Çorabatır: Hakları, hukukları belli olmayan mülteciler sömürülüyor

Çorabatır: Hakları, hukukları belli olmayan mülteciler sömürülüyor

Son dönemde özellikle Suriye ve Irak'tan gelen yüzbinlerce mülteci için uluslararası sözleşmelerde zaten eksiklikleri bulunan düzenlemelerin Türkiye'de de bu eksikliklerle yürütülmeye çalışıldığını belirten İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Kurucu Üyesi Metin Çorabatır, "Türkiye'ye gelen mülteciler sömürülüyor. Hakları hukukları belli değil. Uluslararası sözleşmelerdeki sıkıntılar Türkiye'de de yaşanıyor. Bunlar bir an önce günlük yaşam standartlarına uygun biçimde yeniden düzenlenmeli" dedi.

Hükümet yetkilileri, Türkiye'ye son yıllarda 1.5 milyon Suriyeli mülteci geldiğini belirtiyor. Kürt, Arap, Türkmen, yüzbinlerce mülteci ise birçok kentte dilencilik yapmaktan ucuz iş gücü olarak köle gibi çalıştırılmaya kadar olumsuz koşullarda yaşamakla yüz yüze kalmış durumdalar. Hükümet ise son dönemde Suriye'den gelen mültecilere kimlik kartı verileceği, eğitim alanında kimi düzenlemeler yapılacağı yönünde açıklamalarda da bulundu. Bunun yanı sıra Irak'tan gelen başta Êzidîler olmak üzere binlerce mülteci de var.

Suriye'den gelen mülteciler ile hükümetin "misafir", "turist" muamelesinde bulunduğu mültecilere olan yaklaşımını daha önce Birleşmiş Milletler (BM) Sözcülüğü ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Dış İlişkiler Sorumluluğu görevlerinde bulunan İGAM Kurucu Üyesi Metin Çorabatır'a sorduk.

STATÜ TARTIŞMALI

"Misafir", "turist" konumundaki mülteciler meselesinde statü konusunun tartışmalı olduğunu belirten Çorabatır, "Uluslararası hukukçulara göre, kişiyi mülteci yapan ona verilen statüden çok ülkesinden kaçıran koşullardır. Bu açıdan baktığımızda Suriye'de iç savaş var. Bu nitelik değiştiriyor. Çarpışan gruplar değişiyor. Bazı insanlar tehdit altında. Bazı insanların bir ilgisi yok. Üzerlerine bombalar düşüyor, kaçıyorlar. Neticede insanları ülkelerinden kaçıran nedenler var. Keyifleri yüzünden kaçmadılar. BM raporuna göre her yerde mülteci kriteri yurtlarından ayıran, kaçmaya zorlayan sebepler söz konusu" dedi.

'AB 2001'DE MÜLTECİ STATÜSÜNE YENİ TANIM GETİRDİ'

1951 Cenevre Sözleşmesi'ne değinen Çorabatır, "Mültecilere tanınan haklar var. Devletlerin yaygın hükümlülükleri var. Kavram zaman zaman sulandırılıyor. Bunların bir örneğini Bosna savaşı sonrası AB geliştirdi. 'Geçici koruma' kavramı getirdi. Kitle göçü olduğunda geçici koruma olur. Ülkelerinde istikrar olduğunda ise dönecekleri varsayım var. 2001 yılından beri böyle bir yönerge yayınlandı. Uluslararası toplum, BM tarafından da bu kabul edildi. Bu verilecek statüyle ilgili bir şey. Verilecek hakları da belirliyor aynı zamanda" ifadelerinde bulundu.

YENİ YASADA KARŞILIĞI VE İÇERİĞİ YOK

Türkiye ilk önce 2011 yılının Nisan ayında gelmeye başladığında insanlara "misafir" dendiğini söyleyen Çorabatır, açık kapı politikası uygulandığını dile getirdi. Bu kavramın geçmişte Boşnaklara, Bulgaristan’dan gelen Türk etnik grubuna da "misafir" dendiğini belirterek, "Uluslararası hukukta hiç karşılığı olmayan bir karardı. 2013 Nisan'ında bir yasa geçti. O yasanın 91. maddesinde kitle göçlerinde ne yapılır, geçici koruma sağlanır deniyor. Oradan faydalanarak geçici koruma sağlanan Suriyeliler deniyor. Günlük konuşmalarda başbakanın, cumhurbaşkanının konuşmalarında 1 buçuk milyon mülteci olduğu belirtiliyor. Türkiye resmen geçici koruma sağlamış durumda. Uluslararası hukuk açısından kabul edilmiş statü bu. Bunun içeriğine baktığımızda karşılığı ve içeriği yok. Bosna savaşından sonra AB’nin geliştirdiği yönergede geçici korumanın süreleri, insanların hangi haklara hukuka tabi tutulacakları, bunlar uzun, detaylı tanımlanıyor. Çalışma hakkı, diğer haklara erişme gibi" diye konuştu. 

MÜLTECİLER SÖMÜRÜLÜYOR

Yasada "Bakanlar kurulu tarafından yönetmelikle düzenlenir" dendiğini ancak söz konusu yönetmeliğin halen çıkarılmadığına dikkat çeken Çorabatır, şunları söyledi: "Parça parça yönergeler çıkıyor, sağlık imkanlarından faydalanmaları için. Eğitimle ilgili yeni yönerge çıktı. Genel olarak Türkiye’de geçerli tüm Suriyelilere uygulanacak. Irak'tan gelen Êzidîler oldu. Kim olursa olsun kriter gelme şekliyse insanlara standart uygulamaların uygulanması lazım. Orada bir eksiklik var. O insanlar kaçak olarak çalışıyorlar örneğin. Hem kendilerinin sömürülmesine neden oluyor. 50-60 liraya yapılan işler karın tokluğuna, 10 liraya çalıştırılıyorlar. Bunun düzenlenmesi lazım, onların sömürülmesini engelleyecek, daha adil bir rekabet ortamı olmalı. Aynı şekilde üç beş kuruş parayla gelen market açıyor. Kaçak oluyor böyle. Sınıra birden gelindi, kayıt olmadı. Şimdi geriye doğru kayıt olayı yaşanıyor."

'KALICI ÇÖZÜM YARATILMIYOR'

Kobanê'den onbinlerce insanın göç ettiğini belirten Çorabatır, gelen göçlerle birlikte şehirlerin nüfuslarının kendiliğinden geliştiğini kaydetti. Çok zor durumda olan, dilencilik yapan, ucuza çalışan insanlar olduğunu ifade eden Çorabatır, "Makamlar gücümüz var diyorlar. Bir yandan uluslararası kuruluşların daha fazla yardım etmesi çağrısında bulunuyorlar. İmkanlar sınırlı. O insanları doyurmak, haklarını vermek. Doyurmaktan, yardımdan çok çalışma düzenlendiğinde iş yeri açma ile ekonomiye katkı da yapabilecek. Kendilerini ayakta tutacak duruma gelecekler. Şu an da o yok. Kalıcı çözüm yaratılmıyor" dedi.

"Şahsi düşüncem Türkiye'de geçiciliği tartışılır, dört yıldır burada bir kısmı, Suriye’deki durum kısa sürede barış olursa ülkelerine koşa koşa gidecekleri bir ortamı kimse vermiyor. En az 4-5 yıllık süre içinde umarız artmaz bu sayı" diyen Çorabatır, mülteci sayısının artma ihtimali olduğuna dikkat çekti.

'MÜLTECİLERİN HAKLARI HUKUKLARI BELLİ OLSUN'

Ülkedeki insanların mültecilerle birlikte yaşayacağını dile getiren Çorabatır, kimi yerlerde gerginlikler yaşandığını hatırlatarak, "Gaziantep'te gerginlikler oldu. Bunu düzenleyici adımlar atılmalı. Mühendis, hukukçu, eğitimli insanlar da var göç edenler arasında. Türkiye ekonomisine katkı yapan duruma getirmek lazım. Entegrasyon politikalarına dönmek lazım. Hep geçici olarak görüyoruz. Bu uzuyor. Hakları hukukları belli olsun. Bir şekilde hem kendi karınlarını kendileri doyursunlar, üretken olsunlar, yardım almaktan çok kendi ayakları üzerinde durmaları yolu olmalı" diye belirtti.

Bütün ülkülerin yapması gerekenin ve Türkiye'nin de yaptığı açık kapı politikasının bu insanlara koruma sağlaması gerektiğini söyleyen Çorabatır, güvenli alanlar oluşturulması gerektiğini kaydetti. Uluslararası hukukun zaman içinde Türkiye dışında da sulandırılmış vaziyette olduğunu dile getiren Çorabatır, uluslararası anlamda da kabul gören bir uygulamayı yapıldığını ama bunun da eksik yapıldığını ifade etti.

'ULUSLARARASI HAKLARDAKİ SIKINTI TÜRKİYE'DE DE YAŞANIYOR'

AB’nin geçici koruma yönergesinde mülteciler için 1951 Cenevre Sözleşmesi'ndeki mülteci hakkını tam tanımasa bile düzenlemeler olduğunu belirten Çorabatır, "Yüzde yüz Cenevre Sözleşmesi'ndeki haklar tanınmıyor. Bunun böyle olmasını BM kabul etmiş vaziyette. Ama Türkiye’de o ayrıntılar belli değil. Geçici korumanın ayrıntıları belli değil. Uyum politikaları yok. Uluslararası hukuk tam olarak mülteci denmeyebilir, diyor. 1951 mülteci tanımı daha dar, bireysel, zor hukukuna dayalı tanım. O dönem daha çok Avrupa'daki olaylar ele alınmış. 'Dini inanç, etnik köken gibi baskıcı rejimin baskısından korktuğu için kaçan insan' deniyor. Savaş, iç savaş, çatışma gibi ortamlardaki insanlar için Cenevre Sözleşmesi'nde bir boşluk var. Bir tanım yok. Daha sonraki bölgesel sözleşmeler, hedef göstermeyen şiddet, yaygın şiddette tanımlamalar var" ifadelerinde bulundu.

'GÜNLÜK HAYAT STANDARTLARINA UYGUN DÜZENLENMELİ'

Afrika Birliği örgütünün sözleşmesine değinen Çorabatır, şöyle konuştu: "Uluslararası hukuk kabul etti bu sözleşmeyi. Türkiye buna taraf değil. Ama uluslararası hukuka girdiği için Cenevre Sözleşmesi dışında olduğundan bu tür kavramlarla statü veriliyor. Önemli olan can güvenliği, temel insan hakkı, yaşam hakkı tehlikede olduğunda. Türkiye'ye gelen o kadar insanı sadece yardım yaparak beslersen bütçeye de yük biniyor. O insanları kendi ekonomik hayatına entegre etmek lazım. Birçok boyutu var. Bir örnek vereyim. Bölgede Suriye plakalı birçok araç var. Kaza yaptığında polis plakayı okuyamıyor, Arapça. Bu nedenle günlük yaşamı bir bütün olarak standartlara uygun olarak düzenlemeli."

ARAŞTIRMALAR GELECEK AÇISINDAN KAYGI VERİYOR

Merkez olarak mülteciler üzerine çeşitli araştırmaları olduğunu belirten Çorabatır, "Sivil toplum bu krizin neresinde diye bir çalışma hazırladık. Oxford Üniversitesi'yle onların projesinde yer aldık.12-25 yaş arasındaki mültecilerin durumu kritik. Kayıp jenerasyon olarak görülüyor. 15-17 yaşında lise eğitimini yarım bırakmış kız-erkek gençler, onlar sokakta kalıyorlar. Yarın ülkelerine dönseler, o ülkeyi inşa edecek grup onlar. Kaliteli eğitime erişmesi önemli. Buna ilişkin araştırma yaptık. Türkiye, Suriye, Irak, Ürdün'de açıklar var. Hedef grubun eğitime erişmesinde eksikler var. Tespit ettiğimiz sorunlar çerçevesinde bağışçı devletlerle konuşup, açığın kapatılmasında katkıda bulunacağız. Sydney Üniversitesi'nin araştırması vardı. Onlar farklı boyutuyla yaklaşıyorlar. Türkiye'nin taraf olduğu 2009 tarihli uluslararası sözleşme var, engelli mülteciler için. Suriye’deki engelli mültecilerin haklarına erişimine bakıyorlardı. Orada yaşanan eksikler var. Bu rapor henüz yayımlanmadı" dedi.