BDP'li başkanlardan açlık grevi için ortak deklarasyon

BDP'li başkanlardan açlık grevi için ortak deklarasyon

BDP’li belediye başkanları Diyarbakır Baðlar Belediyesi önünde toplanarak 60’ıncı gününe giren açlık grevleri konusunda hükümeti ve Türkiye kamuoyunu duyarlı olmaya çaðırdı. Ortak açıklamayı yapan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, tüm belediye başkanları adına kendisinin açlık grevine gireceðini duyurdu. Baydemir bedenini ölüme yatıran cezaevindeki Kürt siyasetçilerin toplum vicdanına yaptıkları çaðrıya yanıt verilmemesini kendilerini bir yol ayrımına getirdiðini söyledi.

Baðlar Belediyesi önünde biraraya gelen BDP’li belediye başkanları Açlık Grevi 60. gününde pankartı altında açıklama yaptı. Ortak açıklamayı okuyan Büyükşehir Belediye Başkanı Baydemir ölüm sınırına dayanan açlık grevlerinin, Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesi talebinden ve Kürt halkının özgürlük talebinden ayrı deðerlendirilmeyeceðini söyledi. Baydemir, 2009’dan bu yana KCK adı altında yürütülen operasyonlarla aslında BDP’ye yönelik Kürt legal siyasetini tasfiye etme amacıyla 9 bin kişinin tutuklandıðına dikkat çekti. Baydemir, partili, belediye başkanı, meclis üyesi, il genel meclis başkan ve üyeleri, öðrenci, kadın, yaşlı, çocuk demeden toplumun her kesiminden insanların cezaevine konulmasının topluma büyük bir zulme maruz bıraktıðını belirtti. Baydemir şunları söyledi:

Tecritle çatışma stratejisi derinleştirildi

“Kürt halkı tüm dinamikleriyle, Kürt sorununda adalet ve özgürlük temelinde adil çözümü beklerken, hükümet 90 yıllık devlet politikasını devam ettirerek, Kürt muhalefetinin seçilmişlerini tutuklayarak, askeri operasyonları tırmandırarak, güvenlik - tasfiye politikasını sürdürmeyi tercih etmiştir. 14 ay boyunca Ýmralı Adası’nda tutulan Sayın Öcalan’a aðırlaştırılmış tecrit uygulayarak, adeta çatışma stratejisini derinleştirmiştir.”

Son bir yılda 1000 kişi yaşamını yitirdi

“Hükümetin Kürt muhalefetini tasfiye etme, tecrit ve izolasyon politikası, güvenlik perspektifiyle çatışma stratejisi, son bir yılda en az bin insanın yaşamına mal olmuştur. Tam da böylesi bir atmosfer içerisinde, haksız ve hukuka aykırı olarak cezaevinde tutulan binlerce siyasi rehine, üç temel taleple bedenlerini ölüme yatırmıştır.”

Grevdekilerin talebi bizim de talebimizdir

“Tecrit ve izolasyonun kaldırılarak müzakerelerin başlatılması, anadilde savunma hakkının tanınması ve anadilde eðitimin saðlanması talepleri, sadece bedenini ölüme yatıran siyasetçilerin talebi olmayıp, milyonlarca insanın, halkımızın ve bizlerin de talebi olduðunu kamuoyuna bir kez daha duyurmak isteriz.”

Tecrit yasal hakkın çiðnenmesidir

“Tecrit ve izolasyon iç hukuk mevzuatına ve uluslar arası mevzuata aykırı, özü itibariyle de yasal bir hakkın çiðnenmesidir. Dolayısıyla 16 aydır Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit bir suçtur. Bununla birlikte tecrit politikası bir çatışma politikasıdır. Tecrit politikası, askeri operasyon politikasıdır. Bu politikanın ortaya çıkarmış olduðu sonuç; çatışma ve ölümdür. Her şeyden önce bir yıllık zaman dilimi içerisinde, müzakerelerin askıya alınmasından, çatışmaların başlamasından ve çatışmalarda yaşanan ölümlerden tecrit politikasının mimarları ve uygulayıcıları sorumludur.”

Hakların gaspı ırkçı ve faşist yönetim anlaşıyıdır

Kürt halkının millet olmaktan kaynaklı dil, kültür, kimlik, statü haklarını kullanamamasının Kürt sorununu oluşturduðunu vurgulayan Baydemir, “Anadilde eðitim, anadilde savunma ve yaşamın her alanında anadiliyle yaşama ve geliştirme Kürtlerin en doðal hakkıdır. Bu hakkın yok sayılması, gasp edilmesi ve hatta pazarlıðı ancak ırkçı ve faşist yönetim anlayışıyla izah edilebilir. Bir Türk, Fars, Arap, Fransız veya Alman için dilleri ne ise kimlikleri ne ise Kürt halkı içinde dil ve kimliði aynı deðerdedir. Bundan ne fazlasını istiyoruz ne de azına razı oluyoruz” diye konuştu.

Körelen vicdanlar toplumun yol ayrımına işarettir

Cezaevlerinde insanların bedenlerini ölüme yatırmasının, dışarıda çatışmalarda yaşamların yitirilmesinin tek nedeninin hükümetin, 90 yıllık bilinen politikalarla Kürt halkının özgürlük talebini bastırmaya çalışmasından kaynaklandıðını belirten Baydemir şöyle devam etti:

“Türk ve Kürt halkı çok iyi bilmelidirler ki, cezaevinde bulunan ve bedenini ölüme yatıran insanlar, dışarıda çatışmalarda hiç kimse yaşamını yitirmesin, tıkanan müzakere kanalları tekrar açılsın diye yaşamını ortaya koymaktadır. Başta hükümet olmak üzere, Türkiye kamuoyunun ortaya koyduðu tavır, vicdanların köreldiðini ve toplumun yol ayrımına geldiðinin işaretlerini vermektedir. Hükümetin ortaya koyacaðı bundan sonraki tavır ve cezaevlerinde açlık grevlerinin sonuçlanma şekli biz seçilmişleri de yol ayrımına getireceðini kamuoyu çok iyi bilmelidir.”

Cezaevindeki ölüm kopuşu ve çatışmayı başlatır

Baydemir Başbakan’a, hükümete ve Türk halkına da şu çaðrıyı yaptı: “Kışkırtıcı, küçümseyici, itibarsızlaştırıcı, her açıklama ve duruş, ölümlere davetiye niteliðindedir. Birlikte eşit ve özgürce yaşam için, çatışmasız ve müzakere ile sorunlarımızın çözümüne kapıların aralanması için kaybedecek tek bir saniyemiz yok. Zira açlık grevinde tek bir insanımızın yaşamını yitirmesi telafisi imkansız bir kopuşun ve derinleşmiş bir çatışma sürecinin başlangıcı olacaðından endişe etmekteyiz. Bu itibarla da derhal tecrit kaldırılmalı, müzakereler başlamalıdır. Bu uðurda başta BDP Genel Merkezimizin yapacaðı her türlü çaðrıya, her türlü göreve ve her türlü katkıya seçilmiş belediye başkanları olarak, il genel meclisi başkanları olarak, meclislerimizle birlikte hazır olduðumuzu kamuoyuna deklare ediyoruz.

Başkanlar adına Baydemir açlık grevine giriyor

Baydemir bir soru üzerine de BDP Genel Merkez’nin planlaması doðrultusunda tüm belediye başkanları, meclis üyeleri ve il genel meclis başkan ve üyeleri adına milletvekilleri ile birlikte kendisinin açlık grevine gireceðini açıkladı.

Ortak açıklamayı BDP’li belediye başkanları ve tutuklanan başkanlar yerine de başkanvekilleri imzaladı.