Bedri Adanır soruyor: Hangi hukuka göre yargılanıyorum?

Bedri Adanır soruyor: Hangi hukuka göre yargılanıyorum?

Aram Yayınları Yayın Yönetmeni ve Hawar Gazetesi Yazıişleri Müdürü Bedri Adanır, 3 yıldır tutuklu. Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde. Adanır, Kürt basınına yönelik operasyonların ve haklarında davalar açılan gazetecilerin "hukuki deðil siyasi" yargılamaya tabi tutulduðunun, sadece bir örneði. Ayrıca Adanır'ın durumu, AKP Hükümeti'nin 3. Yargı Paketi ile tahliyelerin önünün açılacaðına dair propagandasını da teşhir ediyor. Hapishaneden gönderdiði mektubunda Adanır, "Suçlamalar, 6352 sayılı yasanın geçici 1. maddesiyle ertelenmesine hükmedilen 'basın-yayın yoluyla işlenen suçlar' kapsamında olup, şimdiye çoktan ertelenmeliydi" diye sesleniyor.

'SUÇLARI', BÝLDÝÐÝNÝZ GÝBÝ...

5 Ocak 2010 tarihinden beri "sorumlu müdür" olduðu gazete, dergi ve kitaplara açılan davalar nedeniyle tutuklu olan gazeteci Bedri Adanır, Diyarbakır 6. Aðır Ceza Mahkemesi'nde, esas olarak "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla yargılanıyor. Suçlamaların 4'ü, yazı işleri müdürü olduðu günlük, Kürtçe olarak yayınlanan Hawar gazetesindeki (26 sayı çıkardıktan sonra açılan davalar ve maddi sıkıntılar nedeniyle bu gazetenin yayınına son verildi, sonrasında ise dergi olarak çıkarıldı) haber, yazı ve fotoðraflar ve hatta anma ve başsaðlıðı ilanlarındaki 'gerilla' ve benzeri kelimeler, nedeniyle. Diðer iki 'suç unsuru' kaynaðı ise yine Hawar'da yayınlanan yazılar ve Demokratik Uygarlık Manifestosu isimli kitap.

Polis baskınında el konulan, arandıðında her gazete ve dergi bürosunda karşılaşılması muhtemel yazı, fotoðraf ve kitap dosyaları da, Adanır'ın bir diðer suçlanma sebebi.

Adanır için sonraları "örgüte yardım ve yataklık etmek" suçlaması da getirildi. Buna dayanak olarak gösterilen ise yayınevinden çıkan ve henüz hakkında yasaklama/toplatılma kararı olmayan Demokratik Uygarlık Manifestosu isimli kitabın daðıtımını organize etmek.

MALUM KELÝMELERÝ TARATIP HAZIRLANAN ÝDDÝANAME...

Bedri Adanır, hapishaneden gönderdiði mektubunda, şöyle diyor: "Savcılar, söz konusu yayınlarda, adeta belli kelimeleri taratmış ve iddianameyi bunların üzerine dikmişler. Öyle ki, Kandil Daðı'nın coðrafik olarak tasvir edildiði bir yazı -ki bu yazı Kandil Daðı'nın salt savaşla, çatışmalarla anılmasından duyulan bir rahatsızlıðı ifade ediyor-, 'Kandil Daðı'nı övmek suretiyle cazip göstermek' şeklinde yorumlanmış. Suçlamalar, 6352 sayılı yasanın geçici 1. maddesiyle ertelenmesine hükmedilen "basın-yayın yoluyla işlenen suçlar" kapsamında olup, şimdiye çoktan ertelenmeliydi."

'OYSA GEREKÇELER ÝÇÝN SOMUT BÝR AÇIKLAMA GEREKÝYOR'

Adanır, 6. Aðır Ceza Mahkemesi'nin (Diyarbakır) 14/08/2012 tarihli (yasanın yürürlüðe girmesinden sonra) ara kararıyla, 3. Yargı Paketi olarak bilinen 6352 sayılı yasanın adeta görmezden gelindiðini söylüyor. Daha vahimi olarak ise mahkemenin şu ifadesini aktarıyor: "(...) Suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlıðının bulunması, tutuklama kararının makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının, tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını saðlamayacaðı gözönüne alınarak; Sanık Bedri Adanır'ın tutukluluk halinin devamına (...) karar verildi."

Adanır, haklı olarak bu karara itiraz ederek, soruyor: "Hani artık tutuklama gerekçelerinin somut bir şekilde açıklanması gerekiyor ya, bu fecaat, o yüzden olsa gerek. Heyet nedense, 6352 sayılı yasa olmasaydı bile, benzer davalarda yerel mahkemelerin ve Yargıtay'ın kararlarına göre, verilebilecek cezanın nerdeyse 2/3'sini yattıðımı dahi gözönünde bulundurmuyor."

'EMSAL NÝTELÝÐÝNDEKÝ DAVALAR NEDEN DÝKKATE ALINMIYOR?'

3. Yargı Paketi yasalaştıktan sonra, aynı mahiyetteki davalarda yargılanan veya yargılanıp ceza almış gazetecilerden bazılarının tahliye edildiðini anımsatan Adanır, mektubunu şöyle bitiriyor: "Ben de yasa çıktıktan sonra avukatım aracılıðıyla tahliye talebinde bulundum, ancak, avukatıma, yoðunluk nedeniyle tutukluların taleplerinin duruşmalarda deðerlendirileceði söylenmiş... Duruşma 13 Eylül'deydi ve ancak 3 dakika sürdü. Tahliye etmeyip, 27 Kasım'a ertelediler, duruşmayı. Kararla birlikte şok olduk; çünkü kesinkes tahliye bekliyorduk, haklı olarak. Nasıl beklemeyelim ki! Emsal niteliðindeki davalarda, sayıca daha çok suçlama olmasına raðmen, tahliye kararları çıkmıştı. Örneðin Vedat Kurşun 103 kez 'örgüt propagandası yapmak'la suçlanmış, 166,5 hapis cezasıyla cezalandırılmış, ama son yasayla birlikte tahliye edilmişti. Ben ise sadece 7 kez 'örgüt propagandası yapmak'la suçlanıyorum. Yani matematiksel olarak bakıldıðında bile, tahliye, kesin görünüyordu. Gel gör ki, olmadı. Niçin ve nasıl olmadı, anlamakta güçlük çekiyorum. Hangi yasalara, hangi hukuka göre yargılandıðımı bilmiyorum artık. Ben bu işten bir şey anlamadım, anlayan varsa, beri gelip, bana da anlatsın."