Berktay: HDP, AKP'nin topluma karşı açtığı savaşa karşıdır
7 Haziran’da 3. Bölgeden HDP Milletvekili adayı olan Ayşe Berktay, seçimlere 1 kala, AKP’nin topluma açtığı savaşa karşı HDP demeye çağırdı.
7 Haziran’da 3. Bölgeden HDP Milletvekili adayı olan Ayşe Berktay, seçimlere 1 kala, AKP’nin topluma açtığı savaşa karşı HDP demeye çağırdı.
7 Haziran’da 3. Bölgeden HDP Milletvekili adayı olan Ayşe Berktay, seçimlere 1 kala, AKP’nin topluma açtığı savaşa karşı HDP demeye çağırdı. Kadınların HDP’deki yerini, ördüğü özgür yaşamı ANF’ye anlatan Berktay, herkesi savaş politikalarına, topluma açılan savaşa karşı durmaya, inadına özgürlük, inadına umut, inadına eşitlik ve barış demek için HDP’ye oy vermeye çağırdı.
Kendinizi tanıtabilir misiniz?
1955 İstanbul doğumluyum. Sosyalist düşünceyle küçük yaşta, ailem kanalıyla tanıştım. Üniversite yıllarımdan beri politik mücadele içindeyim. Çevirmenim. 2009 sonunda BDP’ye girdim. KCK davasında 27 ay cezaevinde kaldım. 2014 yılından beri HDP’deyim. Parti Meclisi ve Kadın Koordinasyonu üyesiyim. KJA üyesiyim. Aynı zamanda Mayıs 2015’te kurulan Kadın Özgürlük Meclisinde yer alıyorum.
KADINLAR HDP’DE BİRER ÖZNE!
Hem sosyalist mücadeleden hem de kadın mücadelesinden gelen birisi olarak, HDP’yi bu perspektiflerden nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP kadınların özgün ve özerk örgütlendiği, özne olduğu, bütün alan ve mekanizmalarda söz ve karar sahibi olduğu, kadınların örgütlü gücünün varlığının her zaman hissedildiği bir parti. Bu bakımdan çok değerli. Kadınların bulundukları her yeri değiştirip dönüştürdüğünü, sorguladığını, o özgüveni HDP’de yaşıyorsunuz.
Toplumun ezilen, dışlanan, sömürülen, ayrımcılığa uğrayan bütün kesimlerinin, ortak mücadele verdiği, kendisi olabildiği ve bir diğerinin kendiliğine değer verdiği, ondan güç aldığı eşit ortak yaşamın temelleri atılıyor HDP’de. Devletleşmeden, iktidarlaşmadan kendimizi yönetmenin, örgütlenmenin mücadelesini veriyoruz. Bunlar ezme-ezilme, sömürü ilişkilerinin kalkacağı özgür ve demokratik bir gelecek için çok belirleyici, çok değerli adımlar.
Kalıcı barış için, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için, demokratik siyaset zemininin oluşması, toplumun öz örgütlenmelerinin önündeki engellerin kalkması için hep birlikte mücadele ediyoruz. Toplumun bastırılmış toplumsallığını, kolektif değerleri harekete geçirmeye çalışıyoruz. HDP bu açılardan çok önemli ve değerli çabalar içinde.
‘ERKEK EGEMEN SİSTEMİ DEĞİŞTİRME İDDİASINA SAHİPİZ’
HDP’nin eşit temsil anlayışına dayalı olarak kadın aday sayısını yüksek tutması, kadın mücadelesi açısından ne anlam taşıyor?
Kadın mücadelesi erkek egemen sistemi, erkek egemen zihniyeti değiştirme iddiasına sahip. Bunun için her alanda eşit söz ve karar sahibi olmak önemli. Politika bu alanlardan biri. Politikayı yani kendi yaşamımıza dair kararların alma, belirleyici olma hakkımızı geri alıyoruz. Eşitliği, özgürlüğü, adaleti önceleyen kadın politikası yapacağız. Erkek tahakkümüne ve her türlü tahakküme karşı, ezme-ezilme ilişkilerine karşı kadın politikası yapacağız. Bunu da ancak kadınlarla yapabiliriz. Kadın özgürlük hareketinin gücünü arkasında hisseden, kadın mücadelesine karşı sorumlu, kadınların sesini ve sözünü politikada doğrudan var eden kadın adaylarla.
TAŞLAR BİR KERE YERİNDEN OYNADI
Siz aynı zamanda bir barış aktivistisiniz. Irak’ın işgali döneminde kurucuları arasında yer aldığınız Irak Dünya Mahkemesi’nin oturumları sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da önemli bir yankı uyandırmıştı. Sizce o günden bu yana Ortadoğu’da neler değişti?
Irak gözümüzün önünde cehenneme döndü. Bütün bölgede ezilenlerin diktatörlere karşı hareketlenmesine, sonra da bu tepkisel başkaldırıların sistem tarafından kontrol altına alınmasına tanık olduk. Genel hatlarıyla mevcut ulus-devlet, merkezi devletçi sistem sınırları ötesinde bir perspektif ve tahayyül etrafında bir örgütlenme olmadığı için böyle oldu. Ama başkaldırmaları, olduğu kadarıyla direnmeleri çok değerliydi. Taşlar yerinden oynadı bir kere. Şu anda kapışma esas olarak Suriye’de oluyor. Artık bölgesel bir savaş değil, bir dünya savaşı çapında bir kapışma var. Bir kaos var, DAİŞ diye bir olgu var.
ORTADOĞU’DA ALTERNATİF BİR YAŞAM: ROJAVA
Küresel güçler sınırları yeniden çizme, etnik veya inanç temelinde tekliklere dayalı yeni ulus devletçikler oluşturma peşinde. Bu yeni ve çok daha derin çatışmaların fitilini ateşlemekten başka bir anlam taşımıyor.
En büyük değişiklik ise bütün bunlara alternatif bir sistem ve bütün insanlığın nefret ettiği DAİŞ’e karşı büyük bir direniş ortaya koyan Rojava. Rojava direnişi ile bütün dünya ve bölge halklarında insanlık değerleri etrafında yeni bir toparlanmanın adımlarının atılmasını sağladı. Yeni bir yaşam özleminin hayata geçebileceğini gösterdi, nasıl’ını tartışmaya açtı. Rojava başardı, Kürt özgürlük mücadelesinin birikimlerinin somutlaştığı yer oldu. Halklar arasında sınırları aşan birliktelikler kurulabileceğini gösterdi. Bir Kadın Devrimi gerçekleştirdi. Ortadoğu’daki en büyük değişiklik budur.
‘AKP IŞİD’LEŞTİ’
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun PYD’yi hedef alması nasıl okunmalı?
Savaş politikalarını ülke içinde Kürtlere ve demokratik muhalefete ülke dışında da PYD’ye saldırarak sürdürüyorlar. İkisi birbirine sıkı sıkıya bağlı. Saldırdıkları özgürlük fikridir, kadın mücadelesidir, halkın kendi geleceğini belirleme, öz varlığına sahip çıkma fikridir, özyönetimdir. Kadınların özgür ve örgütlü olduğu, toplumda öncü role sahip olduğu çok renkli, farklılıkların eşit ve ortak bir biçimde söz ve irade sahibi olduğu, paylaşıma ve dayanışmaya dayalı bir yeni yaşam fikrini hedef alıyorlar. Bizim koyduğumuz ölçülerde ve çerçevelerde yaşamayı kabul etmezseniz ister burada ister orada, var olmanıza izin vermeyiz, imha ederiz deme cüretini gösteriyorlar. Kendi sonlarını hazırlıyorlar. AKP IŞİD’leşti derken tam da bunu kastediyoruz. Başaramayacaklar.
AKP TOPLUMA SAVAŞ AÇMIŞ DURUMDA
Çözüm süreci masası ikinci kez devrildi. 2011 yılında masa devrildiğinde KCK adı altındaki operasyonlarda tutuklanan binlerce siyasetçiden biri de sizdiniz. Bugün gelinen noktada HDP’li siyasetçilere, belediye başkanlarına yönelik tutuklama furyasının yeniden başlamasını ve medyanın karartılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Aynı politikalar daha da ağırlaşarak, işkence sistematik bir şekilde devreye sokularak sürdürülüyor. Basın çok daha yaygın bir baskı ve engelleme altında.
Tabii temel bir fark var. AKP artık topluma karşı savaş açmış vaziyette. Artık her türlü muhalefeti, yalanlarını ve suçlarını deşifre eden bütün sesleri susturma peşinde. Ülkeyi ve dünyayı yandaşları ve düşmanları diye ikiye ayırmış vaziyette. Her karşı çıkışı, iktidarına yönelik bir tehdit olarak algılıyor. Topluma karşı savaş açmış durumda. O kadar ağır suçlar işlediler ki, sorgulama potansiyeline sahip her odak onlar için tehlike çünkü kontrolünü zayıflatma riski taşıyor. Diktatörlük tam da böyle bir şeydir. Tam kontrol, sorgusuz sualsiz teslimiyet dışında her şey risktir. Tam da bunun için koftur, en güçlü en sert görüldüğü anda kırılabilir. Çünkü toplumu bir bütün olarak karşısına almıştır. Bu noktada dik durursak, sinmezsek kazanırız. Basının bu saldırıdan kendini “sorun çıkarmadan” yasaklara boyun eğerek kurtarması, sıyrılması mümkün değil. Bütün teslimiyete rağmen ardı arkası kesilmeyen hesap sorma tehditleri bunun çok açık kanıtı.
ISRARLA DEMOKRASİ, ISRARLA ÖZGÜRLÜK
Pazar günü seçimler var. Buradan seçmenlere nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?
Herkesi savaş politikalarına, topluma açılan savaşa karşı durmaya, inadına özgürlük, inadına umut, inadına eşitlik ve barış demek için HDP’ye oy vermeye çağırıyorum.
Sandığa gitmeli, oyumuza, oyda ortaya koyduğumuz iradeye 1 Kasım’da ve sonrasında sahip çıkmalıyız.
AKP oylarının düşmesi ve HDP oylarındaki yükseliş bu ülkenin özgürlük ve eşitlik içinde ortak yaşam iradesini, kadın düşmanlığına, savaş politikalarına, katliam ve sindirme operasyonlarına karşı olduğunu ortaya koyacaktır. Bundan sonrası demokrasi ve özgürlük irademize ısrarla, inatla, örgütle sahip çıkma meselesidir.