Denizli cezaevinde tutsaklara aðır tecrit

Denizli cezaevinde tutsaklara aðır tecrit

Denizli D Tipi Ceezaevi'nde 4 siyasi tutsakla birlikte tutulan aðır hasta Hayati Kaytan, cezaevi idaresinin kendilerine aðır tecrit ve izolasyon uyguladıðını belirterek, "Cezaevinde haklarımız keyfi, hukukla alakası olmayan biçimde ihlal ediliyor. Genelgelerde yer alan sohbet ve iç mektup haklarımız dahi suni gerekçelerle kullandırtılmıyor. Karşı karşıya kaldıðımız hayati tehlike karşısında yaşanacaklardan cezaevi idaresi sorumludur" dedi.

Cezaevlerinde bulunan aðır hastalardan ve “tek başına yaşayamaz” raporu bulunan Hayati Kaytan, tutulduðu Denizli D Tipi Cezaevi’ndeki hak ihlalleri, aðır tecrit ve izolasyon politikalarının cezaevinde kendileri üzerinde yarattıðı etkilere ilişkin mektup yazdı. 2003 yılından bu yana cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan Kaytan, ÝHD’ye yolladıðı mektupta, cezaevi idaresinin yasa ve genelgeleri de göz ardı edip, keyfi biçimde uyguladıðı tecrit ve hak ihlallerine dikkat çekti.

20 Ocak 2012 tarihinde isteði dışında Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nden Denizli D Tipi Cezaevi’ne sevk edildiðini belirten Kaytan, “Yaklaşık dört buçuk ay ‘Tek başına kalamaz’ raporuma raðmen hücrede tutuldum. Osmaniye T Tipi Cezaevi’nden Nisan’da, Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nden de 17 Mayıs’ta getirilen arkadaşlarla bizi farklı hücrelere koydular. Israrlarımız sonucu bizi bir odaya verdiler. Bu cezaevi adli tutukluların tutulduðu bir cezaevi. Biz 5 kişi siyasi tutsaðız. Cezaevi idaresiyle görüşüp arkadaşlarımızın olduðu cezaevlerine gitmek istediðimizi söyledik. Sevk yazın yardımcı oluruz dendi.

Birçok kez sevk talebinde bulunsak da her defasında sevk talebimize bakanlık ‘kapasite dolu’ diye ret yanıtı verdi. Türkiye’de AKP döneminde kapasitesi dolu olmayan cezaevi yok ki. Ne hükümettir ki kapasitesi doludur diye bizi göndermedikleri cezaevlerine kendileri başka cezaevlerinden sevk ile hükümlü-tutuklu götürüyorlar. Aynı dönemde biz sevk istediðimizde ise cezaevleri dolu gerekçesiyle sevk talebimiz reddediliyor” ifadelerinde bulundu.

'DÝLEKÇE VERDÝK DÝYE SORUŞTURMA AÇILDI'

“Bizler burada bini aşkın adli tutsaðın olduðu cezaevinde tam bir tecrit işkencesi altında tutuluyoruz” diyen Kaytan, “Öyle bir tarzda tutuluyoruz ki, kendimizi karantina altına alınmış hissediyoruz. Tutulduðumuz tek katlı zemin odasının havalandırma bahçesine bakan pencereleri boyatılmış durumda. Bulunduðumuz odadan koridora çıktıðımızda yine pencereler sözde ‘güvenliðimiz’ için boyanmış durumda. Bu cezaevinde herhangi bir etkinliðe çıkma imkanı arkadaşlarıma tanınmıyor. Sadece haftada bir 45 dakika spora çıkarılıyorduk. Bu da keyfi disiplin cezalarıyla engellendi. Bakanlıða yaptıðımız bir dilekçeden dolayı her beşimize karşı keyfi soruşturması açıldı. Hiçbir şekilde başka bir cezaevine arkadaşlarımızın olduðu, beraber faaliyete çıkabileceðimiz bir cezaevine gitmemize izin verilmiyor. ‘Bizi sürgün edin’ diyoruz yapmıyorlar. Sorunlarımız karşısında cezaevi idaresi ile yaptıðımız görüşmelerden hiçbir sonuç alamıyoruz” diye belirtti.

'DERÝN ÇEVRELERÝN BASKISIYLA ÖÐRENCÝLER TUTUKLANDI'

Son olarak açlık grevlerine ilişkin yapılan basın açıklaması dönüşü Pamukkale Üniversitesi’nde okuyan 91 öðrencinin gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakıldıðını ifade eden Kaytan, hiçbir öðrencinin tutuklanmamasının devletin derin çevrelerini rahatsız ettiðini bundan ötürü de tahliye kararı veren mahkeme heyetine, savcı üzerine baskıların yoðunlaştırıldıðını kaydetti. Bu nedenle savcının tahliyelere itirazı nedeniyle yeniden mahkemeye sevk edilen 30 öðrenci hakkında tutuklama kararı çıkarıldıðını bildiren Kaytan, 15’in üzerinde öðrencinin tutuklandıðını ve kendilerinin kaldıðı kısımdan uzak bir bloða yerleştirildiðini dile getirdi. Cezaevinde ulusalcı-ülkücü-şovenist zihniyetli zevatın kendilerine “saldırmasın” diye kaldıklarını odanın pencerelerinin tamamının boyandıðını aktaran Kaytan, şunları kaydetti: “Saðımızı solumuzu boyayıp sözde can güvenliðimizi saðlıyorlar. Bizi ya da arkadaşlarımızı birbirine yakın bir kısma yerleştirme yerine ki bunu sakıncalı görüyor idare, bizi tehdit edebilecek zihniyetli yapıların yanına yerleştirmede bir sakınca görmüyor. Ne yaman çelişki. Cezaevi idaresinde bizi yan yana verin talebimiz olmamıştır. Tutuklu ve hükümlü ayrımı nedeniyle böyle bir talebimiz yok. Aynı bloða ya da kısma verilmemizi arkadaşlarımızın bulunduðu odalara yakın bir yere verilmemizi talep ediyoruz. Bu konuda en ufak bir esneklik gösterilmiyor. Şu an da biz beş kişiyiz. Ýki arkadaşımız hükümlü, cezaları henüz Yargıtay’ca onaylanmamış.”

GENELGELERDE OLAN SOHBET HAKKI YOK SAYILIYOR

Spor ya da sohbet faaliyetinde en azından belirli bir süre yan yana gelerek bu tecrit psikolojisinin kısmen aşılmasını saðlayabileceðini ifade eden Kaytan, “ Bunu cezaevi birinci müdürüne belirtmemize raðmen bunun asla olamayacaðını söyledi. Bu cezaevinde zaten sohbet yok dedi. Adli tutsakların sohbete çıkma gibi bir sorunu olmayabiliyor ama bakanlıðın yayınlamış olduðu genelgelerde 10 saat sohbet hakkı olduðu herkesin malumudur. Herkesin bildiði, herkes tarafından bir şekilde dikkate alınan sohbet hakkı bu cezaevi idaresi tarafından yok hükmünde sayılıyor” diye aktardı.

YAŞANACAK ÖLÜMLERDEN CEZAEVÝ ÝDARESÝ SORUMLU

“Üzerimizde uygulanan bu tecrit ve izolasyonun bilinçli bir şekilde uygulandıðını biliyoruz” diye belirten Kaytan, şunları dile getirdi: “Açlık grevleri döneminde odamıza gelen cezaevi savcısı ‘Hepinizi buradan göndermek istiyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor’ demişti. Bu sevk talebimizin bakanlık nezdinde engellendiðine işaret ediyor. Ancak cezaevi idaresi bu katı tecridi hafifletme imkanına sahipken bunu yapmamakta. Bu katı izolasyon ve tecridin gönüllü ortaðı olmaktadır. Yeni tutuklanan insanlar için cezaevi cehennem bir mekandır. Bundan 2 yıl evvel Kütahya’da tutuklanan üniversite öðrencilerinin bir kısmı Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne getirilip ayrı odalara yerleştirilmiş daha sonra bu öðrencilerden biri intihar ederek hayatına son vermişti. Bizim yaşadıðımız tecridi şu an bu öðrenci arkadaşlarımızda yaşıyor. Arkadaşlarımızın hayatlarından endişe ediyoruz. Bu cezaevinde yaşadıðımız tüm sorunlardan bakanlık ve cezaevi idaresi sorumludur. Yaşanacak ölümlerin nedeni bu tecrit ve izolasyon sorununa bir çözüm getirmeyen, öneri ve görüşlerimizi dikkate almayan cezaevi idaresi sorumludur.”

Uygulanan yoðun tecrit ile ruh ve beden saðlıkları üzerinde oynandıðını bildiren Kaytan, “ Başka bir cezaevine gitmek ve bu işkence halinden kurtulmak istiyoruz. Yaşadıðımız sorunların aşılması için insan hakları kuruluşlarını, duyarlı kamuoyunu, demokratik kitle örgütlerini, meclisi göreve çaðırıyoruz. Bu çıðlıðımızı duyun” dedi.

'MEKTUP HAKKIMIZ DA ENGELLENÝYOR'

Kaytan, mektubunda cezaevlerinde kurum içi iç mektup hakkı olduðunu ve cezaevi idaresinin uygulamalarına ilişkin de şunları aktardı: “Cezaevi idaresi geçmişten beri kurum içi mektubu yasaklamış. Mektup için personel-güvenlik gibi bir yıðın şey söyleniyor ama inandırıcı deðil. Sonuçta tüm mektuplar komisyonun demetim-okuma ve onayından geçiyor. Sakınca mektup engellenir. Ama birileri suiistimal eder diye kurum içi mektuplaşmayı yasaklamak en çok hukuktan söz eden idarenin yaptıðı hukuksuzluktur. Cezaevi müdürü itiraz edin, infaz hakimliði ne karar verirse uyarız diyor ama çoðu kez ortak tutuk sergiliyorlar. 2-3 aydır infaz hakimliðine çeşitli sorunlar nedeniyle yaptıðımız başvurulara daha yanıt almış deðiliz. AKP hükümetinin çoðu kez hukuku görmezden gelen tutumunu örnek alan, durumdan vazife çıkaran yoðun bir çevre var. Cezaevlerinde buna tanık olmak zor deðil."

Kaytan, cezaevinde beraber kaldıðı mahpusların Fahrettin Kocakaya, Hasan Keleş, Zeki Demirhan ve Ramazan Nazlıer olduðunu da bildirdi.