Meclisin Kamer Gençle beraber en kıdemli üyesi ve şimdiki başkanı olan Cemil Çiçekin AKPliler tarafından Muhtıra olarak tanımlanan onbir maddelik Teröre karşı ulusal birlik belgesi tartışılmaya devam ediyor. Tartışma hem yöntem hem de içerik üzerinden gelişiyor. Böylece kendini çokbilmiş sanan ve kendine devlet görüntüsü veren Cemil Çiçek yalnız kalmış görünüyor.
Kendi partisi AKP ve benzerleri, eleştirileri içerikten çok yöntem üzerinden geliştiriyor. Açıktan yayınlamak yerine partilerle görüşmeliydi deniyor. Yani Meclis Başkanının haddini aştıðı, meclis başkanı gibi deðil de başbakan gibi davrandıðı ifade ediliyor. Hatta Muhtıraya benzeterek bir genelkurmay başkanı ya da bir cunta şefi gibi hareket ettiðini söyleyenler bile var.
AKPnin rahatsızlıðının iki boyutlu olduðu anlaşılıyor. Birisi; Cemil Çiçekin bu biçimde kendini cumhurbaşkanlıðına hazırlamakta olduðundan endişe ediliyor. Bu görüş açıkça dillendirilerek basında tartışılır hale getirilmiş durumda. Diðeri ise, AKPnin CHP ve MHP ile Cemil Çiçekin anladıðı biçimde bir araya gelmek istemediði görülüyor. AKP, CHP ve MHPyi kendi iktidarına ortak etmek deðil, iktidarının hizmetinde kullanmak istiyor. Yine BDP ve demokratik güçler karşısında AKPnin CHP ve MHP ile resmen ittifaka girmesi, AKPnin demokrasicilik oyununu bitirecek türden görünüyor ve AKP bu duruma düşmek istemiyor.
BDP ve diðer demokratik çevreler ise, Cemil Çiçek muhtırasını esas alarak içerik boyutunda eleştiriyor. En başta muhtıranın Terör tanımı kabul edilmiyor. Yine muhtıranın toplumu Ýkiye böleceði ifade ediliyor. Bu biçimde devletin bazı toplumsal çevreleri de arkasına alarak başta Kürtler olmak üzere demokratik topluma karşı yeni bir cadı avı uygulaması geliştireceðinden endişe ediliyor.
Kısaca meclisin en yaşlı ve kıdemli üyelerinden olan Cemil Çiçek, ortada yalnız başına kalmış gibi görünüyor. Peki Cemil Çiçek böyle bir tutumu neden geliştirdi? Bu denli siyasal gaf yapabilecek kadar deneyimsiz mi? Yoksa kendine verilmiş bir görevi mi yerine getiriyor? Böylece devlet ve parti çıkarları her zaman denk gelmediði için partiler tarafından yalnız bırakılmış mı oluyor? Mevcut durum bu tür sorular tarafından olayın irdelenmesini gerektiriyor.
1980lerden beri mecliste yer alan en kıdemli üyelerden biri olduðu dikkate alınırsa, Cemil Çiçekin siyasette gaf yapacak kadar acemi olduðu kesinlikle söylenemez. Hele hele hep kilit görevler yürüten, MGKye katılan biri olması, neredeyse son otuz yılın kanun sistemine damgasını vurması onun ne kadar siyaset kurdu olduðunu anlamaya yeter. Bu nedenle Cemil Çiçekin son tutumuyla da bir derin devlet görevini yürüttüðünü söylemek daha doðru görünüyor.
Bu noktada Cemil Çiçek kimliðini ve kişiliðini tanımak gerekiyor. Kendisinin ordudan siyasete transfer edildiði biliniyor. Orduda subayken bir biçimde emekli edilerek siyaset ortamına gönderiliyor. Ýnsanın aklına şu geliyor: Acaba Özel Harp Dairesinin bir elemanı olarak mı siyaset alanına geçti ya da gönderildi? Çünkü Cemil Çiçekin siyaset alanındaki yer ve davranışları tam da böyle bir kişiliði çaðrıştırıyor.
Kendisine Süleyman Demirelden daha çok bir Devlet adamı süsü veriyor. Söz ve hareketleriyle Devlet benim demeye getiriyor. Biz küçükken Devlet nedir veya kimdir? sorusuna aklımızdan Her halde Süleyman Demirel gibi bir şeydir düşüncesini geçirerek cevap verirdik. Her halde şimdinin küçükleri de Cemil Çiçeke bakarak devleti öðreniyorlar. Tabi Demirelin heybeti ile Cemil Çiçekin duruşu arasında çok fark var. Bu da devletin toplum nezdinde yıpranma ve zayıflama düzeyini gösteriyor.
Kimin ya da hangi partinin iktidar olurken derin devletle sorunu varsa Cemil Çiçeki hemen o partide ve yönetimin üst çekirdeði içinde görüyoruz. 1980lerde ANAP iktidarının deðişmez bakanları içinde. Sanki Turgut Özalı devlete kabul ettirme görevini üslenmiş gibi. 2000lerde AKPnin has elemanlarından ve Erdoðan hükümetlerinin en kudretli bakanlarından biri olarak ortaya çıkıyor. Önce adalet bakanı, ardından başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü, şimdi de meclis başkanı! Yani AKPnin kanun sistemini ayarlayan kişi. Herhalde Yeni anayasa yapıyoruz dedikleri bir zamanda sözde anayasayı yapması gereken kurum olan meclisin başına da bu nedenle getirildi.
Tabi Cemil Çiçekin bunlar dışında da görevleri var ve onlar çok daha önemli. Hep dar kabine içinde yer alıyor. Terörle Mücadele Üstkurulu üyeliði ve başkanlıðı yapıyor. Bu işe o kadar çok alışmış olmalı ki, meclis başkanı olmasına raðmen hala kendisini Terörle Mücadele Koordinatörü sanıyor. Ne bilelim, belkide koordinatörlük görevi devam ediyor. Çünkü bu Terörle Mücadele Koordinatörlüðü öyle bir iş ki, bir kere girince hiç bitmiyora benziyor. Kabinenin diðer koordinatör bakanı Beşir Atalayın durumu da bunu gösteriyor. Terör koordinatörü Cemil Çiçeke göre devletin yaptıðı her şey doðru ve haklı! Devlet isterse asar, isterse hapse atar! Ýstediði kadar baskı, terör ve sömürü uygular! Devlet olmak doðal olarak bu hakkı veriyor. Orduyu ve çeşit çeşit polisi bu amaçla eðitip örgütlüyor ve besliyor!
Yine aynı Cemil Çiçeke göre devlete her tür karşı çıkış ve mücadele ise tartışmasız terörizm! Özgürlük ve eşitlik istemek Terörist olmak için yetiyor. Hele Kürtlerin özgürlüðünü ve eşitliðini istemek, bunun için mücadele etmek Baş teröristlik oluyor. Aslında Cemil Çiçeke göre Kürdün varlıðından söz etmek bile en tehlikeli terörist olmaktır. Cemil Çiçekin düşünceleri Ergenekoncu olarak yargılananların ırkçı-şoven milliyetçiliðinden hiç de farklı deðildir. Aslında O, katıksız bir Kürt inkarcısı ve faşist Türkçüdür.
Gerçek böyle olmasına raðmen, hala bazıları Cemil Çiçek başkanlıðında Yeni sivil ve demokratik bir anayasa yapılabileceðini sanmaktadır. Halbuki O, demagoji yapsın, oyalansın ve MHPyi idare etsin diye bu göreve getirildi. Dolayısıyla toplumu ondan beklentili tutmak, Türkiyenin demokratikleşmesine ve Kürt sorununun çözümüne en büyük zararı vermektedir. Bu konuda uyanmak ve doðru tutum sahibi olmak gerekiyor.
Cemil Çiçek, bir cunta şefi gibi davranıp muhtıra vererek, herkesi PKKye karşı birlik olmaya çaðırıyor. PKKnin ve dolayısıyla Kürt Özgürlük mücadelesinin Ýnsanlık suçu düzeyinde bir terörizm olduðunu iddia ediyor. Halbuki zaman zaman yaptıðı bazı hatalara raðmen, tarih içinde kurallı ve ilkeli mücadele yürüten tek ulusal özgürlük hareketi PKKdir. PKKnin kabahati dünyadaki emsallerine göre en azdır. Buna inanmayan herkes gereken araştırmayı yapabilir. Sonuçta bu gerçeði mutlaka görecektir.
Buna karşılık, Cemil Çiçekin derin başkanlıðını yaptıðı devletin icraatları nedir? Cemil Çiçek 12 Eylül rejiminin derin yöneticilerinden olmuştur. Peki 12 Eylül rejiminin kirli terörist bilançosu nasıldır? Son on yıldır da AKP yönetimini gizliden örgütlüyor. Peki son on yıldır devlet güçleri, ordu ve polis kaç kişi öldürdü? Ne kadar insan siyasetten tutuklandı ve işkence gördü? Kürtlere karşı polis terörü hangi düzeyde uygulandı? Bu on yılda Kürt soykırımının başarısı için neler yapıldı?
Dolayısıyla Cemil Çiçeke sormak gerekiyor: Sen hangi terörden söz ediyorsun? Soykırıma karşı gelişen Kürt direnişi mi, yoksa Kürtler üzerinde uygulanan soykırım mı insanlık suçu? Kürt Özgürlük hareketine karşı mı, yoksa Kürtler üzerinde soykırım uygulayan TC devlet terörüne karşı mı herkes birleşmeli?
Cemil Çiçek bilmeli ki, Kürdü susturup her türlü yalanı gerçek gibi topluma yedirmenin devri geçti! Hele hele saflıðından yararlanarak Kürdü kandırmanın devri ise çoktan geçti! Herkes aklını başına toplamalı ve de haddini bilmeli!..
Kaynak: Yeni Özgür Politika