Cenazesini kim karşılar?

ABD’nin katlettiği Süleymani’nin cenazesini milyonlar karşıladı. Peki, Türkiye’de kendisi bir mezar kazıcısı gibi ortalıkta dolaşarak askerden, anaların dizinden medet dileyen, yalvaran Süleyman’ın cenazesini kaç kişi karşılar?

Erdoğan-Bahçeli hükümeti savaşla var olabilen bir hükümettir. Her türlü savaşa, katliama, ölüme sevinen bir hükümettir. Çünkü savaş durduğu an, bu hükümet bitecektir. Bundan dolayı savaşı kendi dışında gördükçe daha da sevinen bir hükümettir. Erdoğan’ın İran-ABD gerginliğine sevinmesi bundandır. İlk açıklamaların ertesinde yapılan ‘itidal’ çağrıları, bu hükümete birkaç numara büyük gelse de özünde istenen kendini bölgedeki krizden pay alan konuma getirmektir.

Türkiye böyle bir durumda arabulucu söylemler dillendirse de Sünni Araplar ve Türkmenler üzerinden İran’ın zayıflamasında rol oynamak isteyeceği düşünülebilir. Özünde TC’nin rolü arabozuculuktur. Irak’ın aldığı karar ne kadar uygulanır bilinmez ama yabancı güçlerin ülke dışına çıkması konusu önemlidir. Türkiye’nin Güney Kürdistan’daki üslerini boşaltarak çıkması, Şeladiz gibi sonlardan da kurtulmasının da fırsatı olur.

Kasım Süleymani’ye yapılan saldırı ABD’nin Irak üzerindeki kontrolünü arttırabilir. Bir dönemdir DAİŞ’in Irak’a kaydırılmaya çalışıldığı görülmekteydi. En son Irak’ın ABD askerlerinin çıkması kararını deklere etmesinden sonra, DAİŞ’in yaptığı saldırılar da tesadüf olmasa gerek. Para hesaplarıyla akıl çalıştıran biri olarak Trump “masraflarımızı verin çekilelim” dediyse de ABD’nin “DAİŞ var, kalayım” sözünü kanlı bir şekilde söylediğini bu patlamalarla duymaktayız. DAİŞ, ABD’nin Ortadoğu’daki varlığının garantisidir.

ANLAMLI YAŞAM ARAYIŞI VAR

Kürtler, tarih boyunca yaşadıkları zulme rağmen hiçbir şekilde, ABD’nin gelip Ortadoğu’da böyle bir saldırı yapmasını benimsemez, kanıksamaz. Tüm parçalardaki Kürtlerin ortak duygusu budur. Kürtler, baskıcı rejimlerin dış müdahalelerle, büyük güçlerin saldırılarıyla dönüşmeyeceğini direnişlerinden bilirler. Ortadoğu’da tek çözüm, demokratik konfederalizmi esas alan bir çizgidir. Bunu yapmak da ancak Ortadoğu halklarının demokratik mücadelesiyle gerçekleşir.

Bu demokratik mücadelenin en önemli alanı Bakur Kürdistan’dır. Bakur ve Türkiye’de halka yönelik baskı öyle bir düzeye getirilmiştir ki, iki kişinin yan yana gelmesi dahi suç sayılmaktadır. Arkadaşıyla kavga edip onu PKK’li diye ihbar ederek zindana attıran biri, 3-4 ay sonra da “ben yanlış yaptım” deyip geri çıkarmaktadır. AKP-MHP faşist gerici iktidarı, Türkiye insanını birbirine düşürmüştür. Ülkeyi tümden bir iç savaşa sürüklemiştir. Kimse kimseyi sevemez hale gelmiştir. Ötesi, insanlar birbirleri hakkında böyle iftiralar üreten bir hale getirilmiştir.

Toplumsal ilişkiler orantısız davranışların ve ruhsal yansımaların etkisinde kan kaybetmektedir. İnsanların ruh hali devlet erkanınınki gibi giderek bozulmakta, halk bu baskı karşısında cinnet durumu yaşamaktadır. Anlamlı yaşam arayışı vardır ancak bunu bulmanın yöntemleri ve bedelleri yeterli değildir.

TEK ÇÖZÜM AKP-MHP FAŞİST İKTİDARININ YIKILMASIDIR

Yaşananlara paralel olarak insanın ve toplumsallığın değeri giderek düşürülmektedir. En fazla değer kaybeden konum siyasetçilik olmaktadır. Oysa Türkiye’de devrimci önderler üniversitelerdeyken en itibarlı olan okullar siyasal bilgiler fakülteleridir. Ama bu çok geride kalmıştır. Yine gazetecilik en fazla değer kaybeden mesleklerdendir. Böyle bir meslek AKP yandaşları ve Erdoğan karşısındaki kafa sallayıcılar sayesinde artık eski anlamını taşıyamaz oldu.

Tek çözüm vardır o da AKP-MHP faşist iktidarının yıkılmasıdır. AKP’nin ortaya çıkardığı siyasetçi profillerin toplumu gerilettiği, toplumu aptal yerine koyduğu ve nesneleştirdiği bilinmektedir. Bu tarz siyaset Türkiye toplumunu Türkiye’den kaçırtmakta, Türkiye’yi giderek sadece egemenler ve kölelerin barınacağı bir kampa çevirmektedir. Tarih boyunca uygarlıklar karşısında direnen, egemenliklere karşı mücadele eden komutanlar hep söylerler. Düşmanım olacaksa bile akıllı olsun derler.

2019 YILINI MEDETLE BİTİRDİLER, 2020 YILINA MEDET ÇIĞLIKLARIYLA GİRDİLER

ABD’nin katlettiği Kasım Süleymani’nin cenazesini milyonlar karşıladı. Peki, Türkiye’de kendisi bir mezar kazıcısı gibi ortalıkta dolaşarak askerden, anaların dizinden medet dileyen, yalvaran Süleyman’ın cenazesini kaç kişi karşılar? Zorunlu devlet erkanı dışında kimse katılmaz cenazesine. Böylelerinin cenaze zamanını kıldıracak hoca bile bulacağı şüphelidir. Zira öldükleri an saltanatları bitecektir. Erdoğan-Bahçeli ikilisinin adamıdır bu. Bu iki faşist diktatörün Türkiye insanına layık gördüğü Bakan budur. AKP-MHP’nin yönetici profili budur. Ve toplumu kendi konumlarından çok daha geriye çekmektedirler. Bundan dolayı AKP-MHP hükümeti gitmelidir.

İranlı General Kasım Süleymani ABD saldırısıyla katledildi. Oysa Ortadoğu’da esas gitmesi gereken Süleyman her an ona verilmiş soyadını boşa çıkarmanın acizliğini yaşayan biridir. Bu Süleyman öyle savaşmış değil, bir ülküsü yok, bir toplumsal değeri yok, bir inancı yok, mafyavari bir tarzda bir konuma gelmenin kendini kaybetmişliğinde ve bu konumu korumanın pervasızlığındadır. Bu Süleyman 2019 yılını medet ile bitirdi. 2020 yılına medet çığlıklarıyla girdi. Bir grup askeri ziyaret ederek fotoğraf çektirdi ve askerden medet uman yalvarışlarını yineledi.

Bir içişleri bakanı olarak darbeleyle itibarsızlıştırdıkları, komutanını kendilerine sözcü yaptıkları bir ordunun bir küçük birliğinden medet dilendi. “Bu PKK’yı bitirin de kurtulalım, hadi silin artık” dedi. Ardından da kaç bahar bitirme sözü verdiğini ve askere yalvarışlarını unutarak 2020 yılında PKK’yi bitireceğinin sözünü halka bir daha verdi. Anaların dizinde yalvar yakar görüntü vermeyi acizlik mi, güçlülük mü sandığı da bir muamma. Nihayetinde normal olmayan davranışlar AKP iktidarınca sergilenmeye devam ediyor. İktidarın bu haleti ruhiyesini izleyen halk ise tümden ne yapacağını bilmez durumdan intihar durumuna geçti. Türkiye’deki tüm intiharlar katliamdır ve bu katliamların sorumlusu AKP-MHP faşizminin saldırganlığıdır. Bunun tek çözümü, demokratik uluslaşma temelinde farklılıkların birlik içinde yaşayacağı sistemler kurmaktır.