CHP, demokrasi güçlerini oyalamayı bırakmalıdır

CHP’nin Lozan sonrası ve 1930’lu yıllarda öngördüğü ve uyguladığı politikalarda ısrar etmesi, onu AKP gibi partilerin yedeği olmaktan kurtaramayacaktır.

CHP’ye bugüne kadar demokrasi güçlerini oyalama, devrimci demokrasi güçlerinin Türkiye’deki otoriter ve kurumsal faşist iktidarına karşı mücadeleyi önleme görevi verilmişti. CHP son on yıllarda böyle bir rol üstlenmişti. Tabii ki Kürtlere karşı uygulanan soykırım savaşında demokrasi güçleriyle Kürt Özgürlük Hareketi’nin yan yana gelmesini engelleme görevi de CHP’ye verilmişti. CHP dolaylı ya da dolaysız bu rolü şimdiye kadar üstlenmiştir. Devrimci güçlerin 12 Eylül’den bu yana kendilerini toparlayıp bir hamle yapamamalarında CHP’nin, devrimci güçlerin mevcut rejimlere mücadele vermelerine karşı paratoner görevi görmesinin büyük payı vardır. Kuşkusuz başka nedenler de vardır, ama en temel nedenlerden biri budur. Zaten Kürtlerin Türkiyeli demokrasi güçleriyle ortak bir mücadele içine girerek Türkiye’yi demokratikleştirmesinin önüne de CHP geçmiştir. CHP, politika ve söylemleriyle bu ortaklaşmayı önleyen en temel özel savaş gücü olmuştur. Dünyanın başka bir yerinde olsaydı, Kürtler gibi etkili demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenler o ülkenin devrimci demokrasi güçleriyle birleşir, o ülkeyi demokratikleştirirlerdi. Bu açıdan demokrasi güçleri CHP’nin bugüne kadar oynadığı olumsuz rolü görmelidirler.

CHP şu anda bir kavşağa gelmiştir. Ya yüzündeki devrimci demokrasi güçlerini oyalama maskesini atarak Tayyip Erdoğan’ın hedeflediği iki partili başkanlık sisteminde Tayyip Erdoğan’ın dinci hegemonik iktidarının payandası olan muhalefet partisi olmayı kabul edecektir ya da demokrasi güçlerinden yana çark ederek cumhuriyetin demokratikleşmesinde üzerine düşeni yapacaktır. Şimdi CHP bu kavşakta durmuş, gelgitleri yaşıyor. İki yoldan birine girmek zorundadır. Artık sadece devrimcileri ve demokrasi güçlerini oyalama durumunda kalamaz. Yeni bir hegemonik sistem kuruluyor. Ya bundan yana olacak, ya da karşı çıkacaktır.

Tayyip Erdoğan, AKP ve tüm faşist ortakları CHP’yi tümden kendi hizmetlerine koşmak için CHP üzerinde baskı kuruyorlar. Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda CHP üzerinde baskı kurmasının amacı, CHP’yi iki partili sistemin yedek lastiği haline getirmektir. CHP bu rolünü kabul ederek AKP-MHP politikasının safına geçmelidir. Şu anda eski rolünden dolayı arada kalan tutumunu bırakmalıdır. Çünkü eski rol eski siyasi sisteme aitti. Referandumla o sistem kalmadığına göre, yeni sistem ortamında demokrasi ve devrimci güçleri etkisizleştirecek rolü üstlenmelidir. Tayyip Erdoğan, CHP ve Kılıçdaroğlu’na yüklenerek bu rolü üstlenmesini dayatmaktadır. CHP, Kürt karşıtı genleriyle demokrasi güçleriyle ortak hareket etmeye yanaşmadığı için AKP’nin dayattığı rolü kabul etmek zorunda kalacaktır. AKP’ye karşı Kürtler ve demokrasi güçleriyle birlikte bir mücadele blokuna katılmazsa bundan başka şansı ve tercihi olmayacaktır.

Atatürk ve CHP Lozan antlaşmasından sonra Musul ve Kerkük’ün Irak’a bırakılması karşılığında İngiltere’nin Kürt soykırımı üzerinden Kemalist rejimin ulus devlet kurmasına onay vermesi ve o dönemde ulus devletin revaçta olması, Türkiye Cumhuriyetini Kürt soykırımcısı bir devlet haline getirmişti. Ancak Kürtler tarihlerine ve topraklarına sarılmış, köklerine dayanarak bu soykırım saldırılarına direnmiştir. 1970’lerde tarih sahnesine çıkan Apocular ve PKK de bu soykırıma karşı dirilme ve var olma savaşı vermesi, cumhuriyetin İngiltere ve dış güçler desteğiyle yürüttüğü ulus devlet ve Kürt soykırım politikasını akamete uğramıştır. Bu projede ısrar etmek, Türkiye’nin son on yıllarda içine düştüğü çıkmazda ısrar etmektir. Çünkü Kürtler artık soykırım politikalarını etkisiz kılacak kadar bilinçli ve örgütlüdürler. Ortadoğu’da eski dengelerin yıkıldığı ve yeni dengelerin kurulacağı bugün yaşanan Üçüncü Dünya Savaşında etkili askeri ve siyasi güç haline gelmişlerdir. Artık hiçbir bölge ülkesinin kendi sınırları içinde kalan Kürtleri ezme ve soykırıma uğratma şansı kalmamıştır.

Bu açıdan CHP’nin Lozan sonrası ve 1930’lu yıllarda öngördüğü ve uyguladığı politikalarda ısrar etmesi, onu AKP gibi partilerin yedeği olmaktan kurtaramayacaktır. Kendilerine laik, cumhuriyetçi, demokrasi yanlısı diyen CHP, dinci, milliyetçi ve demokrasi düşmanı yeni bir hegemonik rejimin kuruluşunun koltuk değneği olacaktır. Ne kadar AKP ile kavgalı görünse de 15 Temmuz girişiminden sonra olduğu gibi faşist AKP iktidarının temel meşruiyet zemini olmaktan kurtulamayacaktır. Bugüne kadar oyalanan CHP’nin tabanı ve demokrasi güçleri bu gerçeği görmelidirler. Devrimci güçler ve demokrasi güçleri CHP’nin bugüne kadar oynadığı olumsuz rolü, devrimci demokrasi mücadelesinin gelişmesini engellemede oynadığı paratoner rolünü görerek CHP’ye karşı tercihini açık ortaya koyma baskısı yapılmalıdırlar. CHP ya demokrasi güçlerini oyalama ve bölme rolünü bırakıp AKP’ye karşı mücadelede demokrasi cephesi saflarına geçmeli ya da CHP’ye tutum alıp teşhir ederek demokrasi cephesini muğlaklaştıran ve bölen durumdan kurtarmalıdırlar. CHP’nin tabanına ve şimdiye kadar CHP’nin ortamı muğlaklaştıran ve demokrasi güçlerini bölme oyununa gelen sol ve demokrasi güçlerine düşen görev, CHP’yi netleştirmektir. Şu andaki kavşakta tercihini açık koymasını sağlamaktır. Hem AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a karşıyım deyip hem de demokrasi güçlerini bölme tutumunu sürdürmek eski dönemdeki olumsuz rolünü bırakmamak olur ki, buna da tüm demokrasi güçleri ve devrimci güçler tavır almalıdırlar.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA