Barış: Êzidî halkı doğası gereği tekçi zihniyete karşı
Yaklaşan referandumu ANF’ye değerlendiren Êzidî Kültür Vakfı Başkanı sosyolog Azad Barış, Êzidî halkının doğası gereği tekçi zihniyete karşı olduğunun altını çizdi.
Yaklaşan referandumu ANF’ye değerlendiren Êzidî Kültür Vakfı Başkanı sosyolog Azad Barış, Êzidî halkının doğası gereği tekçi zihniyete karşı olduğunun altını çizdi.
Êzidî inancında ‘Xweda’ olarak adlandırılan tanrının dahi etrafında danıştığı yedi meleğin olduğuna işaret eden Barış, Êzidîlerin tek bir adama hizmet edecek bir anayasayı kabul etmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
Êzidî Kültür Vakfı Başkanı sosyolog Azad Barış, Êzidîlerin bu anayasa değişikliğini bir anayasa reformu olarak görmediklerini ifade etti. “Demokratik” atılım olarak sunulan 18 maddenin tek adama hizmet ettiğini vurgulayan Barış, bu anayasa ile uzun bir süredir kurulan tek adam tahakkümünün rejimsel olarak perçinlenmek istendiğini söyledi. Anayasa hazırlanırken hiç kimseye danışılmadığını hatırlatan Barış, dünyada anayasaların belirli ölçüler dahilinde gerçekleştiğini, ancak Türkiye’de bu ölçülerin tamamen çiğnendiğini belirtti. Barış, “Normalde anayasa profesörlerine, sosyologlara, sivil toplum kuruşlarına, halklara danışarak, herkesi kucaklayan bir anayasa yapılması gerekirken, burada büyük bir yalan ve kimsenin tam olarak içeriğini bilmediği bir anayasa söz konusu. Sadece sözüm ona bazı uzmanlar, ki Türkiye’de her konuda artık uzmanlar türemiş, televizyonlara çıkıp bir algı oluşturmaya çalışıyorlar” dedi.
TEHLİKENİN AYAK SESLERİ
Barış, kadim bir halk olarak Êzidî halkının bu tek kişilik yönetimi kabul etmesinin mümkün olmadığını vurguladı. “Biz tekinsizliğin ne olduğunu çok iyi biliyoruz” diyen Barış, “Biz Êzidî halkı olarak padişahlardan da, krallardan da, sultanlardan da çok çektik. Sultanlar, padişahlar hep bizim fermanımızı çıkarttı. Biz tam 73 kere fermana tabi tutulduk” diye konuştu. Toplumsal uzlaşmanın yok sayıldığı bu anayasayı Êzidîlerin, tek adam rejiminden o tekinsiz zamanlara açılacak bir kapı olarak gördüklerini kaydeden Barış, “Biz bu gidişattan ürküyoruz, korkuyoruz ve dolayısıyla mümkün olduğu kadar demokratik anlamda direncimizi ortaya koyarak Hayır diyoruz” dedi. Özellikle son üç yılda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alanlarda Êzidîler hakkında sergilediği nefret söylemlerinin Êzidî halkını ciddi bir biçimde rahatsız ettiğini ifade eden Barış, sözlerini şöyle sürdürdü: “Erdoğan hakkımızda yaptığı her konuşmada bizi ötekileştiriyor. Bize sürekli Zerdüştilik üzerinden vurmaya çalışıyor ve bunu bir dinsizlik, bir inançsızlık olarak nitelendiriyor. Bu durum Zerdüştiliğin yakın akrabaları olarak bizi çok rahatsız ediyor. Türkiye’de çok az sayıda kalan Êzidîleri hedef tahtasına oturtmak kabul edilebilecek bir durum değil. Dolayısıyla biz hem tek adam rejimine hem de bu tek adamın Êzidîleri her fırsatta ötekileştiren Erdoğan olmasına karşıyız ve bu anayasa ile tehlikenin ayak seslerini duyuyoruz.”
‘BÖYLE BİR YETKİ ANCAK İLAHA VERİLİR’
Êzidî halkı açısından ‘Hayır’ vurgusunun Türkiye’den çok yurt dışındaki diasporadan hissedileceğine işaret eden Barış, bunu Türkiye’de sadece 377 Êzidî kalmasına bağladı. Barış, yaklaşık yüzde 40’ı Türkiye vatandaşı olan yurt dışındaki diasporanın çok muazzam bir ‘Hayır’ kampanyası başlattığını söyledi. Êzidîleri bu referandum konusunda ikna etmeye gerek olmadığını, zaten doğaları gereği tekçi zihniyete ve kötülük yapanlara karşı olduklarını belirten Barış, “Biz tanrı olarak Xweda’ya, bir diğer ismiyle Yezdan’a inanıyoruz. Bizim dinsel kozmopolitiğimizde Xweda’nın çevresinde yedi tane melek var. Bu melekler bir nevi tanrının danışmanları gibidir. Dolayısıyla biz inanç sistemimizde inandığımız tek tanrıyı bile yalnız bırakmıyoruz, çünkü tanrının tümüyle iyilik olması gerekiyor. Biz kötülüğü ağzımıza almıyoruz. Örneğin iblis kelimesini kullanmıyoruz çünkü o kelime kötülüğü temsil ediyor. Bizim için tek adam da kötünün yansıması. Tek adam kötülük yapabilir, tek adam karanlığın kralı olabilir, tek adam ırkların, soyların, dillerin, halkların düşmanı olabilir, tarihte bunun çok örneği var. Böyle bir yetki ancak ve ancak ilaha verilebilir ve bizim inancımızda o ilahın yedi meleği vardır. O açıdan biz inançsal olarak zaten tekliğe inanmıyoruz ve buna evet dememiz mümkün değil” dedi.
‘KÜRT VE ALEVİ MESELESİ ÇÖZÜLMEDEN BU ZİHNİYET DEĞİŞMEZ’
Halklara dayatılan bu sistemin Erdoğan’ın yeni bir buluşu olmadığına da işaret eden Barış, bu sistemin Türkiye devletinin ulus-devlet kurgusunun bir hastalığı olduğunu söyledi. Cumhuriyetin kendisinin steril bir ortamda doğmadığını ifade eden Barış, şu hususlara dikkat çekti: “Cumhuriyet iki olgu üzerine doğdu; bunun birisi kahramanlık efsanesiydi ki bu efsane tümüyle Türklere mal ediliyordu; ikinci olarak da düşmanlar. Bu düşman fotoğrafının içinde iki belirli resim vardı, bunlar etnisite olarak Kürtler, inançsal olarak da Alevilerdi. Şimdi biz etnisite olarak Kürdüz, bir de Sünni, Alevi değiliz. Dolayısıyla biz bu zihniyet için tam bir küfürüz. Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bizimle kurduğu ilişki de böyleydi. Erdoğan daha Selefist, daha radikal bir İslam çizgisiyle hareket ediyor olabilir, ama mesele Erdoğan’ı aşan bir mesele; tamamıyla bir ulus-devlet kahramanlığı üzerine inşa edilmiş bir efsane bu. Bu efsanede de düşmanların olması lazım, bir ülkeyi bölecek diye lanse edilen Kürtlerdir; diğeri ise Alevilik, Sünniliğin düşmanı olarak tanıtılıyor. Bu iki sorun halledilmeden Türkiye’nin başına kim gelirse gelsin diğer halklarla, inançlarla ilişki kuramaz. Ermeni nefreti de oradan geliyor.”
‘TANRININ KABUL ETTİĞİNİ, SİYASET YASAKLIYOR’
Nasıl bir anayasa isterdiniz sorusuna, insan onurunun dokunulmazlığının, hukuk önünde eşitlik, ifade ve düşünce özgürlüğünün ön planda olduğu bir anayasa cevabını veren Barış, “Biz dilimizi kolayca konuşabilmeyi, dinimizi, renklerimizi yaşayabilmeyi, çocuğumuzun, köylerimizin, tanrımızın ismini kolayca kullanabilmeyi isterdik. Biz kendi tanrımıza Kürtçe sesleniriz ve bizi dinler, ama yıllarca dilimiz olan Kürtçeyi konuşmamız yasaktı. Tanrının kabul ettiğini, siyaset yasaklıyor” dedi.
‘ŞENGAL DİRENEMEYİ BİLİR’
Erdoğan’ın Şengal politikasını da eleştiren Barış, Êzidîlerin anavatanının Şengal olduğunu ve Şengal hakkında konuşulduğunda bu hususa dikkat etmek gerektiğini hatırlattı. Şengal’in kolay lokma olmadığını vurgulayan Barış, “Orada direnmenin tarihi var, dünyanın ilk toplulukları orada yaşamış; Şengal’in kendini koruma ve karşı koymaya dönük derin bir hafızası var ve nasıl ki zamanında Osmanlıya karşı direndik, kim gelirse gelsin yine direneceğiz” diye konuştu. Êzidîler olarak kimsenin toprağında gözleri olmadığını; herkesin hayat tarzına, diline, inancına saygılı olduklarını ifade eden Barış, “Biz günde iki kere hem güneş doğarken hem de batarken 72 millet için dua ediyoruz. Yani biz her gün 72 millet için dua ederken, 73 kez fermana tabi tutulduk. Eğer birileriyle siyasi çatışmaları varsa, bunu Şengal üzerinden halletmesinler” dedi. Êzidîler üzerine Şengal’de oynanan oyunun amacının, İslam dışında kalanları hizaya getirmek olduğuna dikkat çeken Barış, buna kimsenin gücünün yetmeyeceğini vurguladı.