Cerablus operasyonu ne zaman?...-Amed Dicle

Rojava’daki askeri strateji planlandığı gibi devam etmektedir. Koalisyon güçleri ile ilişkilerde bir aksama yok aksine ilerleme yaşanmaktadır.

Tarih 25 Aralık 2015. Mardin’in Rojava sınırındaki iki köyün muhtarını davet edip görüşen bir Türk subayı, Rojava’dan bazı kişilerle görüşmek istediklerini ve bunun için kendilerine yardımcı olmalarını talep eder.

Köy muhtarları, sınırın diğer tarafındaki akraba köylere bu bilgiyi bir şekilde aktarır. Bunun üzerine, Rojava’dan Halk Meclisi'nin onayladığı iki kişi, sınırı geçerek söz konusu Türk subayı ve yanındaki heyetle görüşme gerçekleştirir.

Türk subayı, Rojavalılara, Genelkurmay’ın sınırı geçmek için karar aldığını, Türk askerinin bu sınırları tanımayacağını, zaten ‘o tarafın’ Türk toprakları olduğunu ama Fransızlar zamanında değiştirildiğini, Türkiye’nin operasyon yapacağını Rojava halkının bilmesi gerektiğini aktarır. Bu görüşmede özetle verilen mesaj şudur: "Türkiye, Rojava’yı işgal edecek, haberiniz olsun, kaçabiliyorsanız kaçın."

Şimdi verilen bu mesajın altyapısını güçlendirmek için kaç gündür Rojava sınırında çok yoğun bir askeri hareketlilik var. Zaman zaman Türk askerleri sınırı geçip çeşitli tacizlerde bulunuyor. Rojava halkı ise Türkiye’nin bu olumsuz tavrını protesto ediyor. Son olarak dün, bir heyet sınırdaki askerlerle bir görüşme gerçekleştirdi.

TÜRKİYE, ROJAVA’YA SALDIRMAK İÇİN GEREKÇE OLUŞTURMAK İSTİYOR

Türk subayların Kuzey'li muhtarlar aracılığı ile Rojavalılar yaptığı görüşmenin tarihi önemli. Zira bu görüşme, YPG’nin ana omurgası olduğu Demokratik Suriye Güçleri'nin Teşrin’e yönelik başlattığı operasyondan iki gün sonra yapılıyor. Ve aynı günlerde, koalisyon güçleri ile Rojavalılar arasında, Türkiye’nin de fark edeceği şekilde bir trafik yaşanıyor. Zaten sözünü ettiğimiz Cizîrê Kantonu sınırındaki askeri hareketlilik bu duruma verilen basit bir cevap. Türkiye, artık hiçbir şey yapamadığı için, sınırda taciz girişimlerinde buluyor. Rojava tarafından YPG veya Asayiş'in bir mermi sıkmasını ve saldırı için gerekçe oluşmasını bekliyor.

Demokratik Suriye Güçleri'nin Kobanê'nin güneyinde başlattığı operasyon, Ankara’nın tüm hesaplarını alt üst etti. Operasyon devam ettikçe sınır bölgesinde çeşitli saldırı haberler gelebilir. Bu bilgiyi bir kenara not ettikten sonra sahadaki duruma bakalım...

RAKKA VE CERABLUS OPERASYONU

23 Aralık’ta Kobanê'nin güneyinde başlayan operasyon devam ediyor. Teşrin Barajı, IŞİD’den alındı, 28 Aralık’ta Teşrin beldesi. Bu bölgeler Rakka’ya 30, Cerablus’a 40 km uzaklıkta. Teşrin, Cerablus ve Rakka’nın ortasındaki en stratejik bölge. IŞİD sevkiyatı burası üzerinden gerçekleşiyor. Teşrin Barajı'nın geçidi Rakka-Cerablus hattını birbirine bağlıyor. Teşrin barajına hâkim olmak bir nevi Fırat suyuna hâkim olmak anlamına geliyor.

Teşrin Barajı ve beldesinin alınmasının stratejik bir üstünlük sağladığı kesin. Peki bu başarıdan sonra Demokratik Suriye Güçleri, hangi tarafa doğru ilerleyecek? Rakka mı? Cerablus mu? Yoksa 30 km kuzeybatıdaki Mınbıç’a mı? Şimdi Teşrin kontrole alındıktan sonra IŞİD trafiği, Mınbiç üzerinden Rakka’ya olacak. Uzun bir yol ama IŞİD’in başka çaresi kalmadı. Eğer Mınbiç alınırsa o zaman IŞİD’in Cerablus-Rakka arasındaki güzergâhı büyük oranda kapatılmış olur. Bu durumda doğal olarak ilk hedef Mınbıç oluyor. Zaten QSD güçleri Fırat’ın batısında 7 km ilerlemeye başladı bile.

Devam eden operasyon koalisyon güçlerinin katılımı ile oluyor. Koalisyon güçleri ve daha çok ABD; Demokratik Suriye Güçleri'ni birlikte destekliyor, hatta operasyonu birlikte yapıyorlar demek yanlış olmaz.

Mınbiç alınırsa, o zaman Cerablus ve Rakka’nın durumu tekrar değerlendirme konusu olacaktır. Yerel güçler ve koalisyon bu konuda bir takvim çıkaracaklardır. Ancak şunu belirtmek gerek, Türk yetkililerin söylediği ‘kırmızı çizgi’ konusu teorik olarak Rojava ve koalisyon nezdinde bir anlam ifade etmiyor. Fakat Türkiye’nin bir sorun çıkarmaması için ikna edilmesi bekleniyor. Türkiye, ‘kırmızı çizgi’ diyerek IŞİD’i Cerablus’ta korumakta ısrar ederse, iflas etmiş Suriye politikası tam bir hezimete dönüşür. Çünkü Cerablus ve Rakka’ya operasyon bir takvim ve planlanma işi ve şu anda masada duruyor. Çok yakında olmasa da, uzak bir geleceğe bırakılmayacağı da kesin.  Üstelik Ankara, bu konuda açıklama yaptıkça komik duruma düşüyor, zira 'kırmızı çizgi' ta Tel Abyad'da aşılmıştı. Cerablus’a operasyon yapmak için o zaman siyasi, diplomatik ve askeri zemin uygundu. Ama neden ertelendi bilemiyorum. Rojava yönetimi, bu konuda yanlış bir hesap yaptı diye düşünüyorum.

RUSYA İLE İLİŞKİLER

Türk medyasındaki iddiaların aksine, Teşrin bölgesindeki operasyonda Rusya güçleri yer almıyor. Evet, Rusya ile Rojava'nın ilişkileri var ancak bu ilişki pratik anlamda söz konusu operasyona yansımış değil. Bu diyalog farklı zeminlerde devam ediyor. Önümüzdeki günlerde sonuçları da görülecektir. Aynı durum Fransa için de geçerlidir.

Sonuç olarak; Rojava’daki askeri strateji planlandığı gibi devam etmektedir. Koalisyon güçleri ile ilişkilerde bir aksama yok aksine ilerleme yaşanmaktadır. Kürtler, Araplar, Türkmenler, Asuriler orada siyasi ve askeri ortaklık sağlayarak yeni bir yaşam kuruyorlar. Ve Kürtlerin öncülük ettiği, 3. çizgi olarak tanımlanan demokratik çözüm, ortak yaşam çizgisi artık yerelde olduğu kadar dünyada da kabul görüyor. Bunun olumlu sonuçları yakın zamanda tahmin edilmeyecek kadar hayata geçecektir.

TÜRKİYE’NİN TRAJİK YALNIZLIĞI!

Peki Türkiye ne yapıyor?

Bir zamanlar PYD Eşbaşkanı'nı İstanbul’a davet eden, üst düzey görüşmelerde bulunan, Süleyman Şah için İmralı’dan rica edip sonra Kobanê’ye heyet gönderen Ankara yönetimi, Kürt fobisinden kaynaklı tüm bu kanalları kapattı. Şimdi tek yapabildiği şey; iki köy muhtarı aracılığıyla haber göndermek, sınırda birkaç Akrep tipi araç dolaştırmak ve duvar örmek.

Bu mu ‘dünya gücü, Ortadoğu’nun yıldızı’?

Bu sonuç askeri, siyasi ve diplomatik dibe vuruşun trajik yalnızlığından başka bir şey değildir.