Canavar... –Günay Aslan

Canavar... –Günay Aslan

Nietzsche, ‘canavarla savaş ama, canavara benzeme’diyor.

‘Lanetli düşünür‘, insanın zaman içinde savaştıðı düşmanına benzemesi tehlikesi olduðunun altını çiziyor ve bu konuda dikkatli olunması gerektiði öðüdünü veriyor.

Nietzsche’nin öðüdüne içinden geçmekte olduðumuz dönemde her zamankinden daha çok ihtiyacımız var!

Zira, Kürtlerin Türk devletine karşı verdikleri mücadelede sahip oldukları en büyük güç ahlaki üstünlükleridir ve bunun devam etmesi gerekmektedir.

Ahlaki üstünlük Kürtlerin biricik gücü ve aynı zamanda özgür geleceðidir.

Bu nedenle şartlar ne olursa olsun bunu gölgeleyecek eylem ve yaklaşımlardan özellikle kaçınmak gerekiyor.

Kirli savaşla alakası olmayan, hatta o savaşın maðduru durumundaki insanların zarar görmesine yol açan vicdan yaralayıcı eylemler, Kürtleri haklı kavgalarında haksız konuma düşürmekten; meşru özgürlük mücadelelerini gölgelemekten başka bir sonuç vermez.

Bu nedenle Antep’teki bombalı saldırıyı kınamak kadar, ikircikli davranmamak, karşı tarafının psikolojik saldırılarına endeskli olmadan yapılması gerekeni yapmak, atılması gereken adımları hızla atmak gerekmektedir.

Kurulduðu günden bu yana Kürtlere karşı insanlık suçları işleyen; Koçgiri’de,Piran‘da Aðrı’da, Zilan’da, Dersim’de, Sefo Deresi’nde ve son olarak da Roboski’de genç yaşlı, kadın çoluk çocuk demeden insanları topluca katleden Türk devletinin ve eline masum Kürtlerin kanı bulaşan AKP Hükümeti’nin geniş kitleleri savaş konseptine dahil etme çabasının önü ancak, bu şekilde kesilebilir.

Kitleleri yedeklemesinin fırsat verilmemesi halinde, Kürt halkına karşı uyguladıðı ‘milli politikası‘ çöken devletin ve onun Kürdistan’daki son kalesi olan AKP Hükümeti’nin işi daha da güçleşecektir.

AKP’nin PKK’ye boyun eðdirme stratejisi olarak devreye soktuðu ‘güvenlik politikası‘ da bu sayede kısa sürede tarihin çöp sepetine gidecektir.

Bu anlamda KCK’nin yaptıðı, ‘Antep saldırısı AKP’ye yaramıştır‘ açıklaması önemlidir. Açıklamada ifade edildiði gibi içinde düştüðü çöküntünden kurtulamayacaðını gören AKP, bu saldırıyı fırsat olarak deðerlendirmiş ve şanına yaraşır bir pişkinlikle sivillerin canı üzerinden kirli oyunlar tezgahlamanın çabasına girişmiştir.

Antep saldırısını Kürt halkına karşı yeni bir saldırı dalgasının zemini yapmak istemiş, yeniden ataða geçmiştir.

AKP, görünürde karşı çıksa da ömrünü uzatmak, önümüzdeki yıl yapılacak olan yerel seçimleri ve arkasından yapılacak Cumhurbaşkanlıðı seçimini kotarmak amacıyla Türkiye’yi Olaðanüstü hal ya da sıkıyönetime süreklemek istemektedir.

Zira, iki yıl öncesinin Anayasa Referandumu ile bir yıl öncesinin genel seçimleri döneminde olduðu gibi yeni bir ateşkes artık söz konusu deðildir. Savaşın yayılması halinde yerel seçimler gibi Cumhurbaşkanlıðı seçimi de riske girecektir. Savaş ortamında bu seçimler mümkün görünmemektedir.

AKP’nin Antep’te yan yana dizilmiş cenazelerin başında Türkiye‘ye saf tutturması ve devletin zirvesini oraya yıðması bu yüzdendir.

Tabii, Olaðanüstü hal ya da sıkıyönetim de AKP’yi kurtaracak deðildir. Ne de olsa Türkiye’nin Kürt krizi diyalog ve müzakere dışında çözülemeyecek bir aşamaya gelmiştir.

Sorunun muhatabı PKK artık bölgesel bir iradedir ve sorun da hem bölgesel hem de küresel bir meseledir.

Süreç de Kürtlerin lehinedir. Türkiye ise çözümsüzlüðü daha fazla sürdürmesi söz konusu bile deðildir. AKP kısa sürede ya pes edecektir ya da kendisiyle birlikte Türkiye’yi de felakete sürükleyecektir. Üçüncü bir yol bu şartlarda mümkün deðildir.

30 yıllık savaşın sarstıðı ve yıpratıðı Türk ordusu da savaş arzusunu yitirmiştir. Ordu moralsizdir. AKP orduyu kendi siyasal hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla savaşla bir süre daha yormak ve yıpramatmak istemektedir ancak, bundan daha fazlası Halepçe benzeri kimyasal katliamlar ve ‘ulusal boðazlaşmalar‘ dışında mümkün deðildir.

Dolayısıyla kim yapmış olursa olsun, AKP‘nin psikolojik açıdan avantajlı hale gelmek amacıyla pişkince kullandıðı sivillere yönelik eylemlere herkesten önce Kürtlerin kararlı bir şekilde karşı çıkmaları, ahlaki üstünlüklüklerini korumaları gerekmektedir.

Son olarak; Türklerin, Kürtlerin ve o topraklarda yaşayan herkesin çektiði bütün acıların kaynaðı Türk devletidir.

Onun ırkçı, inkarcı, imhacı canavar sistemidir.

Ve artık, canavarın da ömrü tükenmiştir.

Kürtlerin şahsında şimdi insanlık galip gelecektir.

Herkesin özlemi olan barış, özgürlük, refah ve demokrasi de Anadolu ve Mezopotamya topraklarına bu sayede gelecektir.

[email protected]