Amed, Batman ve İzmir'de 'kaybedilenler' için buluşuldu-YENİLENDİ

Amed, Batman ve İzmir'de kayıp yakınları ile insan hakları savunucuları, adalet arayışlarını sürdürdü. Eylemlerde devlet güçlerince kaybedilenlerin akıbeti soruldu.

AMED

Amed'de İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp aileleri, 510'uncu haftada oturma eyleminde bir araya geldi.

Eylemde, 24 Aralık 1993'te Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Ulusoy köyünde kaybedilen Ramazan Şarlı ile Hamide Şarlı'nın akıbeti soruldu.

Eylemde yapılan açıklamada, şu bilgilere yer verildi:

"Ulusoy köyünde İlk Öğretim Okulu güvenlik nedeniyle kapalıydı. Yelkenli Karakol Komutanı Durdun Ertuğrul’un talimatıyla köylüler silahlarıyla köyde nöbet tutuyorlardı. 

23.12.1993 tarihinde saat 23.00-24.00 saatleri arasında bir araçta bulunan sayıları yaklaşık 4-5 silahlı kişinin okula doğru geldiğini gören köylüler önce seslenerek silahlı kişilere uyarıda bulundular. Ancak araçtaki kişiler uyarıyı dikkate almayınca köylüler tarafından uyarı ateşi yapıldı, araçtakiler silahla karışık verdi, yaklaşık 15 dakikalık karşılıklı bir çatışma yaşandı. Karşılıklı çatışma sonrasında araç geri çekildi.

Olayın ertesi günü sabah saatlerinde köye askerler ve yüzleri kapalı özel harekât timleri tarafından operasyon yapıldı. Askerler operasyon sırasında köyde yaşayan Hamide Şarlı’yı götürmek istediler. Hamide Şarlı'nın kardeşi Ramazan Şarlı'nın, 'Ben de onunla birlikte geleceğim' demesi üzerine askerler ikisini birden alıp ailesinin ve tüm köylünün gözleri önünde panzere bindirerek götürür. İki kardeşten o günden sonra haber alınamadı."

Şarlı Ailesi'nin, senelerdir çocuklarının akıbetini sorduğu ancak sonuç alamadığının belirtildiği açıklamada, Türk yargısının da katillerden yana tutum aldığına dikkat çekildi.

Açıklamada, Anne Cemile Şarlı'nın AİHM'e başvurduğu ifade edilerek, "AİHM dosyayı kabul etti ve 4 Ekim 1997 ile 6 Mayıs 1998 tarihlerinde Ankara'da başvuranlar, görgü tanıkları ve diğer ilgililerin ifadelerini aldı. AİHM, yaptığı incelemelerin ardından 22 Mayıs 2001 tarihinde verdiği kararla AİHM'nin etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinin ve bireysel başvuru hakkını düzenleyen eski 25. maddenin ihlal edildiğine karar verdi; devleti Şarlı Ailesi'ne tazminat ödemeye mahkûm etti" denildi.

İZMİR

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi üyeleri, “Kayıplar bulunsun, failleri yargılansın” sloganıyla düzenledikleri eylemlerinin 456’ncı haftasında yine Konak’ta bulunan Başbakanlık Binası önünde bir araya geldi. İnsan hakları savunucuları, bu haftaki eylemlerinde 14 Mayıs 1994’te İstanbul’dan Şırnak’a giderken askeri kontrol noktasında gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan İlyas Diril (12) ve Zeki Diril (16) isimli kuzenlerin akıbetini sordu.  

Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyeleri, İzmir Barış Anneleri Meclisi ve bazı sivil toplum örgütü temsilcilerinin de destek verdiği eylemde açıklamayı İHD Şube Yöneticisi Caner Canlı yaptı.

Canlı, İHD verilerine göre Türkiye’de 27 çocuğun, yaşam haklarına yönelmiş en gaddar, en vahşi saldırı olan gözaltında kaybetmenin hedefi olduklarını dile getirdi.  

Canlı, 1990’lı yıllarda Şırnak’ın Keldani köyü olan Mehri'de (Kovankaya) yaşarken köylerinin askerler tarafından yakılmasının ardından İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Diril Ailesi'nin iki ferdinin kaybedilme hikâyesini şöyle anlattı: 

“İstanbul’da büyük zorluklar yaşayan aile, 1993 yılında köylerine geri döndü ve yakılan evleri yeninden yaptı. Bir kuyumcu imalathanesinde çalışan 16 yaşındaki Zeki Diril ve 12 yaşında olan kuzeni İlyas Diril İstanbul’da kaldı. Burada bir süre çalışarak para biriktirdiler. Biriktirdikleri paraları yanlarına alarak evlerine gitmek için Şırnak’a doğru yola çıktılar. 2 Mayıs 1994 tarihinde henüz evlerine ulaşamadan askeri kontrol noktasında gözaltına alınarak Uzungeçit Jandarma Karakolu’na götürüldüler. Karakolda, nezaret ve emniyet odası defterine 11 Mayıs 1994 tarih ve 18-19 sıra numarası ile kaydedildiler. 

14 Mayıs 1994 tarihinde Uludere Jandarma Karakolu’na sevk edilen iki çocuk, bir tutanakla Uludere İlçe Jandarma Komutanı Bülent Serdengeçti’ye teslim edildiler.

Çocuklarının gözaltına alındığını öğrenen aileleri, Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu. Uludere Jandarma Komutanı Bülent Serdengeçti, İlyas’ın yaşı küçük olduğu için hemen serbest bırakıldığını, 193 sıra numarası ile gözaltı kaydı yapılan 16 yaşındaki Zeki’nin de ifadesi alındıktan sonra aynı gün akşama doğru serbest bırakıldığını iddia etti. Soruşturma takipsizlik kararı ile kapatıldı.

1995 yılında, Zeki ve İlyas’ı gözaltında gördüğünü söyleyen ve Uludere Cezaevi’nde tutuklu bulunan K.Y. isimli kişi, Zeki’nin babasına ‘Çocuklarınızı bir sabah erkenden karakoldan çıkardılar. Çok ağır işkence görmüşlerdi. Sonra bir askerden onların helikoptere bindirilip, bir yerde atıldığını duyduk’ dedi.

Soruşturma başlatan Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı “görevsizlik” kararı vererek dosyayı Şırnak’a gönderdi. Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı Ayhan Aygün girişimlerinden sonuç alamayınca 28 Temmuz 1998 tarihinde Adalet Bakanlığı’ndan Uludere Jandarma Komutanı hakkında cezai soruşturma başlatma izni istedi. Adalet Bakanlığı soruşturma izni vermedi. Cumhuriyet Savcısı’nın talep etmesine rağmen İlyas ve Zeki Diril’in kaybedilmesinden sorumlu olanların tespit edilebilmesi amacıyla hiçbir cezai dava başlatılmadı. Soruşturma takipsizlik kararı ile kapatıldı.”

Canlı, AİHM'in davayla ilgili Türkiye'yi mahkûm ettiğini de hatırlattı.

BATMAN

Batman'daki kayıp yakınları, 416'ncı hafta eylemi için İHD Batman Şubesi'nde bir araya geldi. Eylemde, kayıpların yanı sıra Sur'da devlet güçlerince katledilen, kayıpların avukatı Tahir Elçi'nin fotoğrafı taşındı. Kayıp yakınları, bu hafta 1995 yılından bu yana kayıp olan Mehmet Emin Aslan'ın akıbetini sordu.  

İHD Yöneticisi Zeki Tangüner, kayıp Mehmet Emin Aslan’ın hikâyesini anne Makbule Aslan’ın anlatımlarıyla dile getirdi. Mardin'in Dargeçit ilçesinde askerlerce 7 Ekim 1995 tarihinde Aslan'ın gözaltına alındığını belirten Tangüner, ailenin bir hafta sonra Dargeçit Kaymakamlığı’na, Cumhuriyet Savcılığına ve Tabur Komutanlığına dilekçe ile başvuruda bulunduğunu söyledi. Tangüner, Anne Aslan’ın şu anlatımlarını aktardı: “O günden beri aramadığımız, sormadığımız yer kalmadı. 23 yıldır oğlumdan haber alamadım. Bir annenin acılarını, duygularını ancak böylesi bir olayı yaşayan anneler bilir, başkası bilemez. Tüm bu acılara rağmen diyorum ki eğer oğlum yaşıyorsa neredir? Ölüyse kemikleri nerededir? Bana göstersinler. O dönemde bölgede görev yapan askeri ve sivil yöneticiler oğlumun kaybolmasından sorumludurlar."