Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük gerçekleştirilen uluslararası komplonun başlangıç tarihi olan 9 Ekim’in üstünden 17 yıl geçti. Bu 17 yıl boyunca komployla karşı mücadele eden PKK’nin Merkez Komite Üyesi Muzaffer Ayata, 9 Ekimle başlayan süreci ANF’ye değerlendirdi.
Bakurê Kurdistan’da sergilenen direnişin ve ilan edilen özyönetimlerin komplocu güçlere vurulan en ağır darbe olduğunun altını çizen Ayata 'komployu boşa çıkarmak için direnişi yükseltme' çağrısı yaptı.
‘KÜRTLER ÖNDERLİKLE TARİH SAHNESİNE ÇIKTILAR’
Muzaffer Ayata 9 Ekim komplosu Kürdistan ve PKK tarihinde büyük bir dönemeç olduğunu belirterek Kürt halkı için Öcalan’ın ne anlam ifade ettiğinin şu sözlerle belirtti, ‘’PKK ve Kürt halkı komplodan öncede her türlü baskı şiddet ve terörü yaşadı. Fakat Önderlik dışarda olduğu için çekip çevirme, işleri yürütme konusunda Kürdistan halkı kendini güvende hissediyordu. Gerillasından, kadrosuna, halkına kadar herkes Önderlik etrafında kenetlenmişti. Onunla beraber tarih sahnesine çıkmışlardı çünkü‘’ dedi.
Emperyalist güçlerin onlarca yıl uyguladıkları katliamcı ve imhacı politikalarla Kürt özgürlük mücadelesini yenemediğini belirten Ayata, bu nedenle Öcalan’ın hedef alındığını belirtti. Ekimle başlayan komployu sıradan bir darbe, müdahale ve tasfiye olarak görmemek gerektiğinin de altını çizen Ayata, ’’Bu komployla Kürt halkının halk olarak varlığı hedeflendi. Oysa birçok yerde halk tutuklanıyor, şehitlerde veriliyor ama bu komployla hareketin varlığına kastedildi. Beyin dağıtılarak, PKK’nin dağılacağı hesaplanmıştı’’ dedi.
‘TÜM OYUNLAR DİRENİŞLE BOŞA ÇIKARILDI’
Ayata, daha öncede liderleri alınan hareketlerin dağıldığını bilen halkın, Öcalan’la beraber kendi varlıklarının da hedeflendiğini görerek, Önderliğini ve mücadelesini her pahasına sahiplendiğini ifade etti. Ayata, “Bütün bu badireler sergilenen direnişle atlatıldı. En karanlık yıllar ve zamanlar, dağıtma oyunları, operasyonlar, psikolojik savaşlar ve uluslararası ittifaklar dahil tüm oyunları Kürt halkının ve Önderliğinin direnişiyle boşa çıkarıldı’’ dedi.
Direnişin Kürt halkının varlık koşulu olduğunu vurgulayan Ayata günümüzde yürütülen imha politikalarına karşı sergilenen direnişe de değinerek, ’’Bu günde birileri çıkarak PKK savaşmasaydı, direnmeseydi, yani AKP ‘ye teslim olsaydı bu savaş olmaz, şehirler bombalanmaz, insanlar öldürülmezdi cinsinden bilinen klasik özel savaş söylemlerinin dillendiriyorlar. Oysa Kürtlere her türlü şiddetin reva görüldüğünü, her türlü katliamları tüm dünyanın gözü önünde uyguladıklarını biliyoruz’’ dedi.
Bu hukuksuzluğun en büyük örneğinin ise uluslararası komplo olduğunu belirten Ayata, ‘’Bu komploda ne ulusal ne uluslararası hukuk tanınmadan Kürt halk Önderi alınarak Türkiye’ye verildi. Bu komploda hiçbir tutanak, yasal dayanak yok. Gizli pazarlık oyunlarıyla bu operasyon yapıldı’’ dedi.
‘EŞİT KOŞULLARDA BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLMÜYOR’
Bu günde komplonun havadan gerilla alanlarına yapılan saldırılarla ve halka dönük gerçekleşen imha politikalarıyla devam ettiğinin altını çizen Ayata, ‘’Erdoğan önderliğindeki hükümet 24 Temmuz’da büyük bir savaş gücüyle, uçak filolarını kaldırarak dağları bombaladı. Bir gecede 400 yerin bombalandığını büyük bir marifetmiş gibi sundular. Buna da orta yoğunluklu savaş diyorlar. Tonluk bombaları Kürtlere, Kürtlerin çocuklarına reva görenler başarılı oluyor ama kendilerinin geçtiği yollara mayın döşendiğinde ‘hain, kalleş pusu’ oluyor. Bu kadar pervasızca bombalar yağdırınca da Demokratik bombalama öldürme oluyor! Kürtlere doğru savaş kuralları bile dayatılmıyor. Eşit koşullarla bir savaş yürütülmüyor. Muazzam bir devlet ve yıkım gücü psikolojik savaş aygıtları, uluslararası kirli ittifaklarını kullanıyorlar’’ dedi.
‘AKP TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN SAVAŞ KOMPLONUN DEVAMIDIR’
Uluslara arası komplocu güçlerin 1999 da başaramadıkları PKK’yi yenme ve planlarını bugün yürüttükleri savaşla hayata geçirmek istediklerinin belirten Ayata, ‘’Bu gün AKP tarafından yürütülen savaş, aslında komplonun devamıdır. Hatta İmralı’da gerçekleştirdikleri görüşmelerle bile, AKP’nin hedeflediği çözüm değil tasfiyeydi.’’
Bazı işbirlikçi Kürt çevrelerin söylemleri ile buna katkı sunduğunu dile getiren Ayata, bu çevrelerin Kürtlere dayatılan AKP’ye teslim olma planlarının bir parçası olduğunu belirterek, ‘’Kim masada kaldı, kim masayı devirdi, kim Dolmabahçe protokolünü çiğnedi, kim yüzlerce noktayı bombaladı, kim bu savaş hazırlığını yaptı, bir gecede yüzlerce insan nasıl tutuklandı? Demek ki ellerinde bir çözüm projesi yok. Oysa Önderliğimiz bir yol haritası bile yayınladı. Ama bu barış Erdoğan’ın hesabına gelmedi ve bu savaş başlatıldı’’ sözleriyle AKP’nin planlarına dikkat çekti.
‘KÜRTLERİN DEMOKRATİK TALEPLERİ SAVAŞLAR KARŞILANIYOR’
Kürtlerin en asgari talebi olan kendi kendini demokratik özerklikle yönetme talebinin bile savaşla karşılandığını belirten Ayata, ’Kürtler özyönetimlerinin ilan ettiler ve direniyorlar. Direnmeleri gerekiyor. Kimsenin bir ikramı, toleransı yok. Şimdi niye özerklik ilan edenlere ne ilan etseydik neyi bekleseydik diye sormak lazım’’ dedi.
AKP’nin katliamcı politikalarına dikkat çeken Ayata şunlar söyledi;
‘’Bu kadar vahşet yaşandı, bir vali bile istifa etmedi, aksine halkın seçtiği belediye başkanları görevden alınıyor. Kürtler ne yapsın? Ankara’ya teslim olmaya, asimilasyonu kabul etmeye, varlığını Türk varlığına feda etmeye devam etsin isteniyor. Bu olamaz. Bu yüz yılda dünyanın gözü önünde 4 parça Kürdistan aydınlanmışken, örgütlenmişken, birbirine yakınlaşmışken Ortadoğu yeni yapılanmalara gidiyorken, 1923’lerin Lozan statüsü Kürtlere dayatılamaz. Bu zehirli hapı tekrar Kürtlere yedirmek mümkün değil.’’
AKP’nin Kürtlerle savaşarak Türkiye’yi bir kaosa sürüklediğini ve işin içinden nasıl çıkacağımı bilmediğinin belirten Ayata, ‘’Türkiye halkları, aydınlar ve muhalefet ise seyretmemekle izlemekle yetiniyor bu katliam ve saldırı dalgasını. Halbuki yapılması gereken bu savaş oyunlarına, bir halkın en doğal haklarını inkara karşı durulmalılar. Kürtlerin kendinin yönetme ve savunma hakkını kullanmak dışında ne yapmış. Kaldı ki bu haklar BM yasalarında da var. Kürtler başka bir halkın özgürlük halklarını elinden almıyor sadece benim yaşamıma müdahale etmeyin, beni asimile etmeyin diyor.’’
AKP’nin ise bu yasal talepleri Cizre’de, Nusaybin’de ve Gever’de yaptığı gibi katliamla karşıladığını dile getiren Ayata, ‘’Hükümet her gün tehdit üstüne tehdit savuruyor. Türkiye’yi krize kaosa soktun. Kürdistan’da resmen insan avına çıkıyorsun. Kürdistan’ı, Vietnam’a, Filistin’e çevirerek nasıl bir demokrasi ve yönetim getireceksin. Birde demokratik seçimden bahsediyorsun hepsi yalan.’’
AKP uygulamalarının katı, milliyetçi, imhacı, sömürgeci uygulamaları kendilerine dayattığını belirten Ayata, ’’Kürtlerin kendini yönetmesi ve buna karşı geliştirilen saldırılara karşı geliştirdiği kendini savunma en doğal ve meşru haktır. Bu kadar polis ve özel timlerin sokakların da ve mahallelerinde ölüm saçarken kendilerinin savunmaları en doğal haklarıdır. Savunmamak sahip çıkmamak suçtur. Kendini sömürgeciliğe teslim etmektir ki bu kabul edilemez’’ dedi.
KADINLAR VE GENÇLERE ÇAĞRI
Bu çerçevede tüm Kürdistanlılara çağrıda bulunan Ayata, ‘’Kadınlar ve gençler başta olmak üzere kendi ülkelerini özgürlüklerini ve öz yaşam alanlarını kendi iradelerini öz yönetimleri çerçevesinde savunup korumalılar. Bundan korkulmamalı bu Türkiye’ye güç verir. Türkiye demokrasisini güçlendirir. Türkiye halkalarının barış ve kardeşliğine güç verir’’ dedi.
Muzaffer Ayata son olarak Bu direnişin ve demokrasiye sahip çıkmanın 9 Ekim komplosunu da boşa çıkarmanın yegane yöntemi olduğunu belirterek’’ Bir kere daha AKP şahsında Türkiye’yi kaosa bunalıma sürükleyen yönetim ve uygulamalara dur demek lazım‘’ dedi.
AKP durdurulmazsa olacağın savaşın derinleşmesi olacağını belirten Ayata AKP’nin Kürdistan’da kazanacağı bir savaşın olmadığını ve artık bu gerçeğin saklanamayacağını ve doğalığında yürütülen savaşın ve bu savaşa bel bağlamanın boş olduğunu ifade etti.
Ayata ‘’Biz Barış demokrasi özgürlük diyoruz. Ama biliyoruz ki bunun tek yöntemi kendi ellerimizle kuracağımız öz yönetimlerle sağlayacağız. Bu süreçte Türkiye’deki aydın ve demokrasi güçlerini AKP’nin bu savaşına dur demeye ve demokrasi mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz. Direnen herkese başarılar’ dedi.