Cenevre 3 başlamadı ama Kürtlerle müzakere başladı…-Cahit Mervan

Ancak Rusya'nın Kürtleri tümden gözden çıkardığını söylemek de çok erken bir tespit olsa gerek. Sonuç olarak Rusya'da, ABD ve Batılı devletler gibi topun durduğu yerden sahaya bakıyor, Türkiye gibi tribünlerden değil.

Cenevre görüşmeleri başladı mı, başlamadı mı, belli değil. Bir karmaşadır gidiyor. Kürtlerin görüşmelerin dışında tutulmasına ilişkin de hayli ilginç iddialar gündeme geliyor.

PYD ve Demokratik Suriye Meclisi temsilcilerinin müzakere masasına davet edilmemesinin sadece Türkiye'nin itirazlarıyla gerçekleşmediği görülüyor. Bu konuda Rusya'nın da ikili oynadığı ileri sürüldü. Rusya kapalı kapılar ardındaki görüşmelerde Kürtlerin hoşuna gideceğini düşündüğü sözler sarf ediyor. Ancak Kürtlerin bir aktör ve kurucu unsur olarak masada yer alması için gerekli girişimleri yapmaktan uzak duruyor. Türkiye ve Suudi Arabistan ile bu konuda paralel bir tutum alması bir paradoks olarak görülebilinir.  

RUSYA NEDEN KÜRTLERİ İSTEMİYOR OLABİLİR? 

Rusya'nın Kürtlerin müzakere masasında olması için gerekli girişimleri yapmamasının birden fazla nedeni olabilir. İlk akla gelen neden ise Kürtlerin çözüm aşamasında rejim karşısında tek doğru ve geçerli projeye sahip olmaları geliyor. Rusya PYD yetkilileriyle yaptıkları görüşmede “Biz istiyoruz, ama ne yapalım...” diyerek topu taca attığını düşünüyor. İkinci neden ise Rusya, Kürtlerin dışta kalmasına sessiz kalarak “muhalefetin” bütün şartlarını geri çekerek rejimle aynı masada oturmasını sağlamış oldular. Rusya da çok iyi biliyor ki, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin desteklediği “muhalefetin” rejim karşısında demokratik bir alternatif oluşturma şansları yok. Rejim için esas tehlike demokratik özerkliği inşa etmiş, Suriye'nin geneli için federal çözüm öneren, seküler bir güç olan Kürtlerdir. 

Ancak Rusya'nın Kürtleri tümden gözden çıkardığını söylemek de çok erken bir tespit olsa gerek. Sonuç olarak Rusya'da, ABD ve Batılı devletler gibi topun durduğu yerden sahaya bakıyor, Türkiye gibi tribünlerden değil.

TÜRK DEVLETİ KÜRTLERE DÜŞMAN HUKUKU UYGULADIĞI İÇİN YALNIZLAŞIYOR

Türk devletinin pozisyonu ise belli: her şart ve koşulda Kürtlerin statü sahibi olmasının önüne geçmek. Bunun için öngörülen politikanın esasını da her alanda ve her yerde Kürtlere karşı “düşman hukuku” uygulamak oluşturuyor.  Sur veya Cizre'yi Türk tanklarıyla yıkmakla, “Cenevre'de PYD olursa boykot ederim” demek arasında hiç bir fark yoktur. İkisi de Kürtlere karşı uygulanan “düşman hukukunun” birer örneğidir.

Buna rağmen Türkiye'nin “boykot” şantajının pek de işe yaramadığı görülüyor. Türk devleti Kürt düşmanlığını siyasetinin her aşamasında ana merkeze oturttuğu için kendisini “değerli yalnızlığa” mahkum etmiş oluyor.  Sonuç olarak Cenevre'de kurulup, kurulmadığı dahi belli olmayan bir müzakere masasından bahsediyoruz.  Ancak gelişmeler sadece bu masayla alakalı değil.

Cenevre 3 bir bütün olarak başlamadı, ancak Türkiye'ye rağmen Kürtlerle müzakereler çoktan başlamış durumda.

Bu konuda peş peşe önemli gelişmeler yaşandı. Rojava Kürdistanı'nın Kobenê Kantonu'nda geçtiğimiz günlerde çok önemli bir zirve vardı. Bu zirve daha önce planlanmış olmasına rağmen tam da Cenevre 3 görüşmelerinin başlayacağı günlerde denk gelmesi önemliydi. Bu görüşmeye ABD, İngiltere ve Fransa siyasi-askeri yetkilileri ile Rojava Kürdistanı Özerk Yönetimi katıldı.

Üç ülkenin ortak heyetine ABD Başkanı Barack Obama'nın DAİŞ Karşıtı Küresel Koalisyon Temsilcisi Brett McGurk’un başkanlık yaptığı belirtiliyor. Heyette ayrıca ABD Savunma Bakanlığı müsteşarının da yer aldığı öğrenildi.

ABD, İngiltere ve Fransa heyetleri Rojava Özerk Yönetimi ile görüşmek için Kobanê'ye gittiler. Bu şu ana kadar Rojava Kürdistanı'na yapılmış en üst düzeyde siyasi ziyaret oluyor. Bu ziyaret aynı zamanda şimdilik ABD ve Rusya'nın da çekinceleri sonucu çağrılmayan Kürtlerin esaslı bir aktör olduklarının da kabulü anlamına geliyor. Bunu başka türlü okumak siyasi körlük olur. 

HEYETLER HAVAYOLUYLA KOBANÊ'YE ULAŞTILAR

ABD, Fransa ve İngiltere heyetleri, Kobanê'ye  Türkiye üzerinden karayoluyla gitmediler. İncirlik'teki ABD üstünden de uçmadılar. Yani ABD-İngiltere-Fransa üçlüsünün ortak heyeti Türkiye sanki Kobanê'nin komşusu bir devlet değilmiş gibi, Türkiye yokmuş gibi davranarak bu ziyareti çok başka bir ulaşım güzergahı izleyerek gerçekleştirdiler.

Heyetler hava yoluyla, hem de ayrı ayrı askeri uçaklarla Kobanê'ye ulaştılar.  Bu bile Cenevre 3 ile sahada olan realite arasında ne kadar büyük bir uçurumun olduğunu gösteriyor.

Bu görüşmede pek çok stratejik konuların ele alındığı belirtiliyor. Şu kadarını söyleyebiliriz ki artık aklı başında, rasyonel politika yapan hiç bir güç Rojava'sız bir Suriye ve çözüm düşünmüyor. Zaten bu kadar üst düzeyde bir heyetin Rojava Kürdistanı'nı ziyaret etmesi, hem bunu ispatlamış oluyor, hem de Kürtleri dışta tutarak sözüm ona çözüm arayanlara da güçlü bir mesaj içeriyor.

Kobanê'de yapılan görüşmelerde esas olarak Rojava ve Suriye'nin geleceğinin konuşulduğu bir gerçek. Heyetin bu çerçevede YPG-YPJ komutanlarıyla da bir araya geldiği belirtiliyor. Bu görüşmelerde DAİŞ'e karşı yürütülen operasyonların sonuçları, Musul, Rakka, Minbic ve Cerablus'un özgürleştirilmesinin de ele alındığı ileri sürülüyor.

ROJAVA YÖNETİMİ VE YPJ KOMUTANLARI ABD VE AB HEYETLERİYLE İSVİÇRE'DE GÖRÜŞTÜ

Rojava'da bu kadar önemli bir görüşme trafiği varken, bir başka görüşme trafiği de İsviçre'de yaşandı. İsviçre'de bulunan Cizre Kantonu Eşbaşkanı Hediye Yusuf,  Dış İlişkiler Başkanı Dr. Abdulkerim Ömer, YPJ komutanları Nesrin Abdullah ve İman Derweş ABD ve AB heyetleriyle Cenevre dışında başka bir şehirde görüşmeler yaptı.

ABD ve AB heyetleriyle ayrı ayrı yapılan görüşme yaklaşık 8 saat sürdü.  Her iki görüşmede de Kürtlerin Cenevre 3'e katılıp-katılmamasından çok, stratejik beş konu üzerinde müzakere yapıldığı ileri sürülüyor. Müzakere edilen konuların başında Rojava Kürdistanı'nın geleceği ve Suriye'de savaş sonrası düşünülen model tartışması yer alıyor. Yani bir anlamda bu görüşmelerde Özerk Rojava Kürdistanı'nın Federal bir Suriye ile ortak bir model oluşturması konusunda Kürtler, ABD ve AB heyetleri arasında müzakereler yapılıyor.  

Rojava Kürdistan'ındaki zirve ve İsviçre'de ismi açıklanmayan bir şehirde YPJ komutanlarının da aralarında bulunduğu Rojava heyetinin ABD ve AB heyetiyle görüşmelerinin tam ortasında bir de ABD Dışişleri Bakanı birinci yardımcısı Tony Blinken'in, PYD Eşbaşkanı Salih Muslim’le yaptığı telefon görüşmesini de eklemek gerekiyor.  Bu görüşmede de Suriye krizinin ele alındığı, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ve bir heyetin Washington'a davet edildiği ileri sürülüyor.  Böylelikle ABD, PYD'ye karşı koyduğu bir çekinceden daha vazgeçmiş oluyor.

Bütün bunların toplamında şunları söyleyebiliriz.

Bir: Kürtler esas ve kurucu aktör olmadan Suriye'de çözüm olmayacak.

İki: Ne Türkiye'nin boykotu ne de Rusya'nın ayak oyunları sahada işe yaramayacak.

Üç: Rojava her geçen gün biraz daha meşru bir yapı olarak, yani Özerk Kürdistan ve giderek Federal Kürdistan gerçeği olarak kabul görecek. 

Dört: Bu aynı zamanda yeni Suriye için, demokratik federal bir çözüm için esaslı bir alt yapı oluşturacak.  

Yani, yüz yıl önce imzalanan, Kürdistan'ı bölen ve Kürtleri köleliğe mahkum eden Sykes-Picot Anlaşması yeniden tekrarlanmayacak. Aksine bu haksız ve halkların iradesine karşı yapılmış suikastın sonuçları yeni Federal bir Suriye ile kısmen ortadan kaldırılmış olacak.

Neden bütün bunlar böyle olacak derseniz, yanıtı Kürtlerin özgücü, özgürlük arayışlarındaki diz çökmez duruşlarındadır derim.