Biz bu savaşa 2 B-7 ile başladık

Kobanê genel komutanlarından Narin Efrîn, tarihi Kobanê direnişini anlattı.

  • Çatışmaların yaşandığı ilk gün.. Hayatımın en uzun günüydü, bitmek bilmiyordu. Kobanê halkı bir saat içerisinde cephede toplandı. Ahmedê Kendal, halktan biriydi; sınırsız bir cesareti vardı. DAİŞ’le savaşımızda cephedeki ilk şehidimiz oldu.
  • DAİŞ emiri Şex Musab’ın üzerinde patlayıcı yelek vardı, yaklaşamıyorduk; kendini patlatacağını söylüyordu. Dilovan arkadaşın sabaha kadar süren uğraşısı sonunda Kobanê’ye getirebildik. Bu esir aldığımız ilk DAİŞ emiriydi.
  • Kobanê halkı, etrafı demirle kapatılmış, kurşunların işlemeyeceği zırhlı bir araç yapıp bize verdi. Bu araca ‘Akrep’ ismini vermiştik. Bu ‘akrep’ ile çatışmaların olduğu alana girdik. DAİŞ ‘akrep’i durduramıyordu. Akrep’le cephedeki ilk zaferimize ulaşmıştık.
  • Suwar El Rakka gücü daha önce Susüke köyünde bize karşı savaşan bir güçtü. Komutanlarını hastaneden kaçırdık, Türk devletinin elinden kurtarmıştık. Sonra omuz omuza birlikte DAİŞ çetelerine karşı savaştık.
  • Sirrîn’de dehşet bir savaş yaşanıyordu. Direniş doruğa çıkmıştı. Bu alanı ne pahasına olursa olsun bırakmama kararı almıştık. Ebu Leyla ‘bir talimat olmazsa ben burayı asla bırakmam’ diyordu. Ebu Leyla korkusuzca savaşıyordu.

Kobanê’ye 2012 ortalarında gittim. Baas rejimi kentten çıkartılmıştı, tüm kurumlar YPG’nin ve halkın kontrolündeydi. Sadece küçük bir grup teslim olmamıştı, onları da emniyet binasında çembere almıştı. Rejim güçleri hareket edemiyor, yanlarındaki belgeleri dahi imha edememişlerdi. Birçok belge elimize geçmiş ve son rejim askerilerinin teslim olmasıyla kent tamamen kurtarılmıştı.

DAİŞ’in Reqa, Minbic, Girê Spî ve Cerablus hattını işgal etmesi ardından sıra Kobanê’deydi. Burası onlar için stratejikti ve işgal edilmesi gerekiyordu. Minbic, DAİŞ tarafından işgal edildiğinde Kobanê’ye dönük saldırı tehlikesi artmıştı. DAİŞ çeteleri Minbic’e saldırdığında ÖSO, Minbic’i DAİŞ’ın elinden kurtarmamızı istemişti. Ben o dönem Kobanê’deydim.

Minbic’in içinde amansız bir direniş yaşanıyordu. Bu direnişin en büyük komutanı hiç kuşkusuz Ebu Leyla’ydı. Ebu Leyla bizden takviye birlikler istiyordu. Ebu Leyla’nın Arap dostları çoktu ama en temel özelliği korkusuz olmasıydı.

Ebu Leyla’nın direnişi esasında Minbic’te ortaya çıktı. ÖSO içerisinde yer alan birçok grup DAİŞ’le savaşmaktan çekiniyordu. Komutanlarının bu durumunu gören savaşçılar Ebu Leyla’nın etrafında toplanmaya başladılar. Ebu Leyla aslen Kobanê’liydi ve uzun yıllardır Minbic’de yaşıyordu. Minbicli Arap gençler Ebu Leyla’yı Kürt ve Arap dostluğunun sembolü olarak görüyorlardı! Girê Spî’nin Baas rejim güçlerinden kurtarılması sürecinde de Kobanê’deydim. Girê Spî, Kürt ve Arap halklarının ortak hamlesi sonucu rejimden temizlendi.

DAİŞ’in Serêkaniyê ve Mebruka’ya saldırdığı bir süreçti. Girê Spî işgal edilmişti; burası Kobanê’ye yakın işgal edilen ilk kentti. DAİŞ adım adım Kobanê’ye doğru geliyordu. Aslında Kobanê savaşı Girê Spîyle başladı. 19 Temmuz 2013’te arkadaşlarımız kentte çetelerle çatışmaya girdiler. Serêkaniye’de de büyük bir savaş vardı. Buradaki savaşın Kobanê’ye sıçrayacağı aşikardı. Hazırlığımızı Girê Spî etrafında ve içerdeki küçük bir birliğimizle yaptık. Hazırlıklar, Dilovan Kobanê, Rüstem ve Viyan arkadaşlar öncülüğünde yapılıyordu.

ESIR ALINAN ILK DAİŞ EMIRI

Tarih 19 Temmuz’u gösterdiğinde halk devrim kutlamaları yapıyordu. O gün, Şex Musab isimli DAİŞ çetebaşı Girê Spî’ye yakın olan Kobanê’ye bağlı Yapse köyünde keşif yapıyordu. Aynı mıntıkada bizde keşif grupları çıkarmıştık. DAİŞ emiri, Yapse köyüne girme hazırlığındayken güçlerimizin pususuna düştü.

O sırada Kobanê komutanlığıyla Kendalê köyünde toplantı halindeydik. Toplantıda, DAİŞ’in Serêkaniye’ye saldırılarını hafifletmek için eylem planı yapıyorduk. Dilovan ve birçok arkadaş bu toplantıda hazırdı. Bazı arkadaşlarımızı toplantının güvenliği için Yapse köyü yakınlarında konumlandırmıştık. Keşif gruplarımız bizimle irtibata geçerek, bir çete aracını pusuya düşürdüklerini ve iki güvenliğini esir aldıklarını aktardılar. Dilovan arkadaş, toplantıdan ayrılarak Yapse köyüne hareket etti. Çetebaşının üzerinde patlayıcı yelek vardı; Kobanê’ye getirip bilgi almak istiyorduk. Üzerinde patlayıcı yelek olduğu için yaklaşamıyorduk. O gece başaramadık. Dilovan arkadaş, onu arabaya koymak istediğinde kendini patlatacağını söylüyordu. Kobanê ve Serêkaniye’ye yönelik saldırı planlarını öğrenmek istiyorduk. Sabaha kadar süren uğraşımız sonunda DAİŞ emirini Kobanê’ye getirebildik.

O AKŞAM 700 SIVILI ESIR ALDILAR

Aynı gün DAİŞ elemanları, Girê Spî’de saldırıya geçti Mala Gel’in önünde çatışma çıktı. Bu çatışmada 3 çete öldürüldü, çatışmalar sabaha kadar devam etti. Cephanemiz çok sınırlıydı; alanın tümüne hakim olabilecek gücümüz yoktu. Kentten ayrılmak isteyen sivilleri DAİŞ esir almıştı; sadece o akşam yaklaşık 700 sivil çetelerin elindeydi. Cephet El Ekrad güçleri de kentte az bir sayıyla direniş içerisindeydi; El Ekrad’tan da bazı arkadaşlarımız esir düşmüştü.

Sabah esir aldığımız DAİŞ emirinin bulunduğu köye büyük tanklar eşliğinde çeteler saldırıya geçti. DAİŞ, esir alınan emirleri Şex Musabı kendilerine teslim etmelerini istediler. Aksi durumda Kobanê’ye saldıracaklarını, esir alınan sivilleri öldüreceklerini söylediler. Şex Musabı karşılığında anlaşma yapmak istiyorlardı. Sivillerin can güvenliğini tehlikeye atmak istemiyorduk. Halkın ve El Ekrad üyesi arkadaşlarımızın serbest bırakılması karşılığında çetebaşını serbest bırakacağımızı söyledik. Emirlerini serbest bıraktık.

Fakat DAİŞ anlaşmaya uymadı; sadece bazı sivilleri bıraktılar. Bir saat ara verdikleri saldırılarına yeniden başladılar. Kobanê’nin doğusunda Til Fender, Yapsê, Akta köyleri ile Sukkeriye caddesine kadar olan hat kontrolümüzdeydi, çetelerin geçmesine izin vermiyorduk.

İKI DOÇKAMIZ VARDI

Çatışma haberlerini alan Kobanê halkı doğu cephesine hareket etti. Silah kullanmasını bilen bilmeyen, silahı olan olmayan; kadın, erkek, genç yaşlı herkes cephe hattına gelmişlerdi. Tüm gücümüzle mevzilenmiştik. Silah sıkıntımız çok fazlaydı. Bir 23,5’luk, bir 14,5’luk, bir de 12,5’luk doçkamız vardı. Doçkalarının bazılarının ya mermisi ya da zincirleri yoktu.

Kupırlık’ten Curın’e kadar araba ve insan selinden geçilmiyordu. Bakurê Kürdistan’la sınır olan bu hatta Kobanêliler Karamoğ, Til Fender, Biriketkê, Kupirlık, Evdiko, Girê Sor ve Kendal’e köyünde, çatışmaların şiddetlendiği tüm alanlarda savaşçılarla birlikte nöbeteydi.

Çatışmalar çok şiddetliydi; her taraf ateş hattıydı. O gün 8 arkadaşımızı şehit verdik. Şehit düşen arkadaşlarımız arasında Dilovan Kobanê, Ahmed’ê Kendalê, Peyman, Necbir arkadaşlarda vardı.

İLK ŞEHIT KOMUTAN DILOVAN KOBANÊ

Bir grup arkadaşımız farklı bir alana giderken çetelerin tuzağına düşmüştü. Dilovan Kobanê, Nejbir arkadaş da bu gruptaydı. Dilovan grubun sorumlusuydu. Dilovan, Kobanê şehir merkezine bir kilometre uzaklıktaki Şerane köyündendi. Bir anda şiddetli silah sesleri duyuldu. Takviyeye güce ihtiyaçları olduğunu söylediler. Çembere alınmışlardı, takviye güç gönderdik. Dilovan, çetelerin çemberini yarmak, arkadaşları kurtarmak istiyordu. _Ateş hattına arabayla dalıp çıkıyor; arkadaşları tek tek çemberden çıkarıyordu. Grubun büyük çoğunluğunu kurtarmıştı. Son kez geri dönüp çemberde kalan birkaç arkadaşı daha kurtarmak isterken Til Fender köyü yakınlarında başından aldığı bir kurşunla şehit düştü. Dilovan Kobanê, Girê Spî’nin ilk şehit komutanı oldu.

HAYATIMIN EN UZUN GÜNÜ

Çatışmaların yaşandığı ilk gün, çok uzun bir gündü. Hayatımın en uzun günüydü, bitmek bilmiyordu. O kadar şey oldu ki! Kobanê halkı bir saat içerisinde cephede toplandı. Ahmedê Kendal, halktan biriydi, sivil güçler içerisinde yer alıyordu. Sınırsız bir cesareti vardı. Çetelerle savaşımızda cephedeki ilk şehidimiz oldu.

İlk kez böyle yoğun bir savaşa giriyorduk. Güçlerimiz uzun süre askeri eğitimlerden geçmiş profesyonel donanıma sahipti. Cesur ve korkusuzlardı, ancak ilk kez şehir savaşı deneyimi yaşıyorduk. Çetelerin o gün Kobanê’ye tanklarla girme girişimi savaşçılarımız ve halkın eşsiz direnişi sayesinde boşa çıkartıldı.

İkinci gün…

Savaşın devam edeceği anlaşılıyordu. Yönetim olarak, Kendalê köyünde sabah erken saatlerde bir araya geldik. Toplantıda, savunma hatları oluşturma kararı aldık. Halktan milis güçler de savaşçılarla birlikte mevzileri sağlamlaştıracaklardı. Savunma hattı Kendalê’den, Girê Sor’a kadar olan alandan oluşuyordu. Kupirlik, Birketke, Kızaliye, Evdiko gibi birçok köy bu savunma hattı içerisindeydi.

İLK AKREP’IMIZ!

Halk yanımızdaydı; savaştığımızı görünce çocuklarıyla birlikte bizimle birlikteydiler. İmkanlarımız çok kısıtlıydı. Tank karşısında kullanabileceğimiz bir tekniğimiz yoktu. Tam bu sırada Kobanê halkı, etrafı demirlerle kapatılmış, kurşunların işlemeyeceği zırhlı bir araç yapıp bize verdi. Bu araca ‘Akrep’ ismini vermiştik. Akrep tipi aracımızı tarihi Kobanê direnişine kadarda cephaneden, güçlerimizi bir alandan bir alana taşıma gibi pek çok işimizde kullandık.

Biriketke ve Kupirlik köyleri arasında bulunan köyde öğlene doğru DAİŞ’le aramızda çatışma çıktı. Çeteler köyün bir tarafına, güçlerimiz köyün diğer tarafına yerleştiler. Akşama doğru şehit Yılmaz Urfa, Kendal Efrîn, Botan Reş ve bir grup arkadaş, halkın yaptığı ‘Akrep’ ile çatışmaların olduğu alana girdi. Çeteler aracı taramaya başlamıştı ama ‘Akrep’i durduramıyorlardı. Araç sağlam çıkmıştı. Saldırı gücümüz bu şekilde savaş meydanında mevzilendi. Bu bizim bir araç ile geliştirdiğimiz ilk taktiğimiz idi. Çeteleri köyden tamamen temizledik. Halkımızın geliştirdiği araç sayesinde bu cephedeki ilk zaferimize ulaşmıştık. Köy halkının güveni artmıştı. Daha sonra bu tarz araçlar Cîzîr Kantonunda da yapılmaya başlandı.

VE ILK TANKI ELE GEÇIRIYORUZ

Üçüncü gün…

DAİŞ elemanları tank ve ağır silahlarla Kendalê ve Biriketke köyünü geçerek, Kobanê’ye yönelmek istiyordu. Her iki köyde de tüm evlere yerleşmiştik. Kendale’deki çatışmalar çok şiddetliydi; ağırlıkta kadın arkadaşlar öncülük ediyordu. Şehit Viyan Peyman ve komuta kademesinde yer alan birçok kadın arkadaş bu savaşta rol almıştı.

Çatışmaların kayıt altına alınmasını istiyorduk. Arkadaşlardan hem savaşçı hem kameraman bir arkadaşın bu alana gelmesi talimatını verdik. İsmini şimdi hatırlamadığım bir arkadaş geldi; bu savaşçımız, daha önce Suriye ordusunda askerlik yapmıştı. Bisiving (B7) kullanmasını biliyordu. B7 kullanması için görevlendirdiğimiz arkadaş ise tam hakim değildi. Kameracı olarak cepheye gelen arkadaşımız çetelerin tankla köye girmek istediğini görüyor. O sırada B7’yi kullanmaya başlıyor. Daha ilk atışında çetelere ait tankı vurmayı başarıyor. Motorundan alev almaya başlayan tank o gün elimize geçti. Dört bir yandan saldırmak isteyen çeteler mermilerle dövüldü. Çok sayıda DAİŞ’li öldürülmüştü; 35’inin cenazesi ve bir miktar mühimmat da elimize geçti.

Kendale köyünde vurduğumuz tank, aynı zamanda ele geçirdiğimiz ilk tanktı. İlk olmasının şaşkınlığı ve sevincini birarada yaşıyorduk. Arkadaşlarımızın 'bir tank elimize geçti’ bilgisine kuşkuyla baktık.

Biz bu savaşa 2  bisiving ve üç doçkayla başladık. Bisivingilerimizin sadece 30 güllesi vardı; yarısı da çürük çıkmıştı. Direnişimizi bu silahlarla başlattık.

180 KM’LİK ALANDA ÇATIŞMA

Savaş yayılıyor, saldırılar birçok yerden gelişiyordu. Üç dört cephede; Xirap Eto’dan Zor Miğar’a, Değirmen’den, Boroz’a, Kun Heftdar’dan, Xeruz’a ve Sirrîn Savumasına (Buğday Silosu) kadar savaşın içindeydik. Kobanê’yi giderek çembere alıyorlardı. Yaklaşık 180 km’lik bir alanda çatışmalar yaşanıyordu. Bütün bu alanları korumak için büyük bir güce sahip olmamız gerekiyordu. Ancak o kadar gücümüz yoktu. Onun için bazı yerleri tutamıyorduk.

Halk desteğini esirgemiyordu; nöbet sistemi geliştirilmişti. Her köyden insanlar cephelere gelip günlerce, haftalarca, aylarca ve bir yılın tamamında nöbetteydi.

DAİŞ, hem Minbic’i hem Cerablus’u işgal etmişti. Kobanê artık abluka altındaydı. Yaklaşık bir yıl boyunca Kobanê’ye geliş gidişler kesilmişti. İnsanlar ne kentten ne çıkabiliyor ne girebiliyorlardı. Cephane sıkıntısı yaşıyorduk. Kentte benzin, mazot sıkıntısı da vardı. Tüm bu sıkıntılarımızı Arap kardeşlerimiz, dostlarımız gidermeye çalıştılar; birçok ihtiyacımızı onlar temin etti.

Suwar El Rakka gücü daha önce Susüke köyünde bize karşı savaşan bir güçtü. DAİŞ’in gerçek yüzünü gördükten sonra bize katılmaya karar verdiler. Zaten en son Reqa’yı özgürleştirme hamlesinde de yer aldılar. Türk devleti bu güç üzerine çok fazla anti propaganda yaptı. Komutanları Türkiye’ye geçmek isterken, öldürülmek istendi. Biz kurtarmıştık, hastaneden kaçırdık. Reqalıydı; Reqa komutanlığını yapmıştı. DAİŞ Reqa’ya yöneldiğinde, Kobanê’ye sığınmışlardı. Sirrin savumasının bulunduğu alanda konumlandırıldılar. Cephaneleri çoktu; onlarca doçka ve havanları vardı. Birçok eyleme o grubun cephaneleriyle katıldık. Bizimle birlikte Kobanê’yi savundular.

EBU LEYLA KORKUSUZCA SAVAŞIYORDU

Karakozak köprüsü yakınlarında bir toplantı yaptık. Şehit Faysal Ebu Leyla’da toplantıya katılmıştı. Toplantıda Sirrîn’deki mevzilenmemizi değerlendirdik. Sirrîn, Minbic, Cerablus, Halep, Cizîr kentlerine giden yol hattında bulunuyor. Aynı zamanda Kobanê’nin güneyinden kente giriş yapılan güzergah olduğu için stratejik önemi olan bir yerdi. Toplantıda DAİŞ’in Kobanê’ye yaklaştığını, Sirrîn ve çevresine ulaşmalarının Kobanê’nin yolunun açılması anlamına geldiği tespitinde bulunduk. Burada çetelere geçit verilmeyeceğini, direniş olacaksa görkemli olunması konusunda arkadaşlar hemfikirdik. Bu alana öncülük eden Ebu Leyla ısrarcıydı.

Sirrîn savuması çevresinde büyük bir direniş gerçekleşiyordu. Az sayıdaki arkadaşlarımızı bu alana kaydırdık. Sirrîn ve Xaruz’da direniş doruğa ulaşmıştı. Bu alanı ne pahasına olursa olsun bırakmama kararı almıştık. Ebu Leyla ‘bir talimat olmazsa ben burayı asla bırakmam’ diyordu. Ebu Leyla korkusuzca savaşıyordu.

Dehşet bir savaş yaşanıyordu. Ambarların bulunduğu duvarlara bugün bile bakıldığında, orada birkaç ordunun birden savaşmış olduğunu izlenimi edinirsiniz. Çeteler tekrar tekrar bu alana saldırdılar. Ancak Faysal Ebu Leyla tüm bu saldırıları geri püskürttü.

Kayıplarımız, yaralılarımız oldu. Savaşçı gücümüz yorgun, yıpranmış ve uykusuz; bir çatışmadan bir çatışmaya giriyordu. Kobanê her yerden çetelerin ablukasındaydı; saldırıların hangi yönden geleceği bilinmiyordu artık. Biz, bir alanda ısrarcı olmanın iyi olmadığı kanaatine vardık. Başka yerlerden çetelere darbe vurmayı kararlaştırdık. Bu şekilde güçlerimizin bir kısmını bu alandan geri çekme kararı aldık.

SÊVÊ TEPESINDE 11 ŞEHIT

25 Haziran 2015’te DAİŞ çeteleri Kobanê’de katliam gerçekleştirdi. Katliamın gerçekleştiği köylerden biri de Berx Botanê köyüydü. Berx Botanê’nin hemen üstünde bulunan Sêvê Tepesi’nde Sirrîn savumasının karşısında bulunuyor. Kobanê’nin en büyük tepesiydi. Civardaki birçok köye hakimiyet kuruyordu. Dolayısıyla buranın alınması demek; civar köylerde yaşayan halkın evlerini terk etmesi demekti. DAİŞ Sirrîn savumasını işgal edince Sêvê tepesine yöneldiler. Burada 13 arkadaşımız vardı. Şehit Xabur bu cephenin sorumlu komutanıydı. Aynı zamanda o bölgenin çocuğuydu ve bölgeyi çok iyi tanıyordu. Çetelerin saldırısında şehit düştü. Daha sonra biz bu tepenin adını Şehit Xabur Tepe’si olarak değiştirdik. Arkadaşlarımız görkemli bir direniş sergilediler. Çatışmalar gece yarısına kadar devam etti ve tepe elimizden çıktı. 11 arkadaşımız bu tepede şehit düştü. Çatışmaların duyulduğu ilk anda şehit düşen arkadaşlarımızdan birinin kardeşi köyden fırlayıp tepeye yöneliyor. Kardeşiyle birlikte direnişe katıldı. Ve iki kardeşte orada şehit düştüler.

Şehit Xabur Tepesi alındığında, Kobanê’nin güneyine gidiş gelişlerimizin önü kesildi. DAİŞ tepenin üzerine 23’5luk doçka yerleştirmişti. Tepenin DAİŞ’in eline geçmesiyle halk panik içerisine girmişti. Adeta Kobanê’nin iradesini sınanıyordu. Tepeyi geri almak için Berkel’de bütün cephelerin komutanlarının katıldığı bir toplantı yaptık. Halk etrafımıza doluşmuştu. İçlerinden biri ‘nereleri tutalım’ dedi. Bu o sıra duyduğumuz en moral verici bir cümleydi. İki oğluyla birlikte gelmişti; mevzi tutmak istiyordu. Karar aldık, o akşam tepeyi almak için eylem yapacaktık. Tüm cephelerde ne kadar cephanemiz varsa bir araya getirdik. Eylem planını gizli tutuyorduk. O akşam, üç koldan tepeyi almak için saldırıya geçtik. Çeteler bir önceki gün gece 23.00’da tepeyi bizden almışlardı. Bizde ertesi gün saat 23.00’da onlardan geri aldık.

DAİŞ böyle bir eylem yapacağımızı beklemiyordu. Tepeye çok sayıda güç yığmışlardı. Çetelerin bir kısmı kaçtı, bir kısmı ise öldürüldü. Bu tarihi eylemde Rukên ve Rızgar Efrîn arkadaşlarımızı şehit verdik. Tepe yeniden elimize geçtiğinde çetelere ait bir 23,5’luk doçka, bir 12,5’luk doçka ve çok sayıda mühimmat elimize geçmişti. Tepenin yeniden kurtarılmasıyla Kobanê’de bayram havası esiyordu.

Yarın: Kobanê direnişi başlıyor.