Cemil Bayık: Hükümet ikinci aşamaya ciddi yaklaşmalı
Cemil Bayık: Hükümet ikinci aşamaya ciddi yaklaşmalı
Cemil Bayık: Hükümet ikinci aşamaya ciddi yaklaşmalı
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, demokratik çözüm sürecinin ikinci aşaması için Türk hükümetini “ciddiyete” davet etti. Bayık, “Türk devleti ve hükümeti ikinci aşamaya, önderliğe, PKK’ye ve Kürt halkına ciddi yaklaşmalıdır. Şimdiye kadar geliştirilen yaklaşımları doğru ve ciddi görmüyoruz” dedi. AKP hükümetinin çözümü geliştirmediğini ifade eden Bayık, “Eğer Önderliğin koşullarında bir değişim olmazsa, karakol, yol ve baraj yapımları durmazsa, çetelerin sayısının artırılmasından vaz geçilmezse, İmralı’da gerçekleşen mutabakat çerçevesinde adımlar atılmazsa biz, halkımız ve demokrasi güçleri bunları kabul edemeyiz” diye belirtti.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın Kongra-Gel 9. Genel Kurulu’nda yaptığı kapanış konuşması daha geniş hali ile ilk kez ANF’de yayınlanıyor. 9. Genel Kurul, 30 Haziran-5 Temmuz tarihleri arasında gerillanın denetimindeki alanlarda 162 delegenin katılımı ile toplanmıştı. Genel Kurul’da KCK sisteminde değişikliklere gidilirken, KCK Yürüme Konseyi Eşbaşkanlığı’nda Cemil Bayık ile Besê Hozat seçilmişti.
Cemil Bayık, kapanış konuşmasında birçok konuda önemli mesajlar verdi. Suriye’deki Kürtlerin rolüne dikkat çeken Bayık, “Kürtler olmaksızın yeni bir Suriye inşa edilemeyecektir” vurgusunda bulundu.
Türk devleti ile yürütülen demokratik çözüm sürecine ilişkin hükümetin yaklaşımını değerlendiren Bayık, “Türk devleti ve hükümeti ikinci aşamaya, önderliğe, PKK’ye ve Kürt halkına ciddi yaklaşmalıdır. Şimdiye kadar geliştirilen yaklaşımları doğru ve ciddi görmüyoruz” şeklinde konuştu.
Bayık, KCK sistemi, Kürt özgürlük mücadelesinde kadının rolü, bu mücadelenin diğer halklar, inançlar ve kültürlerle ilişkilerini değerlendirdi. Kadın özgürlük çizgisi için “üçüncü çizgimizin kimliği olmuştur” diyen Bayık, “KCK sistemi, temel ayakları olan akademiler, komünler, kooperatifler, topluluklar ekonomisi ile geliştirilecektir. Bunlar üzerinden de her yerde meclisler kurmamız gerekecektir” ifadelerini kullandı.
Bayık’ın konuşmasından diğer bazı başlıklar şöyle:
-Demokratik siyaset temelinde sistemi inşa çalışması, aynı zamanda serhildanları yükseltme çalışmalarıdır.
-Hareketimiz her zaman Alevilerin kendi inancı ve kültürüyle özgürce yaşamasından yana olmuştur. Alevilerin inanç ve kültür özgürlüğünü her zaman desteklemiştir. Alevilere ilk sahip çıkan da Apocu hareket olmuştur.
-Kürt Özgürlük Hareketi tüm insanlığın, tüm inançların, etnisitelerin ve ezilenlerin Özgürlük Hareketi’dir.
-Biz özgürlük ve demokrasi arayışı olan tüm inanç, etnisite ve kültürleri, Süryaniler, Ermeniler, Yahudiler ve Rumları da özgürlük mücadelesi yanında, içinde daha güçlü yer almaya çağırıyoruz.
-Türkiye'nin demokrasi güçleri bizim ittifakımız ve stratejik müttefikimizdir.
-Bugün dost-düşman herkes, hareketimizin Ortadoğu dengelerini etkileyen en büyük siyasi güçlerden olduğunu kabul etmektedir.
İşte Bayık’ın kapanış konuşmasının daha önce yayınlanmamış bölümleri:
“Önümüzdeki dönemde Önderliğin perspektifi ve talimatı doğrultusunda yeni bir model geliştiriyoruz. Bundan sonra eşbaşkan modeliyle çalışmalarımızı yürüteceğiz. Bu model, Hareketimizin geldiği düzeyi göstermektedir. Bu modelin pratikleşmesiyle birlikte hareketimizde yönetim düzeyinde demokratikleşme ve birbirini tamamlamanın daha fazla gelişeceğine ve derinleşeceğini inanıyorum. Eşbaşkanlık, sadece iki kişinin ortak yönetim olması değildir. Ondan öte ideolojik ve örgütsel anlamlar taşımaktadır. Bunun sorumluluğu doğru anlaşılıp pratikte gerekleri yerine getirildiğinde önemli sonuçlar alacağımıza inanıyorum.
Bu genel kurulla birlikte KCK sisteminin daha iyi pratikleştirilmesinin zemini de güçlendi. Gelişen tartışmalar ve alınan kararlar, buna hizmet edecektir. Demokratik konfederalizme dayalı demokratik ulusu yaratacağımıza ve demokratik özerkliği daha güçlü geliştireceğimize inanıyorum.
Kongre gerek Kürt tarihi gerekse hareketimizin tarihi açısından çok önemli bir dönemde gerçekleşti. Ortadoğu yeniden dizayn edilmeye, yeni dengeler oluşturulmaya çalışılmaktadır. Güçler arasında süren mücadele ve yürütülen savaş bunun içindir. Bu savaşın daha da devam edeceği anlaşılmaktadır. Fakat giderek yeni dengeler de oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak bu öyle kolay gerçekleşecek bir durum değildir.
Suriye ve Mısır’da yaşanan gelişmeler, nasıl bir siyasal ortamda kongre gerçekleştirdiğimizi ortaya koymaktadır. Çok önemli bir siyasi ortam ve büyük bir savaşın ortasında kongremizi gerçekleştirdik. Bu savaş ortamının bizim için büyük avantaj ve dezavantajları vardır. Böylesi bir süreçte politik ve eylemsel adımlar olarak yaratıcı ve etkili olabilirsek dezavantajları azaltıp avantajları çoğaltabilir, önemli sonuçlara ulaşabiliriz. İdeolojik, politik ve örgütsel olarak bölgenin en hazırlıklı hareketi olduğumuzdan mevcut siyasal ortamda kazanma avantajı en fazla olan halk ve hareket biziz.
Mısır ve Suriye’deki gelişmeler, bizden daha doğru bir siyaset izlememizi, daha başarılı mücadele ederek pratikleşmemizi istemektedir. Mısır’da gelişen darbe, iktidarcı sömürücü güçler arasındaki mücadele olup halkların talep ve özlemlerinin dikkate alınmadığının, karşılanmadığının ifadesidir. Bölge halkları bu iktidar mücadelesinden, darbeden daha doğru dersler ve önemli sonuçlar çıkaracaktır. Çünkü bu iktidar güçleri arasındaki mücadele halkların umut, beklenti ve taleplerini karşılamaktan ve gerçekleştirmekten uzaktır. Mısır ve Suriye’deki durum, bunu net ortaya koymuştur. Bu gelişme Türk devletini ve AKP hükümetini daha da zorlayacaktır.
Bu gelişmeler, kapitalist modernite sistemiyle statükocu işbirlikçi güçlerin artık eskisi gibi, bölge halklarını kolay kontrol edemeyeceklerini de açığa çıkarmıştır. Bu gerçeklik, Önder Apo’nun demokratik modernite olarak tanımladığı paradigmasının en doğru seçenek olduğunu göstermiş, halkların seçeneği ve umudu haline getirmiştir. İktidar çatışmaları altında halkların acı çektiği ortamda bu çizginin doğruluğu ve çözüm gücü daha iyi anlaşılmaktadır. Ortadoğu'nun tüm sorunlarının çözüm gücü olacak ideolojik ve siyasi seçenek Önder Apo'nun çizgisidir. Önder Apo’nun bu çizgisi esas alınırsa Ortadoğu’da halkların kardeşliği, özgürlüğü ve demokratikleşmesi mücadelesinde başarı sağlanabilir. Ortadoğu halkları ancak önderliğimizin üçüncü çizgisini kendilerine esas alırlarsa iktidar mücadelelerinde ezilmekten, zulüm ve katliamlardan kendilerini kurtarabileceklerdir.
KÜRTLER OLMAKSIZIN YENİ BİR SURİYE İNŞA EDİLEMEZ
9. Genel Kurulumuz da önderliğimizin bu üçüncü çizgisinin doğru ve başarılı olduğunu, bunun dışında Ortadoğu halklarının talep ve beklentilerine cevap olacak bir çizgi olmadığını tespit etti. Kongre bu doğrultudaki politikalarında ısrar edilerek bunun araç ve yöntemleri geliştirilerek daha büyük başarıların gerçekleştirilmesi irade ve kararına varmıştır. Bu çizgide ısrar edersek tüm Kürdistan parçalarında yürüttüğümüz özgürlük ve demokrasi mücadelesini daha da güçlendirip başarı kazanacağımız gibi, tüm Ortadoğu’da halkların özgürlük ve demokrasi umudu da oluruz. Bu çizgide ısrar ederek sadece Kürt halkı açısından değil, bölge halkları ve insanlık açısından tarihi bir rol oynayabiliriz. Şimdiden görülüyor ki yeni demokratik Suriye’nin inşasında Kürtler önemli bir rol oynayacak ve ilerde bu rol tüm Ortadoğu çapında etkili olacaktır. Kimi çevreler bunu şimdiden dillendirmektedir. Artık Kürtler olmaksızın yeni bir Suriye inşa edilemeyecektir.
Yaklaşık 40 yıldır Kürdistan’da büyük bir mücadele yürütmekteyiz. Bu mücadele büyük değerler, önemli gelişmeler yaratmıştır. Artık resmi olmasa da fiili olarak bu hareketin ve halkın gücü, varlığı kabul edilmektedir. Bölge halklarının kaderini tayin edecek olan da bu Apocu hareket ve Kürt halkıdır.
Bugün Rojava halkımız gerçekleştirdiği devrimle önemli bir atılım yapmış, bir statü kazanmaya başlamıştır. Ortadoğu’nun ve onun merkezinde yer alan Suriye’de, Rojava’da yaşanan bu önemli gelişmelerde, Rojava’nın bir statü kazanmaya doğru gitmesinde önderliğin çalışmaları büyük etkide bulunmuştur.
GÜNEY’DEKİ STATÜNÜN KAZANILMASINDA APOCU HAREKETİN EMEĞİ VAR
Bugün Güney Kürdistan’da henüz tam istenen düzeyde olmasa da bir statü gelişmiştir. Bu statünün kazanılmasında da Apocu hareketin önemli emeği ve rolü vardır. Kürt Özgürlük Hareketi'nin 40 yıllık zorlu mücadelesi olmasaydı ve bu günlere ulaşmasaydı güneydeki bu statünün elde edilmesi zor olurdu. Aynı şekilde Doğu Kürdistan’da da bugün halkımızın özgürlük ve demokrasi özleminin ve mücadelesinin yükselmesinde 40 yıldır yürüttüğümüz özgürlük mücadelesinin etkisi çok büyüktür.
Sömürgeci Türk devleti 2012 yılında hareketimizi ezmek, bitirmek istedi. Bunun için tüm imkanlarını sınırsız seferber etti ve sonuç almak istedi. Buna karşı başta İmralı’da Önder Apo, dağlarda kahraman gerillamız, Türkiye zindanlarında binlerce yurtseverimiz, kadromuz tarihi bir direniş sergiledi. Bunun yanında Rojava’da halkımız bir devrim gerçekleştirdi. Tüm bunların birbirini tamamlaması sonucunda hareket üzerinde yürütülen tasfiye planı tasfiye edildi, sömürgeci devletin tüm politikaları boşa çıkarıldı. Bu durum, Türk devletini İmralı’da Önder Apo’yla müzakere masasına oturtup diyalog geliştirmeye mecbur etti. Türk devleti ve hükümeti önderlikle diyaloga girmişse bu, halkımızın ve hareketin büyük direnişi ve gücü sayesinde olmuştur. Önderlik de hareketin bu gücü ve direnişinin yarattığı sonuçlara dayanarak bu yeni süreci geliştirmiştir. Hem kapitalist modernist sistemin hem AKP’nin çok sıkıştığını ve birçok yönden iflas ettiğini görerek bu tarihi hamleyi ve süreci geliştirdi. Bu nedenle hepimize düşen görev, zamanında sorumluluklarımızı başarıyla yerine getirmek, önderliğin başlattığı süreci başarıya götürmek için çabamızı artırmaktır.
Tüm kadro ve çalışanlarımız bu sürece hiçbir kaygı ve tereddüt taşımadan, kararlıca ve cesaretle katılmalı, tüm yetenek, enerji ve imkanlarını bunun için seferber etmeli ki görev ve sorumluluklarını zamanında başarıyla yerine getirebilsin.
Bu süreçte en yanlış ve tehlikeli yaklaşım, mücadele etmeden bu sürecin başarıya gideceğini düşünmektir.
Bu tarihi hamlenin başarısı tamamıyla bilinçlenmeye ve anlam derinliğine, önderlik çizgisinde kendini her gün yeniden yaratarak bu temelde örgütlenmeye, halk içinde örgütü geliştirmeye bağlıdır. Toplumda demokratik siyaseti geliştirme, tabandan örgütlemeyi esas alma, serhildanları yükseltme, süreci ve önderliğin hamlesini başarıya götürecek temel yaklaşımdır. Önderlik bizim için demokratik siyaseti esas gördü. Bunun anlamı; toplumu ve kendini örgütleme, bunun demokratik sistemini kurma ve serhildanları geliştirmedir.
AKP ÇÖZÜMÜ GELİŞTİRMİYOR
Yeni bir süreç geliştirdik. Bu sürecin gelişmesi için esir askerleri serbest bıraktık, ateşkes ilan ettik, gerillanın kuzeyden çekilmesi kararı aldık ve kalıcı çatışmasızlığı sağladık. Bu temelde Kürt sorununun çözümü, Türkiye ve Ortadoğu’da demokrasinin gelişmesi için gereken siyasi ortamı yarattık. Bu durum Türkiye kamuoyunda çözüm umudunu güçlendirdi. Kürt halkında da sorunun siyasal demokratik çözümüne dönük beklentileri arttırdı. Kürdistan, Türkiye ve uluslararası kamuoyunda “Kürt özgürlük hareketi ve Önder Apo atması gereken adımları attı, üzerine düşeni yaptı; artık Türk devleti ve AKP hükümetinin adım atması gerekir” ortak düşüncesi gelişti. Birçok çevre Türk devleti ve AKP hükümetinden bu yönde somut adımlar atmasını talep etti. Bu talepler karşısında hükümet çok ciddi bir sıkışma yaşadı. Önder Apo, hareketimiz ve halkımız üzerine düşeni yaptı ve birinci aşamayı başarıyla tamamladı. Ancak Türk devleti ve hükümeti üzerine düşeni yapmadı. Atması gereken adımları atmadı, ikinci aşamaya geçmedi. Halen de ciddi somut adımlar atmaya pek istekli değil. Sürece ve ikinci aşamaya basit yaklaşmakta, gevşetmek ve süreci geri çekmek suretiyle süreci kendi kontrolüne geçirmeye çalışmaktadır. Önümüzde seçimler var. Bazı söylemlerle çözüm umudunu diri tutup bu süreci atlatma, seçimlere çatışmasızlık ortamında girme hesabını yapıyor. Bu basit bir hesaptır. Türk devleti ve hükümeti ikinci aşamaya, önderliğe, PKK’ye ve Kürt halkına ciddi yaklaşmalıdır. Şimdiye kadar geliştirilen yaklaşımları doğru ve ciddi görmüyoruz. Önderliğin koşulları değiştirilmeli, sürece aktif katılımı sağlanmalı ve özgürlüğü için adımlar atılmalıydı. Ne Önderliğin koşullarında herhangi bir değişiklik oldu, ne de demokratik siyasetin önünü açacak her hangi bir yasal düzenleme gerçekleşti. Aksine yeni karakollar, barajlar yapılıyor, korucuların sayısı artırılıyor. Tüm bunlardan anlaşılıyor ki AKP çözümü geliştirmiyor, aksine savaş hazırlığı yapıyor.
Eğer Önderliğin koşullarında bir değişim olmazsa, karakol, yol ve baraj yapımları durmazsa, çetelerin sayısının artırılmasından vaz geçilmezse, İmralı’da gerçekleşen mutabakat çerçevesinde adımlar atılmazsa biz, halkımız ve demokrasi güçleri bunları kabul edemeyiz.
40 YILLIK TECRÜBE
Önder Apo bu kongrede seçilen yönetimimize, tüm hareketimize ve halkımıza bu süreci dikkatle takip etmemiz, nasıl yürüdüğünü gözetmemiz ve ona göre gereken tutumu almamız sorumluluğunu verdi. 9. Genel kurulda da bu temelde tartışmalar, perspektifler geliştirildi.
40 yılık mücadele ve özelde de 1999-2004 tecrübemiz var. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin başarıya götürdüğünü, neyin kaybettirdiğini anlamak bu süreçte daha kolaylaşmıştır.
Bu süreçte önderliğin de belirtiği meşru savunma güçlerimiz kendilerini ideolojik, örgütsel ve meşru savunma anlamında daha güçlü eğitmeli, büyütmeli ve sağlamlaştırmalıdır. Savaş olsun olmasın, HPG’nin hareketimiz ve halkımız için taşıdığı bir anlam, oynadığı bir rol vardır. Ortadoğu büyük bir savaş içindedir. Bu savaş ağırlıkta da Kürdistan’da sürmektedir. Kürt sorunu kalıcı çözüme kavuşana kadar halkımızın savunması ve güvenliği için HPG’nin sağlam duruşu her şeyden önemlidir. HPG kendini geliştirip sağlam bir duruş sergilemez ve hazırlıklarını iyi yapmazsa, o zaman süreç tehlikeye girer. Bu gaflet olur.
İster Önderliğimizin başlattığı demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa hamlesi çerçevesinde demokratik siyaseti tüm boyutuyla harekete geçirerek, ister Meşru Savunma direnişini ve Devrimci Halk Savaşı Direnişini geliştirerek olsun bu mücadeleden başarıyla çıkacağımıza kuşkumuz yoktur.
Bugün kadın özgürlük çizgisi, üçüncü çizgimizin kimliği olmuştur. Kürt kadını Ortadoğu’da kardeşliğin, eşitliğin ve özgürlükçü demokratik gelişmelerin öncü gücü haline gelmiştir. İnsanlığın ve toplumsallığın kök hücresi olan kültürü yaratan Kürt kadını, bugün de Ortadoğu’da özgür ve demokratik yaşamı yaratmada tarihin başlangıcına benzer, hatta ondan daha büyük bir tarihi rol oynamaktadır. Kadın özgürlük mücadelesi bu karakteriyle hareketimizin başarısı için büyük bir zemin yaratmış, özgürlük ve demokrasi mücadelemizin en temel gücü olmuştur.
Bugün Önderliğin kadın şahsında insanlığı, toplumsallığı, adaleti ayağa kaldırıp diriltmesi tüm gerici güçlerin hedefi haline gelmesinin en temel nedenidir. Bu nedenle tüm gerici güçler Önderliğe ve Önderlik şahsında kadına, topluma ve insanlığa karşı büyük bir düşmanlık geliştirmektedir. Madem ki önderlik şahsında bu düşmanlık geliştiriliyor, o halde bizler de önderliğin özgürlüğünü tek hedefimiz haline getirmeliyiz.
Önderlik sadece Kürt halkı ve kadını için değil, insanlık için bazı temel değerler yaratmış, herkese bir şeyler kazandırmıştır. Bu yüzden önderlik özgürleşmeden ne çözüm, barış, huzur, ne de istikrar gelişebilir. Barışın ve huzurun yolu önderliğin özgürlüğünden geçer. Önderlik özgürleşmeden Kürt halkı asla özgürleşemez. Önderliği esaret altında olan bir halkın özgürlüğünden söz edilebilir mi? Kimileri bazı saptırma ve çarpıtmalara gitse de, bizim buna kulak asacak bir durumumuz ve zamanımız yoktur. Tam tersine önderliğin özgürlüğünü her zamankinden daha fazla esas alacağız.
HER YERDE MECLİSLER KURULMALI
KCK sistemi, temel ayakları olan akademiler, komünler, kooperatifler, topluluklar ekonomisi ile geliştirilecektir. Bunlar üzerinden de her yerde meclisler kurmamız gerekecektir. Bu kongre tüm bunları tartıştı, açığa çıkardı, gerekli kararları da aldı ve bunların tam bir seferberlik ruhuyla pratikleşmesinin gereğini ortaya koydu. Önderliğimizin sivil toplumu yaratmak olarak tanımladığı ve demokratik özerkliği de içeren, demokratik siyaset çalışması özünde budur. Demokratik siyaset, bu temel ayaklar üzerinden gelişecektir.
Demokratik siyaset temelinde sistemi inşa çalışması, aynı zamanda serhildanları yükseltme çalışmalarıdır. Bu açıdan önümüzdeki dönemin temel çalışma tarzı her alanda yaygın örgütlenmeler oluşturma, demokratik siyaseti, bu temelde demokratik konfederalizmi kurma ve serhildanları geliştirme olmalıdır.
Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde Önder Apo sadece Kürtlere değil, Türkiye'deki tüm etnik ve inanç topluluklarına, emekçilere sorumluluk verdi, bunun çağrısını yaptı. Türkiye'nin demokratikleşmesinin demokrasi güçleriyle birlikte gerçekleşeceğini söyledi. Her konuşmasında buna vurgu yapmaktadır.
ALEVİLER DEMOKRATİKLEŞMENİN TEMEL GÜÇLERİNDENDİR
Ezilen, horlanan, hakaret, baskı ve katliamlara maruz kalan ve kendisi olarak yaşamaktan alıkonan, bu nedenle Türkiye'nin en temel demokrasi güçlerinden olan Aleviler de demokratikleşmenin temel güçlerindendir. Hareketimiz her zaman Alevilerin kendi inancı ve kültürüyle özgürce yaşamasından yana olmuştur. Alevilerin inanç ve kültür özgürlüğünü her zaman desteklemiştir. Alevilere ilk sahip çıkan da Apocu hareket olmuştur. Özgürlük Mücadelesi’nde binlerce Alevi Kürt genci şehit düşmüştür. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde büyük bedeller ödemiştir. Önder Apo kendini daima Alevilere yakın görmüştür. Bu açıdan Alevilerin yeri iktidar güçlerinin yanı değil, Kürtlerin, özgürlük ve demokrasi güçlerinin yanıdır. Bundan başka her tutum Alevi gerçeğine ve tarihine ters davranmak olur. Bu açıdan demokrasi karşıtı, siyasal çözüm karşıtı güçler ve CHP gibi çevrelerce manipüle edilmek istenen Aleviler; üzerlerinde oynanan büyük oyunları da görüp bu tür istismarcı çevrelere tutum almalı, özgürlük mücadelemizle yan yana demokrasi güçlerinin içinde yer almalıdır. Alevilerden beklenen ve kendilerine layık olan da budur. Alevilerin tek politikası Türkiye'yi demokratikleştirme mücadelesi olmalıdır. Bu da ancak başta Özgürlük Hareketi olmak üzere demokrasi güçleriyle birlikte olmakla gerçekleşir.
KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ TÜM ETNİSİTE VE EZİLENLERİN HAREKETİDİR
Kürt Özgürlük Hareketi tüm insanlığın, tüm inançların, etnisitelerin ve ezilenlerin Özgürlük Hareketi’dir. Bu Hareketin hakikati budur. Bu nedenle farklı dinsel inanca ve etnik kökene sahip birçok insan bu Harekette yer almıştır. Dikkat edilirse bu hareketin ilk oluşumunda, kuruluşunda Önder Apo’yla birlikte yer alan Haki Karer ve Kemal Pir arkadaşlar ne Kürt’tür, ne de Kürdistanlıdırlar. Bu da hareketimizin ve Önder Apo’nun karakterini ortaya koymaktadır. Bu açıdan bu Hareketi yalnızca Kürtlerin hareketi olarak görmek doğru değildir. Bu Hareket aynı zamanda Alevilerin, Êzidilerin, Süryanilerin, Ermenilerin ve diğer Hıristiyanların özgürlük ve demokrasi isteyen, zulme karşı duran herkesin Hareketidir. Bu Hareketi herkes böyle anlamalıdır.
Aleviler kadar Êzidi halkımız da bu Hareketimizin temel duyarlılıklarındandır. Bizlere tarihin mirası olan Êzidiler zaten bu Hareketin kopmaz parçasıdır. Önder Apo'nun Êzidilere ilgisi çok fazladır. Onların inançlarını özgür yaşaması konusunda titizdir. Onlar için mücadele etmiştir. Halen bizlere verdiği perspektif ve talimatlar Êzidilere sahip çıkmamız ve onları savunmamız yönündedir. Çünkü Êzidilere sahip çıkmak özünde Kürt’e, Kürtlüğe sahip çıkmaktır.
FARKLI KÜLTÜR VE HALKLARA ÇAĞRI
Biz özgürlük ve demokrasi arayışı olan tüm inanç, etnisite ve kültürleri, Süryaniler, Ermeniler, Yahudiler ve Rumları da özgürlük mücadelesi yanında, içinde daha güçlü yer almaya çağırıyoruz. Belki bazı lobiler ve güçler Kürt sorununun çözülmesini kendi çıkarlarına görmeyebilirler. Bu yanlış bir tutumdur. Kaldı ki bunlar küçük bir kesimdir. Ama doğru olan, bunlar dışında kalan ve zulme karşı duran, özgürlük ve demokrasi isteyen büyük kesimlerin Kürtlerle birlikte Türkiye'nin demokratikleşmesinde yer almasıdır. Kürdistan zaten Ermeni, Süryani, Arap, Türkmen, Kürt ve birçok farklı etnik ve dinsel topluluğun yaşadığı ortak vatandır. Kürdistan, insanlık değerlerine bağlı tüm toplulukların demokratik ulusunun ortak vatanıdır. Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde herkesi kardeşçe bir arada yaşamaya, bunun için de demokrasi mücadelesi içinde yer almaya çağırıyoruz.
TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİ GÜÇLERİ STRATEJİK MÜTTEFİKİMİZDİR
Türkiye'nin demokrasi güçleri bizim ittifakımız ve stratejik müttefikimizdir. Bu eskiden de böyleydi, bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır. Bu açıdan sömürgeciliğe, faşizme ve egemen güçlere karşı Türkiye devrimci-demokratik güçleriyle ortak örgütlenme ve mücadeleyi, ittifakımızı daha da güçlendirmemiz gerekmektedir. Türkiye’de ne kadar demokrasi gücü varsa Kürtlerle birlikte özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütmeli, sömürgeciliğe ve kültürel soykırıma karşı durmalıdır. Demokrasi ve özgür yaşam konusunda ortak kadere mahkum durumumdayız. Bu açıdan Kürtlerle yan yana yürümek en az Kürtler kadar Türkiye demokrasi güçlerine ve Türkiye halkına da kazandıracaktır.
Kültürel soykırımcı sömürgeci güçler on yıllardır Türkiye demokrasi güçleriyle Kürt Özgürlük Hareketi'nin birleşmesini istememiştir. Çünkü bunu sömürücü ve baskıcı egemenliklerinin sonu olarak görmüşlerdir. Şimdiye kadar belki birçok sebeple Hareketimize mesafeli duruyorlardı. Artık bu duruma son verme zamanıdır. Uzak duranlar da artık gelişmelerinin Kürt Özgürlük Hareketiyle ilişkilenmeleriyle mümkün olacağını görmeliler. Bunu yapmamaları ve ortak mücadeleye gelmemeleri halinde gelişmeleri bir yana kendilerini korumaları bile mümkün olmayacaktır. Varlığını korumak, gelişmek ve hedeflerine ulaşmak istiyorlarsa bunun yolu Kürt Özgürlük Hareketiyle ortak hareket etmekten geçer. Türkiye’deki demokrasi güçleri, tüm Türkiye halkları, her tür dinsel inanca bağlı olanlar, faşizme, sömürgeciliğe, zulme karşı duranlar, özgürlük ve demokrasi için mücadele edenler kaderlerini Kürt Özgürlük Hareketiyle birleştirmelidir. Gezi parkı direnişi Türkiye demokrasi güçleriyle Kürt demokrasi güçlerinin ortak hareket etmesinin önemini ve nasıl sonuçlar vereceğini göstermiştir. Bu açıdan Türkiye'nin tüm yelpazedeki demokrasi güçlerini Önder Apo'nun demokratikleşme ve özgürleşme hamlesine ortak olmaya ve mücadeleyi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz.
KÜRT HAREKETİ ORTADOĞU DENGELERİNİ ETKİLİYOR
Kongremiz Önder Apo'nun Newroz mesajının sadece Kürdistan ve Türkiye için değil, tüm Ortadoğu'nun demokratikleşme ve özgürleşme çağrısı olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Türkiye'nin demokratikleşmesi, Ortadoğu'nun demokratikleşme temelinde daha özgür ve daha bağımsız yaşamasını getirecektir. Bizim ideolojik ve siyasi çizgimiz üçüncü çizgidir. Esas olarak da Ortadoğu'nun özgürleşme çizgisidir. Özgürlük Hareketi'nin mücadelesi hiçbir ülkeye ve halka karşı değildir. Bu nedenle Ortadoğu'nun tüm siyasi güçlerini, halklarını, kanaat önderlerini, aydın ve yazarlarını Önderliğin demokratik çözüm hamlesine sahiplenmeye çağırıyoruz. Önder Apo'nun Ortadoğu için öngördüğü siyasi projeden tüm halklar kazançlı çıkacaktır. Tüm Ortadoğu demokratikleşme temelinde huzur ve istikrara kavuşacaktır.
Kürt halkı, Ortadoğu halkları ve insanlık için başlattığımız büyük özgürlük yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz. Bunun sonuçları da kuşkusuz büyük olacaktır.
Bugün dost-düşman herkes, hareketimizin Ortadoğu dengelerini etkileyen en büyük siyasi güçlerden olduğunu kabul etmektedir. Bu hareket kürt halkını bölgenin birinci gücü konumuna yükseltmiştir. İtiraf edilsin veya edilmesin, bu gerçeği herkes bilmektedir. Bu düzeye büyük bir savaşla, zorlu ve çok acılı bir mücadeleyle, ağır bedeller vererek ve büyük değerler yaratarak geldik. Bu düzeye gelmemizde Başkan Apo'nun Önderliği ve emeği, şehitlerimizin kahramanlığı ve halkımızın fedakarlığı esaslı rol oynamıştır. Bunca zorluk, direniş, bedel ve emek olmasaydı elbette özgürlüğü hak edemezdik. Tüm bunların sonucunda bugün özgürlüğü hak etmiş bulunuyoruz. Artık hak ettiğimiz özgürlüğü yaşamanın, bunu gerçeğe dönüştürmenin zamanıdır. Önderlik Newroz’da hak ettiğimiz özgürlüğü gerçekleştirmenin çağrısını, projesini, hamlesini geliştirdi, stratejisini, manifestosunu ilan etti. Pratikte de bunu adım adım geliştiriyor, mücadelesini veriyor. Bize düşen de bunu tamamlayacak, artık nihai sonuca gidecek son adımı atmaktır. Halk ve hareket olarak ulaştığımız mücadele düzeyini zaferle sonuçlandırmak için beynimizi, yüreğimizi şaha kaldırıp büyük bir kararlılık ve cesaretle yürümeliyiz. Gelinen düzeyi halkımızın özgür ve demokratik yaşamıyla taçlandırarak tüm Ortadoğu'nun özgür ve demokratik yaşamının önünü açma fırsatı önümüzde durmaktadır. Bu temelde genel kurula katılan tüm delegeleri, kadro ve çalışan arkadaşları, halkımızı dönem görevlerini başarıyla üstlenmeye ve tarihsel sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyor, selam ve saygılarımı sunuyorum. Hepinize başarı diliyorum.”