BÖG Komutanı Ada: ‘AKP’ye misliyle cevap vereceğiz’

Birleşik Özgürlük Güçleri komutanı Aynur Ada, AKP’nin işlediği katliamların hesabını misli ile soracaklarını söyledi. Ada, Rojava’yı devrimin bir cephesi olarak gördüklerini belirtti.

“Türkiyeli devrimciler olarak Rojava’da DAIŞ çetelerine karşı savaşırken, aynı zamanda AKP çetesine karşı savaştığımızın bilincindeyiz” diyen Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) Komutanlarından Aynur Ada, Türk devletinin 24 Temmuz’da başlattığı saldırıların Rojava devrimi ile içine düştüğü yenilgi ile yakından bağlantılı olduğuna dikkat çekti.  

AKP ve Erdoğan’ın kirli ilişkilerini örtmek için Kürdistan ve Türkiye özgürlük güçlerine saldırdığını ifade eden BÖG Komutanı Ada, Suruç’ta katledilen SDGF sosyalist gençleri ile Cizre ve diğer yerlerde katledilen sivil halkın hesabını misli ile AKP ve yandaşlarından alınacağı uyarısında bulundu.

Kürt halkının mücadele yürüttüğü tüm alanları Türkiye devrimin bir mevzisi olarak görüp bu alanlarda mücadeleyi büyütmeyi esas aldıklarını ve Kürdistan halkının özgürlük mücadelesi devam ettiği sürece omuz omuza savaşacaklarını vurgulayan Ada, “halkların kaderleri gibi, özgürlükleri de birbirlerinden ayrılmaz bağlarla bağlıdır” dedi.

BÖG Komutanı Aziz Güler’in cenazesinin alınmayarak sınırda bekletilmesinin kabul edilemez olduğu uyarısında bulunan Ada, “AKP faşizmine karşı herkesin bulunduğu her alanda mücadeleyi yükseltmelidir” çağrısında bulundu. BÖG Komutanı Aynur Ada AKP ve Erdoğan’ın Kürt halkı üzerindeki saldırı ve Türkiye devrim güçlerinin sürece dair yaklaşımını ANF’ye değerlendirdi.

TÜRK DEVLETİ CENAZELERİMİZDEN BİLE KORKUYOR

Aziz Güler’i 21 Eylül günü DAIŞ çetelerine yönelik bir eylem hazırlığı içinde iken şehit verdiklerini söyleyen Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) Komutanlarından Aynur Ada, Bakanlar Kurulu kararı ile Rasih Kurtuluş’un (Aziz Güler) cenazesinin sınırda bekletilerek Türkiye’ye alınmamasının kabul edilemez bir insanlık dışı yaklaşım olduğunu belirtti. Türk devletini yöneten AKP ve Erdoğan’ın faşizan bir yaklaşım içinde olduğu için daha öncede çetelere karşı savaşırken hayatını kaybeden savaşçıların cenazelerin Habur sınır kapısında bekletildiğini dikkat çeken Ada, “AKP devleti Aziz yoldaş gibi şehitlerimizin cenazelerinden korktuğu için cenazeleri vermiyor” dedi. Ada şöyle devam etti: “Türk devletinin bu yaklaşımı halkların birlikteliğine olan düşmanlığından ileri geliyor. Aziz yoldaş AKP faşizmi ve DAIŞ çetelerine karşı aldığımız tutum ve gerçekleştirdiğimiz eylem tarzının somut ifadesidir. Aziz yoldaş Rojava devrim sürecinde önemli görevler üstlenen bir yoldaşımızdı. DAIŞ çetelerine karşı mücadeleyi örgütleyen ve yürütenlerdendi.

21 Eylül itibariyle Birleşik Özgürlük Güçleri Bedrettin Akdeniz ve Mahir Arpaçay yoldaşlardan sonra üçüncü şehidini vermiştir. Bu yoldaşlarımız Türkiye metropollerinden ve üniversite sıralarından, inşaat iskelelerinden gelme yoldaşlardı. Bu yoldaşlar Türkiye devriminin yolunun Ankara ve İstanbul’dan olabileceği gibi, kimi zaman Rakka, Kobanê ve Til Xenzir’den geçtiğine inanan yoldaşlardı. Bu inanç uğruna Rojava’da şehit düştüler. Tıpkı Türkiyeli devrimciler gibi, tıpkı dünyanın her yerinden gelen devrimciler gibi. Tıpkı yörenin YPG güçleri gibi.

Üniversite sıralarından beri Aziz yoldaş Türk devletinin korkulu rüyasıydı. Gençlik önderliğinde de böyleydi. Kobanê’ye gelerek savaşan Türkiyeli ilklerdendi. Önce Türkiye devletine daha sonra Türk devletinin desteklediği çeteler karşısında yer aldı.

Aziz yoldaş siyasi askeri ve politik olarak her alanda yer aldı. Bu yüzden bugün cenazesinden de korkuyor. Buranın yüzlerce kilometre ötede yüzlerce binlerce insan cenazesini alabilmek için imza topluyor. Türk-Kürt binlerce insan mücadele yürütüyorlar, taziye çadırlarındalar. Analar sınırda bekliyorlar.

Bizler devrimci özgürlük güçleri olarak düşmanın bu insanlık dışı yönelimlerine karşı mücadeleyi yükselteceğiz. Aziz yoldaşın anısına böylesi bir mücadele yükselterek cevap vereceğiz.

Taziye çadırlarına saldıran, yoldaşımızın cenazesini almaya izin vermeyenlerden ve bu kararı bakanlar kurulundan geçiren, bütün AKP yandaşları, bütün faşist kurumları, DAIŞ’in destekleyen kurumları bu saldırı ve bu insanlık dışı yönelimlerinin sorumlusudur. Bu çevrelerden mislim ile hesap soracağız. Halkımıza da bu yoldaşlara verilen sözün gereği olarak daha fazla mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.” 

TÜRK DEVLETİ PROVOKASYONLARLA SÜRECİ BİTİRDİ

Türk devleti halkların özgürlük ve kardeşlik değerlerinden korktuğunu ifade eden BÖG Komutanı Ada AKP’nin saldırılarının Rojava devriminin ortaya çıkardığı özgürlük değerleri ile yakından bağlantılı olduğunu söyledi. Türk devleti PKK öncülüğündeki Kürt özgürlük güçlerinin örgütlülüğü ve halkların iradesine dayanan mücadelesinden korktuğunu söyleyen Ada, “Rojava parçalanmış olan Kürdistan’ın dört parçasından birisidir ve devrimin mayasında Kürdistan özgürlük mücadelesi ve Kürt Halk Önderliği Abdullah Öcalan’ın ideolojik gücünün belirleyici etkisi vardır” diye konuştu.

Ada, “Türk devleti 24 Temmuz’da gerilla alanlarına yönelik bombardıman ve top yekûn saldırılara başladı. Türk devletinin bu saldırıları ortaya çıkacak olan barış umutlarına en büyük darbeyi vurdu. Türk devleti bu saldırılardan önce zaten savaş kararı almış ve uygulamaya da geçirmişti. Seçim sürecinde HPD’ye onlarca saldırı yapıldı. Kobanê inşa sürecini katılmak isteyen SDGF’li Türkiyeli devrimci-sosyalist gençliğine yapılan vahşi barbar katliam başta olmak üzere Türk devleti sürekli katliamlar ve baskılarını devam ettirdi. Bu sürecin Türk devleti tarafından bozulacağı açıktı. Türk devletinin saldırıların karşı ister Kürt halkı, isterse batıda devrimci örgütlerin hazırlıkları vardır.

Türk devleti son 3 yıldır Rojava düşmanlığı üzerine politika yürütüyor buna rağmen devrim bir kale gibi yerinde durmakta ve giderek de dünyanın ilgisini üzerine çekmektedir. Kürt halkı ve Türkiyeli devrimcilerin tutmuş olduğu tüm mevziler Türk devletinin planlarının boşa çıkarmasına neden oluyor. Dolayısıyla Rojava devrimi Türkiye demokrasisi için bir cephe halindedir. Rojava ile dayanışma içinde olan Kuzey Kürdistan da bir cephe olarak örgütlenmiş durumdadır.”

ROJA DEVRİMİ DÜNYA ENTERNASYONALİZMİNİN MERKEZİDİR

Rojava devrimin dünya devrimcilerinin ve enternasyonalist dayanışma alanı haline geldiğini ifade eden Ada, “bir dönem Filistin-Lübnan devrimciler ne ise Rojava şimdi odur” dedi. “Türk devletinin desteklediği çetelere karşı dünya ilerici insanlığı ortak bir ruh ile Rojava’da savaşıyor” tespitinde bulunan Ada şunları söyledi: “Rojava’da ortaya çıkan devrimci başarı Türk devletinin Ortadoğu’daki hesaplarını da boşa çıkarıyor. Hiç kimse Türk devletinin Kürt halkına karşı saldırılarında, Rojava ile Kuzey Kürdistan’ı ayrı tutamaz. Bu anlamda Kobanê ile başlayan direniş Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin her koşulda özgürlükteki ısrarı oldu. Türk devletinin en büyük korkusu da bu ısrardır.

Türk devletinin Kürt halkının özgürlüğüne tahammülü olmadığı için, Rojava’da ortaya çıkan iradeyi tanımak istemediği gibi, Kürt halkının buradaki kazanımlarına karşı her zaman bir düşmanlık içinde oldu.

Türk devleti uzun süredir bir tampon bölgeyi gündeminde tutarak Kobanê ile Afrin Kantonları arasındaki alanlarını ayırmaya, Kürt halkının arasına set çekmeyi ve iradesinin birleşmesine izin vermemeye çalışmaktadırlar.”

Kürt halkının mücadele yürütmüş olduğu tüm alanları Türkiye devriminde bir mevziisi olarak gördükleri için “bu alanlarda mücadeleyi büyütmeyi esas alıyoruz” diyen Ada şöyle devam etti: “Türkiye metropollerindeki mücadeleyi işçi sınıfının örgütlenmesi açısından önemsiyoruz. Ancak Kürt halkının egemen güçlere karşı mücadele yürüttüğü tüm alanları devrimin bir mevziisi olarak bakıyoruz. Kürdistan özgürlük mücadelesini doğru okumayan, bununla dayanışma içinde olmayan hiçbir Türkiyeli devrimci güç doğru bir çıkış yapamaz. Zira işçi sınıfını ezen egemen güç, Kürt halkını inkar ve imha etmeye çalışıyor. Türkiye ve Kürdistan halkının özgürlük mücadelesi iç içe ve ortaktır. Ancak bu ortak düşmana karşı birleşerek, güç birliğini yaparak zafere giden mevzileri güçlendirebiliriz.

Rojava sadece devrimci enternasyonalist dayanışma alanı değildir. Rojava ve Kürdistan’ın her alanı bizim için stratejik açıdan önemi büyük alanlardır. Rojava Türkiye sınırlarının büyük bir kısmını kapsıyor. Bu açıdan Kürt halkının mücadele alanları hepimiz için ciddi güvenlikli ve mücadele alanlarını oluşturuyor.

Kürdistan özgürlük mücadelesinin ilk örgütlendiği Ürdün, Lübnan ve Filistin de Türkiye devrimcileri de hem oralarda örgütlendi, hem de ciddi anlamda bedel ödedi. Aslında Rojava da Türkiye ve bölge devrimi için öyle bir yerde duruyor.

Şimdi Türkiyeli devrimciler olarak DAIŞ çetelerine karşı Rojava’da savaşırken, aynı zamanda AKP çetesine karşı savaştığımızın bilincindeyiz. Esas kaynak dediğimiz yerin 70-80 km ötesindeyiz. Burada elde edilen her başarı bölge ve Türkiye demokrasiye direk etkide bulunuyor. Kobanê direniş süreci dahil olmak üzere Birleşik devrimci güçler olarak sürekli mücadeleye böyle baktık.

Bu savaşın sonuna kadarda burada kalacağız. Kürt halkı özgürlüğünü elde edinceye kadar, Kürt direniş güçleri ile siper yoldaşlığını devam ettireceğiz. Çünkü bu bizim için bir devrim meselesidir. Bu mücadele işçi sınıfı, gençler, kadınlar ve köylüler içinde geçerlidir. Biz halkların kardeşliğine birlikte mücadele etmekten geçtiğine inanan bir gelenekten geliyoruz.”

AKP faşizminin saldırılarla kirli yüzünü gizlemeye ve iktidarını devam ettirmek istediğini ifade eden BÖG Komutanı Ada, “devrimciler olarak, AKP’nin başta Suruç’taki sosyalist gençlere yapılan katliam olmak üzere, Cizre ve Kürdistan’daki tüm katliamların hesabını soracağımız belirtebiliriz. Halklarımız da bu gerçeklik temelinde görev ve sorumlulukları ile hareket etmeli bu faşizme karşı direnişi yükseltmelidir” şeklinde konuştu.