİZDİR’ 

Göç, mültecilik ve küresel adalet gibi günümüzün temel kavramları ve sorunlarına da uzak durmayan Papa Francis, göçmenler konusunda ortaya koyduğu tutumuyla büyük destek gördü. Avrupa’nın mültecilere kapılarını kapatan politikalarını eleştiren Papa Francis, Akdeniz’de ve göç yollarında hayatını kaybeden mülteciler için yas tuttu. 2013’te İtalya’nın Lampedusa Adası’na yaptığı ziyaret, göçmenlerin dramına dikkat çekmek için sembolik bir adım oldu. “Mülteciler yük değil, kardeşlerimizdir” diyerek, uluslararası dayanışma çağrısında bulundu.

Papa Francis, COVID-19 salgını döneminde de ruhani liderliğini göstermekten ve mesajlar vermekten kaçınmadı. Vatikan Meydanı’nda tek başına yaptığı dua töreni, insanlık tarihinde eşsiz bir an olarak kayda geçti. Bu süreçte sağlık çalışanlarını övdü, aşılara adil erişim çağrısında bulundu ve “kimse geride kalmamalı” mesajını dünya liderlerine gönderdi.

GENÇLERİN SORUNLARINA EĞİLDİ

Toplumun en dinamik kesimleriyle de iletişim kurmaktan ve onların sorunlarına eğilmekten geri durmayan Papa Francis, gençleri sadece geleceğin değil, bugünün inşa edicileri olarak da gördü. 2018’deki Gençlik Sinodu ve ardından gelen “Christus Vivit” belgesi, gençlerle doğrudan iletişim kurma çabasının ürünüydü. Sosyal medya, işsizlik, yalnızlık, dijital kültür gibi çağdaş sorunları gündemine alan Papa Francis, gençlere “Ayağa kalkın, cesur olun, inşa edin” çağrısı yaptı.

ELEŞTİRİLERE RAĞMEN DEVAM ETTİ

Reformist çizgisi nedeniyle Vatikan içinde ve dışında zaman zaman ciddi eleştirilere maruz kalan Papa Francis, üzerinde oluşturulmak istenen baskılara rağmen yenilikçi tutumundan vazgeçmedi. Gelenekçi kardinaller, bazı dogmatik açılımları fazla ileri bulurken, siyasi otoriteler onun küresel adalet ve ekolojik çağrılarını “siyasi” bularak mesafeli durdu. Ancak Papa Francis, diyaloğu elden bırakmadan inandığı değerleri savunmaya devam etti.