Derin devletin ‘bilge adamları’ çuvalladı-Cahit Mervan

Derin devletin ‘bilge adamları’ çuvalladı-Cahit Mervan

Görünen o ki minareyi çalanlar kılıfı bulmakta zorlanıyorlar. Peşi sıra anketler yapılıyor, sözde bilimsel çalışmaların sonuçları yayımlanıyor. Bu sonuçlar üzerinden Kürtlere karşı uygulanan terör politikasına meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor.

En son, açılımı bayaðı kelli-felli kelimelerden oluşan BÝLGESAM adlı bir kuruluşun yaptıðı ‘anket çalışmasını’ Zaman gazetesi ‘PKK kalkınma ve özgürlüðe engel, operasyonlar sürmeli’ başlıðıyla manşetten yayımlandı.

Buna göre; Kürtler, Kürtlere karşı yapılan ve binlerce insanın tutuklanmasına yol açan siyasi soykırım operasyonlarını destekliyormuş. AKP rejiminin Kürdistan’da uyguladıðı terör ve şiddet politikası bir ayrışmaya yol açmıyormuş. Kürtlerle Türklerin birçok konuda görüşü örtüşüyormuş ve küçük bir ‘azınlık olan’ PKK hariç herkes halinden memnunmuş! Bu hedef bertaraf edilirse sorun kalmayacakmış! Ülkeye kalkınma ve özgürlük gelecekmiş!

Zaman gazetesinin bu anketi ‘PKK kalkınma ve özgürlüðe engel, operasyonlar sürmeli’ başlıðıyla aktarması, bu ‘araştırmanın’ kimler tarafından ve ne amaçla ısmarlandıðını açıktan ele veriyor.

SOYKIRIMCILAR ZORDA

Görünen o ki başında itibaren ‘KCK operasyonlarını’ planlayan ve uygulayan ekip hayli zordadır. On bine yakın insanın rehin almasına raðmen başarısızdır. Ýstenen sonuç elde edilememiştir. Rejim soykırım politikası için yeni kana, yeni gerekçelere ihtiyaç duymaktadır.

Son üç yılda hafızanızı yoklayın, göreceksiniz ki onlarca kişi -ki bunların içinde vicdan ve ahlakını AKP pazarına sunmuş bazı Kürtler de vardı- televizyon ekranlarında, köşe yazılarında ve gazete manşet ve haberlerinde PKK’nin ‘kalkınma ve özgürlüðe engel olduðunu’, bunun için onun ‘şehir yapılanması olan KCK’nin ortadan kaldırılması gerektiðini’ zikrediyorlardı. ‘Kürtleri Kürtlerden kurtarıyoruz' diyorlardı! Bunun teorisini yapıyorlardı. Ancak tutmadı. Bu kirli propaganda tuzla buz oldu. Ýşte sözde ‘araştırma’ bu ihtiyaçtan doðuyor.

Kaldı ki adı geçen ve gazetenin ‘düşünce kuruluşu’ diye pazarladıðı BÝLGESAM’ın açılışı başlı başına enteresan: Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi. Her şeyden önce toplumun yarısından fazlasını oluşturan kadınların içinde yer almadıðı bir ‘merkez’ söz konusu. Çünkü adı üzerinde; ‘bilge adamlar’ ‘bilge insanlar’ deðil!

Kamuoyunda adı sanı duyulmamış, ancak rejimin Kürtlere karşı çöken siyasi soykırım operasyonlarına nefes aldırmak için ‘anket yapan’ bu kuruluşun üzerindeki tozu bir üflediðimizde karşımıza hayli ilginç tipler, isimler çıkıyor. Emekli generaller, eski bakanlar, eski büyükelçiler, eski polis şefleri, emekli istihbarat elamanları ve ‘prof’ etiketli bir yıðın ‘bilge adam’ çıkıyor.

ÖZEL HARP DAÝRESÝNÝN ŞUBESÝ GÝBÝ

Bu adı geçen yeni yetme ‘düşünce kuruluşunun’-ki bunların çoðu devletin gizli ödeneðinden beslenen kuruluşlardır- tepesinde Doç.Dr. Atilla Sandıklı adlı bir ‘bilge adam’ oturmakta. Bir insanın veya bir topluluðun durup dururken kendisini ‘bilge’ olarak tanımlamasının psikiyatrik bir vaka olduðu gerçeðini bir tarafa koyarsak, Sandıklı’nın hikayesi BÝLGESAM’ın nasıl ‘özel’ bir kuruluş olduðunu anlamamıza yetiyor. Mübarek araştırma merkezi deðil sanki özel harp dairesinin şubesi!

Sandıklı lisan eðitimini Kara Harp Okulu’nda, hem de 1980’de yapmış. 1992 yılında Yüksek Lisansını Kara Harp Akademisinde tamamlamış. Bir ara ‘sivil’ bir alanı tercih ederek 2007 yılında doktora tezini ‘Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi üzerine’ Ýstanbul Üniversitesi’nde ’ vermiş. Anlayacaðınız ideolojik mayası hayli saðlam. Şimdi ‘Kürtler Kürtlerin ortadan kaldırılmasını istiyor’ türünden tipik bir özel savaş propagandasıyla karşımıza çıkan bu ‘zat’, aslında genel kurmay karargahından nerdeyse hiç dışarı çıkmamış.

Şu anda başında bulunduðu kuruma gelene kadar Sandıklı, 1980’de başladıðı ‘ordu görevine’ 1993 yılında itibaren araştırma müşaviri, öðretim üyesi, enstitü müdürü, kurucu başkan, proje yöneticisi, gibi ‘unvanlarla’ Milli Güvenlik Kurulu genel sekreterliði, Silahlı Kuvvetler Akademisi Uluslararası Ýlişkiler bölümü, Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü gibi yerlerde hatırı sayılır ‘mevkilerde’ bulunarak devam etmiş. 2004 yılında ‘Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin kurucu genel müdürlüðünü yapmış. Ve 2007 yılında ‘Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’ kurucu başkanlıðına getirilmiş.

Ýşte şimdi böylesine ’özel’ görevlerde bulunmuş birisinin başında bulunduðu bu ‘düşünce kuruluşu’ yaptıðını iddia ettiði araştırmanın sonuçlarını tam da 12 Eylül askeri cuntasının 32. yıldönümünde, hem de aynı gün “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar” başlıklı bir raporla açıkladı. Sözde bu çalışma 23-26 Aðustos 2012 tarihlerinde internet yoluyla gerçekleştirilmiş ve ‘anket uygulaması neticesinde elde edilen 2922 kişilik örnekleme ait verilerle oluşturulmuş.’ Ne enteresan ‘bilimsel’ bir çalışma! Neden 2822 veya 3022, veya 1922 deðil de 2922 rakamı verilmiş? Büyük ihtimalle bu rakam kafadan üfürülmüş.

Nerdeyse rakam, tarihi, unvan, ‘bilge adamlar’, ‘strateji’, ‘merkez’ ‘bilimsel yöntem’ ve ‘2992 denek’ falan-filan derken, insanın bu sonuçlara inanası geliyor. Ama bu ‘araştırmayı’ yapanlar, onu buna yaptıranlar, böylesine bir sonucun çıkmasını bu kurumdan talep edenler, her halde kendilerini çok ‘bilge’, toplumu ise ahmak sanıyorlar.

Çünkü herkes bilir ki -bunun için isminin önüne ‘bilge adam’ yazmasına da gerek yok-genelkurmayın kozmik odalarında dolaşmış ve hayli ‘angaje’ bir kişi tarafından yönetilen ve benzeri bir çok ‘tipinde’ içinde yer aldıðı bir kuruluşun Kürt ve Kürdistan sorunu gibi hayati bir konuda tarafsız, bilimsel bir araştırma yapması eşyanın tabiatına aykırıdır.

Bu sözde çalışmanın sonuçları açıklandıðı saatlerde Kürt gazetecilerine karşı 12 Eylül hukuku iş başındaydı. Bir gün sonrada Karlıova’da Belediye Başkanı Selim Yıldırım’ın da aralarında bulunduðu en az 33 kişi gözaltına alındı. Yani rehin alınan belediye başkanlarına bir yenisi daha eklendi. Bu sözde bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre Karlıova halkının sokaklara inip belediye başkanını tutuklayanları alkışlaması gerekiyor. Veya halkın ‘bir, iki, üç, daha fazla Roboski’ diye talepte bulunması lazım. Ama bunun tam tersi oluyor. Halk soykırımcıları lanetlemek için sokaklara çıkıyor.

HÝTLER DE AYNI DEMAGOJÝYE BAŞVURMUŞTU

Ama rejimin sahte araştırmalara, yalan haberlere, ‘bizi PKK’den kurtarın diyen’, ama ömründe Kürdistan’a uðramamış kiralık kalemlere, ‘aydınlara’ ihtiyacı var.

Hitler de bunu yapmıştı. Milyonlarca insanı gaz odalarına gönderirken, neredeyse ‘Yahudiler bizden onları öldürmemizi istiyor’ diyordu. Bu sözde düşünce kuruluşunun, onun mihmandarlıðını yapan basının ve iddia edilen ‘sonuçlara’ dört elle sarılan rejimin dediði de Nazilerin dediðinden farklı deðil; ‘Kürtler bizden Kürtleri öldürmemizi istiyor, tutuklamamızı, onları zindanlara da çürütmemizi istiyor, yeni Kortek, Kazan Vadisi, Robiski istiyor’

Bu psikolojik savaş önermesi, daha doðrusu ‘Osmanlı oyunu’ şuandaki rejimin üzerinde oturduðu mirasa çok uygundur. Şimdi bu araştırmayı yapan ve altına imza atan bu ‘bilim adamlarını’ karşınıza dizin, 20. yüzyılın başında Ermenilere, Asuri-Süryanilere, Lazlara, Pontoslara ne oldu diye sorun. Verecekleri cevapta Anadolu ve Mezopotamya coðrafyasının bu halklardan ‘temizlenmesinde’ hiçbir günahlarının olmadıðını söyleyecekler, hatta ‘zeytin yaðı gibi suyun üstüne çıkıp’ Ermenilerin ‘mezalimliðinden’ bahsedecekler, ‘biz deðil onlar bizi kestiler’ yalanını büyük bir iştahla tekrarlayacaklar.

‘KCK OPERASYONLARI’ ÇÖKMÜŞTÜR

Bu son araştırmayı yapanlar, işte bu kafa tasçı ve ırkçı mirasın üstünde oturuyorlar. Onu takip ediyorlar. Enver-Talat-Cemal üçlüsünün günümüzdeki versiyonlarılar. Siz onlar konuşurken cümle içine serpiştirdikleri ‘demokrasi’, ‘Özgürlük’ gibi kutsal kavramlara bakmayın. 24 ayar Kürt düşmanıdırlar.

Eðer böyle olmuş olmasaydı bu kuruluşlar sahte araştırma raporlarıyla, anketlerle önceden tasarlanmış, işlenmiş ve daha işlenecek cinayetlerin, soykırımların delillerini ortadan kaldırmak, bu tümden mümkün olmuyorsa, delilleri karatmak ve katili aklamak işine koyulmazlardı. Çöken soykırım siyasetine yeni gerekçeler aramazlardı.

Bu ısmarlama araştırmayı yapan kuruluş devletin gizli ödeneklerinden ne kadar para almıştır, onu bilmeyiz. Ama bu miktarın çok büyük olduðunu, geçmiş deneylerden, Susurluk’tan biliyoruz. Ankara rejiminin ‘Sivil toplum kuruluşu’, ‘bilimsel araştırma merkezi’ adı altında kurulan paravan örgütler aracılıðıyla yürütülen psikolojik savaşa milyonlarca doların harcandıðını ‘Cumhuriyet mitinglerinde’ de şahit olduk.

Şimdi musluðun başını AKP tutuyor. Kürtlere karşı kaybettiði bir savaşı kazanmak için kesenin aðzını açıyor. Para çok. Açacakta. Çünkü ‘Kürt kökenli’ koordine bakan Beşir Atalay daha geçen yıl Aralık ayında ‘KCK operasyonları’ için ‘tartışılmış, kararlaştırılmış, planlanmış ve yürütülmektedir’ diye itiraflarda bulunmuştu.

Bu tür sahte araştırmalara ihtiyaç duyduklarına göre demek ki ‘tartışılan, karalaştırılan ve planlanan’ soykırım işleri iyi yürümüyor. Kürtlerin çelik iradesini kıramıyor. Onlara diz çökertemiyor. Onları teslim alamıyor.

Demek ki daha çok para harcayacaklar, daha çok sahte araştırma ve anket sonuçları açıklayacaklar. Daha çok çuvallayacaklar.