Beştaş: KCK operasyonları 12 Eylül'ü aştı

Beştaş: KCK operasyonları 12 Eylül'ü aştı

Kürt siyasal hareketinin “siyasi soykırım operasyonları” olarak tanımladıðı “KCK operasyonları” kapsamında binlerce kişi tutuklandı. Bunların bin kadarı BDP’li seçilmişler ve siyasetçilerden oluşuyor. BDP’nin Hukuk ve Ýnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, yaklaşık 8 bin KCK tutuklusunun bulunduðu cezaevlerinde ihlallerin de diz boyu olduðunu vurgulayarak, “Dava ve yargılananlar itibariyle KCK davaları, 12 Eylül’ü aşmış durumda. O bir süreçti. Darbe oldu yargılanma yapıldı. Burada kesintisiz bir süreç var” dedi. Beştaş, bu sürecin son bir yılında AKP rejiminin halka ve BDP’ye yöneldiðine dikkat çekti.

KCK’nin 13 Nisan 2009’daki ateşkes deklarasyonundan bir gün sonra startı verilen “KCK operasyonları” kapsamında bugüne kadar binlerce kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 8 bin kişi halen tutuklu bulunuyor. Operasyonlarda Kürtler ve onların mücadelesiyle dayanışma içinde olan, baskıcı hükümet politikalarını reddeden tüm muhalifler hedef alınıyor: seçilmişler, sendikacılar, kadınlar aktivistler, siyasetçiler, öðrenciler, gazeteciler, insan hakları savunucuları, aydınlar, hukukçular, demokratlar, çocuklar…

KCK operasyonları kapsamında yaşanan gelişmeleri, açılan davaların seyrini yakından takip eden ve bu sürecin birebir tanıðı olan BDP’nin Ýnsan Hakları ve Hukuktan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, süreci ve bu operasyonların geldiði noktayı deðerlendirdi.

OSLO GÖRÜŞMELERÝ TARÝHÝ ÝLK OPERASYONLA BAŞLADI

Operasyon tarihinin BDP ve demokratik kesimlere siyaseten birçok şeyi ifade ettiðini kaydeden Beştaş, Oslo görüşmelerinin, ilk KCK operasyonuyla birlikte başlayan bir tarih olduðunu belirtti. Beştaş, Kürt legal siyasetine soykırım olarak tanımlanan operasyonların iktidarın çözüme yaklaşımını gösterdiðinin altını çizerek, aralıksız devam eden bu operasyonların başta BDP olmak üzere legal siyasetin ve demokratik çevrelerin susturulması, siyaset yapamaz duruma getirilmesi ve iktidarın siyaseten başaramadıðını yargı eliyle yapma çabası olduðunu vurguladı.

ESKÝ VE YENÝ 36 BELEDÝYE BAŞKANI TUTUKLU

2009-2012 yılları arasında 18 BDP’li belediye başkanı, 60 belediye meclis üyesi, 14 il genel meclis üyesi görevinden alındı. Yine eski ve yeni 36 belediye başkanının tutuklu olduðunu ifade eden Beştaş, “Önceki dönem belediye başkanlarımız Fırat Anlı, Abdullah Akengin de tutuklular arasında. Şu an Kayapınar Belediye Başkanımız Zülküf Karatekin, Batman Belediye Başkanımız Necdet Atalay, Iðdır Belediye Başkanımız Mehmet Nuri Güneş tutuklu. Derik Belediye başkanımız tutuklu. Bu isimleri çoðaltabiliriz. Yani yerel yönetimlerimiz de doðrudan hedef halinde. Bu durum seçimler öncesi ve sonrası stratejik farklılıklar göstererek devam ediyor” dedi.

TUTUKLU VEKÝLLERE YÖNELÝK UYGULAMA TAMAMEN SÝYASÝ

Halkın oylarıyla seçilen vekillerin halen cezaevlerinde olmasının Türkiye’nin bir ayıbı olduðunu dile getiren Beştaş, “Onlar birey olarak tutuklu deðiller. Yüz binlerce oyla seçilmiş bir iradeyi temsil ediyorlar. Hukuken iktidarın bu tutukluluk için gerekçesi var. Üç yıldır aynı gerekçe; kaçma, delilleri karartma, başkalarının üzerinde etki yaratma gibi soyut nedenler. Vekillerin de diðer KCK tutuklularının da serbest kalmaları önünde bir engel deðil bunlar. Bu tür gerekçelere başvurulamaz. Bunun devam etmemesi gerekiyor. Faysal Sarıyıldız’ı bıraksalar kaçacak mı, hayır. Parlamentoda yer alacak. Diðer vekiller için de aynısı geçerli. Bunlar hukuki deðil siyasi gerekçeler aslında. Bu konuda geçmişte meclis başkanının partileri bir araya getirme girişimi oldu. Zaman zaman açıklamalar oldu ama en son AKP bunu engelledi” diye belirtti.

7-8 BÝN TUTUKLU NORMAL DEÐÝL, ASLA KANIKSANMAMALI

AKP iktidarı ve siyasi mekanizmanın hedefi tüm bu olanları rutinleştirme, sıradanlaştırma. kabul ettirme ve itirazı kesme mantıðını içerdiðini vurgulayan Beştaş, şunlara dikkat çekti: “Bu normal deðil. 7-8 bin tutuklunun olması, vekillerin tutuklu olması, belediye başkanlarımızın tutuklanması normal deðil. Asla kanıksanmamalı. Baştan beri olan reddimizi devam ettiriyoruz. Türkiye, KCK operasyonlarını çok tartıştı. Partimizin düşünceleri açıklamaları büyük oranda destek görüyor. Liberal, sol, hatta muhafazakar kanatta da bunlar dile getiriliyor. Uluslararası alanda da durum aynı. AKP, sıkışmış durumda. Konsoloslukların, AB raporlarında işlenen en çok konulardan biridir. Kamuoyu şunu görüyor; halkın düşüncelerini deðiştiremedikleri için, yani seçmenimizin, ne istediklerini bilen bir politik kesimden söz ediyoruz. Tutuklamalarla geri çektirme ve ürkütme yaratmaya çalışıyorlar. Bir kişi tutuklanıyor ama on kişi gelip o göreve talip oluyor. Geçmiş seçim bunu gösteriyor. Baskı ve zulüm hiçbir yerde başarıya ulaşmamıştır. Burada da ulaşamayacak. Goethe’nin dediði gibi; Baskının olduðu yerde direnişte vardır.”

TUTUKLULARIN BÝNÝ BDP’NÝN AKTÝF ÇALIŞANI

Tutukluların istatistik bilgilerinin sürekli güncellendiðini söyleyen Beştaş, “Yaklaşık 8 bin olan tutuklu sayısının bine yakınının genel merkez çalışanı, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri, il ve ilçe başkanları, kadın meclisleri, gençlik meclisleri, yerel yönetim çalışanları. Şırnak’ta 2 belediye meclis üyemiz kaldı. Mardin’de 6 ilçe başkanı tutuklu. Eski Diyarbakır il başkanımız ve Erbil temsilcimiz Mehmet Ali Aydın tutuklu. Bu sayı daha da çoðaltılabilir” dedi.

SON BÝR YILDIR HALKA YÖNELÝM VAR

Beştaş, operasyonların kademe kademe yapıldıðını ifade ederek, son bir yıldır da seçmene yönelik tutumlar geliştirildiðine işaret etti. Parti yöneticilerinin, seçilmişlerin ardından halkın hedef alındıðını belirten Beştaş, mahalle meclislerine kadar yönelim olduðunu, resmi kaydı bulunmayan ancak seçimde çalışanların da hedef olduðunu kaydetti. Beştaş, “Biz duruşmalarda artık yakında berberler, kahveciler diye ayrı ayrı toplumun farklı alanlarının da hedefleneceðini söylüyoruz. Artık o noktaya gelindi” ifadelerinde bulundu.

HER TÜR AKTÝVÝTE KCK ÝLE BAÐLANTILANDIRILIYOR

Tıp öðrencileri bile halkı bilinçlendirdikleri için saðlık konusunda tutuklandıðı bir dönemden geçildiðini belirten Beştaş, “KCK paralel devlet kuruyor heyulasıyla operasyona dayanak yapılıyor. Davların hukuki süreçlerinde kadın kotası sıklıkla karşımıza çıkan bir olgu. Bunu istemek KCK’nin politikasını destelemek oluyor! Yeni bir şey deðil ki bu. Ama KCK savunuyorsa siz savunamazsınız deniyor. Düşünce ve ifade özgürlüðünde ya da 8 Mart’ta açıklama yapmışsanız KCK’nin de açıklaması varsa siz suçlusunuz. KCK’nin söz söylediði bir alanla ilgili her türlü faaliyette tutuklanırsanız. Avukatlar AÝHM’e dava götürdükleri için yargılanıyor. Düşünce özgürlüðü yargılanıyor. MYK üyemiz Mersin’i arayıp toplantı yapacaðız ben de katılacaðım diyor bunu KCK faaliyeti olarak ele alıyorlar. O kadar çok örnek var ki. Gençler toplantı yapıyor KCK’ye baðlıyorlar. Sendikacıların davası da örnek. Sendikal özgürlükleri savundukları için kadın sendikacılar alınıp yargılanıyor. Basın dosyasında gazeteciler haberleri yüzünden yargılanıyor. Kadınlar kendi çalışmalarını yürüttüðü için, avukatlar savunma yaptıkları için, insan hakları savunucuları adalet talepleri için yargılanıyor” dedi.

ANADÝL TALEBÝ TÜRKÇE BÝLÝP BÝLMEMEKLE ALAKALI DEÐÝL

KCK davalarının duruşmalarında yargılananların anadilde savunma taleplerinin “Türkçe biliyorsunuz o yüzden Kürtçe savunma yapamazsınız” gerekçesiyle reddedildiðini söyleyen Beştaş, bu konuda şunları belirtti: “Kürtçe unutturulmaya çalışıyor. Bu cumhuriyet tarihi boyunca böyleydi. Ancak Kürtçenin unutturulamadıðını görüyorlar. Biz savunmalarımızda Türkçe bilinip bilinmemesi deðil anadilde savunmanın bir hak olmasından hareketle talepte bulunuyoruz. Mahkemelere tercüman istiyoruz. Onlar anlamıyorlar tabi. Kamusal alanda kullanılmamasına dönük bir refleks. Mahkemelerde virgülünden noktasına aynı kararlar uygulanıyor. Diyarbakır’daki mahkeme Ýstanbul’a, oradaki Ýzmir’e, Ýzmir Ankara’ya, Ankara Konya’ya gönderiyor. Merkezi bir reflekstir.”

2009’DAN ÖNCE HAKPAR KÜRTÇE SAVUNMA YAPMIŞ

Anadilde savunma hususunda önemli bir husus olduðunu dile getiren Beştaş, “KCK davalarından önce HAKPAR’ın Kürtçe savunmalarına izin verdiler. Bunları da örnekler veriyoruz. Yani 2009 yılından önce yaşanmış emsaller bunlar. Yaygın bir talep karşısında tutum geliştirdiler. AKP’nin anadilde savunma hakkının saðlanacaðı yönünde açıklamaları var. Direnemeyecekleri bir talep. Haklı bir taleptir. Bu Kürt diline tahammülsüzlüktür. Kamusal alana geçişini engellemektir” ifadelerinde bulundu.

KCK operasyonları ve davalarının hukuki bir süreç adına hiçbir veri taşımadıðına işaret eden Beştaş, bunun dava dosyalarında, iddianamelerde ve iktidarın açıklamalarında görüldüðünü ve tamamen politik bir süreç olduðunu söyledi.

TÜRKÝYE TARÝHÝNDE GÖRÜLMEMÝŞ UYGULAMA

“AKP, Türkiye tarihinde olmamış uygulama başlattı” diyen Beştaş, şunları belirtti: “Son 2 aydır sevk adı altında insanları sürgüne gönderdiler. Diyarbakır’da yargılananı Şakran’a, Ýstanbul’da yargılananı en uzak ile gönderdiler. Duruşmaya getirilemiyor ifade veremiyor insanlar. Tümüyle daðıtılıp parçalanmak isteniyor. En asgari haklarını kullanmalarına dahi tahammül yok. Aileleriyle görüşemiyorlar, mahkemelere katılamıyorlar. Şakran kamuoyuna yansıdı. Cezaevleri kendi keyfi uygulamalarını devam ettiriyor. Doluluk oranları cezaevi yaparak çözülecek bir sorun deðil.”

DAVA VE YARGILANAN ÝSTATÝSTÝÐÝ 12 EYLÜL’Ü AŞTI

12 Eylül dönemi yargılama istatistiðini de incelediklerini kaydeden Beştaş, “Dava ve yargılananlar itibariyle KCK davaları, 12 Eylül’ü aşmış durumda. O bir süreçti. Darbe oldu yargılanma yapıldı. Burada kesintisiz bir süreç var. Devam ettiriliyor. Hukuk alanında avukatların coplarla duruşma salonundan atıldıðı bir örnek yok 12 Eylül’de. Ama Silivri’de hiç yetkisi olmadıðı halde mahkeme başkanı tarafından dışarı atılıyor avukatlar ve darp ediliyor. Ciddi bir refleks de görülmüyor. Hukukçuların destek vermesi gerekiyor” diye konuştu.

“Bir yandan silahlı, çatışmalı bir ortam var, diðer yandan siyaset yapmaya çalışanlar var. AKP, demokratik siyaset kanallarını açmaya çalışanları tutuklayıp bu alanı kapatmaya çalışıp, silahlı alanı açıyor” diyen Beştaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu izah edilecek bir durum deðil. Dünya siyasete olanak tanır. Konuşmanın alt yapısı ortadan kaldırılıyor. Biz halen direniyoruz. Sorunun siyasetle konuşarak çözüleceðini söylüyoruz. AKP, sorunların çözümünün diyalog olduðunu ve adresinin parlamento olduðunu söylüyor ama aksi uygulamalara imza atıyor. Ýrlanda’da ve farklı örneklerde aynı sorunlarla boðuşan ülkelerle silahlı militanların siyaset yapması önündeki engeller kaldırılmıştır. Siyaset yapmaları saðlanmıştır. Türkiye’nin de yapması gereken bu. Demokratik siyaset alanında çalışanların, seçilmişlerin, bir partinin organlarını tutuklamayla yok edilmeye çalışılması demokrasi düzeni içinde izah edilemez. Başbakan otoriter yaklaşımlarda görülen ben yaparım yok ederim diyor. Böyle sorun çözemezsiniz. Çözümde BDP’nin de muhatap alınıp, seçilmiş bir irade olarak görülmesi gerekmekte. BDP bu sorunun muhataplarındandır ve bir kenara itilemez. O nedenle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tutuklu vekiller konusundaki açıklaması önemlidir. Bunun sahiplenilmesi gerekiyor. Dokunulmazlık konusunda da durum böyle. Derinleştirilip sahip çıkılması gereken bir yaklaşım.”