Önceki yıllarda Sevr sendromu vardı. Sürekli olarak Batılı ülkelerin Lozan Antlaşmasını hazmedemediklerinden ve Sevri yeniden hayata geçirmek istediklerinden söz edilirdi.
Daha sonra bunun yerini daha genel bir belirleme, bölünme sözcüðü aldı.
Emperyalizm bizi bölmek istiyor, bu amaçla da ayrılıkçı akımları kışkırtıyordu.
Türk ulusalcılarının gözde tezi olan bizi bölmek istiyorlar, özellikle Kürt halkının mücadelesi konusunda sürekli olarak gündeme getirildi.
Emperyalizm sadece bizi deðil, kendisine rakip olarak gördüðü bütün ülkeleri bölmek istiyordu.
Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan başta olmak üzere büyük ülkeleri bölebilmek için içerdeki ayrılıkçı akımları özellikle kışkırtıyordu.
Bir ülkenin gücünü onun büyüklüðüne baðlayan bu anlayışa göre, emperyalizm her büyük ülkeyi bölerek çok sayıda küçük ülkenin ortaya çıkmasını amaçlıyordu.
Çekoslovakyanın Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak iki halkın özgür iradesiyle referandum sonucu ikiye ayrılmasını bile emperyalizme baðlayanlar oldu.
Tek ve büyük bir ülke olarak yaşamak emperyalizme karşı olmak demekti.
Farklı kimliklerin gelişmesi ve haklarını istemesi ise bölücülüktü, emperyalizme hizmetti.
Ardından beklenmedik bir şey oldu:
Emperyalizm, hızını alamamış olsa gerek, kendisini de bölmeye karar verdi.
2014 sonbaharında Ýskoçyanın baðımsızlıðı için referandum yapılması konusunda Ýngiltere başbakanı ile Ýskoçya bölgesinin başbakanı arasında anlaşma imzalandı.
Neredeyse üç yüz yıldır Birleşik Krallık ya da Büyük Britanya bünyesinde bulunan Ýskoçya, eðer referandumdan ayrılık kararı çıkarsa, baðımsız bir ülke olacak.
Ýskoçya geniş bir otonomiye sahip ve sadece dışişleri, vergi, enerji ve savunma konularında Ýngiltere hükümetine baðlı.
Buna raðmen baðımsızlık isteyenler var ve bu amaçla da referandum yapılacak
Emperyalizm şaşırdı galiba, başka ülkeleri böldükleri yetmedi, şimdi de kendilerini bölecekler!
Gerçi Ýskoç halkının yaklaşık üçte biri baðımsızlıktan yana, çoðunluk Büyük Britanyanın bünyesinden ayrılmak istemiyor, ama belli mi olur?
Bakarsınız referandumdan baðımsızlık kararı çıkar.
Büyük Britanyanın şimdiki başbakanı David Cameronun solculukla küçük bir ilgisi bile bulunmuyor; saðcı bir partiden ve saðcı bir kişi. Ýskoç halkının çoðunluðu ayrılmayı istiyorsa buna saygı göstereceðini belirtiyor.
BÖLÜNME KORKUSU NEREDEN GELÝYOR?
Bir ülkenin yüzölçümünün büyüklüðüyle ülkenin dünya politikasındaki yeri arasında doðrudan baðlantı bulunmuyor. Öyle olsaydı, Kongo dünyanın etkin ülkelerinden birisi olurdu. Ya da başka bir örnekle Türkiye, Kuzey Kıbrısı baðımsız bir devlet görünümü altında ilhak edince daha mı güçlü oldu?
Kesinlikle hayır!
Ülkenin gücünü ve dünya politikasındaki yerini ekonomik, kültürel ve askeri gücüyle deðil de, öncelikle yüzölçümünün büyüklüðüyle belirlemek, Türk kültüründe derin iz bırakmış olan imparatorluk özlemiyle ilgilidir.
SSCBnin var olduðu yıllarda, Bütün Türkler hep bir ordu söylemiyle, Kafkasya ve Orta Asyada esir Türklerin bulunduðu varsayılır ve gün gelip bunlarla birleşileceði düşünülürdü.
1991de SSCBnin daðılmasının ardından Türkiyenin yeni imparatorluk hedefi de belli oldu. Turgut Özalın sözleriyle, Adriyatikten Çin Seddine kadar 200 milyonluk Türk dünyası.
Bu Türk dünyası, Balkan Türklerinden Çindeki Uygurlara kadar herkesi kapsıyordu.
Türkiye, ABDnin desteðini de arkasına alarak, Rusya Federasyonu ile etkinlik yarışına girdi ve 10-15 yıl içinde de bu yarışı kaybettiðini anladı.
Soydaşlarımız olarak adlandırılan Azeriler, Özbekler, Türkmenler ve diðerleri, hamileri TC yerine, Rusya Federasyonu ile anlaşmayı tercih ettiler.
Türkiye, Kafkaslar ve Orta Asyada önemli bir etkinlik gösteremedi.
21. yüzyılda kurulması düşünülen Türk imparatorluðu böylece sona erdi.
Bunun yerini Ortadoðuda Ýslam imparatorluðu aldı.
AKP için Türk-Ýslam imparatorluðu ideal bir bileşim olurdu ama Kafkasya ve Orta Asyada yaşayan ve kendilerine Türk denilen halklar, Anadolu Türklerine hiç de yakın görünmüyordu.
Bazılarının konuştuðu dil Anadolu Türkçesine yakın olmasına karşın apayrı tarihsel ve kültürel özelliklere sahiptiler.
Türk imparatorluðu zorunlu olarak unutuldu ve yerini birkaç yüzyıl Osmanlının egemenlik alanında kalmış Ýslam ülkeleri aldı.
Burada söz konusu olan tek devlette birleşmek deðil, Türkiyenin Ýslam ülkelerinin lideri olarak kabul edilmesiydi.
Türk imparatorluðunun yerini Ýslam imparatorluðu hülyası aldı.
Bu konuda da ciddi sorunlar bulunuyor ve olamayacaðı şimdiden belli oluyor.
Ýmparatorluk dönemi çoktan bitti ama bir deyimle- müzik bitti ama dans sürüyor.
Ýmparatorluk tutkusu bölünme sendromunu da birlikte getiriyor.
Osmanlı Ýmparatorluðu içinde yaşayan çok sayıda halk 18. ve 19. yüzyılda gerektiðinde Ýngiltere ve Çarlık Rusyasından da destek alarak ayrılınca, Ýmparatorluk da çöküntüyle karşılaşmamış mıydı?
AKP, Türk kültüründeki imparatorluk düşüncesinin şimdiki temsilcisidir.
Bir dönem yenilikçi gibi görünmesine karşın gelenekle olan güçlü baðlarını hiçbir zaman koparmamıştır.
Bir şekilde yeniden imparatorluk kurma tutkusu içinde olanların, Kürt halkının taleplerine karşı bu kadar az duyarlı olmalarının, bu talepleri büyük tehdit olarak görmelerinin nedeni budur.
Tarihin en büyük sömürge imparatorluðuna sahip olan Ýngiltere, 1945 sonrasında sömürgelerini kaybetti. Dünya çapındaki etkinliðini ekonomik, askeri ve kültürel gücüyle sürdürmeye çalıştı.
Sömürge kurtuluş savaşları emperyalist ülkeleri geriletti, politikalarını dönüştürdü.
Klasik sömürgeciliðin yerini işgale genellikle başvurmayan yeni sömürgecilik aldı.
Büyük Britanya şimdi kendi içinde bölünmeyle karşı karşıya
Bundan çekindikleri söylenemez, çünkü başka alanlardaki güçlerine güveniyorlar.
Türkiye burjuvazisinin temsilcileri, AKP, CHP ve MHP ise gittikçe uzaklaşan geçmişin hayalinden kurtulamıyorlar ve onu bir şekilde yeniden kurmak istiyorlar.
Bunlar Ýttihat ve Terakkiden sözde farklıdırlar, gerçekte ise özünde aynı politikayı izliyorlar.
Halkların doðal haklarına karşı sonuna kadar direnmek ve ülke dışında maceralara atılmaya hevesli olmak
Ýttihat ve Terakki de çapına bakmadan Birinci Dünya Savaşına Almanyanın yanında girerek aynısını yapmamış mıydı?
Amaç, kaybedilen imparatorluðu geri almaktı
Zaman deðişti, yöntemler deðişti ama zihniyet aynen duruyor.
Kürt halkının mücadelesinin önemli bir zorluðu da buradan kaynaklanıyor:
Egemen halkın kültürüne içselleşmiş olan imparatorluk özleminin yıkılması
Bu özlem ortadan kalkmadıkça her çeşit hak aramanın bölücülük olarak görülmesi neredeyse kaçınılmaz oluyor.