Türk devletinin ırkçı ve saldırgan politikalarının yansımalarının en çok hissedildiği cezaevleri, işkence merkezlerine döndü. Her dönem ağır sistematik tecridin uygulandığı cezaevleri,15 Temmuz ardından ilan edilen ve geçtiğimi günlerde 5’inci kez uzatılan OHAL ile insanlık dışı muamelelerle anılır oldu. Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi ile Elazığ 2 Nolu Kapalı Cezaevi bu uygulamaların sıradan hale getirildiği yerler arasında.

İŞKENCE VE SÜNGERLİ ODA TECRİDİ

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutsaklar sürekli süngerli odaya atılarak hücrede tutuluyor. Her hafta asker ve gardiyanlar tarafından koğuşlara yapılan baskında cezaevi yönetiminin izninden geçmesine rağmen kitaplara el konuluyor. Alınan kitaplar üzerine tutsaklara soruşturma açan cezaevi yönetimi, ardından iletişim ve görüş cezaları veriyor. Cezaevinde yaşanan hak ihlallerini yazan Welat ve Özgürlükçü Demokrasi gazeteleri ise o gün tutsaklara verilmiyor. Ya da sayfaları kesilerek tutsaklara veriliyor. Tutsakların tüm yaşam alanına müdahale eden cezaevi, ortak alan ve koşuşlar arasında görüşmeleri ise OHAL’den bu yana kaldırdı. Her tutsağın günlerce hücrede kaldığı cezaevinde, tutsaklardan zorla parmak izi alınarak işkence yapılırken, vermek istemeyen tutsaklar ise darp edilerek süngerli odaya koyuluyor.

KİMLİK TAŞIMAYANLARA TECRİT

Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde de siyasi tutsaklara cezaevi kimliği taşıma zorunluluğu getirildi. Her gün yeni keyfi uygulamalara imza atan cezaevi yönetimi, kimlik taşımayan tutsakları koğuş dışına çıkarmıyor. Hastane, görüş ve iletişim cezası alan tutsaklar, kimlik taşımadıkları için koğuş dışına çıkarılmıyor. Bu hafta görüşe giden tutsak yakınlarına, “Cezaevi kimliği almadıkları için görüşe çıkarmıyoruz” şeklinde açıklama yapıldı. Kilometrelerce uzaklıktan yarım saatlik görüş için gelen aileler, sudan sebeplerle geri çevrildi. Tutsaklardan haber alamayan aileler, suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.