Barış Bloku’ndan uluslararası kuruluşlara Silvan mektubu
Barış Bloku, Silvan'da 11 gündür devam devlet kuşatmasına karşı uluslararası kuruluşlara “Silvan Ablukasını Kaldırın!” başlıklı mektup gönderdi.
Barış Bloku, Silvan'da 11 gündür devam devlet kuşatmasına karşı uluslararası kuruluşlara “Silvan Ablukasını Kaldırın!” başlıklı mektup gönderdi.
Barış Bloku, Silvan'da 11 gündür devam devlet kuşatmasına karşı uluslararası kuruluşlara “Silvan Ablukasını Kaldırın!” başlıklı mektup gönderdi. Gönderilen mektup TMMOB toplantı salonunda düzenlenen basın açıklaması ile mensuplarına okundu. Barış Bloku, tüm kesimlere Silvan için ses vermeye çağırdı.
Barış Bloku, Silvan’da 11 gününe giren sıkıyönetimin sonlandırması için uluslararası kuruluşlara gönderdiği mektubu TMMOB toplantı salonunda açıkladı. HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel, CHP milletvekilleri Melda Onur ve Ali Şeker, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Yazar Murathan Mungan ile çok sayıda siyasi parti ile meslek örgütünün katıldığı toplantıda açılış konuşmasını Barış Bloku Eşsözcüsü Gencay Gürsoy yaptı. "Kendi halkı ile savaş eden bir devleti kendi ülkesine ve dünyaya teşhir etmek için bu toplantıyı düzenliyoruz” diyerek sözlerine başlayan Gürsoy, “Bunu yapan ülke Türkiye, bunun yaşatıldığı ilçe ise Silvan” dedi. Silvan’da şu ana kadar görülmemiş bir devlet terörünü sergilendiğini hatırlatan Gürsoy, halka yönelik katliamın dünyada yankı bulacak bir seviyeye ulaştığını, abluka nedeniyle bugün ne kadar can kaybının olduğunu kesin olarak bilinmediğine dikkat çekti.
SİLVAN ABLUKASINI KALDIRIN!
Gürsoy, ardından Silvan ile uluslararası dayanışma için uluslararası kuruluşlara yazılan “Silvan Ablukasını Kaldırın!” başlıklı çağrı mektubu okudu. Uluslararası kuruluşlara 4 dile çevrilerek gönderilen mektup şöyle:
“Türkiye hükümeti güvenlik güçleri ile çatışmada insanların ölmediği iki yıl kadar süren barış sürecini terk etti. 7 Haziran genel seçimleri öncesinde 170 HDP ofisine şiddetli saldırı gerçekleşti, Adana ve Mersin ofisleri bombalandı. HDP Diyarbakır mitinginde patlayan bomba nedeniyle 4 kişi öldü, çok sayıda insanın yaralandığı bir seçim kampanyası süreci yaşandı. AKP'nin mecliste çoğunluk olmasını engelleyen seçimler sonrasında şiddet alabildiğine arttı. Kobanê'ye insani yardım götüren 33 genç Suruç'ta bombalanarak öldürüldü. Ölüm oranları arttıkça Kürt bölgelerin bazı yerel yönetimler bölge halkını korumak için 'Özerklik' ilan ettiler. Türkiye hükümetinin bölgede bu gelişmelere yanıtı güvenlik güçleri ile ciddi saldırılarda bulunmak oldu. 24 saat sokağa çıkma yasağı ilan edildi, askerler ve özel timler bu bölgelere saldırdı, çatılara yerleştirilen pusu nişancıları sokağa çıkan herkese ateş açtı. Çok sayıda sivil; kadın, genç ve yaşlı öldürüldü.
EN SON SALDIRI SİLVAN’DA YAŞANIYOR
2 Kasım'dan bu yana Diyarbakır'ın Silvan ilçesinin Tekel, Mescit ve Konak mahallelerinde 24 saat sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Fiilen asker ve polis işgali yaşanıyor. Vatandaşlar yiyecek almak, yaralılarını hastaneye götürmek, ölülerini toprağa vermek için evlerinden çıkamıyor.
İnsanlar bodrumlara sığınıyor. Akrepler evleri tarıyor, mahalleler etrafından tanklar konuşlandırılmış, top atışı ile mahallelere saldırıyor. Helikopterler bölgeye ateş açmak için kullanılıyor. Kadın, çocuk, yaşlıların dahil olduğu ölü ve yaralı sayısı tam olarak bilinmiyor.
HDP Diyarbakır milletvekili Ziya Pir, saldırılarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ile görüştüklerini, yetkilinin kendilerine, 'Biz Silvan'daki bu üç mahalleyi haritadan sileceğiz' dediğini aktardı. 'Sivil halk gözetilmeden her yere ateş açılıyor. Asker, polis ya da hiç bir yerde kaydı olmayan, benim 'kelle avcısı' dediğim kişiler, yaşam gördükleri her evi yukarıdan aşağıya tarıyorlar. Mahalleleri gören yerlere de tanklar konuşlandırılmış. Bizde o mahallelere giremiyoruz. İçeriden aldığımız bilgilere göre, bazı evlerin kilerine ya da bodrum katına 10-15 kişilik gruplar sığınmış durumda. Kimse dışarıya çıkamıyor. Çünkü bu kelle avcıları çatılara konuşlandırılmış. Bir evin içinde bir gölge ya da canlı bir şey görseler hemen o ev taranıyor. Daha önce bir iki saat ara verirlerdi. Siviller bir nefes alırdı ama şimdi neredeyse 24 saat operasyon yapıyorlar.'
15 ve 16 Kasım tarihlerinde Türkiye hükümeti Antalya'da G-20 toplantısının ev sahipliğini yapacak. Bu hükümet aynı zaman kendi sivil vatandaşlarını katlediyor. Seçim kampanyası boyunca bu saldırılar yaşandı ve seçim sonrası da devam ediyor. Hedef olan yerlerin tümü HDP'ye yüksek oy veren yerler.
G-20 toplantısı Türkiye hükümeti açısında önemli bir prestij değere sahip ve ne yazık ki, Avrupa hükümetleri Avrupa'ya mülteci akınını durdurabileceği umudu ile Türkiye hükümetini insan hakları, ihlalleri konusunda eleştirmekten geri durmuyorlar. Uluslararası düzeyde acil bir dayanışma bu durumda bir değişiklik yaratabilir.
Hayatları kurtarabilmemiz için, güvenlik güçlerinin sivil halka yönelik saldırıları durdurması; milletvekilleri, insan hakları temsilcileri ve barış delegasyonlarının mahallelere girmesine izin verilmesi ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin bölgeye erişiminin sağlanması gerekiyor."
ONUR: SİLVAN BAŞKA BİR ÜLKEDE DEĞİL
Mektup okuduktan sonra CHP Eski Milletvekili Melda Onur sözü aldı. Bu ülke de yaşayan halkların Silvan'ı farklı bir ülkedeymiş gibi görmemesi gerektiğini altını çizen Onur, “Sanki başka bir ülkedeymiş gibi görülüyor. Ben asker çocuğuyum. Barışı sadece sivilleri için değil herkes için istiyoruz. Savaşı istemiyoruz" dedi.
KERESTECİOĞLU: İKTİDAR TÜM DUYGULARINI KAYBETMİŞ
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, önemli olan orada çocuklarımızın ölümünün önüne geçmek olduğunu vurgulayarak “Burada tüm duygularını kaybetmiş bir iktidar ile karşı karşıyayız. Konuşarak çözülmeyecek hiçbir şey yok. İnsan yaşamından daha değerli bir şey olamaz. Emperyalist güçler küresel ise direniş güçleri de küresel olması gerekiyor. Herkes gözlemcilerini göndersin. Sınırlar aşılmaya başlansın. Bir ilçe kuşatma altında. Yarın ora biter başka yer başlar" diye konuştu.
SİLVAN’I HİÇ BİR GÜÇ KENDİ TOPRAĞINDAN KOPARAMAYACAK!
Silvan direnişini selamlayarak sözlerine başlayan başladığı konuşmasında Silvan-Der Başkanı Ali İhsan Dinçer, Silvan’da yaşanan devlet terörünü şöyle anlattı: "11 gündür bir damla su ve bir ekmek girmeyen evler var. Halk bodrumlarda yaşıyor. ‘5 terörist öldürüldü’ deniliyor. Bu içinden 3 kişiyi ben bizzat tanıyorum. ‘Terörist’ değillerdi onlar. Milletvekilleri bile dışarı çıkamıyor. Milletvekilinin çıkamadığı bir yerde sivil insanlar nasıl çıkacak. O toplar Silvan'ın barışa olan inancını kıramayacak. Silvan'ı hiç bir güç kendi toprağından koparamayacaktır" dedi.
KAMU GÜVENLİĞİNİ İNSANLARI KATLEDEREK Mİ SAĞLAYACAKSINIZ!
HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel ise, konuşmasına Şengal'de Kürt güçlerinin sabah saatlerinde kamuoyuna duyurduğu zafere paylaşarak sözlerine başladı. “Bu dünyada güzel şeyler de oluyor” diyen Tuncel, "Şengal özgür artık. Sevinçli haberimiz var. Bugün ki haber umarım bu acıları dindirir. Kutluyoruz, Şengal artık özgür. Halklar için direnenlere selam olsun” diye konuştu.
Silvan kuşatan devletin daha önce Varto ve Cizre ‘de de terör estirdiğini hatırlatan Tuncel, barışın olması için acilen müzakerelere dönülmesi gerektiğini kaydetti. Tuncel, “Bunun için AKP savaş politikasından vazgeçmesi gerekir. Kamu güvenliği insanlarını katlederek, topla tüfekle mi sağlanır? İnsanlar tabii ki zulme karşı direnecek. Bu insanlık onurunun gereğidir. Saldırmakla bir şey sağlanmaz. Yeniden masaya dönülmesi gerekir" dedi.
7 Haziran seçimlerinden sonra İnsan Hakları Derneğinin raporuna göre 600'den fazla kişi yaşamını yitirdiğini, Batı ile doğu arasında ciddi bir bölünme olduğuna dikkat çeken Tuncel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Duyguda bölünüyoruz. Halkları bir birine karşı getirenlere karşı sivil dayanışmayı güçlü kılmamız gerekiyor. Biz ses çıkarmazsak kimse ses çıkarmaz. Her savaşın elbet bir barışı olacaktır.”
DAŞ: DEVLET 1990’LARDAKİ GELENEĞİNE GERİ DÖNÜŞ YAPTI
Güneydoğu ve Doğu Dernekleri Platformu Başkanı Abdulhakim Daş, devletin 1990’lardaki geleneğine geri dönüş yaptığını ve barışa kapılarını tamamen kapattığını söyledi. Hükümetin Kürdistan'da yeni işbirlikçi grup oluşturma gayreti içerisinde olduğuna dikkat çeken Daş, Kürdistan’daki özgürlük mücadelesini paramiliter güçler olarak korucular başta olmak üzere bazı aşiretler ve liderlerle bastırmaya çalıştığını belirti. Hükümete, “Kürtlerin barış elini her defasında havada bıraktınız” diye seslenen Daş, “Eğer Kürt halkının üzerine bu şiddet ve abluka ile giderseniz var olan kopuşun önüne geçemezsiniz” uyarısında bulundu.
MUNGAN: BU KÖPRÜDEN SON ÇIKIŞ
Yalnız olanın Silvan’ın olmadığı, asıl Türkiye’nin yalnız olduğunu ifade eden Yazar Murathan Mungan "Aklın, kalbin, ruhun, kelimelerin bu kadar tenhalaştığı bir ülkede barış için ses çıkartmak eskisinden çok daha güçlü, duygu, kuvvet üzeri duygular gerekiyor” dedi. Türkiye’yi yıllarca bir metafor olarak Asya ile Avrupa arasında bir köprü olarak bütünlendiğini belirten Mungan, “Bu köprüden son çıkış. Şimdi uyandık uyandık, yaptık yaptık. Yoksa bizi çok daha kötü günler bekliyor. Schindler'in listesi filmini izlerken duygulanmayı bilenlere az ötede, Diyarbakır’da, Silvan’da, Cizre’de olanları da görmeye çağırıyorum. Başını çeviren insanları barışın sahasına indirmek gerekiyor. Bütün demokratik kesimleri ayaklandırmak için yeni bir dil oluşturmak gerekiyor" dedi.
EŞİT OLUNMADAN BERABER OLUNAMAZ!
"Silvan'ı yalnızlıktan kurtarmak için, Türkiye'yi yalnızlıktan kurtarmak için enternasyonalist olmamız gerekiyor” diyerek sözlerine devam eden Mungan, “Eşit olunmadan beraber olunmaz. Akılları çoğaltmak önemlidir. Başını çevirenlerin önüne artık belgeler koymamız gerekiyor. Göz önünde olan şeyleri görmemekten geliyoruz. Aynı toprakta yaşıyoruz ama aynı dünyanın insanı olamıyoruz. Gelecek kuşakları için aydınlık bir gelecek istiyorsa daha yapılacak çok şey var" diye konuştu.
ZİHİNLERDEKİ AYRILIĞI YOK ETMEMİZ LAZIM
Yeni Dünya İçin Adına Çağrı’dan Abdullah Nergiz ise "Biz TC'yi tanıyoruz. Türkiye'deki devrimci, demokratlara söylüyorum. Biz TC'yi Koçgiri'den, Dersim'den, Roboski'den, Mustafa Suphi'den tanıyoruz. Kürt halkının bir talebi var. Kendi kendine yönetimden bahsediyor. Türkiye halkları bunu sahiplenmek zorundadır. Silvan'a sahip çıkılsın" dedi.
CHP Milletvekili Ali Şeker, "Devlet o kadar kolaycılığa gitti ki, 5 yaşındaki çocuğu da 70 yaşında ki çocuğu da terörist ilan edebiliyor. Sadece halk değil polis ve askerde ölüme gönderiliyor. Bunu hep birlikte engellemeliyiz. Zihinlerdeki ayrılığı yok etmemiz lazım" diye konuştu.
DİKS İstanbul Temsilcisi Önder Atay, "Siyasi iktidar eninde sonunda gidecek ama bu savaşın halkımızda oluşturacağı tahribat uzun süre giderilemez" uyarısında bulunurken, TTB İstanbul Şubesi Başkanı Raşit Tükel şunları belirtti: "Ortada görülen bir tablo var. Bir ablukaya alınan mahalleler, tedavi edilemeyen yaralılar var. Bunun yanında görülmeyen durumlar var. Aşılamalar yapılamıyor. Çocuklar aşısız yaşayacak. Bunlar telafi edilecek durumlar değil. Bir mahalle, bir şehir abluka altına alınır mı? Devlet eliyle bir abluka söz konusu. Bu ablukanın kaldırılmasını istiyoruz.”