Buldan: HDP’yi yıkamayacaklar

HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, Ankara'daki tutum belgesinin açıklaması öncesinde değerlendirmelerde bulundu.

HDP'ye yönelik kayyum gasplarına ilişkin bir süredir yürüttüğü tartışma ve değerlendirmeler sonlandı. HDP, kararını Ankara'da düzenlediği toplantıda açıkladı. HDP'nin tutum belgesi Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Sezai Temelli tarafından okundu. Tutum belgesinin açıklanması öncesi değerlendirmelerde bulunan Buldan ve Temeli, şu ifadeleri kullandı:

BULDAN: TEK UMUT HDP

Pervin Buldan:

"Örgütlü yaşamı ve demokratik alanı tümüyle halka kapatmayı önüne hedef olarak koyan bu otoriter rejim, önünde tek engel olarak HDP’yi ve HDP’nin örgütlü mücadelesini gördüğü için olanca ağırlığıyla bize saldırmaktadır. İnanın ki tek umut HDP’dir. Halkın gerçek sorunlarını dile getiren, çözüm için mücadele eden tek demokratik muhalefet partisi HDP’dir. Ve bu umudu hiçbir güç söndüremeyecektir. HDP’yi yıkamayacaklar! Mücadelemizden ve demokratik siyasetteki ısrarımızdan asla geri adım attıramayacaklar!

Demokrasi dışına çıkarak, aleyhine olan sandık sonuçlarını hukuk dışı yol ve yöntemlerle ortadan kaldırmayı gelenek olarak yerleştirmek isteyen bu zihniyet, çok net ifade ediyorum bu ülkenin ve tüm toplumun felaketi olacaktır. Bugün Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike AKP iktidarının demokrasi ve hukuk dışına çıkan uygulamaları ve halk iradesini yok sayan politikalarıdır.

'SANDIĞIN DİBİNİ BOYLAYACAKLARINI GÖRDÜLER!'

31 Mart’ta kazandığımız belediyeleri birer birer gasp ederek, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir irade hırsızlığının içerisine girdiler. 'Kürde seçtirmem, seçse de yönettirmem' anlayışını bizlere, tüm topluma dayatmaktadırlar. Demokrasi ve Kürt düşmanlığının geldiği nokta budur. Kayyım darbesidir! Tarihe baktığımızda Seyit Rıza’yı darağacında asan dönemin ittihatçı zihniyetiyle, halkın seçilmiş temsilcilerini görevden alarak adeta siyasi idama yönelen AKP zihniyeti aynı noktada kesişmektedir.

Evet bugün karşı karşıya bulunduğumuz süreç 31 Mart seçimlerinde izlediğimiz ve başarılı olduğumuz, toplumun da ezici çoğunluğu tarafından desteklenen, umut olarak görülen seçim stratejimizden intikam alma anlayışıdır. Bu durum tekçi iktidar sahiplerini korkuttu. İktidarları sarsıldı çünkü. Bir sonraki seçimlerde sandığın dibini boylayacaklarını gördüler. O yüzden 31 Mart’ın hemen ardından hukuk dışı yöntemleri, kayyım atamalarını devreye koydular.

'KÜRT İTTİFAKI DEVLET POLİTİKASINDA GEDİK AÇTI'

Batıdaki demokrasi ittifakı kadar, Bölge’de Kürdistani Partilerle gerçekleştirdiğimiz Kürt ittifakı da AKP iktidarının bize ve belediyelerimize yönelmesinin bir diğer nedenidir. Kürtler bu seçimlerde kendi içinde çok değerli ve çok anlamlı bir ittifak geliştirdi. Bu ittifak, Kürtleri yıllardır kendi içinde parçalamayı, birbiriyle çatıştırmayı hedefleyen devlet politikasında açılan büyük bir gediktir. Nasıl olur da Kürtler birlik olabilir, nasıl olur da Kürtler oyun kurabilir, oyun bozabilir, siyasi dengeyi değiştirebilir diye şaşırdılar ve tek bildikleri yöntem olan hukuksuzluğa, siyasi tasfiyeye yöneldiler. Sandılar ki Kürtler yüz yıl önceki Kürtler. Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyalarda en etkili demokrasi ve özgürlük gücü haline gelmesi, küresel düzeyde geliştirdiği muhataplık düzeyi ve kazandığı meşruiyet; tekçi, ittihatçı iktidar zihniyetinin bugünkü en büyük korkusudur.

'KÜRTLERİN KAZANIM YÜZYILI'

Şimdi bunu kırmak, Kürtlerin siyasal gücünü boğmak istiyorlar. Burada kayyımla bunu yapmaya çalışırken, Kuzey ve Doğu Suriye’de de halkı kendi yurdundan kopararak gerçekleştirmek istiyorlar. Ama başaramayacaklar! Bu yüzyıl Kürtlerin demokratik kazanım yüzyılıdır. Kürt ittifakımız sadece seçimlerle sınırlı bir ittifak değildir. Kürt halkının geleceğinin ittifakıdır bu. Ve ittifakımız daha da güçlenecektir. Daha da büyüyecektir. Kayyım zihniyetine karşı Kürt halkı bir bütün olarak kendi içinde oluşturduğu güçlü ittifakla karşı duracaktır.

'DİZ ÇÖKMEYECEĞİZ!'

Belediyelerimize kayyım atayarak Kürt halkının demokratik iradesini engelleyeceğini sanan irade hırsızı gafiller bilmeli ki, bu halk, darağaçlarında, işkence tezgâhlarında, faili meçhullerde, 12 Eylül vahşetinde susmadı, susturulamadı, diz çökmedi, diz çöktürülemeyecektir. Yaşadığımız bu kadim topraklarda tüm kimlik, inanç ve kültürlerle gönüllü birlikteliğe dayalı eşitçe, özgürce, hakça barış içerisinde bir arada yaşama ve ortak geleceği demokrasi etrafında oluşturma hayalimiz, iddiamız, rüyamız var. Ve bu rüya, bu hayal mutlaka gerçekleşecektir. Onurlu bir barış, güçlü bir demokrasi ve herkesi kapsayan gerçek bir adalet düzeni mutlaka kurulacaktır. Hiçbir baskı ve zulüm bizi bu hedefimizden koparamayacaktır.

Değerli halkımız şunu bilmeli ki; evet, hep birlikte çok zor günlerden geçiyoruz. Bu mücadeleye başladığımızda giydiğimiz ateşten gömlek halen üzerimizdedir. Onu hiç çıkarmadık. Bizi biz yapan, mücadelemizi büyüten ve güçlendiren karşı karşıya kaldığımız tüm zorlu süreçlerdeki mücadeleci duruşumuz olmuştur. Bu süreçlerin hepsinde dik durduk, geri adım atmadık, halkımızın değerlerine sonuna kadar sahip çıktık. Bizim sermayemiz, yürüttüğümüz mücadele ve ödediğimiz bedellerdir.

Bugün de aynı kararlılıkla ve daha güçlü bir duruşla yolumuza devam edeceğiz. Halkımız asla yalnız değildir. Onların emaneti, iradesi bizim onurumuzdur. Bu emanete ve onura her koşul altında sahip çıkacağız. Halkımızın kazanımlarını asla teslim etmeyeceğiz. Gözümüz gibi koruyacağız ve kollayacağız. Bu bayrak bugüne kadar yere düşmedi, bundan sonra da düşmeyecektir!"

TEMELLİ: BU İKTİDARDAN KURTULAMAZSAK...

Sezai Temelli:

"Bugün Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun içerisinden geçtiği tarihsel kırılma anında bir araya geldik. Şu günlerde karanlığın en zifiri halini yaşıyoruz. İnsanlarımız yoksulluktan dolayı intihar ediyorlar. Gençlerimiz geleceksizlik, kadınlar her türlü eşitsizlik, işsizler çaresizlik içerisinde geleceği göremiyorlar. Ekonomik ve siyasi kriz geleceğimizi görünmez kılıyor. “Yoksulum” demenin, “iş-aş istiyorum” demenin, barış istemenin suç sayıldığı bir rejim içindeyiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kısa adıyla Saray rejimi.

Bugün kamu hukuku ile siyasi olgu arasında bir dengesizlik var. Bu dengesizlik hukukun askıya alındığı bir istisna halinin sürekliliğini var ediyor. OHAL dönemiyle biçimlenen bu yeni hal Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin temel karakteridir. AKP-MHP ittifakı kurmaca bir istisna hali yaratmıştır. İstisna hali özel bir hukuk değildir, hukukun askıya alınmasıdır. Tam yetkili, yasaları askıyla alan ve kararnamelerle hareket eden tek adam rejimi demokratik siyaseti tümüyle tasfiye etme peşindedir. Durduramazsak, yıkamazsak, bu istisna hali bizi totaliter bir rejime sürükleyecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. bBz bu gidişatı durdurabiliriz… Ama bundan önce bu gidişatı durdurabileceğimizi tüm Türkiye’ye duyurmuş olduk. Toplum yan yana geldi siyaseti toplumsallaştırdık, siyaset toplumsallaştı. Bir seçenek yarattık. 31 Mart önemli bir eşikti. Ve gelecekte, tarihe dönüp bakıldığında 31 Mart’ın ne denli önemli bir eşik olduğu çok daha iyi anlaşılacak.

31 Mart'a karşı bu faşist iktidar saldırıya hemen geçti. İlk günden, kayyım kararnameleri hazırlanmaya başladı. Biliyordu ki yıkılıyor. Biliyordu ki ayakta kalmasının yegane yolu savaş politikaları, kayyım rejimiydi. O yüzden kayyımda ısrar ediyor, o yüzden demokratik siyaseti 2016’dan beri tasfiye etme peşinde. Buna karşı en güçlü yanıtı İstanbul’a kayyım atadığında, 23 Haziran’da yine biz verdik. Güçlü bir şekilde bu rejimi, kayyım rejimini kabul etmeyeceğimizi bir kez daha gösterdik. 24 Haziran’da hayata geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin birinci yılıydı. Daha bir yıl dolmadan tükenmiş olan bir sisteme en güçlü yanıtı Kürt halkı verdi, Türkiye halkları verdi, kadınlar verdi, emekçiler verdi.

İktidar bir kez daha saldırmaya devam etti. Çünkü heybesinde siyasete dair bir şey kalmamıştı, tükenmişti. O yüzden de 19 Ağustos’ta bir siyasi darbe gerçekleştirdi. İktidar hala bu otoriter rejimle hala bizim geri adım atacağımızı sanıyor. Ama biz mahallemizde, evlerimizde, iş yerlerimizde örgütlü mücadelemizle, geçmişimizden aldığımız güçle bunu hayata geçirdik. 19 Ağustos’tan sonra da böyle yaptık ve tüm Türkiye’ye tüm dünyaya bir çağrı yaptık. Savaşa karşı çıkan kayyım rejimine karşı çıkmadan bu iktidardan kurtulamayız.

Gelin omuz omuza verelim, gelin şu an yan yana duralım. Bu iktidardan hep birlikte kurtulalım. Şimdi bu iktidardan kurtulma zamanı. Bunu başaramazsak bütün demokratik kazanımlar, bütün haklar yok alacaktır. Tarihte bunun örnekleri çok. Bugün faşizmden post-faşizme bu otoriter rejimlerin baskısı altındayız.

Ama umutsuz değiliz. Demokrasi ittifakında buluşarak yan yana gelerek. 31 Mart’ta nasıl güçlü bir adım attıysak şimdi bunu hep birlikte başarabiliriz.”