DOSYA

Apê Musa’nın emaneti: Azadiya Welat

“Roj li welat hiltê” sloganı ile başlayıp 20 yıl süren bir mücadele hikayesi Azadiya Welat, Apê Musa ve arkadaşlarının emaneti, Rohat’ın canı pahasına koruduğu bir geleneğin ürünü, Kürt halkının okulu.

Apê Musa, Feqî Hûseyin Sagnıçların yarattığı özgür basın geleneği üzerine kurulan Azadiya Welat gazetesi Mehmet Gemsiz’in Direktörlüğü ve Düzgün Deniz’in Yazı işleri Müdürlüğü ile 1996 yılında yayım hayatına başladı.

Welat ve Welatê Me gazetelerinin izinde gerçeklerden taviz vermeyen bir yayın politikası izleyen Azadiya Welat gazetesi, Türkiye ve Kürdistan’ın en uzun soluklu Kürtçe gazetesi oldu. 1996 yılından 2006 yılına kadar haftalık olarak yayımlanan (554 sayı) gazete, 15 Ağustos 2006 tarihinde ‘Çavên we ronî’ (Gözünüz aydın) manşeti ile günlük olarak yayımlanmaya başladı.

Politikadan sanata, sanattan kadına, kadından Türkiye, Ortadoğu ve dünya gündemine birçok konuyu işleyen Azadiya Welat gazetesi 7 yıl boyunca İstanbul’da bulunan merkezini, 2003 yılında Kürdistan’ın kalbi Amed’e taşıma kararı aldı.

Yayımlandığı ilk günden bu yana kullandığı dil ve fotoğraflar nedeni ile Türk devleti tarafından hedef haline getirilen Azadiya Welat gazetesi ve çalışanları hakkında yüzlerce dava açıldı. Gazetenin ilk Yazı işleri Müdürü Deniz Düzgün’ün artan baskılar nedeni ile yurt dışına çıkmasıyla Salihe Kevirbirî, gazetenin yazı işleri sorumlusu oldu. Görevinden kaynaklı onlarca kez gözaltına alınıp, hakim karşısına çıkarılan Kevirbirî, yürüttüğü gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Günlük basıma geçtiği ilk üç ayda “Bilinmeyen bir dilde” PKK propagandası yaptığı gerekçesi ile gazete hakkında yaklaşık 20 dava açıldı ve Yazı İşleri Müdürü Hamdullah Yılmaz’a iki davadan 4 yıl 3 ay ceza verildi.

Yılmaz’ın ardından gazetenin İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürlüğü’nü Vedat Kurşun yaptı. Azadiya Welat gazetesindeki yazıları nedeniyle yerel mahkemelerde önce 166 yıl 6 ay hapis cezası alan, Kurşun’un cezası 10 yıl 6 aya indirildi.

Vedat Kurşun’un ardından sırasıyla Emine Demir, Mustafa Akgül, Ozan Kılınç, Nedim Karadeniz, Ruken Demir, Engin Pamuk, İsmail Çoban, Rohat Aktaş ve Yıldırım Temel yazı işleri müdürlüğü yaptı.

Bir yandan onlarca gazete emekçisi tutuklanırken diğer yandan dışarıdaki gazeteciler üzerindeki baskının dozu ölüme kadar ulaştı.

3 Nisan'da Adana’da dağıtım yaptığı mahalleden saat 14.00 civarında ayrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Azadiya Welat dağıtımcısı Metin Alataş, ertesi gün Hadırlı Mahallesi'nde portakal ağacına asılı halde bulundu.

14 Ekim 2014 tarihinde Adana’nın Şakirpaşa semtinde kar maskeli ve motosikletli kişiler tarafından silahlı saldırıya uğrayan Azadiya Welat Gazetesi dağıtımcısı Kadri Bağdu yaşamını yitirdi.

Yine Kürdistan’daki özyönetim direnişleri sırasında 20 Aralık 2015 tarihinde haber takibi için gittiği Cizre’de, 23 Ocak günü top mermisiyle vurulan utanç bodrumunda kolundan yaralı halde mahsur kalan Azadiya Welat Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş’la en son 6 Şubat günü irtibat kurulmuş; ancak tüm çaba ve çağrılara rağmen gazeteci Aktaş ve beraberlerindeki mahsur kaldığı bodrumda hayatını kaybetti.

AKP/Saray iktidarının öz yönetim direnişleri sırasında yaşadığı yenilgiyi an be an takip edip gözler önüne seren özgür basın emekçilerine dönük saldırılar 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında had safhaya ulaştı. OHAL’in ilanı ile birlikte Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK)yönetilmeye başlanan Türkiye’de hukukun askıya alınması ile ilk saldırılar muhalif basına karşı gerçekleştirildi. İşte bu saldırılar çerçevesinde 29 Ekim günü yayımlanan 675 ve 676 no’lu KHK’lerle aralarında Azadiya Welat’ın da bulunduğu muhalif basın kurumları kapatıldı. Hiç zaman kaybetmeyen devlet güçleri hemen 30 Ekim’de ise gazetenin Bağlar ilçesinde bulunan merkez bürosuna baskın düzenledi. Maliye ekipleri içeride tutanak tuttuktan sonra gazete binası mühürlendi.

Yarın: Muhalif gazeteciler Türkiye’de basın özgürlüğü ve basına dönük saldırıları değerlendirdi.