Bayık: Kazanan Önder Apo kaybeden komplocular oldu

Bayık: Kazanan Önder Apo kaybeden komplocular oldu

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, 15 Şubat Komplosunun bir halkın ve hareketin başına getirilebilecek en büyük felaket ve tufan olduğunu söyledi. Bayık, “Kazanan Reber APO, özgürlük hareketi, halkımız ve insanlık, kaybeden ise cümle iblisler, Uluslararası komploda yer alan tüm güçler ve gericilik olmuştur” dedi.

Cemil Bayık, Özgür Gündem gazetesinin sorularını cevapladı.

Uluslararası komplonun üzerinden 16 yıl geçti. Komploda dönemin Uluslararası güçlerinin pozisyonu neydi?

Uluslararası komplo bir halkın ve hareketin başına getirilebilecek en büyük felaket, bir tufandı. Komplo ne kadar derin, acımasız ve sert olduysa, hareket ve halk olarak karşı koyuşumuz da o denli kararlı, iradeli ve sert biçimde oldu. Şimdi komplonun 16. yıldönümündeyiz. Uluslararası komployu bir kez daha birçok boyutlarıyla değerlendirmek ve çözümlemek bir ihtiyaç ve zorunluluktur. Çünkü ortada olan Önder APO’nun şahsında Kürt halkının ve özgürlük hareketinin kaderiydi. Bu anlamda üzerinde ne kadar tartışılır ve çözümlenirse yeridir. Ancak bundan önce uluslararası komploya karşı dağlarda, zindanlarda, Kürdistan’ın dört parçasında ve yurtdışında önderlik etrafında kenetlenerek

güneşimizi karartamazsınız şiarıyla bedenlerini ateş topu yaparak komploya karşı direnen ve şehit düşen tüm yoldaşları saygı ve minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğildiğimi belirtmek istiyorum. Ayrıca Uluslararası komploda yer alan güçleri bir kez daha lanetliyor ve hiçbir gücün Önder APO’nun iradesi ve halkımızın direnme azmi karşısında asla başaramayacağına olan inancımı ve kararlığımı belirmek istiyorum.

15 Şubat komplosu bir Uluslararası komploydu. Bu komploda birçok güç yer aldı. Ancak adımız gibi biliyoruz ki, ABD’nin uluslararası komplonun gerçekleşmesindeki rolü belirleyicidir. Türkiye’nin rolü burada basit bir taşeronluğun ötesine geçmemektir. Nitekim zamanın başbakanı Bülent Ecevit “Amerika, APO’yu niçin bize verdi halen tam anlamış değilim” demişti. Yani Türkiye’ye yapılan büyük bir yardım adına aslında oyuna ortak etme vardı. İsrail, teknik istihbarat anlamında aktif bir rol oynamıştı. AB devletleri son noktada uzlaşmış, tam bir karar birliği içinde ortak tutum sahibi olmuş, komploda aktif yer almışlardır. Kürt halk Önderi Reber APO, Avrupa semalarında dolaşırken o nasıl bir demokrasi ve kültür geleneğiydi ki, Avrupa’nın hiçbir devleti hava limanlarını Önder APO’ya açmamış, uçağın inmesine izin vermemişti. Rusya, ekonomik çıkarlar karşısında büyük bir ilkesizlik örneğini göstermiş, komploya ortak olmuştu. Yunanistan, sahte dostluğun tarihte görülmemiş örneğini sergileyerek komplodaki yerini almıştı. Bunların dışında bölgesel gericilik ve Kürt işbirlikçilerinin de komploda yer aldıkları tescilidir.

Peki, bütün bunları bir araya getiren neydi?

Hemen belirtelim ki, ne Reber APO’nun ne Kürtlerin ne de halkımızın Avrupa halklarıyla, Rusya, Yunanistan ve Amerika halkıyla hiçbir sorunu ve düşmanlığı yoktur. Sorun, ekonomik ve siyasi çıkarları her türlü insani, ahlaki ve uluslararası değerlerin üzerinde tutan devletlerin kendisidir. Önder APO bir yaşam felsefesini, insanlığın yeni geleceği olan demokrasi ve özgürlüğü temsil ediyordu. Dolaysıyla komploda yer alan güçlerin gerçek demokrasi ve özgürlüğün karşıtları olduğunu söylemek rahatlıkla mümkündür. Onları bir araya getiren ortaklaştıkları bu özellikleridir. Önder APO tamamen hukuksuz, kuralsız, insani ve ahlaki hiçbir değere dayanmayan şekilde İmralı adasına derdest edilmiş, kendi deyimiyle çarmıha gerilmiştir. Alsında Önder APO’nun şahsında çarmıha gerilen tüm insanlık, en başta da Kürt halkı ve hareketimiz olmuştur. Bu büyük bir vicdansızlıktır.

Bu yönüyle uluslararası komployla hedeflenen neydi?

Öncelikle şunu belirtmeliyim: Önder APO bir kişi değil; bir halkı ve geleceği temsil ediyor. Bu anlamda sorun kişisel olmanın ötesinde kapsamlıydı. Komplo, bölgedeki gelişmeler ve Kürt sorununun ulaşmış olduğu düzeyle doğrudan bağlantılı gelişmiştir. Hatırlanacağı üzere komplo döneminde, Ortadoğu’da önemli gelişmeler yaşanmaktaydı. Reber APO’nun görüşleri ve Kürt Özgürlük Hareketi Ortadoğu’daki çelişkileri ve dengeleri büyük etkilemiş, gelişmelerin yönünü belirleyen bir düzey kazanmıştı. Kürdistan’da klasik önderlik Ortadoğu’daki gelişmelere ve Kürt halkının demokrasi ve özgürlük taleplerine cevap verebilecek durumda değildi. Reber APO ve özgürlük hareketi Kürdistan’ın dört parçasını etkiliyor, öne çıkıyordu. Bu durum hem geleneksel Kürt liderliğini hem bölgesel hem de uluslararası hegemonik güçleri ciddi biçimde ürkütüyor, rahatsız ediyordu.

Türkiye, her bakımdan bir açmaz içerisindeydi. Ekonomik ve siyasi olarak tam bir dar boğaz içinde, büyük çalkantılar yaşıyordu. En önemlisi de Türk sömürgeciliği uluslararası ve bölgesel gerici güçlerden aldığı tüm desteğe rağmen özgürlük hareketine karşı başarısızdı, sonuç alamıyordu. Kürdistan halkında müthiş bir ulusal uyanış, bilinçlenme ve mücadele azmi gelişiyordu. PKK artık ulusal ve Uluslararası bir güçtü.

Kürt sorunu her bakımdan çözümü dayatıyordu. Türk devletinin önünde fazla seçenek kalmamıştı. Ya çözüme gelecek ya da onlarca yıldır inkar ve imha temelinde sürdürdüğü özel savaş yöntemleri sonuç vermediğine göre, yeni seçenek ve arayışlar içinde olacaktı. Kürt sorunu aynı zamanda bölgesel ve Uluslararası bir sorundu. Uluslararası ve bölgesel güçler Kürt sorunun çözümünü istemiyorlardı. Sorunu idare etmek, savaş ve şiddet ya da geleneksel Kürt liderliğiyle bir çözüm çıkarlarına daha uygun düşüyordu. Yani bir çözüm olacaksa şayet, bu Reber APO’nun ve PKK’nin önderliğinde olmamalıydı. Ama PKK de en belirgin güçtü. Dolaysıyla fazla seçenek yoktu. Ya PKK’yle çözüme gelecekler ya da PKK’nin tasfiyesini hedefleyeceklerdi. Bunun için de en başta Reber APO tasfiye edilmeliydi.

Dünyada benzer örnekler vardır. Hareketlerin liderleri etkisizleştirildiğinde; öldürüldüklerin de ya da tutuklandıklarında, o hareketlerden geriye bir şey kalmamıştır. Birçok devrimci yurtsever hareketler bu biçimde tasfiye edilmiştir. Uluslararası komployu gerçekleştiren zihniyete göre Önder APO özgürlük hareketinden ve halktan koparılıp izole edilirse, mücadeleden geriye bir şey kalmaz ve PKK tasfiye olurdu. Ama bu zihniyet Kürt halk Önderi Reber APO’nun gerçekliğine ve özgürlük hareketinin direniş duvarına çarparak boşa çıkmıştır. Çünkü Reber APO öyle bir halk ve öyle bir hareket yarattı ki, dünya da başına kalksa hiçbir sonuç elde edemez. Gelişmeler bunun böyle olduğunu zaten doğrulamıştır. PKK gerçekliğinde ve gelişim diyalektiğinde zorluklar sadece daha çok güçlenmenin, büyümenin ve daha güçlü sonuçlar almanın gerekçesi olmaktadır. Önder APO’nun yarattığı insan tipi, geliştirdiği ideoloji ve yeni paradigması hareketimizve halkımız için yeni bir doğuş olmuştur. Kazanan Reber APO, özgürlük hareketi, halkımız ve insanlık, kaybeden ise cümle iblisler, Uluslararası komploda yer alan tüm güçler ve gericilik olmuştur.

Kürt Halk Önderi Öcalan’a yönelik komploda aktif olmalarını belirleyen neydi? Bu hamlenin Ortadoğuyla ilgili planları açısından nereye oturtabilirsiniz?

Belirttiğim gibi komploda yer alan güçleri aktifleştiren temel husus, kirli ekonomik ve siyasi çıkarlar olmuştur. Kürdistan Özgürlük Hareketi, kapitalist modernite güçlerinin ve ulus devletçi bölgesel güçlerin çıkarlarını her düzeyde

tehdit ediyordu. Ortadoğu’da, halklara zorla dayatılan ve kabul ettirilen bir statü vardı. Bu statü ulus devletçi zihniyete göre şekillenmiş ve örgütlendirilmişti. Sistem tamamen zor ve inkar üzerine kurulmuştu. Demokrasi ve özgürlük Ortadoğu halklarına layık görülmüyor, halkların, inançların ve kültürlerin varlığı ret ediliyordu. Uluslararası hegemonik

güçler Ortadoğu’daki çıkarlarını, ulus devletçi, oligarşik faşist rejimler üzerinden örgütlüyorlardı. Bu statü korunmalı ve değişmemeliydi. PKK’nin varlığı ve özgürlük hareketin gelişimi ise bütün bunların tam tersineydi. Ortadoğu’da halkların, inançların ve kültürlerin aydınlanması, bilinçlenmesi ve örgütlenmesine yol açıyordu. Halklardaki demokrasi bilinci ve özgürlük arayışı bu güçleri rahatsız ediyordu. Ortadoğu’da kendi iradeleri dışında bir değişim ve yeni bir dizayn istemiyorlardı. Statüko korunmalıydı, ya da değişecekse kendilerinin istediği ve öngördüğü biçimde olmalıydı. PKK bu anlamda denetim ve kontrol dışı halkların özgücüne dayanan bir demokrasi ve özgürlük iradesini ortaya çıkarıyordu. Dolaysıyla bir engeldi ve aşılmak zorundaydı. Uluslararası hegemonik güçler, bölge gericiliği ve işbirlikçilik bu konuda ortak hareket ediyor, çıkarları birleşiyordu. Bunun yanında esas korkulan şey, PKK’nin ideolojik, felsefik, geliştirmek istediği yeni yaşam biçimi, demokrasi ve özgürlük mücadelesi olmuştur. PKK bu anlamda alternatif bir güçtü, hazmedemiyorlardı. PKK tasfiye olur ya da etkisizleştirilirse sistem içi çözümler daha kolay olacaktı. Uluslararası komplocu güçleri en aktif kılan unsurları kısaca bu biçimde özetleyebilirim.

Kürt Özgürlük Hareketi komployu gerçekleştiren güçlerin hedeflerinin boşa düştüğünü söylüyor. Bunu sağlayan ne oldu?

Özgürlük hareketinin tarihine bakıldığında insanlık, demokrasi ve özgürlük adına kazanılan en küçük bir mevzinin, atılan sıradan bir adımın dahi büyük bedeller karşılığında olduğu rahatlıkla görülecektir. Bu da PKK’nin bir özelliğidir. PKK, kolaycılığa tenezzül etmeyen, fazla imkanları bela olarak gören, zorlukları aştıkça kimlik kazanan ve gelişen bir harekettir. Kırk yılı aşkın mücadele tarihinde karşılaştığı tüm belaları ve zorlukları böyle aşmıştır.

Uluslararası komplo döneminde Reber APO’nun şahsında hareketimize ve halkımıza kefen biçildi. PKK artık varlığını koruyamaz, sürdüremez, direnemez denildi. Ne var ki, Önder APO herkesi bir kez daha şaşırtan düzeyde adına yeni doğuş dediği demokratik ulus ve Demokratik Konfederalizm paradigmasıyla yeni bir hamle başlattı. Bu çok tarihiydi ve çok önemliydi. Aslında komplo tam da bu noktada kaybetmişti.

Reber APO geleneksel ve alışılagelen bir önderlik tarzıyla değil, tam da kendi tarzı olan deha düzeyinde bir çıkışla komplocu güçlerin tüm hesaplarını alt-üst eden yeni bir süreç başlatıyordu. Komplonun boşa çıkarılmasında Önder APO’nun duruşu ve yeni paradigması kesinlikle belirleyici olmuştur. Bunun yanında halkımızın ve hareketimizin yekvücut önderlik etrafında kenetlenerek komploya karşı direnmesi önemlidir. Başta da belirttiğim gibi onlarca yoldaşımız ve Önder APO’yu hiç görmeyen ve tanımayan onlarca değerli Kürt yurtseveri ve dostları ( Elefterya gibi ) bedenlerini ateşe vererek komployu lanetlediler. Bu vesileyle bu yüksek iradeli büyük devrimcileri bir kez daha saygıyla andığımı belirtmek istiyorum.

Demek ki komployu yenen ve boşa çıkaran azmin ve iradenin zaferi olmuştur. Direniş azmi ve iradeyle birlikte yeterli ve doğru bir önderlik ve örgütlülük esas olandır. Kürdistan tarihinde şimdiye kadar olmayan da budur. PKK ve Reber APO bu anlamda halkımızın binlerce yıllık özlemlerine cevap olmuştur. Reber APO’nun ideolojik politik doğrultusu, görüşleri ve paradigması bu yenilmez örgütlü direniş azmini ortaya çıkarmış ve başarıya götürmüştür. Böyle bir önderlik ve böyle bir fedai hareket ve halk karşısında elbette ki hiçbir komplo sonuç alamazdı

Uluslararası komplocu güçlerin bu planları bugün de sürüyor mu? Yoksa revize mi edildi? Eğer revize edildiyse neden?

Komplo hedef ve amaçlarına ulaşamamıştır. Etkisizleştirilmek istenen Reber APO, bugün sadece Kürt halkının değil, insanlığın bir değeri olmuş ve her zamankinden daha dinamik, aktif ve daha etkili bir konumdadır. PKK hareketi yeni paradigma temelinde kendisini eğitmiş, örgütlemiş ve muazzam bir örgütlenme düzeyine ulaşmıştır. Kürdistan halkı Reber APO’nun etrafında kilitlenmiş, özgürlük hareketiyle hiçbir zamanla kıyaslanmayacak düzeyde birleşmiştir.

Daraltılarak nefes boruları kestirilmek ve tasfiye edilmek istenen PKK, Ortadoğu’da dengeleri sarsan, halkların demokratik ve özgür geleceğine yön veren büyük bir bölge gücü, büyük bir güven ve umut gücüne dönüşmüştür. Bütün bunlar komplonun hedefine ulaşmadığı, yenildiği ve boşa çıkarıldığını göstermektedir. Ancak şunu da belirtmek durumundayım: komplo karşısında tabi ki büyük zorlandık. İnanılmaz bir tasfiyecilik dayatıldı. Sahte yoldaşlar, ikircikli, kararsız, iddiası zayıf ve rahat günlerin devrimcisi olanlar savrulup koptular. Komplocu güçler hareketimizin içine oynayarak baştan çıkarmaya, sahte önderlikler yaratmaya çalıştılar. Fakat bütün bunlar Reber APO’nun büyük dehası karşısında ve hareketimizin önderliğe olan bağlılığı ve mücadelesi sonucunda etkisizleştirilip boşa çıkarıldı.

Gelinen noktada komplo her ne kadar yenildi ve boşa çıkarıldıysa da, Önder APO ve Kürdistan özgürleşmeden mücadele kararlılıkla sürdürüleceğine göre, karşı mücadele de sürecektir.

Komplo şüphesiz eskisi gibi açık yöntemlerle değil, ama belirttiğiniz gibi biraz daha revize edilmiş yöntemlerle devam edecektir. Çünkü biz Uluslar arası komployu önderliğimize ve hareketimize karşı ideolojik, ahlaki, yaşamsal ve sistemsel mücadele boyutunda değerlendiriyoruz. Hareketi yönlendirmek, sahte gündemler oluşturmak, sistem içileştirmek için elinden geleni yapacaklardır. Reber APO’nun demokratik ulus ve demokratik konfederalizm paradigmasına karşı, ulus devletçi zihniyet ve kapitalist modernite güçleri ideolojik, siyasi, ahlaki, moral ve manevi anlamda sürekli mücadele içinde olacaklarıdır. Bu komplonun bir yönüdür. Diğer bir boyutu ise halen eskinin açık yöntemlerinden vazgeçmedikleri Paris katliamı örneğinde de görülmüştür. Fransa’da, Paris’in göbeğinde üç büyük Kürt kadın devrimcisi Sakine, Rojbin ve Ronahi yoldaşların katledilmesi, Uluslararası komplonun bir biçimidir. Bunun bileşenleri farklı olabilir. Ama özü Reber APO’ya ve hareketimize karşı bir darbeleme girişimi ve Reber APO’nun paradigmasını ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin politikalarını boşa çıkarmaya ilişkindir. Kürdistan’da bugün Hizbullah vb. güçler hareketimize ve halkımıza karşı yine harekete geçirilmeye çalışılmaktadır. Bu tür güçlerin Uluslar arası bağlantılardan uzak değerlendirmek mümkün değildir. Komplocu güçler ve yöntemleri değişse bile, Reber APO ve Kürdistan halkı özgürleşmedikçe, yönelimlerin olacağını bilmek gerekir.