Demirtaş, savunmasında yargıyı eleştirdi

HDP PM üyesi Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olduğu davanın ikinci duruşmasına Sincan Cezaevi’nde kampüsünde bulunan duruşma salonunda sürdü.

HDP’nin eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, bugün görülen duruşmasında yargıyı eleştirerek, 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verildiğini sorarak, “Çünkü sizler parlamentoyu bombalamış adamları yargılıyorsunuz. Aynı heyet parlamentonun üyelerini de yargılıyor. Bu nasıl bir ironidir” dedi.

HDP’nin eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olduğu davanın ikinci duruşmasına Sincan Cezaevi’nde kampüsünde bulunan duruşma salonunda sürdü. Demirtaş, verilen aranın ardından savunmasına devam etti. Demirtaş, savunmasının bu bölümünde Gülen Cemaatine yönelik HDP grup toplantılarında yaptığı eleştirel konuşmalarının bir bölümünü hatırlattı.

Demirtaş’ın şöyle konuştu:

“Şimdi, bu adamların (Gülen Cemaatine bağlı yargı mensupları) bana hazırladıkları fezlekeleri iddianameye koymuşlar. Siz de bana okuyorsunuz oradan. Bir milletvekilinin hiç değilse şu 12 FETÖ’cü savcı tarafından hazırlanan fezlekeler boyutuyla bir inceleseydiniz. Bir milletvekilini tutuklamadan, onuruyla, itibarıyla, siyasetiyle oynamadan önce bir baksaydınız biz yargının adil bir yargılama yaptığına ikna olabilirdik.

2012 yılında yaptığım konuşma: ‘Gülen’in ekibi, kadroları vali, polis, savcı, milletvekili, bakan, öğretmen olur. Her yerde Gülen’in zihniyetinde hareket ediyorlar. Gülen’in talimatıyla kurdukları hücre örgütlenmeleriyle her yeri yönetiyorlar. Sanıyor musunuz ki Diyarbakır Valisi tek başına karar alabiliyor. (Hüseyin Avni Mutlu Diyarbakır Valisi o dönem)

2013 yılı 29 Kasım konuşmam: ‘Vali, rektör ve kaymakamın cemaatin yereldeki gizli çekirdek kadrosuna danışmadan karar alamıyor. Merak ediyorum, kendinde bu gücü görebilen kaç tane vali var. Emniyet müdürlerinin çoğu bu cemaatin kentlerdeki yarı gizli yapılanmasına danışmadan karar alabiliyorlar mı?’

Bunları ben konuşurken cemaatin savcısı, emniyeti izliyorlardı. Benim basın açıklaması yaptığım yerdeki kameralardan biri emniyet kamerasıydı. O kamerayı tutan bile cemaatçiydi. Onu savcının önüne koyuyorlardı. Hükümet bize hakaret üzerine hakaret sayıyordu biz bunları söylerken.”

Grup konuşmalarını hatırlatmasının ardından, yargıya yönelik eleştirilerini sıralayan Demirtaş’ın savunması şöyle:

“Bizatihi benimle ilgili 2-3 yıldır kampanya yürüten, partimle ilgili algı yaratan Recep Tayyip Erdoğan ile Yargıtay başkanı ailecek çay topluyorlar. Bu yargının içinde bulunduğu durumun vahim görüntüsüdür. Recep Tayyip Erdoğan’ın oturduğu koltuk parlamento başkanının koltuğu. Parlamento başkanı muavin koltuğu gibi yan tarafta otuyor. Parlamento başkanını koltuğu kimsenin malı mülkü değildir. Milli iradenin temsilidir. Erdoğan’ın koltuğu değildir. Dosyam yarın AYM Başkanı’nın önüne gittiğinde şu fotoğrafta yürütmenin önünde başını eğen AYM başkanı tarafından incelenecek bu dosya. Danıştay başkanın kızı Saray’da işe alınmış. Bunlar üst yargı kurumlarının başkanları. Bir hukukçu olarak insan utanıyor.

Biz tutuklandık. Parlamentonun üçüncü büyük partisiyiz. Protokolde yerimiz var. Biz tutuklanır tutuklanmaz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay sitesinden ismimizin çıkartılmasına karar verdi. Arkadaşlarım yazı yazdı Yargıtay’a. Resmi görevlerini halen eş genel başkan olduğumuz. Yargıtay’dan halen cevap yok. Yargıtay bizimle ilgili hükmünü kesinleştirmiş. Suçlu ilan etmiş. Tutuklanmamızın hemen birinci ayında. Erzurum bölge adliye mahkemesinde AKP’nin seçim müziği çalıyor. Aynı mahkeme bizim milletvekilimizin cezasını 15 gün içinde onayladı. Nasıl güveneceğiz. Yargıçlar Sendikası Başkanı Karadağ’ın uzun bir yazısı çıktı. Son derece önemli yerlere değindi ve sürgün üstüne sürgün oldu. En son emekli oldu.

Arkadaşlarım bana bir müjde verdi de Sayın Başbakan Binali Yıldırım gazeteci Deniz Yücel ile ilgili ‘Bir iki güne kadar iyi haber çıkacak’ demiş. Ben o mahkemenin yargıcı olsam yerin dibine girerim.

Ben soruşturma aşamasında bile kendimi savunamamışken yargı neler yaptı. Benim kendi fotoğrafımın ilçe binamızda asılı olmasına ceza vermiş. Benimle Figen Yüksekdağ’ın fotoğraflarına el konuldu. Urfa 4. Sulh Ceza Mahkemesi, “Selahattin Demirtaş ve vekilliği düşürülen Figen Yüksekdağ’ın resminin bulunduğu, resminin yanında ‘Hayır’ ibaresi bulunduğu tespit edilen bilboardın yasaklanmasına, görüldüğü yerde el konulmasına.” Tutukluluğumun beşinci ayı. Daha karşımıza çıkmamışın siz daha suçlu muyum bakmamışsınız dosyaya. Mersin Valiliği aynı şekilde. Diyarbakır Valiliği, ‘yasaklanmasına.’

Sulh Ceza Mahkemesi’nin tutuklanma kararını okumak istiyorum. Tutukluğumuzun birinci ayı. İstanbul’da operasyon yapılıyor. Sulh Ceza Hakimliği tutukluyor. ‘Yapılan değerlendirme sonucunda şüphelilerin savunmalarından ve dosyadaki tüm delillerden anlaşıldığı üzerine şüphelilerin HDP üyesi ve yöneticisi oldukları, HDP’nin halen meşru bir siyasi parti olmasına karşın genel başkanları ve birçok yöneticisinin silahlı terör örgütü olan PKK/KCK ile hareket ettiği, bu örgütten gelen talimatlar doğrultusundan hareket ettiği, şüphelilerin de HDP üyesi olarak PKK üyesi gibi hareket ettikleri dosyada mevcut delillerde değerlendirmek suretiyle tutuklanmaları.’ Bu bir Sulh Ceza Hakimliği kararı. ‘HDP’nin eş başkanları terör örgütü yöneticiliğinden tutukluğu olduğuna göre ve bunlar da HDP üyesi olduğuna göre, bunlar da terör örgütü üyesi olmuş’ demiş hakim. Yargının bize yaklaşımı buydu.

HDP’LİYE EŞ BAŞKANININ FOTOĞRAF NEDENİYLE TUTUKLAMA VERİLİYOR

Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, Selahattin Demirtaş’ı övmekten soruşturma başlattı. Böyle bir ortam. Bize bu şekilde davranan yargı, genelde böyle miydi de ama bize mi denk geliyor? Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldıranlar insanlık suçu işledi. Peki bunu yapanlar bizim gibi gece yarısı evi basılarak mı alındı. Yapılmaması lazım insan haklarına aykırı. Onlar milletvekili, HDP’li değil ki! Emniyete davet edildiler. Gözaltı yapılmadı, zorla getirme kararı alınmadı. Herkesin avukat hakkı vardır onların İçişleri Bakanı hakkı varmış. Sosyal medyada gördük. Peki bunların büyük bir kısmına tanık sıfatı verildi. Sanık sıfatı küçük bir kısmına verildi. Duruşmaya çıkmadan tahliye edildi. Bir HDP’liye eş başkanı fotoğrafı nedeniyle tutuklama veriyorsa hiç değilse birkaç ay bunlara tutuklama yapabilselerdi onu da yapamadılar.

Sedat Peker, kendisini mafya lideri olarak tanıtıyor. Akademisyenlere, ‘Akan kanlarınızla duş alacağız’ dedi. 11 yıl ceza istendi. Peki evi basılıp mı ifadeye götürüldü. Ne gerek var, Sedat Peker HDP’li değil ki! En son savcıya bir ifade gönderdi. Duruşmaya gelmiyor, hastadır, yorgundur. Zorla getirme kararı bile çıkarmıyor. Bu kadar hoşgörülü olan bir yargı bir önceki eş genel başkanımızı Serpil Kemalbay’a aynı hoşgörüyü göstermiyor. İfade vermek için savcılığa gidiyor ‘Hayır emniyette kalacaksın 7 gün sonra savcı’ diyorlar. Böyle bir ortamda iddianamem hazırlandı böyle bir ortamda sorgumu yapıyorsunuz. Tabi bir de benim kayınbabam etkili bir AKP’li değil. Damat kontenjanı da var. Konyaspor Başkanı’nı FETÖ’den ifadeye çağırdılar, serbest bıraktılar. Tutuklansın demiyorum. Bunlar eşitsiz adaletsiz örnekler olduğu için söylüyorum. Davutoğlu’nun arkadaşı tabi ki tutuklanmaz. Biz Davutoğlu’nun arkadaşı değiliz ne yapalım muhalifiyiz.

KEMAL KURKUT’U ÖLDÜREN POLİS TUTUKSUZ YARGILANIYOR

Burdur’da dövülerek öldürüldü bir kadın. Tutuksuz yargılanıyor sanık. Kadının yüzüne kezzap atıp tecavüz girişiminde bulundu, yargı tutuklamadı. Yüksekova’da bir güvenlik görevlisi 4 kişiyi öldürdü, tutuklanmadı. Diyarbakır Newroz’unda Kemal Kurkut, öğrenci, arkasından ateş edilerek öldürüldü, zanlının polis olduğu tespit edildi, maktulün silahsız olduğu bir basın çalışanın fotoğraflarıyla netleşti, tutuksuz yargılanıyor polis. Tek bir gün gözaltı bile görmedi.

Bizler parti binamız yakılırken suç duyusunda bulunduk. Kayseri binamız bir grup tarafından sarıldı. Taşladılar ve ateşe verildi. Orada hak biter. Güvenlik güçleri müdahale etmedi. Güvenlik güçleri de biz halledeceğiz deyip sessiz sedasız gönderdiler. Parti genel merkezi avukatları suç duyurusunda bulunduğu güvenlik güçleri hakkında. Kayseri Emniyet Müdürü hakkında soruşturma yapılmasına gerek yok diye izin verilmiyor. Soruşturma açılamıyor. Anormal olan kısmı şu; soruşturmaya gerek yok ve izin alamadım diyen savcı benim ile ilgili fezleke düzenliyor, Kayseri emniyet müdürüne iftira atmaktan. Figen Yüksekdağ ile birlikte biz sanığız. İftira suçu işlemişiz. Asliye Ceza Mahkemesi’nde sanığız yargılanıyoruz. Fezleke Meclis’e geldi. Şaka gibi. Bu yargı bizi yargılıyor.

Birisi sinkaflı küfür ediyor, tweet atıyor. Melih Gökçek de bu küfrü retweetliyor. Doğrudan ismim geçiyor. Suç duyurusu yapıyor avukatlarımız, takipsizlik kararı veriyor. Şahısla ilgili. Takipsizlik kararına itiraz yapmasına rağmen itiraz kesinleşmiş gözüküyor. Buraya kadar Türkiye’de olur diyebilirsiniz. Fakat anormal olan şu; Melih Gökçek’e hakaretten bana fezleke hazırlanıp Meclis’e gönderildi. Böyle bir yargı bizi yargılıyor. Bu ülkenin siyahileri olarak görülüyor HDP’liler. Gücü eline geçirdiği her an bize baskı yapıyor.

Ben yargıyı eleştiriyorum ama güzel kararları yok mu? Güzel kararlarından birini okuyayım, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararı, şikayet edilenler Aydın Ünal, Leyla Şahin Usta, ikisi de AKP milletvekili. Bize hakaret etmişler. Partimizin avukatları suç duyurusunda bulunmuş. O kadar güzel bir karar verilmiş ki. Bugün iddia makamının sorumsuzlukla ilgili ne düşündüğü pek duyamadık ama buradan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sorumsuzlukla ilgili ne düşündüğünü öğrenelim. Uzun uzun anlatmış yasama sorumsuzluğunu. Bu nedenle bu milletvekilleri bu sözleri parlamento içinde söylediği için kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiş. Selahattin Demirtaş’ın dosyasına sıra gelince neden yapmıyorsunuz. 15 aydır bu duruşmada bile taleplerimizi reddediyorsunuz. Biz nasıl yargıya inandıracağız. Parlamentodaki konuşmamla fezlekelerdeki ifadeleri karşılaştırmadan sen sanıksın diyorsun.

Benim dosyama bakan 5’inci heyetsiniz. Niye size verdiler onu da bilmiyorum. Neden buraya geldi bilmiyorum. Neden 2’ye zorla getirildi, 2 kabul etmedi bilmiyorum. Biliyorum da şu aşamada bilmiyorum diyeyim. Birazdan detaylarıyla anlatacağım niye olduğunu. Çünkü sizler parlamentoyu bombalamış adamları yargılıyorsunuz. Aynı heyet parlamentonun üyelerini de yargılıyor. Bu nasıl bir ironidir? Darbe yargılaması yapan bir heyet nasıl parlamentonun darbeye muhatap olmuş, bombalanmış bir üyesini yargılar onu da anlamakta güçlük çekiyorum. Ayhan Bilgen, milletvekili arkadaşım. Bizim dokunulmazlığımız kalktıktan sonra çok sağlam bir bilgiyle benim ve Gültan Kışanak’ın darbe ana davasına dahil edilmemiz için AKP tarafından baskı yapıldığını söyledi. Bakmışlar ‘efendim zor, nasıl birleştireceğiz bu davaları’ demişler. Onlara dedim ki, ‘Bir de bir şekilde FETÖ’ye bulaştıralım derseniz darbe davasını sulandırırsınız ona yazık olur bize değil. Bizim zaten 100 tane fezlekemiz var ne yapacaksınız orada yapın bari şu darbe davasını sulandırmayın.’ Darbe sanığı olarak karşınıza çıkarmak için komplo başarısız oldu, oldu ama darbeyi yargılayan heyetin sanığı olduk. Bu başarıldı. Bu ilginç.

Şimdi bütün bunlar, yargı üzerinde baskı oluşturup algı yaratılırken her şeyin bir siyasi süreci vardı, siyasi bir ajanda vardı iktidarın. Buna uygun yargıyı dizayn etme süreci vardı. Ergenekon Balyoz davaları buna uygun yürüdü. İçeriğine ilişkin tartışmalıdır. Onu tartışmıyorum. Fakat savcısı da yine Erdoğan’dı. Arkasında duruyordu. KCK davalarının savcısı benim diyordu. Hepsi de FETÖ’nun açığı davalardır. Aynı kişi şimdi benimle ilgili bir algı yaratmaya çalışıyor benimle ilgili mahkeme önüne çıkmadan bir baskı yaratmaya çalışıyor. Tıpkı dokunulmazlık sürecinde yaptığı gibi. Cumhurbaşkanı, yürütme, yargı, basın üzerinde etkili bir gücü var. Açıklamalar yaptığı zaman etki yaratıyor. G-20 Zirvesi’nde. Tutukluyum, suçlu muyum belli değil. ‘O şahıs teröristtir’ diyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı Almanya’da. Bütün gazetelerde manşet oluyor. Ben mahkemeye çıkmak savunma yapmak istiyorum ama ortada mahkeme yok. 15 aydır ben iddialara karşı cevap veremiyorum. Ben de ‘tarih kimin terörist olduğunu gösterecek’ demişim.

Atatürk’e hakaretten yakın zamanda bir şahıs tarafından işlem yapıldı, tutuklandı. Erdoğan’a bir gazeteci Atatürk Havalimanı’nda soruyor; ne diyorsunuz. Şunu diyor: “Olay çok çirkin, şüphesiz ki annelerin bu işe karıştırılması son derece çirkin. Ama olay yargı sürecine girdiği için kendimi yargı yerine koymak suretiyle değerlendirmem doğru olmaz.’ Çok hassas yargı konusunda. Atatürk’e hakaret konusunda. Muhtemelen ideolojik olarak da kendisine yakın bir şahsiyet yargılanıyor. Zaten tahliye oldu. Dosya şu anda sürüncemede.

Kavurmacı ile ilgili soru soruyorlar, ‘Tamam da’ diyor, ‘Bu konu yargıyla alakalı bir konu, yargı süreci devam ediyor, ben bunu bir şey diyemem’ demiş. Kavurmacı dosyası. Demirtaş sorulduğunda ‘terörist’ diyen AKP Genel Başkanı, nedense bu tür dosyalarda yargıya müdahale edilmemesi konusunda mesaj veriyor. Beni yargılayacak mahkeme netleşmiyor bir türlü. Netleşiyor siz beni çağırmıyorsunuz. Avukatlarımla talepler iletiyorum. Yeni Şafak gazetesi -AKP’nin yayın organı- ‘Hem katil hem şovmen’ diye olmadığım duruşmada manşet atıyor. Sen misin bu taleplerde bulunan. Çünkü algı yaratma ve algıyı yönetme bir süreçtir. Bu süreci yönetmezlerse üzerinizde baskı oluşturamazlar. Olur da bu algıdan sıyrılır özgürce karar verirseniz Demirtaş konusunda adil yargılama yaparsınız diye korku ve panik içindeler.”

Demirtaş’ın savunmasının uzun süreceği gerekçesiyle mahkeme duruşmanın ikinci bölümüne yarın devam etme kararı aldı.

Duruşma yarın saat 9.30’da devam edecek.