Ayata: Kürtler kurbanlık bir toplum değil

PKK Merkez Komite üyesi Muzaffer Ayata, HDP’nin seçimlerde aldığı başarılı sonucun Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın hamleci kişiliği ve öngörüsüyle büyük bir katkı sunduğuna dikkat çekti.

PKK Merkez Komite üyesi Muzaffer Ayata, HDP’nin seçimlerde aldığı başarılı sonucun Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın hamleci kişiliği ve öngörüsüyle büyük bir katkı sunduğuna dikkat çekti. Ayata, “HDP devletin zorlamasıyla ötekileştirilerek, Türkiye toplumuyla buluşması engellenerek sıkıştığı Kürt mahallesinden Önder Apo’nun uzun yıllardır verdiği mücadeleyle Türkiye toplumuna ulaşarak büyük bir demokratik devrim gerçekleştirdi demek yanlış olmaz. Biz savaşımızı amaçlarımız dışında yürütmek istemiyoruz. Bu savaşı olabildiği kadar silahsız kansız bir şekilde sonlandırmak, mücadeleyi barışçıl alanda demokratik bir anayasal çerçevede çözmek istiyoruz. PKK bu konuda kararlıdır” dedi.

7 Haziran seçimlerinin tüm ezilen ve dışlanan halklar adına seçime parti olarak katılan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 80 milletvekili ile meclise girmesini, seçim boyunca HDP ve Kürt halkına karşı gerçekleşen kontra saldırılarını, seçim sonrası ortaya çıkan koalisyon kurma seçeneklerini ve bu sonuçların barış sürecine nasıl bir etkide bulunacağını PKK Merkez Komitesi Üyesi Muzaffer Ayata ile konuştuk.

Acısıyla tatlısıyla Türkiye bir seçim sürecini daha geride bıraktı. Tüm ezilen halkların adına seçimlere katılan HDP’nin bu seçimlerde aldığı sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de kıran kırana bir seçim yapıldı. Seçimden öte sanki meydanlarda bir savaş varmış gibi bir hava yarattılar. Ortaya da bunun yansıması olarak şiddet olayları da yaşandı. Şiddetin hedefinde de HDP ve Kürtler vardı. Bu olaylar Türk devletinin geleneksel, klasik bir versiyonu olan AKP’nin politikaları ve iktidar hastalığı hırsından dolayı ortaya çıktı. Her zaman devletin selameti ve siyasi entrikalar için aleviler, Kürtler ve azınlıklar kurban edilmiştir bu ülkede. Meydanlara Kuran-ı Kerim ile çıkarak, ateist, bölücü, Zerdüşt diyerek planlı bir şekilde HDP hedef gösterildi. Yani dinden siyasal anayasal bütün kuralların çiğnemesine kadar AKP her şeyi denedi.

Eski geleneklerini biliyoruz Birçok yerde HDP bürolarına, çalışanlarına saldırılar oldu. Karlıova’da bir yurtsever vahşice katledildi, dört bin polisin görev yaptığı Erzurum’da günün ortasında arabada diri diri insan yakıldı ve polislerde bunu seyretti. Mersin ve Adana HDP bürolarında bombalar patlatıldı. En son Diyarbakır mitinginde iki bomba patlattılar. Eski geleneklerini biliyoruz. 1956 İstanbul Rumlarına karşı yapılan provokasyonlar, talanlar ve yıkımlar, bunların hepsi sonradan ortaya çıktı ki devletin eli ile yapılmış. Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı gelişen komplolar, sıkıyönetim hareketleri ve darbe hazırlıkları. Yine Kürtler ve diğer etnik azınlıklar yem edildi. Sivas katliamında sol ve Alevi çevreler kurban edildi. 1 Mayıs 77 İstanbul mitinginde onlarca insan, işçi-emekçi katledildi. Ne zaman toplumsal hareket, muhalefet güçleniyor, büyüyor ve canlanıyorsa o zaman devlet operasyonlarla katliam yapıp müdahale ediyor.

HDP’nin barajı yıkıp onu başkan yaptırmaması dönüm noktasıdır Türkiye’deki HDP saldırıları, Diyarbakır mitingindeki katliam girişimlerinin hepsi devlet kaynaklı zihniyetin, aklın ürünüdürler. Şu kişi veya şu örgüt yaptı diyebilirler ama devletin onay ve izin vermediği bu kapsamlı olaylar Türkiye’de olmaz. Türkiye tarihinde böyle bir şey yok. Sivas-Maraş katliamı, Kürdistan’daki faili meçhul cinayetler ve Hizbullah-kontra örgütlerin cinayetleri dâhil hepsi ortaya çıktı; JİTEM-devlet ortaklaşması sonucudur. Devlet her zaman kendi vatandaşlarını, çocuklarını dogmatik, tanrısal kurallara bağlanmış iktidar ve kurulu nizamın koruması için feda etmiştir. İşte bütün bu saldırılar altında HDP seçime girdi. Diğer bir yanı eşitlik ve adaletle hiçbir bağı olmayan koşullarda diğer partilerle yarıştı. Bütün bu köşe taşlarını yerine oturtursak HDP’nin bu seçimlerde 12 Eylül darbesinin kalıntısı olan seçim barajını yıkması, Erdoğan’ı başkan yaptırmaması, meclise çok renkli bir milletvekili listesiyle girmesi Türkiye halkları için çok önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Gerçek devrimci mücadeleyi geliştirmek gerekiyordu HDP ile amaçlanan neydi? HDP kendisini, projelerini topluma yeterince anlatabildi mi?

İlk dönemleri hatırlıyoruz Önderlik dedi ki; DBP Kürdistan’da çalışsın inşaya ağırlık versin, belediyeler üzerine çalışsın. Çünkü koltukçuluk ve maddiyatçılık bu alanda baş gösteriyordu. Bunun önünü kesmek için ayırmak istedi ve HDP’yi bir Türkiye projesi olarak düşündü ve geliştirdi. Yani geçmiş mirasın sosyalizmin Mahirlerin, Denizlerin, Kaypakkayaların anısına da sahip çıkılarak bu proje gerçekleştirildi. Gerçekten çok büyük bir potansiyel vardı fakat dağınıktılar bu potansiyeli bir yerde bütünleştirip gerçek devrimci mücadeleyi geliştirmek gerekiyordu Önderlikte bunu yaptı ve HDP’yi geliştirdi.

AKP alternatifsiz kalmıştı çünkü Türkiye de halk eziliyordu, baskı vardı, eşitsizlik vardı, yoksulluk vardı, gelir dağılımında adaletsizlik vardı Önder Apo bütün bunları hesaplayarak Kürdistan dinamikleriyle, Türkiye dinamiklerini demokrasi cephesinde buluşturup ortak bir cephe oluşturmak istedi. Yani gerçek anlamda bir Türkiye demokratik muhalefet alternatifi iktidar alternatifi yaratmak istedi. Çünkü diğer biçimiyle bir denge kurulmuştu BDP bağımsız adaylarla giriyor ortalama otuz, kırk milletvekili çıkarıyor AKP’de bu dengeden yararlanarak iktidarını güçlü tutuyordu. AKP her yerde konuşup işte ben BDP’den daha fazla Kürt oyu alıyorum, BDP Kürtleri temsil etmiyor gibi kendinden büyük laflar ediyordu. Dolasıyla diğer partiler de alternatif olamayınca CHP ve MHP kendilerini demokratik bir çerçevede dönüştürmeyince kaldı ki böyle bir şey onlardan beklenemez doğal olarak AKP alternatifsiz kaldı.

Cumhuriyeti yeniden biçimlendirelim çağrısıdır “HDP”. Çıktıkları her meydanda dört Rabia’mız diyerek nara atıyordu AKP’liler. Niye daha demokratik değil de? Tekçilik. Daha demokratik çoğulcu ve geniş katılımlı bir anayasayla da tek vatanda yaşanabilir. Tek bayrak altında yaşanabilir. Zaten PKK önderliği de bunu savunuyor. Demokratik ulus diyor. Aynı ülkede yaşayalım ama renklerimizle, inançlarımızla, düşüncelerimizle, serbestçe, özgürce eşit bir şekilde yaşayalım diyor. Şimdiye kadar Türkiye bunları savunmadı ve buda savaşlara ve çatışmalara yol açtı. Bu devletini yıkalım demedi önderlik devleti yeniden yapılandıralım dedi. Birinci dünya savaşındaki o ortaklığı yeniden oluşturalım dedi. Sonradan Kürtlerin ve azınlıkların aleyhine bozulan dengeyi yeniden yapılandıralım dedi. Yani cumhuriyeti yeniden biçimlendirelim çağrısıdır HDP. Ama AKP ve Erdoğan soruna bu temelde yaklaşmadı. HDP’de Önder Apo’nun bu yaklaşımını doğru anlayıp angaje olmadı.

Artık sihir bozuldu HDP ilk kurulduğu zamanlarda bir kısmı işbirlikçi, uşak Kürt, Kürt patisi tasfiye oluyor, Türk soluna peşkeş ediliyor dediler ve tabanı kaygılandırmaya çalıştılar. HDP kadroları, yöneticileri bunu yeterince anlatamadılar. Önderlik zorlamasıyla zamanla taban sahiplendi ve işler rayına girmeye başladı. Seçimlerde ortaya çıkan sonuçlarla Önder Apo’nun ne kadar hamleci olduğu, ne kadar öngörülü olduğu bir kez daha ortaya çıktı. AKP lehine kurulan dengelerin gerçekten kırılması gerektiği, HDP'nin barajı geçmesiyle bu dengenin kırıldığı, AKP hükümetinin düştüğü bundan sonra yükselen büyüyen ve ayakta kalan bir AKP’nin olamayacağı ve kendisini demokratik bir çerçevede dönüştüremezse baş aşağı gidişi devam edecek. Erdoğan sarayı terk edip tekrar AKP’nin başına geçse bile artık sihir bozuldu, Kürtler yaptıklarını unutmaz, onlardan kopanlar bir daha geri dönmez. Zavallı Davutoğlu da Erdoğan kopyacılığı yaparak bağırıp çağırmaya başladı etkili bir lider görünümü vermek için fakat suni bir lider olduğu toplum tarafından seçimlerde ortaya çıkan sonuçlarla tescillendi.

TÜRKİYE TARİHİNDE BİR İLKTİR

HDP’nin seçimlerde aldığı sonucu Türkiye’deki mevcut siyasi ortamda demokratik devrim olarak niteleyebilir miyiz?

Bu sonuçlar gerçekten tarihi önemde. Demokratik bir devrim olarak nitelemek HDP ve kendi iç bileşimi açısından ele alırsak yanlış değil. Türkiye’de ilk ciddi demokratik hamle işçiler cephesinden gelen Türkiye İşçi Partisinin (TİP) 1965’te parlamentoda grup kurmasıydı. Ondan sonra ciddi bir yenilik ya da hamle 1991’de bir gurup Kürt parlamenterin kendi kimliğiyle meclise girmesiydi. En son ve en büyük hamlede bugünkü durumdur. HDP devletin zorlamasıyla ötekileştirilerek, Türkiye toplumuyla buluşması engellenerek sıkıştığı Kürt mahallesinden Önder Apo’nun uzun yıllardır verdiği mücadeleyle Türkiye toplumuna ulaşarak büyük bir demokratik devrim gerçekleştirdi demek yanlış olmaz. Adayların çeşitliliği, Alevilerin, din insanlarının, diğer azınlıkların, diğer inançların, sol sosyalist görüşlerin yani hepsinin içerisinde yer almasını istedi.

HDP çizgisi alternatif parti oldu Önder Apo’nun mücadelesi ve çabaları olmasaydı eski kalıpları kırıp böyle büyük sonuçlar yaratılamazdı. Şimdi her kes ikna oldu. Sonuçlarını gördü. Mesela Karadeniz’de, Marmara’da, eskiden dünya kadar sol çevre vardı. Ama zayıf düşmüşlerdi, örgütlenemiyorlardı, diğer güçler palazlanmıştı. Bunlar adeta kaderlerine razı olmuşlardı sinmişlerdi. Ama bu sonuçlardan sonra, bütün bu güçler daha çak güç kazanacaklar, moral alacak, kendine güvenecek ve daha fazla örgütlenecekler. Yeni bir dönemde, HDP çizgisinin önü açıktır hatta alternatif parti oldu. Türkiye 3 Partiye mahkum edilmişti. Başka bir alternatif düşünülemiyordu. AKP belli, MHP daha da geri CHP de tıkanmış. Türkiye halkı seçeneksiz kalmıştı. PKK Önderliği bu tabloyu kırmak değiştirmek istedi. Onun için HDP’yi bu biçim düşündü formüle etti. Demokratik bir devrim demek ya da bundan sonra Demokrasinin daha da gelişeceği önü açıldığını söylemek yanış olmaz abartı da olmaz.

“Ülkede hükümet sorunu var” Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir parti kadın- erkek eşit temsiliyle meclise giriyor. HDP aldığı 80 milletvekilinin neredeyse yarısı kadın. Zaten parti eş başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabii zaten HDP’nin geleneksel politikası oturdu. Güçlü bir kadın hareketi var ve kadınlar zaten hareketin içinde. Belediyeler de dahil eş başkanlık sistemi oturdu. Bugün 80 milletvekilinden 40’ı kadın milletvekili değilse bu teknik düzenlemelerle ilgilidir. Onun dışında düşünsel bir engel yoktu. Parti de buna karşı çıkacak kadının eşit olmasını istemiyoruz diyecek kimse yok. Bu düşünce kendisini bir kadın gücü olarak var etmeye dönüştü zaten. Belki şunu söyleye bilirler; kadın adayların bir kısmı tecrübeli olmaya bilir yine çok fazla siyasete girmemiş olabilirler. Ancak öğrenecekler kimse zaten olduğu yerden öğrenmiyor içine girerek çalışarak öğreniyor. Bundan sonra önemli, tüm bunlardan da ders çıkartarak biz başardık, kazandık buna takılmadan, bununla sınırlı kalmadan daha fazla çalışılmalıdır. Kesinlikle bundan sonra yoğun bir örgütsel çalışmayı önlerine koymaları ve kendilerini planlamaları gerekir. Seçim bitti, seçimleri kazandık rehavetine kapılıp herkes evine gitsin sonuçlar üzerinden konuşsun bu yanlış olur. Sonuçlar değerlendirelim, tartışalım ama bizi dünya kadar iş bekliyor. Diğer bir taraftan ülkede hükümet sorunu var.

Koalisyon hükümetini nasıl ele alıyorsunuz ve eğer bir koalisyon hükümeti kurulursa sizce hangi partiler arasında olur? HDP ile AKP arasında bir koalisyon olur mu?

Koalisyon da bir birine yakın olan partiler bir araya gelir anlaşır. Mevcut durumda AKP ile MHP oyları hükümeti kurmaya yetiyor. Zihniyet olarak da birbirine yakın. AKP öyle çok demokratik geleneği olan demokratik kültürünü içselleştirmiş bir parti olarak görmemek gerek. Tabanlar bir birine çok yakın. Türk İslam sentezinde MHP de Türklük tonu ağır basıyor, AKP de ise Müslümanlık tonu ağır basmaktadır. Onun dışında fazla farkları yoktur. AKP demokrasi ve barış süreci diyor. Barış sürecini kendi lehine kullanıp yok olmaktan kurtulmak istiyor, güya ben başlattım diyor. MHP ise buna tam karşıttır. Aralarındaki sorunları budur. Burada da anlaşma, uzlaşma imkânları olabilir. AKP bunu biraz geri iter, zaten seçim sürecinde oldukça geriye itti. Sürüncemede bırakır öne çıkarmaz. İktidarını güvenceye almayı esas alır. Öyle bir ittifak kurulabilir. CHP’nin ve HDP’nin oyları koalisyon için zaten yetmiyor.

ŞİMDİ ARTIK EŞİT ŞARTLARDA OLAN İKİ GÜÇ VAR

HDP mevcut bu durumda AKP ile bir koalisyona girmez. Çok zor. Ancak hangi temelde olur. Eğer AKP barış sürecini sahiplenirse, ortak bir proje olarak bunu sürdürmek isterse, bu temelde anayasal bir değişim, köklü bir çözüm ve yine seçim yasalarından 12 Eylül kurumlarının kaldırılmasına kadar belli bir projeyi geliştirirse HDP ile AKP koalisyonu tartışıla bilinir. Ya da AKP azınlık hükümetini dışardan destekleye bilir. HDP başardı sözünde durdu. İşte biz Erdoğan’ı başkan yapmayacağız, AKP’ye oylarımızı peşkeş çekmeyeceğiz, kimseyi kandırmayacağız dedi. Herkes bunu bilsin kamuoyu bunu bilsin dediler. Çünkü zamanında bazı asılsız haberler ortaya atıldı. AKP-HDP anlaşmış gibi, HDP oylarını sanki AKP’ye aktaracak gibi temelsiz söylemlerdi, ancak ortaya çıkan sonuçta bunu gösterdi ki böyle şaibeler boşa çıkarıldı. Şimdi artık eşit şartlarda olan iki güç var. AKP hükümeti düşürülmüş Erdoğan’ın başkanlık hayallerine son verilmiştir. Bu konuda HDP başarılı. HDP tabanının da talep ettiği barış demokrasi hak ve özgürlüklerin genişletilmesi temelinde anlaşmalar ve uzlaşmalar olabilir.

Seçim sonuçları barış sürecine nasıl yansıyacak?

Davutoğlu diyor ki; ‘HDP %13 oy aldı PKK ye çağrı yapsın silah bıraksınlar.’ Yalçın Akdoğan gibilerini ortaya atıp böyle basit siyaset hesapları yapacaklarına tarihi bir stratejik güç birliği, ittifaklarını düşünsünler. Kürtlerden, HDP’den bunu istesinler. PKK silah bırakacağını zaten söylüyor. Kaldı ki HDP PKK’ye talimat verecek PKK’yi yöneten bir güç değil ki. Türkiye’ye karşı silahı bırakan ya da bıraktıracak güçler belli. Bunu zaten PKK lideri Abdullah Öcalan İmralı’dan söyledi. Bu on maddelik protokol müzakere metininde anlaşalım bunu kamuoyuna duyurun bu konuda izlemeye heyetleri oluşturun girişimleri başlatın PKK de kongresini toplasın ve ben çağrı yapayım Türkiye’ye karsı silah mücadele son verilsin. Bunlar zaten söylenmiş. HDP ayrı bir çağrı nasıl yapsın. Hükümetin bu çağrıyı gereklerini yerine getirerek yapması lazım. Güvenceyi hükümet verecek. PKK’nin silah bırakmada muhatabı HDP değil hükümettir. PKK, Hükümetle, devletle savaş halindedir. Ona karşı mevzilenmiş.

40 yıldır oyun mu oynadık… PKK sorumluluktan kaçmıyor. ‘Silaha sevdalıyım’ demiyor. ‘Ben silahsız iş yapmam’ demiyor. Zaten silah rolünü oynadı, Kürt sorunu olgunlaştı ve çözüm aşamasına geldi. Ne kadar uzatırsan bundan sonuç alamazsın diyor. Kayıplar fazla olur, zaman kaybı olur, kaynak kaybı olur, bundan yana değilim diyor. Ortak vatan esprisiyle demokratik bir Türkiye’de, Kürtler de kendi varlığıyla, kimliğiyle yaşama hakkına kavuşmalı. Bunu sağlayın güven verin ortam oluşturun bizler silahlı mücadeleye son verelim diyor. Bundan daha açık net bir söylemi nasıl oluşturalım. Onlar anlamak istemiyorlar. Hiç bir şey demeden silah bıraksınlar diyorlar. İyi de biz 40 yıldır oyun mu oynadık. Elli bine yakın insan ne için öldü. Gel parlamentoda siyaset yap diyorlar. Ama parlamento kapısını bile kapatıyorlar. Baraj altında bıraktığın, parlamento dışına attığın bir siyasettin gelişme şansı olur mu sen bu siyaseti etkisizleştirmek, elden ayaktan düşürmek, tasfiye etmek istiyorsun. Bu AKP’nin gerçekten böyle basit, çamura yatma, oyun oynama, çocuk aklı kavramada zorlanıyor bu siyaset aklı değil. Sıkıştığında kontrgerilla güçlerini yeniden devreye soktu.

AKP VE POLİSİ BU İŞİN PLANLAYICISI VE YÜRÜTÜCÜDÜR

Amed’de seçime iki gün kala HDP mitingde patlayan bombalar seçimlerden iki gün sonra bir HÜDA-PAR’lının uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülmesini ve sonrasında HÜDA-PAR’lıların Özgür Yurttaş Derneği’ni basıp üç HDP’liyi katletmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl bir oyun oynanıyor?

6-8 Ekim Kobanê sarhılanlarında Diyarbakır’da silahlı, kılıçlı insanlar kitle üzerine ateş ediyor. Neymiş kıyamet kopardı hükümet bazı HÜDA-PARlılar öldürülmüş. Onun dışında kırk kişi öldürülmüş. Niye onlar için bir tek kişi tutuklanmadı? Onlar bu ülkenin çocukları değil mi? Vatandaşları değil mi? Sen onlarında hükümeti değil misin? Bu yasalar onlar için de geçerli değil mi? Burada nasıl bir oyun tezgâhlanmış görünüyor. Bir tarafı tutuyorsun, palazlandırıyorsun, kullanıyorsun diğer tarafı da dışlatıyorsun öldürmek ve yok etmek istiyorsun. Bir Diyarbakır mitingi bunun en somut örneği. İşte iki gün önce Diyarbakır’da bir dernek başkanı öldürüldü, kim öldürdü nasıl öldürüldü daha ortaya çıkmamışken hiç kimsenin haberi yokken ellerinde keleşle ağır silahlarla bir grup insan tekbir getirerek gidiyor Özgür Yurttaş Derneğini basıyor. Tarıyor iki kişi yaşamını yitiriyor. Gidiyor birinin de evini basıp öldürüyor. Sokaklarda silahlarla serbest geziyor ve polis hiç bir müdahalede bulunmuyor. Saptırılmış kişilik ve hedefle bir yere varılmaz

Seçim sürecinde provokasyonla sindiremediler, dağıtamadılar. Seçim sonuçlarına daha henüz Kürtler sevinemediler bile. Sevinç gösterileri bile yapamazken tekrar cenazelerle mezarlıklara uğurladılar. HÜDA-PAR aday gösterdi propaganda yaptı kimse gidip karıştı mı? Kimse onları rahatsız etti mi? Etmedi. HDP’nin en güçlü olduğu yer Diyarbakır’dır. Onların mitinglerinde işte “vur, vur Hizbullah PKK’yi vur” sloganları atıyorlar. Sizin PKK ile ne işiniz var. Niye kan dökülsün niye savaşsınlar. PKK Kürtleri gün yüzüne taşımak için mücadele eden bir örgüttür. HDP ile neden demokratik bir cephede buluşmuyorsunuz. HDP ittifaklara açık. Türkiye’den birçok örgüt, çevre, grup, dindarından, Ailevisinden, sol sosyalistine kadar sizde İslami bir renk olarak bu demokratik cephede yerinizi alabilirsiniz. Halen bin bir oyun peşinde. Kafanın değişmesi lazım. Halklara, toplumlarına bu kadar düşmanlık, bu kadar kin, saptırılmış hedef, saptırılmış kişilikle bir yere varılmaz. Bunun demokrasiyle dinle ya da hak-hukuk davasıyla hiç bir alakası yoktur.

KÜRTLER KİMİN KENDİSİNİ ÖLDÜRDÜĞÜNÜ BİLMEZ DEĞİLLER

Ortadoğu’ya Kürtlere düşman olanları tanıdık artık. Bir tecrübede oluştu. Kürde karşı silahlanan bir güç kontrgerilla ve ajanlık dışında hiç bir şansı yoktur. Bugün PKK’yi ezmeye çalışanlar PKK’yi dağıtmayı hedefleyenler onlara hiç bir hayat hakkı vermez. Kırk yıldır direnen bir hareketi ezmeye çalışanlar yeni yetmeleri yaşatır mı? Kürt toplumu da buna karşı uyanık olmalı. Kürtler kurbanlık bir toplum değil. Türkiye devlet yetkililer de bunu anlamalıdır. Onlara uşaklık edenler de bunu anlamalıdır. Canınız isteyince silah aldırırız dağıtırız öldürürüz Türk devletinin propagandası olur işte Kürtler bir birini öldürüyor. Ama bu Kürtler kimin kendisini öldürdüğünü bilmez değiller.

BİZ SAVAŞIMIZI AMAÇLARIMIZ DIŞINDA YÜRÜTMEK İSTEMİYORUZ

Kürtler artık bilinçlenmiş örgütlenmiş kendisini savunabilir bir toplum haline gelmiştir. Bir grup çıkmış elinde silah halkı tarıyor. Peki, orada ki herkes pencereden silahını doğrultsa onlara ne yapacaklar. Beş on tane namlu onlara doğru ateş alsa ne yapacaklar. Bunu yapmak çok zor bir şey değildir. Bu kadar badireyi atlatan, bu kadar tehlikeyi göze alan, bu kadar yıldır direnen zorbalıklara, işkencelere, faili meçhullere, köy yakmalara, cezaevlerine direnen bir halk bunu yapabilir bu halkın sabrıyla fazla oynamamak lazım. Biz istiyoruz kansız olsun, demokratik sistem içinde olsun, silahlı mücadele ve halkların çatışmasına son verelim. Barış ve demokrasiyle çözelim. Ortadoğu zaten ateş içerisinde anlamsız bir savaşlar var. Biz savaşımızı amaçlarımız dışında yürütmek istemiyoruz. Bu savaşı olabildiği kadar silahsız kansız bir şekilde sonlandırmak, mücadeleyi barışçıl alanda demokratik bir anayasalda çevirmek istiyoruz. PKK bu konuda kararlıdır. Silahlı mücadeleye son vermeye de hazırdır. Kongresini toplamaya da hazırdır. Zaten bunun hazırlığını yaptı, ama Erdoğan müdahalesiyle süreci durdurmasıyla, PKK de durdurmak zorunda kaldı. Süreç başlarsa PKK de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye hazırdır.